Uzun eğitim süreçleri evliliğe engel olmaktan çıkartılmalı

SEVDA DURSUN
Abone Ol

Bu hafta kapak dosyamızda gençlerin geç evlenme sebeplerini inceledik. Evliliğin ertelenmesi sebepleri farklı farklı olsa da, bunları; eğitim süreçlerinin uzun olması, maddi sorunlar, sorumluluk almak istememe ve evlilikten beklentilerin artması şeklinde belli başlıklar altında toplamak mümkün. 1996 yılından beri yaklaşık 14 bin çiftin evlenmesine maddî ve mânevî destek sağlayan Mehir Vakfı Başkan Vekili ve Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse’yle gençlerin geç evlenme veya evlenmek istememe tercihlerinin sebeplerini ve çıkış yöntemlerini konuştuk.

Her şeye rağmen en güçlü kurumlarımızdan birinin aile olduğunu söyleyen Köse, ülkemiz insanının ekonomik imkânları arttıkça buna paralel olarak evlenme maliyetlerinin de yükseldiğini söylüyor. Maddiyatın yanı sıra eğitimin de birçok açıdan evliliği geciktirdiğini ifade eden Prof. Köse, “Uzun eğitim süreçlerinin bir sorun olmaktan çıkması için evli çiftlerin birlikte okuyabilecekleri imkânların kendilerine sunulması gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Mehir Vakfı hangi amaçlarla kuruldu ve neler yapıyor?

Mehir Vakfı 1996 yılında nişanlı olup da evlenmeye imkân bulamayan yahut da zorlanan gençleri evlendirmek üzere Konya’da kurulmuş bir vakıf. Bugüne kadar ülkemizin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine yaklaşık 14 bin çift, yani 28 bin gencimizi evlendirdik.

Evlenmek isteyen gençlerimizin iki asgari ücretten fazla gelirinin olmaması bizim tek şartımız.

Bütün dinlerde kadın-erkek beraberliğinin tek meşru yolu nikâh olduğu için evlenmek isteyen ve az önce ifade ettiğimiz şartı taşıyan kim varsa gücümüz oranında hiçbir ayırım yapmadan onların hizmetindeyiz.

Bazen toplu düğünler yapıyoruz bazen de evlenenlerin eşyalarını veriyoruz. Eşyalarımız birinci sınıftır ve üzerinde vakfı hatırlatıcı herhangi bir işaret yoktur. Bugüne kadar boşanan iki çiftten haberimiz var.

Eğitimin evlilikleri birçok açıdan etkilediğini söylemek mümkün. Elde edilen bilginin eş seçiminde seçiciliği arttırdığı, beklentileri yükselttiği, statüleri önemli hâle getirdiği biliniyor.

Onun dışında evlendirdiklerimizden boşanmış bir çift tespit etmedik. Bir de vakfımızın ilmî faaliyetleri var.

Bu alanda üniversitelerimizden bilim insanları var. Bilimsel kitaplar, dergiler, konferanslar ve sempozyumlar yoluyla ilmî etkinliklere de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bunların tamamı ücretsiz olarak yapılıyor.

Son yapılan istatistiklere göre gençlerin daha geç evlendiği veya evlenmeye olumsuz baktığı görülüyor. Bunun sebepleri ne olabilir?

Hiçbir sosyal olayı ya da olguyu tek sebepli olarak izah edemeyiz ya da her şeyi ile kuşatıcı olarak ortaya koyamayız. Bu, kişilere, coğrafi bölgelere, eğilimlere ve bunlara yön veren inanç ve ideolojilere, yaş gruplarına göre değişiklik gösterebilir. Burada belki öne çıktığını düşündüğümüz sebepleri sıralayabiliriz.

Daha önce sadece evlilik yoluyla yaşanan cinsî hayatın, modern dönemde ‘özgürlük’ kapsamında görülmesi nedenler arasında sayılabilir.

Bu çerçevede cinselliği güdüleyen sanal uyarıcıların güçlenmesi ve yaygınlaşmasının etkisiyle şehevî alanın genişlemesi, bazı sosyologların tespitinde olduğu üzere toplum hayatında kadın-erkek arasındaki mesafenin daralması da evlenmeye yaklaşımı etkiliyor.

Şiddet, toplumun her kesiminde yaşanabilen bir olgu olmasına rağmen aile kurumu özelinde sunuluyor ve bu durum da evliliği ötelemeye sebep oluyor.

Doğum kontrol tekniklerinin yaygınlaşması, dolayısıyla cinsî münasebetle doğumun bağının koparılması, evliliğe ilgiyi azalttı.

