Unutulmaya yüz tutmuş Bayram gelenekleri

ÖMER FURKAN ÇINAR
Abone Ol

Binlerce yıllık kadim tarihi ile Anadolu coğrafyası, kültürün bir parçası olarak gördüğü ve nesilden nesile aktarılması için çeşitli bayram geleneklerini bugün bile yaşatmaya devam ediyor.

Günümüz yaşam standartlarına baktığımızda değişen toplum yapısı bayram adetlerin korunması açısından büyük tehlike oluşturuyor. Kültür yozlaşmasının giderek arttığı modern zamanlarda, kültürümüzün bize mirası bayram gelenek ve adetlerimizi korumak ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak bizlere düşüyor.

Bayram geleneklerimizin içeriğini oluşturan eğlenceler, oyunlar, maniler ve türküler gibi sözlü kültür öğelerimizinden unutulmaya yüz tutmuş veya çok az kimseler tarafından bilinenlerini sizler için derledik...

Bayram çıkarma geleneği

Geleneğe göre Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde, Ramazan ve Kurban bayramlarında çevre köylerden gelen misafirlerle dolar. Bayram namazından çıkan cemaat cami avlusunda halka olarak birbiriyle bayramlaşır. Çevre köylerden bayram namazına gelenleri, Kızılcaören köylüleri ikişer, üçer kişilik gruplarla kendi evlerine götürür. Çevre köyden gelen insanlarla kahvaltı yaparlar. Öğle namazına gidilirken, evde kadınların hazırladığı yemekler cami avlusuna götürülür. Bu yemekler arasında en yaygın olan kavurmadır. Bütün köylü o avluya toplanır, çevre köylerden gelen misafirlerle yemekler yenir, salıncaklar tahterevalliler kurulur, eğlenilip hoşça vakit geçirilir. Daha sonra misafirler kendi köylerine gider ve köy halkı da evlerine dağılır.

Bayram konatı geleneği (Bartın)

Bartın'da, üzerinde çeşitli yemekler bulunan siniye 'konat' adı verilir. Bayram günü, bayram namazı kılındıktan sonra cami hoparlöründen konat yapılacağı köy halkına duyurulur. Bayram namazını kıldıktan sonra eve giden köyün erkekleri, eşlerine konat yapılacağını ve konat götürme saatini söyler.

Her hanede kadınlar belirlenen saate kadar çeşitli yemekler hazırlar ve konat sinisine koyar. Konatlar, soğuk ve yağışlı havalarda köyün camisinin misafirhanesine götürülür. Konat yemekleri genelde yöreye özgü yemeklerdir. Ayrıca hazırlayan ailenin maddi durumuna göre değişiklik arz edebilir.

Hazırlanan bu yemekler, öğle namazının kılınmasından sonra hep birlikte yenir. Konat yapılmayan köylerin halkı, konat yapılan köylere gider. Böylece 'konat geleneği' adı altında hısım akraba bayramlaşır. Konat bittikten sonra sohbet başlar, sohbetin ardından konat olan başka köylere gidilir. Bu gelenek sayesinde yöre köylerinin tamamı birbiriyle bayramlaşmış olur.

Ebebiş

Ankara Kzılcahamam'da bayram namazından önce veya sonra çocuklar kendi aralarında gruplar oluşturur. Grubun idarecisi olacak olan bir ebe seçilir. Ebe grubun ziyaret edeceği evleri belirler. Ebe önderliğinde bayram namazından önce veya sonra çocuklar bütün mahalleyi kapı kapı dolaşır. Büyüklerin ellerinden öpüp, karşılığında yemiş, şeker veya harçlık alır. Topladıkları bu yemiş, şeker veya paralara "ebebiş" denir. Çocuklar bayramlaşma için kapısını çaldıkları evin önünde "ebebiş ebebiş, vermeyen çürük diş" tekerlemesini söyler.

Bayram yeri

Kocaeli'nin Kandıra ilçesine bağlı birçok köyde Ramazan ve Kurban bayramlarında, çeşitli eğlence ve oyunlar yaşatılıyor.

