MHP lideri Bahçeli: 2001'deki hedef Ecevit'ti, şimdi Erdoğan

HABER MASASI
Abone Ol

MHP Lideri Bahçeli, "2001'deki hedef Ecevit'ti, şimdi Erdoğan. Aynı senaryo, hedefler farklı." dedi.

MHP’yi izleyen gazetecilere dün akşam iftarda bir araya gelen Bahçeli, gazetecilerin sorularını yanıtladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekonomide yaşanan gelişmelere ilişkin, "Bir şekliyle mevcut siyasi iktidar ve onun Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir. Ama netice itibariyle gele gele şimdi ekonomiye geldiler. Aynı senaryo, hedefler farklı." dedi.

"2001 ile senaryo aynı"

“Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım. 26 Ağustos seçimleri derken, erken seçime gitmenin şartlarını saymıştık. İşte o şartlardan biri de buydu. 2001 ile senaryo aynı. Aynı senaryo, hedefler farklı. Birisinde Ecevit idi, şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eğer Deniz Baykal Allah sağlık versin görevde olsaydı hedef o olurdu. Olayları yan yana getirip analiz yapmak lazım. Bunun için bazı konulara dikkat çektim. Girmek istemiyordum ama bir tahlil yapabilmek açısından söyledim.”

"5 bini görevden aldın da bu adamlar kime ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesi lazım"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 5 bin hakim ve savcının FETÖ üyesi olduğu için ayıklandığını belirterek, şunları kaydetti:

  • “Peki bu 5 bin hakim ve savcının görevdeyken haksız yere yargıladığı ve cezalandırdığı insanlar nerede? Onları kim koruyacak, onlara kim sahip çıkacak? 5 bini görevden aldın da bu adamlar kime ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesi lazım. Yazık günah bu insanlara. En son Eskişehir de yakaladılar. Bunların hepsinin hesabının sorulması lazım. FETÖ’den 5 bin tane ayıkladığınız insandan hesabı soruyorsunuz, peki bunların hakim ve savcı iken FETÖ nün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu hizmetlerde mağdur olan insanlara kim sahip çıkacak? Benim kanaatim bu insanların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesidir. Zekeriya Öz’ü, bir başkası bunlar kime bir ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin gözden geçirilmesi lazım. 5 bin insan 50 bin davaya bakmışsa elli bin insana ceza vermişse, aileleriyle birlikte al sana 250 bin mağdur."

FETÖ’nün siyaset ayağı temizlendi mi?

Hayır. Daha var. Adamı dışarı bırakıyorsun mağduriyet diyorsun. Siyasi ayak kolay kolay temizlenmiyor.

Ekonomideki gelişmeler

“Batarsak hep beraber batarız”