MEDYANIN ŞİDDET SERVİSİ

Evlilik için kariyer süreçlerinin tamamlanmasının beklenmesi ve bu sürecin uzun sürmesinin de evlilikleri geciktiren bir faktör olduğu kanaatini taşıyorum. Mesela lisans ve lisansüstü eğitimin tamamlanması ve buna bağlı bir iş imkânının elde edilmesi bazen yaşın otuza çıkması ile sonuçlanıyor. Haliyle bu da evliliği uzatan bir etken oluyor.

Ben kamuoyunda şiddetin aile üzerinden tartışılmasının getirdiği korkunun da bulunduğunu ve böyle olumsuz örneklerin gençlerin evlenmekten çekinmelerine neden olduğunu düşünüyorum. Neredeyse her gün kadın cinayetleri bazen çocuğa karşı şiddet, nadir de olsa kadının kocasına uyguladığı şiddet haberleri yayınlanıyor. Bunlar da gençleri korkutuyor ve evlilik önünde engel oluşturuyor. Şiddet, toplumun her kesiminde yaşanabilen bir olgu olmasına rağmen aile kurumu özelinde sunuluyor ve bu durum da evliliği ötelemeye sebep oluyor.

Evlenmenin tüm dinlerin özel ilgi alanında olduğu düşünüldüğünde, değerlerden ve dinden uzaklaşmanın üzerinde özel olarak durmaya ihtiyaç var.

EVLENME MALİYETLERİ YÜKSELDİ

Olayın bir de ekonomik yönü yok mu?

Var tabi ki. Ülkemiz insanının ekonomik imkânları arttı. Ancak buna paralel olarak evlenme maliyetleri de yükseldi. Evlenecek olanlar asgari düzeyde ihtiyaçlarını karşılayacak eşya ile yetinme yerine statüsüne uygun ve çevresinde imajını koruma kaygısı ile hareket ediyor ve kınanma endişesinden dolayı daha evlenirken eksiksiz ve lüks olabilecek eşyaya sahip olmak istiyor. Oysa bunların birçoğu hatta yarısından fazlası evlendikten sonra elde edilebilecek ve evlilere harika hikâyeler çıkaracak cinsten ihtiyaçlar.

DEĞER VE DİNDEN UZAKLAŞMA

Bencillik ve kimsenin yükünü çekmeme endişesi da bazı gençlerde öne çıkan sebeplerden. Toplumda dinin ve ahlâkî değerlerin etkisinin azalması, sosyokültürel değerlerin zayıflaması da evlilikler üzerinde olumsuz şartlar ortaya çıkarıyor. Evlenmenin tüm dinlerin özel ilgi alanında olduğu düşünüldüğünde, değerlerden ve dinden uzaklaşmanın üzerinde özel olarak durmaya ihtiyaç var. Modernleşmenin etkisiyle dinin mabetlerle sınırlandırılması, bunun da toplum katmanlarınca içselleştirilmesi, evlenmeye dönük motivasyonu olumsuz etkiliyor.

Modern dönemde evli çiftlerin birbirleriyle geçirdiği zaman eskiye göre azaldı.

‘NİKÂHTA KERAMET VARDIR’

Mehir Vakfı maddi sebeplerden dolayı evlenmek isteyip de evlenemeyenlere yardımcı oluyor dediniz. Maddi sebeplerden dolayı evlenmeyi geciktirmek veya hiç evlenmemek eskiden beri var olan bir şey midir?

Eskiden evliliklerin hem daha hızlı, hem de daha erken olduğunu istatistikler söylüyor. Evliliklerin azalması, evlilik yaşının yükselmesi ve boşanmaların artması modernleşme ile ilgili gelişen bir durum. Eskiden geniş aile vardı. Bu aile tipi, ailenin erken yaşlarda kurulması ve yeni evlenenlerin yükünün paylaşılması yönünde bir geleneği de ifade ediyordu. “Nikâhta keramet vardır” sözünün kültürel arka planına iyi bakmak gerekir.

Büyük aile modeli hem evliliğin kurulması, hem de devamı yönünde itici bir güç sağlıyordu.

Bugün aile küçüldü ve yapı giderek çekirdek aile tipine doğru evriliyor. Gerçi toplumumuzda aile, hâlâ Batı tipi yalıtılmış bir çekirdek aile değil, büyük aileden kesitleri de taşımaya devam ediyor. Yani ikisinin ortasındayız ama gençlerin kararı ve kendi başına hayat sürme çabaları, çekirdek ailenin özelliklerine daha yakın gözüküyor. Bu da yukarıda sıralamaya çalıştığımız sebeplere bağlı olarak evlenme önünde ya engel ya da geciktirici sebebe dönüşüyor.

Modern dönemde evli çiftlerin birbirleriyle geçirdiği zaman eskiye göre azaldı.