Bayram günü köy meydanına toplanan gençler hem kendi aralarında hem de diğer komşu köylerden gelenlerle bayramlaşır ve çeşitli oyunlar oynar. Bayramlaşma ve hoş vakit geçirip eğlenme amaçlı oynanan oyunlar bir anlamda genç kızların görücüye çıktığı yer olarak da kabul edilir. Genç kızlar ve erkekler hep birarada oyunlar oynar, birlikte eğlenir. Oyunlar oynamanın yanında, kol kola girip şarkılar söyler, evlere ziyarete gidip beraber yemek yer. Bayram Yeri geleneğinin uygulandığı köylerde oynanan oyunlar tavşan kaç tazı tut, salıncağa binme, şık şık oyunu ve çarçap oyunudur. Bu oyunlar sayesinde genç kızlar ve erkekler birbirlerini tanır, sosyalleşir ve ileriye dönük kararlar alır, hayatlarını birleştirecekleri eşlerini seçer.

Çocuk sevindirme

Elazığ'ın Maden ilçesinde ramazan ve kurban bayramının arife günlerinde mezarlık ziyaretiyle hazırlanan şekerlemeler çocuklara dağıtılır. Geceden hazırlanan çörekler ve erkekler tarafından önceden alınan şekerlemelerle arife sabahı mezarlığa gidilir.

Mezarın başında dualar okunduktan sonra getirilen çörek ve şekerler mezarların başına konur. Büyükler gittikten sonra gelen çocuklar şekerleri alır.

Bırakılan şekerlerin dışında çocuklara mezarlık dışında da şeker dağıtılır. Mezarlıkta bayramlaşma da gerçekleştirildikten sonra herkes kendi dost ve akrabasını ziyaret eder, aile büyüklerinin yanına gider. Aileler getirdikleri şekerleri mezarların başına koyarak ölen kişilerin ruhlarının sevineceğine, çocukların bu şekerleri yemesiyle de ruhların sevap kazanacağına inanır.

Helesa

Sinop'ta, 'helesa' geleneğinin ortaya çıkışı konusunda yaygın bir efsane anlatılmaktadır. Efsaneye göre, kış mevsiminde Karadeniz'de yelken açan gemiler sığınacak üç liman bulurmuş. Bu limanlar, Temmuz, Ağustos ve Sinop imiş. Fakat Temmuz ve Ağustos limanları fırtınalı zamanlarda dalgaları engelleyemediği için gemiler Sinop limanına yanaşırmış. Böyle fırtınalı günlerin birinde bir gemi Sinop limanına yanaşmış. Haftalarca limanda kalmış ve gemicilerin kumanyaları bitmiş. Gemiciler de karaya çıkıp insanlardan yiyecek dilenmek istemezmiş. Kaptanın aklına bir fikir gelmiş eline feneri alıp ev ev mani söyleyerek dolaşıp yiyecek ve içecek toplamış.

Bugünden sonra bu uygulama Sinop'ta gelenek halini almış ve her ramazan ayının on beşinden başlayarak her akşam helesaya çıkılmaya devam edilmiş.

Yörenin gençleri, fenerlerle, mumlarla süsledikleri kayıklarıyla kıyıya çıkıp, akşam iftardan sonra bu kayıkları dörder beşer kişi omuzlarına alıp mahalleye gelir. Kayığı her evden görülecek şekilde açık bir alana koyar ve her evin kapısının önünde helesa manisinden parçalar söyleyerek bahşiş toplar. Evlerden helesacılara bahşişler atılır ve bu bahşişler bir mendilin içine koyulup, düştüğü yer görülsün diye mendilin ucu yakılır.

Bugünlerde toplanan bahşişler ise bir hayır kurumuna bağışlanır. Helesa geleneği uygulaması tam bir şenlik havasında geçer ve halen Sinop'ta bütün canlılığıyla yaşatılmaktadır.

Dede-salıncak kurma

Denizli'de bayramın ikinci ve üçüncü günleri genellikle öğle namazından sonra köyün gençleri tarafından "Dede" denilen yaşlı ağaca salıncak kurulur. Dede ağacı köylü için çok kutsaldır ve ağacın kırılıp düşen dalları bile yakılmamaktadır, yakılması halinde bir musibetin baş göstereceğine inanılmaktadır.

Geleneğe çocukları sevindirmek amacıyla çikolata ve gofret dağıtılarak başlanır. Salıncağa binen kişi asla kendi sallanmaz. Dört kişi iki ipi ayrı ayrı tutar ve bu ipleri binen kişiye çarparak sallar.

Sallayanların güçlü, kuvvetli ve erkek olmasına dikkat edilir. Fakat sallama işini iyi bilen kadınlar varsa onlar da sallayabilir. Bu arada mani türkü bilen kişiler de eğlenceye renk katar. Sallanan kişi korkmazsa daha hızlı sallanarak korkması sağlanır.