“Böyle durumlarda siyasi yönden düşünülmüş olan kaos ve krizleri kuvvetlendirecek olan tek bir unsur vardır o da ekonomik kriz ve kaostur. Yani siyaseti karmakarışık hale getirmişseniz, ekonomiyi çok sağlıklı tuttuğunuz taktirde o siyasi amaçlarda netice alamazsınız. Ekonomik yönden de bir darboğaza ülkeyi sokmak gayreti içerisinde olursunuz. Merkez Bankası’nın bu akşam aldığı kararları tam anlamıyla yorumlayacak durumda değiliz. Yalnız yaşadıklarımız var. 2000 yılında bir takım olaylar yavaş yavaş gelişti. 21 Nisan’da bu ülke neden bir ekonomik krize girdi? Bu ekonomik kriz çok süratle nasıl tırmandı? Faizler nasıl birden yükseldi. Gecelik faiz 4 bin ile 7 bin arasında oynadı. Ama arkasından siyasi hedeflerin ne şekilde hayata geçirildiği de hep beraber görüldü. Bazı yorumcular var: Bir tarafta Türkiye’de yüzde 7 kalkınmayı görüyor ve kabul ediyor ama diğer taraftan ‘Ekonomi felaketin içerisine girdi’ diyor. Yüzde 70, yüzde 80 yüksek faizlerle hayatını devam ettiren bir Türkiye ekonomisinin yüzde 13 ile yüzde 7 ile batacağı iddia ediliyor. Bunların hepsiyle de bir güvensizlik, istikrarsız yaratılmak isteniyor. 2000, 2001’li yıllarda bu durumları yaşarken ısrarla söylenen bir şey vardı. Efendim ‘Bunu piyasa satın almaz’. Piyasa dediğin İstanbul’da yüz büyük işletme veya holding. Hepsinin Menkul Kıymetler Borsası’ndaki hisse senedi hareketliliği çok cüzi. Bunu satın alsa ne olur, almasa ne olur? Şimdi yine böyle bir küresel olgu Türkiye’de ekonomik yönden de sıkıntı yaratmayı amaçlamış görünüyor bana göre. Türkiye’de madem ki siyasi yönden bir istikrara ihtiyaç var, temel hak ve özgürlüklerin yeniden güçlendirilmesini istiyorsunuz o zaman ekonomik krizi büyük bir oranda aşabilecek birlikteliği sağlayıp Türkiye’yi bu yönüyle bir çöküntüden kurtarmamız lazım. Bu çok önemlidir. Türkiye’de ekonomik kriz sadece iktidarı, iktidara destek verenleri, bazı STK’ları boğacak, diğerleri yaşayacak! Böyle şey olur mu? Çöküntü çöküntüdür. Çöküntünün altında kalan da çok zor durumlara düşer.Yurtdışına jurnallerseniz; birtakım çevreler hala Türkiye üzerinde oyunlar oynar bozgunculuk yapmaya çalışır. Türkiye’ye gelecek olan bir takım sermaye hareketlerini durdurup, geciktirmek gibi oyunlarla bir siyaseti neticelendireceklerini zannediyorlarsa o kimseye yar olmuyor. 2001 yılındaki siyasi olayları o zaman hükümette olmamız sebebiyle yaşadık.”

Genel af çağrısı

“2000 yılının Aralık, 2001 yılının Ocak ayında ‘F tipi cezaevine gitmeyiz’ gerekçesine dayalı bir cezaevi ayaklanması oldu. Ve çok sayıda insan hayatını kaybetti. Bazı konularda biz de bunlardan ders çıkararak erken uyarı yapıyoruz. ‘Dikkatli olun yarın ne olacağı belli olmaz’ diyoruz. Hayata Dönüş Operasyonu, çok korkunç rakamlar var bunların içinde. Az insan hayatını kaybetmedi. Böyle bir ortam içinde nelerin olup bittiğini görmek lazım. Bu ve buna benzer konular üzerinde düşündüğünüz zaman bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir. Kabul edilir, edilmez. İngiltere’ye giderken Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bizim gündemimizde yok’ dedi. Olabilir. AKP’nin gündeminde böyle bir konu olmayabilir ama ben ayrı bir tüzel kişiliğim. Bir siyasi kimlik taşıyan parti olarak ülkenin sorunlarını dikkate alarak, bazı konuları düşünmek ve kamuoyu ile paylaşmak benim görevimdir. Bununla ilgili olarak çok değişik rakamlar var. 265 bin tutuklu var. Bunların içinde 38 bini terör, diğerleri beş altı suç unsurunda yoğunlaşmış kitleler. Biz tedbir alın diyoruz. Bu insanlar yarın birilerinin tahriki ile bir takım olaylara sebebiyet verirlerse, birçok olay da birbirlerini tamamlayarak, zincirleme gelişirse Türkiye ne hale gelir. Türkiye’nin batmasını isteyen insanlar bu yangından bu felaketten memnun kalır. Türkiye’de istikrar olsun, evlatlarımız paramparça olmasın düşüncesinde olan insanlar da bu tedbirlerin alınmasını ister. Bu tedbirleri almak hangi yönde olacaksa onu yapsınlar ama biz bir konuda dikkat çekiyoruz. Bayrampaşa cezaevinin fotoğraflarını bulun. Orada yangınlar, kendi kendini yakanlar hep örgüt diliyle konuşmanın sonucunda olan şeyler. Şimdi de aynı şeyler olsa ne olur. Affedilmesi mümkün olmayanların dışındakiler düşünülebilir mi? Eğer düşünülürse bazı adımlar atmak lazım. Efendim atmazsanız? O zaman birileri bir adım attığında Türkiye onunla meşgul olur. Ne yapacaksınız: Bir tedbir alacaksınız. Ya düzenleyeceksin... İçerden gelen bilgiler çerçevesinde söylüyorum, yakınları ziyaret ediyor. Diyorlar ki, ‘Sayın Genel Başkanım sıkışıklıktan üç kişi bir yatakta yatıyor, sekiz saat. İkinci sekiz saatte bir başka üç kişi, üçüncü sekiz saatte bir başka üç kişi’. Böyle bir cezaevi hayatında bir tanesi battaniye yaksa, bir tanesi ranzayı kırsa bir diğeri iki gardiyanı tutsa... Orada bizim elimizdeki telefonlardan daha iyi iletişim var. Cezaevinde telefon kullanıyorlar mı bilmiyorum ama iletişim ağı açısından cezaevlerinde eski güvercinler uçuyormuş gibi. Birden uçar! Bayrampaşa’da Ankara Ulucanlar’da başlayan bir olay 20 cezaevine birden yayıldı. Bunu incelemek lazım. Biz bunlardan uyararak yola çıkıyoruz. Meclis de kapandı ama başka bir çare bulmak lazım.”

