Herkesin sineması kendine! 5 maddede Wim Wenders sineması

HABER MASASI
Abone Ol

"Der Himmel Über Berlin" filmiyle sinemaseverlerin gönlünde taht kuran usta yönetmen Wim Wenders, bugün 71 yaşına girdi. Bu yazı, Wenders sinemasını bilmeyenler ve bu zamana kadar bilmediği için pişman olmak isteyenler için geliyor.

Ernst Wilhelm Wenders, 1945 Düsseldorf doğumlu. İkinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılmış Almanya'nın yaraları, Wenders'in ilk gençlik ve delikanlılık döneminde izlemeye başladığı yönetmenlerin anlattıkları ile birleşir ve Wenders, kendine has sinema dilini oluşturur.

Fransa'da meşhur sinema okulu "Institut des hautes études cinématographiques"e başvurup kabul alamayan Wenders, yine de Fransa'da bir yıl kalmaya karar verir. Fransa'da kaldığı dönemde, dönemin en önemli sinema salonlarından biri olan Cinémathèque Française'de pek çok film izler.

Sinemasında büyük bir etki bırakacak olan Nicholas Ray, Raoul Walsh, John Ford, Fritz Lang ve Yasujiro Ozu gibi yönetmenlerin filmleriyle de buradaki gösterimlerde tanışır.



0. Wim Wenders
Wenders'in ilk uzun metrajlı filmi "Summer in the City" - Kentte Yaz olur. Fakat ilk uzun metraj denemesine gelene kadar sekiz kısa film çekmiştir bile.

"Summer in the City"de hapishaneden yeni çıkan Hanns, geçmişini geride bırakarak yeni bir hayata başlamak için kendisini takip eden kişilerden kaçar ve amaçsızca kentte dolaşır. Film, Barış Saydam'ın ifadesiyle ne Hanns'la ne de yüzeydeki bütünsellikten yoksun bırakılmış kara film tarzı hikâyeyle ilgili değildir. Film, 1970'lerin başındaki Berlin ve Münih kentlerini, o dönemin genel atmosferini ve bir adamın (Hanns karakterinin arkasında yönetmenin) depresyonunu anlatır.

0. Summer In The City
Almanya, 1970 yapımı
Birinci kopya: 143 dakika, İkinci kopya: 116 dakika
Format: 16mm siyah beyaz,
Filmin orijinal dili: Almanca

0.
Wim Wenders de tıpkı diğer büyük sanatkarlar gibi baba ve otorite ile sorunlar yaşayarak sanatını oluşturdu. Ataerki ile yaşadığı çatışmaları, kadınlar ile arasındaki marazlı ilişki takip etti. "Ait olamama" durumunu hayatındaki tüm ilişkilerde yaşayan Wenders, sinema dilini de bu minvalde geliştirdi.

0. Der Himmel Über Berlin - Berlin Üstünde Gökyüzü
Wenders'i sevme ve bu yazıyı yazma sebebi ise, "Der Himmel Über Berlin", Berlin Üstünde Gökyüzü filmi.

Berlin Üzerinde Gökyüzü'nün ana omurgasını iki melek oluşturur. Meleklerden birinin özlemi, ölümlülüğü ve duygularıyla bir insan olmaktır. Filmdeki monolog ve diyaloglarda "auteur" yani yazar sinemasının edebiliği hissedilir ve Berlin şehri de bir baş karakter olup çıkar. Kentin geçmişi, meleklerin bugünüyle birlikte kendini hissettirir.


0. Marion ile Damiel
Filmde erkek karakter olan Damiel, melek olmaktan mutlu değildir ve insan olmaya özenmektedir. Marion da insan olmaktan mutlu değildir ve değişmek istemektedir.

Yani burada melek imgesini, büyük yazar Rilke'de olduğu gibi, insanın zıddı olarak görüyoruz. Damiel ve Marion kainattaki rollerini değişmek üzereyken bu durum şöyle bir tezatı doğurur:

Marion, melek olduğu için ezeli ve ebedi bilgi ile mündemiç olması gerekirken, "emekli" melek Peter Falk'a şöyle der:

"Hey bekle, benimle konuşmayı sen istedin. Bense her şeyi bilmek istiyorum."