Teşhir ve temâşâ sarmalında haberler yâhut şiddetin pornografisi

ZEYNEP YILDIZ
Abone Ol

Vakitli bir ecelin bile geride kalan aile fertlerini nasıl derinden sarstığı bilinirken, şiddet sonucu öldürülen bireylerin yakınlarını bekleyen travmatik süreci tahmin etmek hiç de zor olmamalı. Sansasyonel haber dili, her geçen gün sınırlarını genişleterek daha fazla vahamet içeren bir “teşhir camekânı”na dönüşüyor.

Allah-ü Teâlâ şöyle emreder: “İman eden erkek ve kadınlara söyle: Bakışlarını haramdan sakınsınlar” (Nûr 30-31)… Peki bu emre rağmen bugün hayatın her alanında yaşanmakta olan şiddet hayatın bir gerçeği kabul edilebilir mi? Nâhoş bir tesbit olsa da, ‘öyle değildir’ diyebilir miyiz? İstemesek bile, bir yerlerde bir şekilde var, öyle değil mi?

Peki, şiddet tabiâtımıza uygun, normal bir durum mudur? Normali belirleyen kıstas tartışmaya açık olmakla birlikte, en önemli kıstas fıtrattır. Çünkü şiddete yâhut zıddı olan sevgiye karşı fıtrî tavrın âlemşümul bir geçerliliği olduğunu kabul ediyorum.

Habercilikte şiddet vak’aları verilirken; cinayet, katliam, yaralama, kavga, dayak gibi her türlü şiddet fiili aktarılırken kullanılan dile dikkat ettiniz mi? “Haber vermek”ten ziyade, “şiddetin teşhiri”ne yönelik bu pervasız üslûbun şiddetin kendisinden bile tehlikeli olduğu ortada değil mi? Burada, haberlerde rastlanan örnekleri detaylıca tasvir ederek şiddeti bir kez daha çoğaltmak niyetinde değiliz. Lâkin istikametin yönünü tayin için, belirli tablolar sunulması da elzemdir.

Habercilikte şiddet vak’aları verilirken; cinayet, katliam, yaralama, kavga, dayak gibi her türlü şiddet fiili aktarılırken kullanılan dile dikkat ettiniz mi?

Bir defa, hangi konuyla ilgili olursa olsun, teşhirin tabiâtı pornografiktir. Pornografinin ne olduğunu iyi tesbit etmek, aslında nasıl bir sürecin içinde olduğumuzu anlamamız için elzem! Pornografi kelimesinin kökeni Pompei'ye uzanır ve Latincede "fahişe hikâyeleri/yazıları" mânâsına gelir. “Porn” fahişe, “graf” da "yazı”dır. Günümüzdeki porno kavramının kökeni de budur…

Burada porn/fahişe, Arapçadaki fahşâ kelimesinin tam karşılığıdır. Kabaca bir tanımla, fahşâ ise, hayâsızlık mânâsına kullanılır. Genel mânâda ve çoğunlukla cinsellikle ilgilendirilse de; aslında pornografi hayatın birçok alanında karşılaşabileceğimiz çeşitli yaşantıların, görüntülerin, hayâ duygumuza tasallut eden bir açık-saçıklık ve saldırganca bir cür’et ile teşhir edilmesidir. Hatta denilebilir ki, bu görüntüler bir elmayı ısırmak gibi olağan şeyler olsa dahi, teşhir edilerek sunulduğunda onlar da aynı kategoriye girer.

“Teşhir” sıradan ve spontan bir gösterme değil; ısrarcı, sürekli ve edepten sıyrılmış bir sergileme fiilidir.

“Teşhir” sıradan ve spontan bir gösterme değil; ısrarcı, sürekli ve edepten sıyrılmış bir sergileme fiilidir. Bu fiille bağlantılı olarak pornografi de, örtmenin, “setr” etmenin, gizlemenin gerektiği bütün durumlarda, açmak, göstermek ve teşhir etmekle hayâ duygumuzu örselemeye çalışmanın adıdır; fahşânın apaçık bir şekilde sergilenmesidir. Kısaca, edep, hicâb, ar duygusuna musallat olarak onları zaafa uğratan, aciz bırakan her türlü teşhir, pornografidir… Burada porno ve grafi kelimelerinden oluşturulan bu isim tamlaması, günümüz mantalitesine “fahşânın kayıtlanması” “hayâsızlığın kaydedilmesi” şeklinde de tercüme edilebilir.

