Açlık dünyada korkunç boyutlara ulaştı! 5 maddede açlıkla mücadele rehberi

HİKMET YALÇINKAYA
Abone Ol

Birleşmiş Milletler’in yayımladığı açlık raporuna göre 821 milyon insan açlıktan etkileniyor. Açlık, dünyada ‘küresel felaket’ sayılabilecek bir konu aslında. Kısaca dünyada yaşayan her 9 insandan biri aç… Peki, bireysel çabadan küresel fayda sağlamak mümkün mü? Bizim bireysel çabalarımız açlıkla mücadelede ne kadar önemli? Açlıkla mücadelede yardımlaşma, israf, yemek, gönüllülük ve ikinci el konularında bireylere düşen görevleri konusunun uzmanlarına sorduk. GZT açlıkla mücadele dosyasını açıyor.

Dünyada küresel çatışma, iklim değişiklikleri ve gelir eşitsizliğinden dolayı açlık çekenlerin sayısı son 3 yıldır artış göstererek 821 milyona yükseldi.

Dünyada her 9 kişiden biri açlık çekiyor

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan açlık raporuna göre, Afrika ve Güney Amerika'da açlık çekenlerin sayısı sürekli bir artış gösteriyor. Dünyada her 9 kişiden biri açlık çekiyor.

BM'nin 2030 hedefi tutacak mı?

10 yıllık dönemde azalış gözlenen küresel açlığın son 3 yılda sürekli artış göstermesi en dikkat çeken konu oldu. Birleşmiş Milletler’in 2030 yılında açlık sorununu ortadan kaldırmayı hedeflese de bu pek mümkün görünmüyor.

Açlık çeken çocuklar, durumun vahametini ve aciliyetini ortaya koyuyor.

  • Geçen yıl 51 ülkeden yaklaşık 124 milyon kişi, iklimsel felaketler ve çatışmalar nedeniyle açlıkla yüzleşti. Uzun süren çatışmalarla mücadele eden Yemen, Somali, Güney Sudan ve Afganistan gibi birçok ülke kuraklık ve su baskınlarıyla da karşı karşıya kaldı.

Raporun yazarlarından ekonomist Cindy Holleman, hava sıcaklığındaki dalgalanma, yoğun ve istikrarsız yağışlar ile değişen mevsimlerin gıda kalitesini etkilediğini söyledi. Acil eylem çağrısında bulunan Holleman, "Çünkü daha iyiye gitmeyeceğinden endişeleniyoruz. Sadece daha da kötüye gidiyor" ifadelerini kullandı.

Dünyada 821 milyon insan başka bir deyişle her 9 insandan 1’i açlık çekiyor ve yetersiz besleniyor.

Açlığın sorumlusunun Birleşmiş Milletler olmadığını belirten “Açlığa Karşı Eylem” adlı uluslararası yardım kuruluşunun direktörü Jan-Sebastian Friedrich-Rust, “BM, sadece üye ülkelerin verdiği para miktarı kadar faaliyette bulunabilir. Batı’nın açlıkla mücadeleye daha fazla katkı yapması gerekiyor. Neticede iklim değişikliği ve bunun ana müsebbibi olan sera etkisinin sorumlusu da sanayileşmiş ülkeler.” diyerek aslında konuyu özetliyor.

0.
0. Yardımlaşma

“Hepsinden önce aşırı tüketimin ve israfın önüne geçmemiz gerekiyor. Birçok yerde çeşitli vesilelerle tekrarladım şimdi de söylemem uygun olacaktır; kozmetik sektörünün küresel hacmi 200 milyar dolar civarında. Buna karşılık insani yardım sektörünün hacmi ne kadar biliyor musunuz? 30 milyar dolar.

