GİF Orkestrası İstanbul’da kalplere dokunacak
Türkiye’nin dört bir yanından gönül birliğiyle gelen kadınların oluşturduğu GİF Orkestrası, 4 Mayıs 2025 Pazar akşamı İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda sahne alarak yüreklere dokunacak. İşte detaylar:
TÜRGEV bünyesinde faaliyet gösteren Güzel İşler Fabrikası’nın (GİF) öncülüğünde kurulan bu anlamlı orkestra, sanatı bir amaç değil; insanı merkeze alan, toplumsal birlikteliğe katkı sunan bir araç olarak görüyor. Kadın emeğiyle şekillenen bu kıymetli oluşum, gelenekle geleceği buluşturan estetik bir duruş sergiliyor.
Her biri ayrı bir hayat hikayesine sahip kadınların bir araya gelerek oluşturduğu GİF Orkestrası, yalnızca bir müzik topluluğu değil; aynı zamanda vefanın, fedakarlığın ve inancın notalara yansımış hali. Orkestra şefi Nurdan Yenigün’ün öncülüğünde yürütülen bu yolculuk, kadınların sesiyle yükselen bir toplumsal dayanışma çağrısı olarak sahnede vücut buluyor.
Bugüne kadar Anadolu’nun farklı şehirlerinde düzenledikleri konserlerle binlerce izleyiciye ulaşan GİF Orkestrası, son olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, deprem yaralarını sarmaya çalışan Malatya’da anlamlı bir konserle sahne almış; hem müziği hem de umut dolu enerjisiyle büyük takdir toplamıştı.
Şimdi ise sıra İstanbul’da… Medeniyetler beşiği bu şehir, 4 Mayıs akşamı zarafetle yoğrulmuş kadın emeğine ev sahipliği yapacak. GİF Orkestrası’nın sahnesinde yalnızca müzik değil; gönülden akan bir birlik ruhu yankılanacak.
Konserin biletlerine gösterilen yoğun ilgi, bu güzel oluşuma duyulan teveccühün en açık göstergesi. Biz de bu özel akşam öncesinde orkestranın şefi Nurdan Yenigün ile bir araya geldik; orkestranın doğuş hikayesini, kadın emeğine dair hassasiyetleri ve bu ilham verici yolculuğun perde arkasını konuştuk.
Sabrın, emekle buluştuğu yer: GİF Orkestrası’nın doğuşu
GİF Orkestrası’nın temelleri nasıl atıldı? Kuruluş hikayesini, bir araya geliş sürecinizi ve bu fikrin nasıl olgunlaştığını bizimle paylaşır mısınız?
TÜRGEV’in Güzel İşler Fabrikası (GİF) ile iki yıl önce tanıştım. O dönemde konserler vermenin yanı sıra kanun, nota ve Türk müziği üzerine eğitimler veriyordum. GİF, kanun eğitimi başlatmak istediğini iletti ve biz de yaklaşık bir yıl süren bir atölye süreci başlattık.
Zamanla GİF’e gidip geldikçe kurumda birçok farklı müzik atölyesinin olduğunu fark ettim: gitar, piyano, şan, keman... Bu durum beni düşündürmeye başladı. Bu kadar enstrümanda ciddi bir yol kat eden kadınlar neredeydi? Biz onları sıfırdan alıp belirli bir seviyeye getiriyorduk ama bu eğitimlerin sonunda müzik onların hayatında nereye yerleşiyordu?
Bu sorular beni harekete geçirdi. GİF'e, amatör bir kadın orkestrası kurma fikrimi ve bu projeyi birlikte yürütme isteğimi ilettim. Teklifim olumlu karşılandı ve hemen bir çağrıda bulunduk: ‘Müzik yapan kadınları bekliyoruz!’ dedik. İlk başvuruda, yanlış hatırlamıyorsam 50’ye yakın kişi başvurdu. Herkesten performanslarını içeren videolar göndermelerini istedik. Açıkçası başta daha amatör bir tabloyla karşılaşacağımı düşünüyordum. Ancak gelen videolar ve yaptığımız ilk provalar, bu projenin düşündüğümden çok daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösterdi.
Değerlendirme sürecinin ardından başvuranların çoğunu atölyeye dahil ettim. Kanun, flüt, bendir, vokal, keman, çello... Enstrüman çeşitliliği o kadar fazlaydı ki yapabileceklerimizin sınırı olmadığını hissettim. Bu heyecanla, enstrümanında ve sesinde belli bir seviyeye gelmiş kadınlardan oluşan bir orkestra kurduk. İlk dersimizi Mayıs 2023’te gerçekleştirdik. O gün başladığımız noktaya ve bugün geldiğimiz yere baktığımda, ne kadar büyük bir yol kat ettiğimizi gururla görüyorum. Öğrencilerimin her biriyle ayrı ayrı gurur duyuyorum.
İstanbul’un kalbinde bir kadın harmanı
Orkestradaki her bir kadın müzisyenin farklı bir müzikal geçmişe ve tarzlara sahip olduğunu biliyoruz. Bu çok sesli yapı, orkestranın repertuvarına ve müzikal yorumuna nasıl etki ediyor?