Çirkinliğe bakamama güdüsü

Geçmişe kıyasla büyük bir değişim geçiren habercilik sektöründe, teknolojinin son “nimetleri” sayesinde detaylar gittikçe artan bir açık-saçıklık barındırıyor. Fıtratımız gereği, bakmaktan kaçınma güdüsü hissedebileceğimiz her türlü şiddet görüntüsü, haberlerde en açık-saçık, en ayrıntılı, en travmatik detaylarla zihnimize işleniyor. Çirkinliğe bakamama güdüsünün yanında, ona tezat bir şekilde vâr olan merak duygumuz istismar ediliyor; savaş, katliam, cinayet, dayak, kavga gibi her türlü şiddet, kazalardaki anî ve insanı dehşete düşüren zayiatlar hiçbir ahlâkî ölçüye/prensibe başvurulmaksızın, fıtrî bütün alâkalardan bağımsızlaştırılarak, kelimenin tam mânâsıyla fahşa’ya dönüştürülerek “tarafsız ve objektif” bir şekilde dimağlarımıza salınıyor.

Fıtratımız gereği, bakmaktan kaçınma güdüsü hissedebileceğimiz her türlü şiddet görüntüsü, haberlerde en açık-saçık, en ayrıntılı, en travmatik detaylarla zihnimize işleniyor.

İnsanların birbirlerini nasıl bıçakladıklarını, nasıl yaralayıp öldürdüklerini, saniyeler içinde vukû bulan dehşet fiillerini uzun uzadıya “teşhir” ediyorlar. Bir insanın boğazının kesilmesi ânını “haber veren” değil; ama “teşhir eden” haber dili artık normal kabul ediliyor. Sadece insana karşı değil, hayvanlara karşı şiddet de bu tabloda yerini alıyor.

Şiddet üretim merkezi: Medya

İşkence gören savunmasız canlıların kuyrukları koparken, ateşli bir silahla vurulup parçalanırken görüntülerine yer veriliyor. Toplumları en yaygın ve direkt olarak etkileyen bir mecra olarak haberler (ve dolayısıyla haber üretim merkezleri olarak medya), şiddetin pornografik dille sunumunda baş aktörlerden biri rolünü üstleniyor, insanın şiddete karşı tavrını ve bununla ilgili idrâkini pornografik temellerle inşa etmeye adanmış gibi görünüyor.

Küçük-büyük bütün televizyon kanalları, bütün internet siteleri, haber konusu polisiye olayın movie-video diye adlandırılan hareketli görüntülerini zoomlayarak, tekrarlayarak, renkli çemberlerle işaretleyerek yâhut da slow-motion modunda yavaşlatarak şiddeti teşhir etmeye ve onu yeniden ve defalarca üretmeye devam ediyor.

Teşhir camekânı

Yazılı basın ise, özellikle suçlunun/zanlının, çoğu zaman polis veya mahkemeye verdiği ifadeleri, tutanaklardaki şekliyle, hiçbir sansüre gerek duymaksızın bütün ayrıntılarıyla deşifre ediyor. Hâdisenin anahatlarıyla özetlenmesi, ucûbe bir anlayışla reddediliyor ve yeterince dikkat çekmeyeceği varsayılıyor. Sansasyonel haber dili, her geçen gün sınırlarını genişleterek daha fazla vahamet içeren bir “teşhir camekânı”na dönüşüyor. Bu nedenle biz, bir tecavüz olayının bütün detaylarını adeta olay yerinde ve anında, ona şahitlik edercesine öğreniyoruz.

Sansasyonel haber dili, her geçen gün sınırlarını genişleterek daha fazla vahamet içeren bir “teşhir camekânı”na dönüşüyor.