EĞİTİM SEÇİCİLİĞİ ARTIRIYOR

Bir araştırmada ilkokul mezunu olan kişiler bile hiç okula gitmeyenlere oranla daha geç evleniyor sonucu çıkmış. Uzun eğitim süreçlerinin yanı sıra eğitim başka hangi açılardan geç evlenmeye sebep?

Eğitimin evlilikleri birçok açıdan etkilediğini söylemek mümkün. Elde edilen bilginin eş seçiminde seçiciliği arttırdığı, beklentileri yükselttiği, statüleri önemli hâle getirdiği biliniyor. Bu durumun arayışta uzun sürece yayılan bir zamanı gerektirmesi ve evliliklerin gecikmesi sonucunu ortaya çıkardığı söylenebilir. Ancak bunun sahaya hangi ölçüde yansıdığını net olarak söylemek için alan araştırmasına ihtiyaç var.

Uzun eğitim süreçlerinin bir sorun olmaktan çıkması için evli çiftlerin birlikte okuyabilecekleri imkânların kendilerine sunulması gerektiğini düşünüyorum.

Evlenecek olanlara uygun öğrenci köyü kurulması, faizsiz kredi imkânlarının sağlanması, maddî ve manevî olarak da toplum desteğinin işin içine çekilmesi hâlinde bunun başarılabileceğini düşünüyorum.

Ben her şeye rağmen en güçlü kurumumuzun aile olduğu kanaatini taşıyorum. Dünyadaki gelişmeleri izlediğinizde onlara kıyasla çok iyi durumda olduğumuzu düşünüyorum.


Mesela biz Kâtip Çelebi Üniversitesi olarak böyle bir planın içindeyiz. Beş bin öğrencinin barınabileceği öğrenci köyü projemizi yaptık ve burada lisans, lisansüstü ve evli yahut evlenmek isteyen öğrencilerimize dönük bloklarımız olacak. Böylece onların kariyer planlarının evliliklerini engellemesini önlemek istiyoruz. Bu konunun çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. Zira eğitimi aile önünde bir engelmiş gibi görmek veya göstermek, gelecek nesiller açısından önemli sorunları ortaya çıkaracaktır. Burada ailenin korunmasına yönelik tüm çevrelerin adım atmasının hayati olduğunun altını çizmek lazım.

BÜYÜKLERİN TECRÜBESİ ÖNEMLİ

Geçmişten günümüze baktığımızda gençlerin evliliğini yönetmede yahut yönlendirmede en önemli değişiklik hangi konuda oldu?

Bir tespit olarak söylemem gerekirse eskiden evlilikler daha çok ‘görücü usulü’ ile olurdu ve aile büyükleri öncü rolü oynardı. Süreç başladıktan sonra evlenecek olan gençlerin birbirleriyle irtibatı zayıftı ve ailelerin kontrolü her zaman mevcuttu. Yani nişanlılık dönemi, evliliğe aday olan gençlerin birbirlerini görebilecekleri sınırlı zamana imkân tanıyordu.

Evlerimizde öyle eşyalar var ki ve bunlar o kadar çok ki niçin alındığını ya da nasıl kullanacağımızı bile bilmiyoruz.

Bugün her iki cinsiyetin de toplumsal düzlemde var olmaları, büyüklerin rolünü zayıflattı.

Artık gençler büyük ölçüde evlenme konusunda kendi kararlarını kendileri veriyor ve müstakbel eşlerini bizzat kendileri seçiyor. Tabii ki bir ömür boyu beraber hayat sürecek olan gençlerin kararlarına saygı duyulmalı ve evlilik kararlarında birincil rolü kendileri oynamalı.

Ancak burada esas sorun büyüklerin tecrübesinin işin içine katılmamasında ortaya çıkıyor. Gençlerin sevgisi ve beklentisi ile büyüklerin tecrübeye dayalı donanımı ve birikimi yoğrulabilse daha isabetli sonuçlar alınabilir. Ülkemizdeki istatistiklere göre evliliklerin ilk beş yılda sona ermesi bu nedene dayanıyor.

Çünkü sırf duygular üzerinden kurulan bir evliliğin duygu yitimi sonrasında tutunacağı bir değer kalmıyor; bir destek bulunamıyor.

Evlenmek isteyen gençlerimizin iki asgari ücretten fazla gelirinin olmaması bizim tek şartımız.

İHTİYAÇ ARTTIKÇA EVLİLİĞE SIRA GELMİYOR

Gençler, sorumluluk almaktan çekindikleri için de evlenmek istemediklerini söylüyor. Bunu nasıl yorumlarsınız?