Kızlar bayramı

"Kızlar bayramı" Zonguldak'ın Alaplı beldesinde gençlik bayramı olarak da adlandırılan, ramazan ve kurban bayramlarının son gününde kutlanan bir gelenektir. Bu bayram sayesinde gençler birbirleriyle tanışır, evlenip yuva kurar. Köyler arasında yapılan ziyaretler ve bayramın değişik günleri sırayla üç-dört köyün birleşerek aynı köye gitmesiyle ortaya çıkan bir gelenektir.

Ramazan Bayramı'nın son gününün ertesi günü 'Kızlar Bayramı' adı verilen kutlamalar yapılır. Hükümet Caddesi'nde sabahın erken saatlerinde toplanan kalabalık içinde genç kız ve erkekler birbirlerini beğenirken, uzun zamandır görüşmeyen akrabalar da birbiriyle hasret giderir.

Köylerden gelen kızlar ve erkekler yöresel kıyafetlerini giyer. Toplanan gençler, "Kaptaşın altı bayır, yanıyom cayır cayır, ana beni eversene, hem sevap işlersin hem de hayır" manisini söyler.

Memecim giliği geleneği

Memecim, Sivas yöresine özgü küçük, yağsız simittir. Arife günü fırıncılar ekmeği, simit şeklinde yaparlar ve buna "gilik" denir. Yaklaşık 7 santimetre çapında, susamsız, kuru, sert ve tuzsuzdur. Bu memecim gilikleri fırından satın alınabildiği gibi evlerde de yapılır. Arife sabahı, bayramlık elbiselerini giyen çocuklar ellerine birer sopa alırlar ve konu komşuyu, mahalleyi gezmeye başlar. Vardıkları kapının önünde, "Memecimin havası, madelerin tavası, gökten rahmet, yerden bereket, amin amin bir gilik" manisini söyleyerek ev sahibinden gilik ister. Bu sözleri duyan ev sahibi, önceden hazırladığı giliklerden çocukların sopalarına takar. Eğer gilik yoksa para, şeker, leblebi gibi yiyecekler verir. Çocuklar aldıkları hediyenin karşılığında ev sahibine dualar ederek ayrılır.

Ziyrat yeri toplantısı

Kastamonu Araç'ta, bayram namazının ardından, akşamdan hazırlanan helva ve ekmekleri alan köylü hep beraber mezarlığa gider. Topluca yapılan bu mezar ziyaretinin ardından mezarlığın en yüksek noktasında yer alan eski, yosunlaşmış, rengi siyaha dönmüş, taştan, tek parça halinde olan ve kime ait olduğu bilinmeyen mezarın başına gidilir. İmam mezarın başında ayakta dua etmeye başlar, köylüler ise bu mezarın başında geniş bir halka oluşturacak şekilde dizilerek duaya katılır. Bu esnada köyün gençleri yere serilen sofraların üzerinde, halkın getirdiği helvaları ekmeklerin arasına koyar, duadan sonra beraberce yer. "Ziyrat" adı verilen mezarlığın en yüksek yerinde yer alan bu mezarın, köye ilk yerleşenlerden birine ait olduğuna inanılmakta, köyde yaşayanlar tarafından saygı duyulmakta, her bayram ziyaret edilmektedir.

Kahke geleneği

Gaziantep'te bayram geleneğine adını veren "kahke", un, yağ ve su ile yapılan bir yiyecektir. Kahkeler, Ramazan Bayramı'nın arifesinde yapılır, evlerde hazır edilir ve bayram günü eve gelen misafirlere ikram edilir. Yöre çocukları, kapı kapı dolaşarak, büyüklerin ellerini öper, kapısını çaldıkları evin durumuna göre bazen para, bazen şeker, sıklıkla da kahke ile sevindirilir. Çocuklar, kahke toplamak için bazen ağaçtan yapılmış çubuk, bazen de plastik torba kullanır.

Iscak

Isparta'da arife günü evlerde "pişi" veya "ıscak" denilen hamur işi yiyecekler yapılarak komşulara dağıtılır. Arife günü dağıtılan bu hayırların aileden ölmüş olanların ruhlarına varacağına inanılır. Ayrıca köylerde arife günü yufka ekmeği yapılarak eşe dosta dağıtılır. Bazı varlıklı aileler yufka ekmeğinin içine etli pilav, irmik veya tahin helvası koyar. Buna "hayır ettim" anlamına gelen "ıscak ettim" denilir. Kimi yerlerde arife günü mezarlara topluca gidilerek, mezar temizliği yapılır, dualar edilir.