Burada dikkati çekmek istediğim en önemli nokta, hemen bütün şiddet vak’ası haberlerinde hâdise detaylarının, mağdurun değil; suçlunun gözünden/bakış açısından ve dilinden yansıtıldığı gerçeğidir. Bu da aslında şiddet pornografisinin bir başka boyutudur. Bu hususa eklenebilecek diğer bir çarpıcı nokta da şudur: Bir cinayet, genel kabullere uygun olarak haber konusu olabilir. Dayak ve kavga/dövüş gibi şiddet eylemlerinin neden haber konusu olduğu, sorgulanması gereken bir husus değil midir sizce de? Koskoca tv kanallarında birbirlerinin bedenlerine acımasızca vuran insanları dakikalarca teşhir etmek de neyin nesi?

  • Şiddetin tarihine bakıldığında, insan olmak hasletini yaralayan, insan ruhuna aykırı bir tercih olduğu açıkça görülür. Kabil’in, kardeşi Hâbil’i katlettiğinde nasıl pişmanlıklar içinde kıvranarak sabahladığını biliriz. Bu hâdisenin anlatımının ardından gelen âyet, gerçekten çarpıcıdır: “İşte bundan dolayı İsrâiloğulları’na şöyle yazmıştık: "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur." (Mide 32)

Katletme fiilinin kendisi bu değerde iken; bu suçun bütün detaylarının, onu sorgulama yetkisindeki kolluk kuvvetleri/yargı makamları haricindeki toplumsal alanlara boca edilerek teşhir edilmesi, şiddet suçunun kendisinden daha dehşetli bir saldırıdır.

Haberlerdeki şiddet pornografisi

Haberlerde seyrettiğimiz şiddet pornografisi, sadece “teşhir” açısından ele alındığında eksiktir ve bu haliyle anlamını tamamlamamıştır. Onu toplumsal idraki biçimlendiren bir olgu kılan şey, teşhir edilen şiddetin sorgusuzca ve ruhsuzca “temâşâ” edilmesidir. Yani şiddet pornografisi inşa edilirken iki taraflı bir katkıdan söz edebiliriz: Haberi belli bir dille aktaran merkez ve bu dili kanıksayan toplum… Bu iki yönlü pervasızlık, Rahmanî anlamdaki hayatın, sevginin, merhametin ve dîgergâmlığın, yani insanca bir hayat yaklaşımının zayıflamasının en temel nedenlerinden biri ve hatta birincisidir.

Gösterme ve görme ikilisi

Malum bakış açısının hayâ duygusundan sıyırarak gösterdiğini, vicdanî muhasebeden sıyrılarak seyretmek bir insanlık meselesidir. Gösterme ve görme ikilisi, hiçbir ilâhî ölçü olmadan bir araya geldiklerinde kime hizmet eder, üzerinde ciddiyet ve endişeyle durulması gereken hayatî bir konudur.

  • İnsanların yakınlarının, sevdiklerinin nasıl öldürüldüğünü, dövüldüğünü, yaralandığını bütün detaylarıyla teşhir etmek medyanın sorumluluğunda iken, bunları empati duygusundan mahrum bir şekilde “seyreylemek” insanlığımızdan neler alır, sorgulamak zorundayız. Aslında, sıradan, vakitli bir ecelin bile geride kalan aile fertlerini nasıl derinden sarstığı bilinirken, şiddet sonucu öldürülen bireylerin yakınlarını bekleyen travmatik süreci tahmin etmek hiç de zor olmamalı.

İşin kurumsal yönünün düzelmesi için neler yapılmalı, tartışmalıyız. Ferdî olarak ise, Allah’ın kendi ruhundan üflediği latif ruhlarımızın esenliği için bakışlarımızı her türlü fahşâdan sakınırken; şiddetin hayatın normali değil, bilakis istisnası olduğunu yeniden hatırlamalıyız. Rahmeti gazabını aşan, şiddet, dehşet ve canilikten hazzetmez. Sevgi ve merhametten razı olur. Şiddetin seyredilmesi hayra alâmet değil.