Çin ve Orta Asya (Türkistan) ülkeleri yakınlaşıyor mu?

SİNAN BAKİOĞLU
Abone Ol

İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi, Kazakistan'da düzenlenen İkinci Orta Asya (Türkistan) - Çin Liderler Zirvesi'ni GZT için değerlendirdi. Yesevi, zirvenin Çin ve bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişerek arttıracağına dikkati çekti.

16-18 Haziran arası Kazakistan Astana'da düzenlenen Çin ve Orta Asya Türkistan ülkeleri arasındaki toplantıları ve imzalanan anlaşmaları ele aldı.

İşte Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi'nin GZT'ye özel yaptığı açıklamalar:

Bölge ülkeleri Rusya'dan tamamen kopmayı mı amaçlıyor?

Sinan Bey, Rusya'dan tamamen kopmak diye bir konu gündemimizde değil. Rusya ile çok sıkı ilişkileri var pek çok alanda.

Bir de Sovyetler Birliği geçmişinden bahsediyoruz. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da kurulan örgütler var. Hem askeri anlamda hem de ekonomik anlamda çok farklı düzeylerde. Bölge ülkeleriyle Rusya'nın ilişkileri var.

Bunlar da bugünden yarına sonlanacak durumda değiller.

Türkistan bölgesindeki cumhuriyetler, farklı ülkelerle işbirliğine gitmeye çalışıyorlar ve kendi aralarında da bir birlik kurmak için uzun zamandan beri çaba harcıyorlar.

Örgütlenme meselesi 1994 yılından beri gündemde. Özbekistan ve Kazakistan'ın önderliğinde başlatılmıştı. Ardından Kırgızistan iç savaş sonrasında Tacikistan'ın katıldığını biliyoruz.

Bu çabaların sonucunda da 1998 sonrası bu ülkelerin birlikte hareket etmeye başladıklarını görüyoruz.

Özellikle 2018 sonrası Orta Asya'daki liderlerin, bu Türkistan coğrafyasındaki cumhuriyetlerin liderlerinin birlikte hareket etmeye çalıştıklarını ve istişare toplantıları yapmaya başladıklarını gördük.

Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Türkmenistan dışarıyla görüşürken birlikte hareket ediyorlar ve 5+1 formülü yani Central Five Plus One (İngilizce) yani Orta Asya ülkesi ve artı bir ülke olarak adlandırılıyor.

Bundan önce yapılan görüşmeler Rusya ile olmuştu. Yine Macron'la bu tür bir görüşme yaptılar. Şu ya da bu şekilde görüştüler.

Onun üzerine Nisan 2025'te Avrupa Birliği ile bu yönde ilişkilerini güçlendirmek için bir adım daha attılar.

Bölgesel sorunlara bölgesel çözüm arayışı söz konusu. Tek başlarına görüşmüyorlar. Aslında bir güç birliği yaptıklarını görüyoruz.

Önceki görüşmelerde bir ülke daha katılıyordu aralarında ki bu çok da önemli. Azerbaycan'ın da bu görüşmeler içerisinde yer aldığını görmüştük.

Rusya bu meseleden tamamen çıkıyor değil. Çünkü Rusya orada Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, yani Rus NATO'su olarak da nitelendirilen bir müşterek savunmaya dayanan bir örgütlenme var.

Askeri anlamdaki bu mühimmatlar, silah konusunda da Rusya'dan bu sistemleri aldıklarını görüyoruz.

Ancak Çin de bölgede gerçekten etkili bir aktör olarak karşımızda. Son dönemde sıkça üzerinde durduğumuz iki tane önemli örgütlenme var.

Bunlardan bir tanesi BRICS içerisinde hem Rusya hem Çin'i görüyoruz. Yine bunun dışında Şangay İşbirliği Örgütü ki aslında bölge ülkelerinin de içinde yer aldığı bir örgüt.