Kozmetik için harcadığımız kadar parayı hatta yarısını bile aç insanlar, bakıma muhtaç mağdurlar için ayıramıyoruz. Dünyadaki gelir uçurumu hiç bu dönemdeki kadar keskin olmamıştı. Amerika’da, Avrupa’da, Çin’de insanlar telefonlara ya da kozmetik ürünlerine milyarlarca dolar harcayabilirken aynı zaman dilimi içinde Afrika’da çocuklar açlıktan, 10 liralık antibiyotik ilaçları alamadıklarından ötürü hayata veda ediyorlar. Dolayısıyla bireylerin bilinçli; bir araya gelerek oluşturdukları toplulukların ise aktivist, ses çıkartan, dikkat çeken topluluklar olması gerekiyor. Bencillikten kurtulmamız şart. Ne yazık ki daha bencil bir topluma dönüştük. Bir tarafta daha lüks hayatlar ama öteki tarafta insani yardım bekleyen, dünyanın bir başka tarafındaki insanların yapacağı bağışı bekleyen insanlar var. Evet, teknoloji gelişiyor, hayat şartlarını kolaylaştıracak birçok yenilik mevcut ama diğer yanda bir insanlık vazifesi bizleri bekliyor. Türkiye dünyaya “insanlık vazifelerini” hatırlatıyor.Yoksa Türkiye Cumhurbaşkanı’nın eşinin Bangladeş’te ne işi var? Yine 2011 yılında o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanımızın açlık çeken, herkesin güvenlik risklerinden ötürü, “gitmeyin” dediği Somali’ye resmi uçakla gitmesinin anlamı nedir? O yüzden Türkiye, kurumlarıyla, lideriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla dünyaya insanlık vazifelerini hatırlatıyor. Dünyanın en zengin ülkesi değiliz ama elimizdekini paylaşma konusunda cömerdiz.
0.
0. İkinci el
Kullanılmış ürünleri tekrardan ekonomiye kazandırdık. Birkaç yıl öncesine kadar kullanmadığımız eşyaları bir kenara atıp çürümeye, bozulmaya terk ederken, bugün kolayca satarak hem ev hem de ülke ekonomisine katkı sağlar hale geldik.İki sene gibi kısa bir süre önce hayatımıza giren ikinci el alışveriş uygulaması letgo, ekonomideki atıl kaynağı tekrar devreye almayı, israf olan paranın ekonomiye geri kazandırılmasını sağladı. Türkiye'de tasarruf bilincinin gelişimine ve israfla mücadeleye öncülük ediyoruz. Bundan dolayı ayrıca gururluyuz."
0.
0. İsraf
“İsrafı gereksiz, amaçsız iş ve işlemler olarak tanımlıyoruz. Bir insan, israfı önlemekle ilgili mutlak suretle israfı önlemeye yönelik bir hayat felsefesine sahip olmalıdır.

İsraf herkese cazip gelmekte fakat, ne yazık ki uygulamada böyle olmuyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da yapılması gereken israfın önüne geçilmesidir. Bunun da bilinçlenmeyle olması mümkündür. Okul öncesi ailede, ilkokulda bütün bir eğitim hayatında insana bu bilinç aşılanmalıdır, aksi takdirde netice elde edilemez.İsrafın bireysel olarak başlayıp, küresel bir boyut kazanacaktır.
ABD’de ‘Doggy Bag’ diye bir kavram var, herhangi bir restoranda yemek yedikten sonra artan yemeğinizi paketletip evinize götürebilirsiniz, fakat bunu Türkiye’de yaptığınızda ‘cimri’likle suçlanabilirsiniz.
Halbuki cimrilikle israf karıştırılıyor, cimrilik dinimizde yasaklanırken, insanlar israf etmemeleri konusunda uyarılmıştır. Dünyada açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan yaklaşık 2 milyar insan var ve çok duyarlı olmalıyız.   Fransa’da 2015 yılında çıkarılan bir yasa süpermarketlerin yenebilir durumdaki gıda ürünlerini çöpe atmasını yasaklayarak meclisinden geçirdi. Şuan ise 2019 yılında aynı hareketi giyecek sektörü için planlıyorlar. Markalar satılmayan ürünlerini farklı kişilerin eline geçmemesi adına yakıyor ve bu yasa ile bunun önüne geçilecek. Sonuçta milyonlarca elbiseye ihtiyaç varken bu israfın önüne geçilmek için olumlu bir adım.Türkiye’de yasal bir düzenleme olmalı, hukuki bir zorunluluk haline getirilmeli ki manevi değerlerimize aykırı hareket etmemiş olalım. Türkiye’de bir günde israf edilen ekmek sayısının 4.5 milyon adet. Bu da İzmir nüfusuna eşdeğer. Bu israfı önlemek tüketicinin elinde, ekmek burada bir sembol, bütün gıdalarda aynı hassasiyetle yaklaşmamız lazım. Böyle olduğu takdirde de hem cebinizi kontrol altında tutmuş hem de muhtaç olan insanları düşünmüş olursunuz. Bireysel olarak gençlere şunu öneriyorum. Yaşadığınız ortamda gereksiz ve amaçsız harcamalardan sakının. Kainattaki her şey bizler için yaratıldı, bunlardan yararlanın. En önemlisi de ihtiyacınız kadar alın. Çok ucuz diye amaçsız bir şekilde harcama yapmayın.”
0.
0. Yemek
“İsrafın önüne ancak ‘Gıda Bankası’ kurularak geçilebilir. Restoranlarda servis edilmiş yemeklerin artıklarını sıcak-soğuk dengesini koruyarak ve belli hijyen kuralları çerçevesinde, paketlenerek hayvan barınaklarına ulaştırabiliriz.

