42 yıl insan yüzü görmeden yaşadılar: Haritalarda yeri yoktu jeologlar keşfetti 'Tuz için gözyaşı döktüler'
Sibirya’nın ıssız dağlarının derinliklerinde, dünya tarihine geçecek bir yaşam mücadelesi verildi. Sovyet baskısından kaçan Lykov ailesi, tam 42 yıl boyunca başka hiçbir insanla karşılaşmadan ormanın kalbinde hayatta kalmayı başardı. Jeologlar tarafından tesadüfen keşfedilen bu ailenin hikâyesi, insan direncinin ve inancının eşsiz bir örneği olarak kayıtlara geçti.
1978 yazında Rusya’nın güney Sibirya bölgesinde yürütülen maden keşif çalışmaları, sıradan bir görevken tarihe geçecek bir keşifle sonuçlandı. Sovyetler’e ait bir keşif helikopterinin pilotu, Abakan Dağları üzerinde uçarken, ormanın ortasında insan yaşamına ait işaretler fark etti. Bu işaretler, resmi kayıtlarda yer almayan ve yerleşime tamamen kapalı olduğu düşünülen bir bölgede yer alıyordu. Pilotun gözlemi doğrultusunda bölgeye yönlendirilen bir grup jeolog, ulaşılması saatler süren bir yürüyüşle küçük bir kulübeye ulaştı. Karşılarında ise, 42 yıl boyunca medeniyetten tamamen izole yaşamış bir aile vardı: Lykovlar.
Dini baskılardan kaçış: Lykovlar neden izole yaşamı seçti?
Lykov ailesi, Rus Ortodoks mezhebine bağlı “Eski İnananlar” grubuna mensuptu. 1917 Bolşevik Devrimi sonrası artan dini baskılar, bu inanç grubunu hedef aldı. Ailenin reisi Karp Lykov’un kardeşi, Bolşevikler tarafından öldürülünce, Karp eşi Akulina ve iki çocuğuyla birlikte memleketleri Lykovo’dan kaçarak Sibirya’nın derinliklerine sığındı. Zorlu doğa şartlarına rağmen, aile burada kök salmaya karar verdi. 1940’ta Dmitry ve 1942’de Agafia’nın doğumuyla aile altı kişiye ulaştı. Ancak en küçük iki çocuk, 1978’e kadar sadece kendi aile üyelerini tanıdı.
Hayatta kalmak için doğaya tutundular
Ailenin yerleştiği bölge, yol, elektrik, su ve herhangi bir yaşam altyapısından uzaktı. Lykovlar, gıda ihtiyaçlarını patates, çam fıstığı, yabani meyveler ve avladıkları küçük hayvanlarla karşılıyordu. Kıyafetlerini huş ağacı kabuğundan ve keten liflerinden üretiyor, zamanla yıpranan mutfak eşyalarını ise doğadan topladıkları malzemelerle değiştiriyorlardı. Hayat her yıl daha da zorlaşsa da, aile modern dünyayla hiçbir bağ kurmadan yaşamayı sürdürdü.
Bilim insanları geldi ama kararları değişmedi
Lykov ailesinin keşfi bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Araştırmacılar, aileyle iletişime geçerek onların yaşam tarzlarını ve inançlarını yakından inceledi. Baba Karp Lykov, bilim insanlarını temkinli bir sıcaklıkla karşıladı. Aileye tuz, kibrit, kağıt, kalem ve el feneri gibi hediyeler getirildi. Özellikle tuzun yokluğu, Agafia için tarifsiz bir eksiklikti; ağlayarak “tuzu ne kadar özlediğini” dile getirdi. Buna rağmen, aile modern dünyaya dönmeyi hiçbir zaman düşünmedi. Onlara göre yaşadıkları hayat, inançlarına en uygun olandı.
Acı kaybın ardından ormanda tek başına
1980’li yıllara gelindiğinde ailenin fertlerinden acı haberler peş peşe geldi. Savin ve Natalia böbrek yetmezliğinden, Dmitry ise zatürreden yaşamını yitirdi. 1988 yılında da baba Karp Lykov hayata gözlerini yumdu. Geride sadece en küçük çocuk Agafia kaldı. Agafia, yıllar boyunca ormanda yalnız başına yaşadı, keçi ve tavuk besleyerek geçimini sağladı. 18 yıl boyunca tek arkadaşı, bir bacağını kaybetmiş olan Yerofei Sedov adlı jeologdu. Yerofei’nin 2015’te ölmesinin ardından, Agafia yaşamına tek başına devam etti. Sadece 2016 yılında sağlık sorunları nedeniyle geçici olarak hastaneye kaldırıldı.
2025’te hala ormanda hala inançlı
Bugün 81 yaşında olan Agafia Lykova, hâlâ Sibirya’nın o izole köşesinde yaşamını sürdürüyor. Modern yaşamı ve medeniyeti reddeden Agafia, hem yaşam tarzına hem de inançlarına bağlılığını sürdürüyor. Elektrik, internet ya da marketlerden çok uzakta; doğanın ritmine göre yaşıyor. Onun hikayesi, insan iradesinin, inancın ve sadeliğin zamanın ötesindeki gücünü gözler önüne seriyor.