Özellikle gündemde uzun bir zamandan beri Türkistan coğrafyası ile ilgili konuşulan konu ticaret ve ulaşım. Avrupa Birliği'nin bundan önceki görüşmesinde de hatırlayacak olursanız, 10 milyar Euro'luk bir ulaşım koridoruna yatırım yapılacağı Avrupa Birliği tarafından söylenmişti.

Stratejik anlamda yine enerji kaynakları açısından önemli ve yine limanlara ulaşmak için ulaşım koridorlarının açık olması için pek çok anlamda büyük bir kıymet aslında.

En önemli konulardan bir tanesi yoksullukla mücadele.

Özellikle ticaret konusunda sorunların ortadan kaldırılması, daha büyük bir serbestlikle bu ilişkilerin gerçekleştirilebilmesi gerekiyor.

Çin'in sunduğu 3.000 kişilik eğitim fırsatı ne anlama geliyor?

Biliyorsunuz Avrupa Birliği'nin dış ilişkileri açısından da eğitim önemlidir. Bu kültürel açıdan önemli, bilginin paylaşımı açısından önemlidir. Şimdi Çin'le yapılan bu anlaşmadaki eğitim 3000 kişinin eğitim alacak olması. Bunun içinde stajlar var, burs imkanları var.

Özellikle verilen eğitimin teknoloji alanında yani Çin'in sahip olduğu bu sistemler, özellikle yazılım alanında siber güvenlik açısından teknolojik konularla ilgili büyük eşgüdüm sağlamayı amaçlayan bir eğitimden bahsediyoruz.

Eğitimin Çin'de alınacağını görüyoruz. Siber güvenlik, fiber optik iletişim ve teknoloji konuları gibi pek çok alan olacağı gözüküyor.

Devletlerin yumuşak güçlerinden bahsedilir. Bu konuda da aslında artık mesela bir komünizmin ihracından değil de daha farklı konulardan bahsediyoruz. Günümüzdeki konu teknoloji ve dijitalleşme. E-ticaretten bahsediyoruz. Bütün bunların aslında Çin'de verileceğini görüyoruz. Bu sadece bir eğitim değil, teknolojik altyapının transferi.

Aslında kültürel anlamda da ciddi bir nüfuz alanı. Bir etki alanının oluşması anlamına geliyor.

Şehrinizin güvenliğini sağlamak için neler yapabilirsiniz? Yüz tanıma sistemleri olabilir. Yine internet altyapısı olabilir. Tabii sadece şehrin güvenliğinden de bahsetmiyoruz. Rejimlerin güvenliğinden bahsediyoruz. Bütün bunların altyapısının yani gözlemleme yeteneğinin Çin altyapısı ile karşılanmış karşılanmasından bahsediyoruz.

Çin, Kazakistan, Türkmenistan, İran arasında bir ulaşım koridoru kurulmasına neden ihtiyaç var?

En önemli politikası kuşak yol politikası. Bu 2013 yılından itibaren gündemde. Ve tabii ki Türkistan coğrafyasını içeren bir konudan bahsediyoruz. Demiryolu ağları, karayolu ulaşımı, deniz yani çok büyük ve kapsamlı bir proje için ciddi anlamda kaynak ayırıyor.

Bu ulaşım yollarının açılması ticaretin gelişmesi için ticaretin gelişmesi açısından önemli. Ticaret aslında pek çok yönü de içeriyor. Hatırlayacak olursanız Orta Koridor da bunlardan biri.

Ekonomisini geliştirecek, bu anlamda uluslararası ilişkilerini geliştirecek, iletişimini de geliştirecek bölge ülkeleriyle.

Buna karayollarını da katmak gerekir. İran'a kadar ulaştığını, Basra körfezine doğru gittiğini görüyoruz. Bu noktada aslında Pakistan'ın da Çin ile ilişkilerinin gelişmesi, Pakistan'ın önemli limanının da önemli olması kritik.

Petrolün önemli bir kısmını Ortadoğu coğrafyasında karşılayan bir Çin'den bahsediyoruz. İran'la, Irak'la, yine Suudi Arabistan'la bu anlamda ciddi ilişkileri var.

