Yaşayan tarihi 'cesurca' karşınıza koyan yapım: The Crown

HÜSNA KÖŞGER
Abone Ol

Netflix yapımı The Crown, bugün halen hayatta olan İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in hayatını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor.

Bir zamanlar bu topraklara ayak basmış, havasını solumuş ve tarihe tanıklık etmiş insanlar... İzlediğiniz bir dizinin tüm karakterlerinin hatta aktarılan olayların bile birileri tarafından yaşandığını bilme gerçeği ne kadar tuhaf değil mi?

Yapılmış birçok tarih dizisi, gerçeklikle ilgili olmadığı hatta uyarlamanın kurguya dönüştüğü gerekçesiyle eleştirilir. Kesin olmayan kaynaklardan yola çıkılarak hazırlanan bu yapımlar, ancak farklı bir kaynağın belgeleri gösterilerek yalanlanıp doğrulanabilir.

Fakat sizlere öyle bir dizi sunacağız ki, bu dizinin aktardıklarını inkar etmek için bir tarihçiye ya da kaynak kitaplara ihtiyacınız olmayacak. Çünkü burada aktarılan olayları yaşayan kişiler halen hayatta ve etkileri sadece kendi bölgeleriyle sınırlı değil.

The Crown

Tüm dünyada yayınlanan The Crown dizisi, 1952 yılından bu yana tahtta olan Kraliçe II. Elizabeth'in hikayesini seyirciye aktarıyor.

Elizabeth'in tahta gelişi, kız kardeşiyle yaşadığı mücadeleler, eşi Prens Philip ile evliliklerinde oluşan sorunlar, ülke yönetiminde gizli kapılar ardında verilen kararlar...

Şüphesiz bu noktada en çok merak edilen, Elizabeth ve ailesinin tepkisi. Düşünsenize; tüm hayatınız gözler önünde aynı anda belki bir İngiliz genci belki de bir Türk genci tarafından izleniyor.

Peki, 2 sezon 20 bölümü geride bırakan The Crown dizisinden, kraliyet ve Elizabeth hakkında neler öğrendik:

0. Hayatı mücadelelerle geçen Prens Philip

Philip, Elizabeth'in en büyük aşkıydı. Doğumunda Yunanistan ve Danimarka'nın Prensi unvanını almış ancak hayatı hep mücadeleler içerisinde geçmişti. Bir prens olduğunu ancak İngiltere vatandaşlığına geçip Prenses Elizabeth ile evlenince anlayabilmiştir. Armasında halen Yunanistan bayrağı ve Danimarka Kraliyet Bayrağı bulunmaktadır. Elizabeth, 1947 yılında evlendiği bu genç adama daima aşık ve sadık oldu. 

0. Margaret'e abla mı yoksa kraliçe mi?

Kendisinden sadece 4 yaş küçük olan kız kardeşi Margaret için her zaman abla olmaya çalışsa da, kraliyet ve hükümetin koyduğu birçok katı kural buna engel oldu. Devam eden bu süreç, ailesine karşı vermiş olduğu sözleri de yerine getirememesine neden oldu. Ablalık ve kraliçelik arasındaki ince çizgide, kız kardeşinin en büyük aşkıyla evlenmesine engel olmak zorunda kaldı.

0. İki Elizabeth

Elizabeth, hayatı boyunca hep hazırlıksız yakalandığı kraliçelik tacının altında ezildi. Eşi ve çocuklarıyla bir prenses olarak geçirmek istediği sade yaşamı, babasının ölümü sebebiyle zorlu bir sürece girdi. O artık hem ailesine yetmeye çalışıyordu hem de ülkesine kraliçe olmaya. Bu da iki Elizabeth demekti ve o, çok yoruluyordu.

0. Eş, abla, anne ve evlat olduğunu hatırla!

Kız kardeşinin evliliği konusunda yapacağı tercih sırasında eşinden tam olarak bu sözleri duymuştu. Sen sadece kraliçe değilsin Elizabeth! Ama maalesef yasalar onun bir birey olarak hatta duygularıyla bile hareket etmesine müsaade etmiyordu. Ve bu durum eşi ve kız kardeşiyle arasını açıyordu. Çünkü o istese de gerçek Elizabeth gibi davranamıyordu.

0. Babasını hep yanında hissetti

Babası Kral George'nin kanserden ölümü onun hayatını tümden etkiledi. Çünkü o aynı zamanda en kıymetli dostunu da kaybetmişti. Babası onunla her zaman gurur duydu. Ve henüz ölmeden önce kızını bu ulvi görev için hazırlamaya başladı. O, babasının öğretilerini hep yol arkadaşı edindi ve alacağı riskli kararlarda dahi hep onun güvendiği kaynaklara danışıp böyle bir durumda kral babasının nasıl bir fikre sahip olacağını öğrendi.

0. Amcası hayatını etkiledi

Amcasının sevdiği kadınla evlenmek uğruna krallık görevini terk etmesi, Elizabeth ve Margaret'ın hayatını tümden etkiledi. Babaları George'nin kral oluşu, Elizabeth'i doğrudan varis durumuna getirdi çünkü o ablaydı. Bu durum Margaret'i de hep ablası Elizabeth'in gölgesinde bıraktı.

0. Gücün verdiği mutluluk

1952 yılından bu zamana kadar sahip olmuş olduğu iktidar gücünün verdiği ağırlığın yanında bir de mutluluğu yaşadı. Henüz 25 yaşında elde ettiği bu sorumluluk onu, olduğundan daha güçlü bir kadın haline getirmişti.