Orkestramızın her bir üyesi gerçek bir müzik aşığı. Aslında hepimiz çok farklı insanlarız; farklı yaşamlardan, farklı mesleklerden geliyoruz. Ama ortak tutkumuz olan müzik bizi bir araya getiriyor ve aramızda çok güzel, uyumlu bir bütünlük oluşturuyor. Orkestramızda doktor, mühendis, öğrenci, mimar, psikolog, anne olan kadınlar var. Yani müzik, çoğumuzun mesleği değil. Ancak aile, kariyer, çocuk gibi tüm sorumluluklarına rağmen haftada iki saatini bu orkestraya ayırmak, gerçekten ancak büyük bir aşkla yapılabilecek bir şey.
Kocaeli'nden, Kartal'dan, Halkalı'dan, Çekmeköy'den… İstanbul’un dört bir yanından gelen öğrencilerimle Güzel İşler Fabrikası’nın Vezneciler Yerleşkesi’nde bir araya geliyoruz. İstanbul gibi trafiğiyle meşhur bir şehirde bu yolu göze alarak gelmek, aslında orkestraya ve birbirimize gösterilen kıymetin en somut hali. Bu emeği görmek ve birlikte üretmek, her prova günü benim için ayrı bir mutluluk.
Bağlamadan çelloya: Notalarla yazılan bir vatan hikayesi
GİF Orkestrası’nın repertuvarında ağırlıklı olarak hangi müzik türleri yer alıyor? Tarz seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
“Bizim orkestrada ‘repertuvar çıkmazı’ dediğimiz, tatlı ama bir o kadar da zorlu bir süreç var. Çünkü orkestramızda bağlamadan çelloya, bateriden yan flüte kadar oldukça geniş bir enstrüman çeşitliliği mevcut. Bu da repertuvar seçiminde bizi hem çok zenginleştiriyor hem de karar vermeyi zaman zaman güçleştiriyor.
Türk Sanat Müziği’nden türkülere, pop ve rock’tan etnik eserlere, arabeskten Klasik Batı Müziği’ne kadar birçok farklı tarzı icra edebilen bir ekibiz. Hatta bu yıl repertuvarımıza bir ilki daha ekledik: 4 Mayıs’ta İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek, yaklaşık 2 bin kadının katılım göstermesini beklediğimiz büyük konserimizde ilk defa bir rap parça da seslendireceğiz. Bu farklı tarzları bir araya getirmek hem bizi hem dinleyicilerimizi çok heyecanlandırıyor. Şimdi sabırsızlıkla konser gününü bekliyoruz!
Orkestramız kadınlara ilham veriyor
Tamamı kadın müzisyenlerden oluşan bir orkestra olarak müzik dünyasında nasıl bir etki yaratmayı hedefliyorsunuz? Sizce kadın müzisyenlerin sektörde daha görünür hale gelmesi için hangi adımlar atılmalı?
Başlangıçta orkestranın temel hedefi, herkesin kendini gerçekleştirebileceği bir platform olmasıydı. Şu an geldiğimiz noktada ise müziğimiz, kadınlara ilham veren ve onları motive eden güçlü bir araç haline gelmiş durumda. Yıllar önce benim konserime gelip, ‘Keşke ben de sahnelerde çalabilsem’ diyen kadınlarla şimdi keyifle birlikte çalışıyoruz. Bu, aslında çok önemli bir mesaj taşıyor: Bizim sahnede çaldığımızı izleyen bir kadının, bir gün bizlerle aynı sahneyi paylaşma ihtimali var. Bu döngüsel etki, beni her zaman en çok heyecanlandıran şey olmuştur.
Çevrenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Elhamdülillah, çok güzel geri dönüşler alıyoruz. İlk sahneye çıktığımız günden bu yana hem ekip olarak hem de sanatsal anlamda ciddi bir gelişim gösterdik. Her geçen yıl daha da güçlenerek ve olgunlaşarak yolumuza devam edeceğimize inanıyorum.
Sahne performanslarınızda izleyicilerin geri dönüşleri size nasıl ilham veriyor? Bu ilham, sahneye çıkarken sizi nasıl motive ediyor?
En sevdiğim şey, izleyicilerin gözlerindeki o ışıltıyı görmek. Tüm bedenleriyle, kalpleriyle orada olan kadınların yüzlerini çok net hatırlayabiliyorum. Konserden sonra yanıma geldiklerinde, hangi koltukta oturduklarını bile anımsıyorum. Onlara teşekkür ediyorum; çünkü müzik, iyi enerjiyle birlikte anlam kazanıyor. Biz sahnede sadece notaları değil, hissettiklerimizi de çalıyoruz, duygularımızı seyirciye aktarıyoruz. Bu, adeta iki kalbin buluştuğu çok özel bir an oluyor. Müzisyen olarak seyirciyle ne kadar derin bir bağ kurabiliyorsak, duyguyu o kadar etkili aktarabiliyoruz. Bazen gözyaşı, bazen bir tebessümle karşılık bulmak; bizim için en büyük ilham kaynağı.