Tarih cinsiyete kurban edildi

HABER MASASI
Abone Ol

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir adım da İsveç’ten geldi. İsveç, toplumsal cinsiyet eşitliği için ders müfredatında değişikliğe gitmeyi planlıyor. Tarihin üzerine sansür peçesini çekerek, geçmişin yekûnunu görmezden gelerek daha doğrusu hakikati gizleyerek ne elde edeceklerini sanıyorlar acaba?

İsveç Ulusal Eğitim Ajansı, İsveç eyalet okulları için tarih ve beşerî bilimlerin nasıl öğretilmesi gerektiği konusunda ciddi değişiklikler içeren yeni bir ders programı teklif etti. Ders programında cinsiyet eşitliği için antik ve ortaçağ konularını müfredattan çıkarttı. Birtakım feminist gazeteciler ise haberi sevinçle karşıladı: “Gelişen toplum ve değişen dünya düzeni ile birlikte, toplumsal cinsiyet normları da yıkılmaya başladı. Yıllardır kadınların eşitlik için verdiği mücadeleler nihayet meyve veriyor ve hemen hemen tüm dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği konuşuluyor. Her ne kadar özellikle Türkiye’de kadın cinayetlerinin henüz önüne geçilemese de en azından bunların önlenmesi konusunda toplumda ciddi bir algı oluştu diyebiliriz. Özellikle yeni nesil bu konuda çok daha bilinçli yetişiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir adım da İsveç’ten geldi. İsveç, toplumsal cinsiyet eşitliği için ders müfredatında değişikliğe gitmeyi planlıyor.”

Bunları söyleyenler bir de modern dünyanın kazanımlarından, bilimden, hürriyet ve insan haklarından söz edenler… Tarihin üzerine sansür peçesini çekerek, geçmişin yekûnunu görmezden gelerek daha doğrusu hakikati gizleyerek ne elde edeceklerini sanıyorlar acaba? Bilginin öğrenilmesinden kim, niçin rahatsız olsun ki? Patriarkal yapının dikte edilmesine karşı çıkanlar bu defa bir tedrisatın öğretilmesini engelleyerek en büyük dikteyi tatbik ediyorlar. Genç nesillerin iyisiyle kötüsüyle tarih bilgisinden mahrum edilmesi kabul edilemez bir şey. İster katılmayın ister tenkit edin bilgiyi saklama lüksünüz yok. Keza her ilmin bir metodolojisi var. Tarih ilmi için en başta gelen prensip “anakronizm”dir. Hiçbir dönemin kıymet hükümleri bir başka dönemin değer yargılarıyla açıklanamaz. Bu prensip ışığında bugünkü cinsiyet telâkkisinden hareketle zaten geçmişin dünyasını izaha çalışmak beyhudedir.

Şimdi bölgeye ilk yerleşimleri MÖ 800’ü bulan Vikinglerin ataları nesillerinden mahrum hâle getiriliyor. Kaldı ki tarih yalnızca savaşların ve siyasetin cari olduğu yılları ihtiva etmiyor. İsveçliler zamanla kuzeye doğru yayıldıklarından ve deniz devleti olduklarından dolayı ticaret yapmak için Akdeniz’e açılmışlardı. Bu sayede Romalılarla iyi münasebetler kurmuş ve servetin akışında mühim bir merhaleyi teşkil etmiştir. Diğer taraftan ülkede Hıristiyanlığın kabulü ve şarkiyatçılık çalışmaları da ayrı bir yer işgal etmektedir. Her ne kadar hâkim unsur Hıristiyan tebaa ise de Müslümanların bölgeye gelişi arkeolojik kazılardan hareketle Emevîler dönemine kadar gitmektedir. Ardından 14. yüzyılda İslam ülkeleriyle girişilen ticarî ilişkileri, Osmanlılar devrindeki münasebetler takip etmiştir. Bu münasebetler de siyasî görüşmeler ve savaş ittifaklarında kalmamış kültürel olarak alışverişi de beraberinde getirmiştir.

Bilhassa 1889’da İsveç Kralı II. Oscar’ın himayesinde düzenlenen 8. Milletlerarası Oryantalistik Kongresi vesilesiyle bu ilişkiler zirveye çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nden 28 kişinin katılması söz konusu olmuşsa da toplantıya ancak 6 kişilik bir heyet iştirak etmiştir. Bu heyet arasında ilk yurt dışı gezisini yapan Ahmed Midhat Efendi de yer almaktadır (Avrupa’da Bir Cevelân, İstanbul 1890). 2. Abdülhamid’e hediye olarak getirilen ve 250 parça tutan Türkçe kitaplar daha ziyade çağdaş edebiyat örneklerinden seçilmiştir. 1891’de 2. Abdülhamid tarafından krala hediye olarak gönderilen kitaplar ise nefis yazmalar halinde Hoca Sâdeddin, Müneccimbaşı, Kâtib Çelebi’nin mâruf eserlerinden, Süleymannâme ve Fuzûlî’nin divanından oluşmaktaydı. Bunlar kral tarafından Uppsala Kütüphanesi’ne hediye edilmiştir. Şimdi bütün bunlar bir cinsiyet fetişizmi üzerinde bir kalemde silip atılıyor. Tarihsiz kalacak bir topluma daha merhaba!