Bireysel olarak gıda israfı ile mücadele aslında en önemli aşamadır. Bizler ne kadar büyük kampanyalar, dikkat çekici projeler geliştirsek de birey olarak bunun farkındalığı oluşmadan yapılan projeler hep boşa çıkacaktır.Bu konuda bireyler öncelikle tüketebilecekleri kadar gıda almalı ve artanlar konusunda geri dönüşüm bilinci elde etmelidir. Paketlenmiş - ambalajlanmış ürünleri açıp kullanmak yerine öncelikle açılmış ürünler tüketilmeli, kısa sürede tüketilen ürünler tercih edilmeli, uzun süreli olacaksa da raf ömrü uzun olanlar tercih edilmelidir. Son kullanma tarihleriyle koordineli ürün alıp tarihi son bulana kadar tüketemeyeceğiniz ürünleri almayın. İhtiyacınızdan fazla aldığınız ürünleri buzdolabında dondurup ihtiyaç anında buzluktan çıkartıp tüketin. Yemeği küçük servis tabaklarında kişinin yiyebileceği kadar servis yapın. Çöpe atılacak ürünleri bahçelerde zengin gübre çeşidi olarak veya hayvanlara yemek olarak değerlendirin. Dışarıda yemek yerken yemeğin porsiyonunu iyice bilip tüketebileceğiniz kadarını sipariş edin
0.
0. Gönüllülük
Bir insanın, insan olduğunu ortaya koyan ve hiçbir karşılık beklemeden ortaya koyduğu eylemin adıdır gönüllülük. Para, pul veya bağış yapmakla olmaz, gönüllülük sevgiye dayanır. İnsanın acılarını, ekmeğini, onun gelişmesi için vereceği desteği, herhangi bir kusurunda anında özür dilemeyi, güzel bir iş yaptığında teşekkür etmeyi, başarılı bir insan yetiştirmek için çaba sarf etmeyi ve takdir edebilmeyi öğrendiğinde gönüllü olur bir insan. Bizim dinimize göre de peygamberimiz Hz. Muhammed şöyle buyurur; “Komşusu açken tok yatan kimse bizden değildir". İnsanın en büyük çabası, başka insanların ekmeklerini kazanması için çaba göstermesidir. Ona ekmeğini nasıl kazanacağını gösterelim, yani ona balık vermeyelim balık tutmayı öğretelim.Gerçek gönüllülük ekmeğini kazanmayı öğretmektedir. Böyle olması halinde bir ülkede başarılı olmanın yolu açılacaktır. Dünyada açlık yaşayan ülkeler varken, dünyanın en yüksek binalarını inşa eden ülkeler de var. Dünyadaki savaşların en büyük sebebi, zengin ülkelerin, zengin insanların sadece kendini düşünmesidir.Buğday, ekmek göndermek basit, 3 gün 5 gün doyururuz fakat biz dünyanın sevgi ülkesi, sevgi dünyası olması için çabalamalıyız. Açlıkla mücadeleyi kendine iş edinen insanın bağış toplaması yerel ve küçük bir çabadır. Açlığın ortadan kalkabilmesi için eğitim ve sevgi ortamını oluşturmamız gerekir. Eğitim ile yetişen insanların olması açlığı bitirecektir.”