Bir görünme yöntemi olarak görmezden gelme

ŞEYMA ÖZİN
Abone Ol

Star Gazetesi yazarı Suavi Kemal Yazgıç, 19 Kasım tarihli yazısında Okan Bayülgen'in Altın Kelebek'teki Diriliş Ertuğrul skandalı ve altında yatan sebepler ile ilgili gerçekleri kaleme aldı.

Suavi Kemal Yazgıç'ın, "Bir görünme yöntemi olarak görmezden gelme" başlıklı yazısı:

Görünmek… Çağın anahtar kelimelerinden biri. Altın Kelebek ödülü de Okan Bayülgen de bir dönem görünme başarısını tatmış ve bu başarıdan gün geçtikçe daha az pay almaya başlamıştı. Ödülün görünmezliğe bürünmesinin sebebi kendisinden kaynaklanan güç ve saygınlıktan değil ödülü bir işaret etme mekanizması olarak kullanan ekonomik gücün bazı imtiyazlarından mahrum kalmasıydı. Okan Bayülgen için de benzer bir saptamada bulunabiliriz. Bayülgen, bir tahterevalli gibi yükselip alçalan popüler kültürde uzun zaman yükselen tarafta durmayı başardı. Binlerce saat televizyon ve radyo programı, birkaç sinema filmi yapmakla yetinmedi bazı televizyon kanallarının konseptini bile belirledi. Görünür kılmak Bayülgen'e kariyer getirdi, kariyer ise onu görünür kıldı. Ancak taşıma suyla değirmenin dönmesi bir yere kadardı elbette. Zamanla değirmeni döndüren su azaldı ve kariyer endeksi ile görünürlüğü düşmeye başladı.

Aslında Okan Bayülgen'in kariyerindeki ilk “patlama” değil bu. Mesela 24 Nisan 2005'te Radikal gazetesinde yayınlanan Yıldırım Türker'in yazısı hatırlanmadığı için Okan Bayülgen'in “seyretmedim” demesi yadırganabiliyor. Peki, Türker Mark Twain'den “Bu hayatta cehalet ve özgüvene sahipseniz yeter; başarı kesindir” alıntısını yaptığı yazısında ne demiş? “Bayülgen'in hayranları kimliklerini, ayakta tuttukları, şehvetle tükettikleri magazin ile belirlemek istemedikleri için onlara bu hayat içinde gülünesi noktaları işaret eden, sanki dışarıdaymış gibi yapıp iktidarını en merkeze kuranıyla, Bayülgen'le özdeşleşiyor kaçınılmaz olarak. Onu, kendilerinden buluyorlar. O da engin cehaletiyle her şeyi bilen, her konuda yırtıcı bir doğru sözün altına imza atabilecek Batılı göz olarak sivrildikçe sivriliyor. İstanbul Film Festivali de bu müstesna saygısızdan vazgeçemiyor işte. Sahneye çağırdığı onur konuklarından ünlü yönetmenin adını bile doğru söyleyememesi, özür dileyip altta kalacak değil ya, bir de dönüp kadını hırpalaması ne hoş. Yahu bu çocuk ne müthiş idare ediyor, değil mi? Tam bizim gibi. Cehaletle. Ve özgüvenle.” Yıldırım Türker bir bakıma haklı. Okan Bayülgen 2005'te özgüven abidesiydi. Zamanın “medya çarpıklıklarını” tiye alıyordu ne de olsa. Ancak tiye aldığı çarpıklıklar bir gün geldi onun için rol model olmaya başladı. İlginç ve ibret alınası bir dönüşümdü Okan Bayülgen'in yaşadığı. 2016 yılı için de Yıldırım Türker tamamen haksız. Diriliş Ertuğrul dizisini seyretmediğini söyleyen Bayülgen alabildiğine ezik. Bir yerlerden puan almasını bu diziyi seyretmemiş olduğunu vurgulamaya bağlayacak kadar ezik ve çaresiz. O tartışılmak, görülmek istiyor ve bunun yolunu da “Bak neyi seyretmemişim?” demekte buluyor.

Başarının bedeli: Unutulmak

Bayülgen, seyretmediğini övünerek duyurduğu için kariyerine bir çentik daha attı? Hakkında kaleme alınan bütün o sosyal medya paylaşımlarını CV'sine gururla ekledi. Bu “başarısı” onu bir gün tamamen unutturacak noktaya gelince yaşadığı Pirus Zaferi için bakalım sayın Bayülgen ne diyecek? Zira görülmeye devam etmek için görmezden gelmek zorunda olduğu alan büyüdükçe o da özgüvenli olma rolünü daha “büyük” oynayacak yani jest ve mimiklerini öldürmek zorunda kalacak ve en sonunda o da görünmek için çıktığı yolda silinip gidecek. Keşke Sezai Karakoç'un “Masal” adlı şiirini okusaydı Okan Bayülgen. Ancak onu da okumamıştır. Okan Bayülgen'in okumadığı yazarların, seyretmediği filmlerin, dinlemediği müziklerin listesi bu yayının sayfa sınırlarının çok ötesindedir. Karakoç'un o uzun şiirinin son mısralarını paylaşıyorum burada. Yani yedinci oğlun ilk altı oğuldan farklı olarak kazandığı zaferinin sonuçlarının anlatıldığı son mısralar bunlar. Okan Bayülgen'in kendini görünür kılma savaşından farklı bir netice, daha doğrusu şifa sunuyor insanlığa Karakoç. Çok daha hayırlı bir neticeden bahsediyoruz ne de olsa…
“Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı
Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar
En onulmaz yarası olanlar
Ta kalblerinden vurulmuş olanlar
Yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar”


Yazının tamamı için