Alaaddin Çakıcı ziyareti

"Yetki bende olsa şimdiye kullanmıştım."

"Ben hastaneyi ziyaret ettim. Uzun yıllardır cezaevinde bulunan bir arkadaşımız hastalandığı için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’ne alınmış. Duyar duymaz ziyaretine gittim. Değişik cezaevlerinde ağır şartlarda mahkumiyet hayatı olan bir şahsiyet. Hastalığını ciddiye almak ve gerekli tedbirleri geliştirmek lazım. Orada doktor arkadaşlardan aldığım bilgiye göre elden gelen gayret gösteriliyor ama hastalığın ciddi olduğu ifade ediliyor. Dikkate almak lazım. Selahattin Demirtaş kadar suçlu değil. Beş tane siyasi parti kuyruk oldu, dışarı çıkarmak için gayret gösteriyorlar. Yani onlar tartışılmıyor da Alaaddin Bey niye tartışılıyor? Biz Alaaddin Bey ile beraber kader kurbanlarını da gündeme getiriyoruz. Alaaddin Beyin bir yönüyle vatan millet için verdiği mücadeleler var. Bilen bilir. Devleti yönetenler de bilir başkaları da bilir. Şimdi Devlete ihanet edenleri adaylık için cezaevinden alacaksın, rahatsızlığı nedeniyle önemli sıkıntılar çekmeye başlamış bir şahsı cezaevinde mahkum tutacaksın.. Bunu hiç dikkate almadan mafya diyeceksin. Nerede diğer mafyalar? Bu konular üzerinde samimi ve dürüst olmak lazım. Cumhurbaşkanından bugüne kadar ben herhangi bir talepte bulunmadım. Yetkisini kullanma iradesi kendisindedir. Bu yetkiyi hatırlatmaya da gerek yok. Ama cezaevinde ağır şartlarda bulunan ve uzun yıllar cezaevinde zulüm görmüş veya çile çekmiş bir kişiyi dikkate alacak bir insani yaklaşımın da olması lazım. Biz kimseye ‘Şunu şöyle yapın’ demeyiz. Cumhurbaşkanın yetkisi var. Yetki bende olsa şimdiye kullanmıştım. Bunu da söylüyorum. Tespih hediye ettim. Tespih cezaevinde iyi çekilir (gülüyor). Benim ülküdaşım o."

Cumhur İttifakı sonucu

Bugüne kadar ben rakam söylemedim. Az önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçileceğini söyledim ama başkaları gibi 52, 55, 60 falan demedim. Birinci turda alır ve alması da gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önemli bir sistem olarak kamuoyuna mal edilmiş, Anayasal zemine oturtulmuş, halkoylaması ile halkın desteğini almış ve şimdide de uygulama aşamasına gelmiştir. Bu sistemi geri vitese takmak doğru değildir. Yani bizim Adana tabiriyle anaryaya takmak doğru değil. Derhal parlamenter sisteme geçeriz diye düşünürseniz bunun olacak tarafı yok. Arabası olan arkadaşlarımız nereye gideceklerse anaryaya yani geri vitese taksınlar yan oturup arkaya baka baka gitsinler. Zannetmem ki 8 kilometrenin 2 sini tamamlayabilirler... Tamamlayamazlar. Geri dönüşü olmayan bir yoldur burası. Bu işin bizim Adana tabiriyle anaryası yok!