Ülke uçuyor aile batıyor

MEHMET ALİ TEKİN
Abone Ol

Madde 12-Genel Yükümlülükler: “Taraflar, kültür, örf ve adet, gelenek, din ve sözde “nâmus”un işbu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar.” ‘Nâmus’ kelimesine dikkat ediniz. Kültür, gelenek, adet, örf kelimelerinin yanına değil de, din kelimesinin yanına getirilerek ve üstüne basa basa ‘sözde’ kelimesini ilave ederek ‘dinden kaynaklanan namus’ kavramı olarak zikredilmiş. Burada asıl hedef DİN’dir.

Neden kendimiz olamıyoruz ve neden hep batıyı taklit etmemiz isteniyor? Cevabını, herkes düşünsün… Cevap için önce olumludan başlayalım…

Kendimiz olmak için bazı adımlar atılmıyor değil. Özellikle askerî alanda, son yıllarda kendimiz olmaya yönelik, önemli adımlar atıldı.

Silahlı İnsansız Hava Aracı üretiminde, Türkiye dünyada 6 ülkeden birisi hâline geldi. Diğer beş ülke şunlar: ABD, Çin, Rusya, İsrail ve İran…

TÜRKİYE VE ÇİN YARIŞACAK

Almanya’nın Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi ‘İstanbul havalanıyor’ başlıklı yorumunda şöyle yazıyordu: “Şunun kabul edilmesi gerekiyor: İstanbul, Berlin’in başaramadığını başardı. Türkiye’nin en büyük şehrinin yeni havalimanının faaliyete başlama süreci, hâlihazırda birkaç kez ertelenmişti. Ancak havalimanı, beş yıldan kısa bir zaman alan inşa sürecinin ardından, artık faal. Bunun karşısında, Berlin’in havalimanının inşaatı, muhtemelen ancak 2020 ya da 2021’de bitecek. Yani planlanan tarihten, 10 yıl sonra. İlk açılış töreninden 14 yıl sonra. Ama bu karşılaştırma pek de yerinde değil. Türkiye ve Çin, yakında dünyanın en hareketli havaalanına sahip olmak için yarışacak.”

Türkiye, dünyada hâlen en geniş hızlı tren ağı sıralamasında 9. sırada.

Yaşı 45-50’nin üzerinde olanlar iyi bilir. AK Parti öncesinde Yüksek Hızlı Tren’in esamesi bile okunmuyordu.

Uluslararası Demiryolları Birliği (UIC)’ne göre Türkiye, dünyada hâlen en geniş hızlı tren ağı sıralamasında 9. sırada. Yapımı devam eden hatlar 1153 km. Bu hatlar tamamlandığında, 1747 km hızlı tren hattına sahip olacak ve dünyada 5. sıraya yükselecek. Bu sıralamaya diğer ülkelerin yapımı devam eden hatları da dâhil.

27 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla tanıtılan doğuştan elektrikli Türkiye’nin otomobili ile ilgili bazı ayrıntılar Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) CEO’su Gürcan Karakaş tarafından dün bir grup gazeteciyle paylaşıldı.

BU KANUN DA BİZİM AİLE YAPIMIZA TERS

AK Parti ve Reis’in son bombası, hayalimiz olan millî otomobil üretiminde geldi.

AK Parti iktidarının olumlu olumsuz icraatlarını sıraladığımızda, olumlu icraatlarının çok fazla olduğunu görüyoruz.

Olumsuzlukları şöyle birkaç ana başlıkta toplayabiliriz: Gelir dağılımındaki adaletsizlik. En zengin ile en yoksul arasındaki fark, devam ediyor. Asgari ücretlinin alım gücü artmasına rağmen, hâlâ açlık sınırında. Bu yönde henüz bir iyileşme yok.

‘Aile fertleri’ Allah tarafından birbirine emanet edilmişlerdir.

AK Parti iktidarının en kötü icraatı, ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 2012 yılında kabul edilmesidir. Birçok kanun gibi, bu kanun da bizim aile yapımıza ters.

AK Parti iktidarının en kötü icraatı, ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 2012 yılında kabul edilmesidir. Birçok kanun gibi, bu kanun da bizim aile yapımıza ters.

Allah’ın yaratmış olduğu cinsiyet değil, toplum tarafından inşa edilen cinsiyet kabul edilir deniliyor.

TOPLUM TARAFINDAN İNŞA EDİLEN VASIF

Bu kanun, ülke insanımızın sosyal yapısı ve aile yapısını yok etmek için özel olarak hazırlanmış hissi veriyor. Yeri ve zamanı geldiğinde aileyi paramparça etmeye yönelik, bombalar (kavramlar) yerleştirilmiş.

Bu bomba (kavram)lardan bir iki tanesini sayalım.

Madde 3’deki Tanımlar bölümünün c) bendinde şöyle yazıyor: “Toplumsal cinsiyet”, kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir.

Burada kadın ve erkek olmanın vasfı; yaradılıştan gelen değil, toplum tarafından inşa edilen vasıf, olarak tarif edilerek; Allah’ın yaratmış olduğu cinsiyet değil, toplum tarafından inşa edilen cinsiyet kabul edilir deniliyor.

Düzenlemenin sahiplerinin hedefi aileyi korumak değil, parçalamaktır!

'DİNDEN KAYNAKLANAN NAMUS'

Burada Allah’ın insanı ‘yaratma’ sıfatına, doğrudan müdahale vardır.

Madde 12-Genel Yükümlülükler: “Taraflar, kültür, örf ve adet, gelenek, din ve sözde “nâmus”un işbu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar.”

‘Nâmus’ kelimesine dikkat ediniz. Kültür, gelenek, adet, örf kelimelerinin yanına değil de, din kelimesinin yanına getirilerek ve üstüne basa basa ‘sözde’ kelimesini ilave ederek ‘dinden kaynaklanan namus’ kavramı olarak zikredilmiş. Burada asıl hedef DİN’dir. Bu düzenleme öncesindeki sonrasında aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet vak’asının bir istatistiğini, 5 yıl geriye ve 5 yıl ileriye doğru yayınlayın ki aradaki farkı görelim.

Biliyoruz ki, azalmamış aksine birkaç kat artmıştır. Çünkü bu düzenlemenin sahiplerinin hedefi aileyi korumak değil, parçalamaktır!