Modern dönemde evli çiftlerin birbirleriyle geçirdiği zaman eskiye göre azaldı. Kadınların iş hayatındaki aktif pozisyonları, erkeklerin rekabet ortamında başarmak zorunda oluşlarının getirdiği zorluklar, erkek ve kadının birbirlerinden bağımsız iş yapabilme gücüne kavuşmaları ve bağımsız hareket edebilme beklentileri evlenmede uyum sorununa yol açabiliyor.

Ayrıca cinsiyetten kökten bağımsız bakış açısı, geçmişin aşırı cinsiyet odaklı yaklaşımları gibi aile üzerinde bazı kırılmalara yol açıyor.

Eşlerin her birinin giderek ‘ben merkezli’ olmasına yol açan eğitim yönlendirmeleri, nikâhtan bağımsız cinsî hayat alanının genişlemesine ve evlenme sorumluluğundan kaçmaya zemin hazırlıyor. Bu durum ise sorumluluk almaktan kaçan, anı yaşamayı seven ve gelecek kaygısı taşımayan bireyler anlamına geliyor.

Boşanmaların eğitim üzerinden ele alınmasını ise maksatlı buluyorum.

Tüketim toplumu içerisinde yaşayan genç, her türlü lüksü ihtiyaç olarak görüp, kendine ve karşısındakine dayatabiliyor. Bu da evliliğe bir engel değil midir?

Bu konu, hem evlilik hem de ekonomik zihniyetin değişmesi ile ilgili bir problem. Modern ekonomi, kendisini sınırsız ihtiyaçlar üzerine konumlandırdı ve üretilenin tüketimini hızlandırmayı, sürekli ihtiyaç oluşturmayı ve bu yolla kapital akışını sürekli hale getirmeyi hedefliyor. Durum böyle olunca gerçek ihtiyaç yerine sanal ihtiyaçlar üretiliyor ve bununla güdülenen bireyler de onu gidermek için olağanüstü çaba sarf etmek zorunda kalıyor.

Ayrıca eşyanın statüyü ölçen bir araca dönüşmesi de gereksiz mal alımını hızlandırıyor ve zorunlu hale getiriyor.

Evlerimizde öyle eşyalar var ki ve bunlar o kadar çok ki niçin alındığını ya da nasıl kullanacağımızı bile bilmiyoruz. Durum böyle olunca bu türden masraflar, İslâmî geleneğimizdeki deyimiyle israf ve tebzir yani savurganlık noktasına ulaşıyor.

İsraf ihtiyacın fazlası ile giderilmesi, tebzir de ihtiyaç olmayanın alınması anlamına gelen iki kavramdır. Bugün yaşanan da tam olarak bu. Dolayısıyla yine Ekonomi literatüründen yaklaşırsak ihtiyacın bu denli sanal olarak artırıldığı bir ortamda kaynak kısıtlı olunca evliliğe sıra gelmiyor.

Yapılan araştırmalarda öne çıkan boşanma sebebi olarak şiddetli geçimsizlik, zina, alkol-uyuşturucu kullanımı, ekonomik sorunlar var...

EN GÜÇLÜ KURUMUMUZ AİLE

Son yıllarda boşanmalar arttı. Boşanmalarda üniversite mezunlarının oranı yarıdan fazla. Evliliklerin başarısız olmasının sebepleri neler olabilir?

Ben her şeye rağmen en güçlü kurumumuzun aile olduğu kanaatini taşıyorum. Dünyadaki gelişmeleri izlediğinizde onlara kıyasla çok iyi durumda olduğumuzu düşünüyorum. Sorunlarımız elbette var ama bizim çok köklü bir geleneğimiz ve sağlam değerlerimiz de var. Bunlar üzerinden sorunlarımızı her zaman aşabilecek imkâna sahibiz.

Gelenek ile modernlik arasındaki yüksek gerilimin aile üzerinden seyretmesi sebebiyle geçişler sert ve sarsıcı olabiliyor.

Boşanmaların eğitim üzerinden ele alınmasını ise maksatlı buluyorum. Yukarıda anlattığım tüm koşullar, aileyi olumsuz etkiliyor.

Eğitimin bir belirleyici olmadığını gösteren çok sayıda araştırma da mevcut. Ama az önce söylediğim gibi boşanmanın diğer nedenlerine odaklanmak gerekir. Yapılan araştırmalarda öne çıkan boşanma sebebi olarak şiddetli geçimsizlik, zina, alkol-uyuşturucu kullanımı, ekonomik sorunlar, eşin ailesi ile ilgili zorluklar, cinsî problemler, kültürel uyumsuzluklar, şiddet, akıl hastalığı gibi sebepler boşanma ile birlikte ele alınması gereken konular.