Bugün Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasından bahsettiğimiz şu günlerde Çin'in de ulaşım ve ticaret yollarını açık tutmak için bu girişimlerde bulunduğunu, demiryolu ve kara yoluyla bu limanlara ulaşmaya çalıştığını söylememiz lazım.

Kazakistan ve Çin arasında hangi konularda anlaşma imzalandı?

Kazakistan özellikle bu Kuşak Yol projesi için önemli bir ayak.

Kazakistan'dan bahsederken doğalgazdan, özellikle petrolden, uranyumdan bahsediyoruz. Tüm bu kaynaklar Kazakistan için önemli. Bir de Kazakistan, Çin arasında tabii ki bir ulaşım koridorundan da bahsediyoruz. Ticaretin gelişmesinden bahsediyoruz. Son anlaşmada, yani bu geçtiğimiz dönemde yapılan zirvede özellikle enerji tedariki için anlaşmalar yapıldı.

Yenilenebilir enerji üretimi içinde sözleşme imzalandı. Yalnızca bir ülkenin yatırım yapması değil, bu bilgiyi alarak, öğrenerek ülkede geliştirme fırsatlarını kullanan bir ülkeden bahsediyoruz.

Çin'in Ortadoğu politikasında yeni bir rol sahibi olduğunu mu anlamalıyız?

Çin çok net cevap verdi. İsrail'in saldırganlığını uluslararası hukuka aykırı buldu ve bu konuda çok net bir bakış açısına sahip olduğunu görüyoruz.

Çin tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkan bir ülke. Çok kutuplu bir düzenden bahsediyor. Daha adil bir düzen olması gerektiğini söylüyor. İran petrollerini ithal eden bir ülke.

Zirvenin sonuç bildirgesindeki Afganistan vurgu ne anlama geliyor?

Afganistan ile hemen aslında ilişkilere başlayan, tam resmi tanımadan bahsetmiyor olsa da ilişkilerini devam ettiren bir ülke olduğunu söylememiz gerekiyor.

Hatırlayacak olursanız en çok üzerinde durulan konulardan biri Çin'in aşırıcılık, yine ayrılıkçılık gibi, terörizm gibi konularda duyarlılığının olması.Doğu Türkistan'ı ayrılıkçı hareket olarak yorumluyor.

Afganistan'dan da bu yönde kendi ülkesine doğru bir terör faaliyetinin desteklenmemesi konusunda aslında bir noktada yardım almaya, destek almaya çalışıyor. Bu konuda da aslında Afganistan'dan da olumlu yanıtlar aldığını görüyoruz.

Çinli şirketler bölge ülkelerinde ekonomik soruna sebep olur mu?

Hem evet diyebiliriz hem de hayır diyebiliriz. Bu öncelikle devletlerin kendilerinin karar verdikleri bir konu. Bunu da söylemek gerekiyor.

Şimdi size paketler sunuluyor ve Çin'in gerçekten arzu edilen paketleri sunduğunu görüyoruz. Yani dostane ilişkiler. "Askeri olarak bir amacım yok. Yine politik açıdan insan hakları, demokrasi gibi konuları önünüze şart olarak koymuyorum. Altyapı faaliyetlerinize destek oluyorum, krediler açıyorum." diyor.

Bu noktada da şunu söylemek mümkün. Bir de borç tuzağı meselesi var. Yani bugün Kazakistan açısından bunu söylemiyorum. Yatırımlarına yani ithalat ihracat dengesine, ticaret dengesine baktığımız zaman orada böyle bir tablo yok. Ama Kırgızistan konusunda baktığımız zaman ciddi borçlanmalar olduğunu ve halkın buna tepkisinin olduğunu da söyleyebiliyoruz.

Bir de demografik konu var. Tabii ki Çinli firmalar geldiği zaman Çinli işçiler ve işadamları da geliyor. Bu demografik yapıyı etkileyecek bir nüfus hakimiyet alanı olduğunu söyleyebilirim. Bunun dengelenmesi açısından Avrupa Birliği ile işbirliği de aslında bölge ülkeleri açısından önemli bir konu.