Darbelerden iç savaşa, faşist diktadan demokrasiye; 19. ve 20. yüzyılda İspanya
1 Ekimde gerçekleşen Katalonya referandumuyla gündeme gelen İspanya, geçtiğimiz gün Katalonya Özerk Bölgesi'nin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesiyle dünya gündemine oturdu.
19. ve 20. yüzyılda uzun bir süre iç karışıklar yaşayan sürekli darbelere, değişen yönetimlere, iç savaşa ve dünya savaşlarına şahit olan İspanya bugün de bölünmenin eşiğine gelmiş durumda. Peki bu duruma gelmesine neler sebep oldu hep birlikte bakalım.
General Arsenio Martínez-Campos y Antón'un darbe yapmasıyla Aralık 1874’te Bourbonlar tekrar iktidara geldi. Böylece 14 Nisan 1931’de ilan edilecek olan İkinci İspanyol Cumhuriyetine kadar monarşi yılları geri dönmüş oldu. Bourbon monarşisine karşı Carlist ve Anarşist muhalefet akımları ortaya çıktı.
, yoksulluğun sürekli arttığı Katalonya’da cumhuriyetçiliğin yayılmasına öncülük etti. 1909’da orduya karşı yükselen rahatsızlık ve Barselona’da yaşanan olaylar Setmana Tràgica (trajik hafta)’nın yaşanmasıyla son buldu. Olaylar sonucunda birçok Katalan hayatını kaybetti.
1930’lara gelindiğinde ülke siyasi olarak çok keskin bir şekilde iki kanada bölünmüştü; sağcı milliyetçiler ve solcu cumhuriyetçiler. Monarşi yanlıları, toprak sahipleri, işverenler, Katolikler ve ordu milliyetçileri; işçiler, sendikalar, sosyalistler ve köylüler ise cumhuriyetçileri destekliyordu.
Ülke ekonomisi Büyük Buhrandan çok ciddi etkilenmiş. Bu ortam kısmen 1923’ten beri yönetimde etkili olan ordunun 1929’da iktidarı kaybetmesine zemin hazırlamıştı. 1931’de cumhuriyetçilerin iktidara gelmesiyle krala yönetimden el çektirildi.
Takip eden yıllarda iki taraf da seçilmiş hükümetler olarak iktidara geldi. 1936’ya gelindiğinde ülkedeki kutuplaşma ve istikrarsızlık had safhadaydı. Ordu, cumhuriyetçileri darbeyle iktidardan uzaklaştırdı ve yıllardır gün yüzü görmeyen İspanya kendini ciddi bir yıkımla sonuçlanacak iç savaşın içinde buldu. İspanya iç savaşı yaklaşık 3 yıl sürecek ve 1939 Mart ayında milliyetçilerin yani sağcıların, Madrid'e girmeleriyle sonuçlanacaktı.
Eğer İspanya’da iktidara milliyetçiler gelirse Fransa, faşist yönetimlerce (Almanya ve İtalya) kuşatılmış olacaktı. İspanya’nın aynı zamanda Akdeniz’de ve Atlantik okyanusundaki stratejik öneme sahip deniz üslerine sahip olması faşist yönetimlerin Avrupa’yı ekonomik olarak baskı altına almasına da sebep olabilirdi. Eğer Fransa, faşist ülkelerin işgaline uğrarsa bu durum Faşizm karşıtı cepheyi zayıflatacak ve Faşist yönetimler için karşılarındaki ordulardan/devletlerden birini baştan mağlup ettikleri manasına gelecekti. Fransa ve Britanya için yapılacak pek bir şey yoktu. Solcuları destekleyerek Sovyetlerin Avrupa’da Komünist bir ileri karakola sahip olmasını da göze alamazlardı. Avrupalı devletler savaşa müdahil olmayacaklarına dair bir komite kurdular tabii ki bu durum Almanları, İtalyanları ve Portekizleri durdurmadı.
Hitler, Mussolini ve Salazar milliyetçilere binlerce asker ve silah yardımı yaptı. Savaşın başlamasından hemen sonra Hitler ve Mussolini, Franco'nun emrine birer uçak filosu göndererek 13.500 kişiyi Fas'tan İspanya'ya taşıdılar. İlerleyen günlerde de sayıları 200.000'i geçen Alman, İtalyan, Portekiz ve Arap askerleri bölgeye sevk edildi. Salazar, milliyetçilere ciddi lojistik, asker ve mühimmat desteği verdi. Cumhuriyetçiler, SSCB'nin ve farklı ülkelerden faşizme karşı savaşmak için gönüllü olan genç komünistlerin desteğini aldılar ancak bu Almanya, İtalya ve Portekiz’in milliyetçilere verdiği destekle kıyas edilemeyecek kadar azdı. Sovyetler, cumhuriyetçilere sadece savaşı sürdürebilecekleri kadar yardım ettiler. Almanlar ise çok sayıda tank ve zırhlı araç göndermişti bunun yanında belki de iç savaşın en yıkıcı kısmı Alman Hava Kuvvetlerinin Guernica şehrini hava bombardımanıyla tamamen yok etmesiydi.
Cumhuriyetçilerin büyük çoğunluğu Fransaya iltica etmek zorunda kaldı. Geride kalanların çoğu ise Franco yanlılarınca infaz edildi.
Franco, 1939’dan öldüğü 1975 yılına kadar İspanya’yı yönetti.
Geriye dönüp baktığımız zaman aslında görüyoruz ki figürler değişebiliyor fakat yaşananlar büyük ölçüde benzer. Yükselen milliyetçilik akımları, popülaritesi artan aşırı sağcı siyasi hareketler, kutuplaşma, ekonomik durgunluk… İspanya’nın geçmişinden ne kadar ders çıkardığını ve nasıl bir yol izleyeceğini sanırım ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz.
Ernest Hemingway'in Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabı, Pablo Picasso'nun meşhur Guernica tablosu ve İsaac Albeniz'in Asturias bestesi o günleri anlamamıza yardımcı olabilecek bazı eserlerden
Kaynak: http://www.bbc.co.uk