Zamanında para yerine geçen çay nasıl bulundu?

HABER MASASI
Abone Ol

Sabah kahvaltılarda, yemek öncesi yemek sonrası derken belli bir saat kuralı olmadan rahat rahat içebildiğimiz milli içeceğimiz çay. Canımız sıkkın olduğu anlarda bile “bir çay demle de içelim” dedirtip insanın keyfini yerine getirir. Bir de çaysız bir dünyanın nasıl olacağını düşünün. İş yerlerinde çay paydosu olmaz, şehirlerarası otobüslerde çay molaları verilmezdi. Peki meşhur evlilik programlarında adaylar birbirleriyle ne içecekti? Herhalde en kötüsü de bu olurdu. Her birimizin hafızasında farklı bir güzelliği olan zamanında para yerine bile geçen bu içeceği kim nasıl bulmuş, hiç merak etmediniz mi?

0. İÖ 26.yüzyılda Çin’de çay yaprakları tedavi için çiğnendiği biliniyor. Şükür ki çay milattan önce 2737 yılında büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından tesadüfen de olsa keşfedildi. Koskoca imparator nasıl oluyor bilmiyoruz ama bir gün bahçede ağzı açık bir kapta su kaynatırken çalılıklardan bir kaç yaprak kaynayan suyun içine düşer. Nung yaprakları suyun içinden toplayamadan yapraklar suda kaynamaya, hoş bir koku etrafa yayılmaya başlar. İmparator merak edip suyun tadına bakınca hoşuna gitmiş olacak ki çay keşfedilmiş oldu.
0. Şuanda bazı kimselere göre kanser yaptığı iddia ediliyor ama İmparatorun kendi keşfi hakkındaki düşüncesi çayın susuzluğu bastırdığı, harareti giderdiği ve uykuya olan isteği azalttığı şeklindeydi.
Çay ismi de Çincedeki ''ça''dan geliyor. Benzer şekilde çaya Ruslar ''chay'' Araplar ''shaye'' Japonlar 'cha' diyorlar.
0. Çay bugün dünyada sudan sonra en çok içilen içecektir. Avrupa’ya gelişi 1610 yılını buldu, başlangıçta da ilaç muamelesi gördü. Halbuki o yıllarda çay Orta Asya’da o kadar değerliydi ki çay balyaları ticarette para yerine geçebiliyordu. Çayın Avrupa’ya geldiği ilk yıllarda tüccarlar satışını ateş düşürücü, mide ağrısı giderici, romatizmayı önleyici bir ilaçmış gibi yaparlarken, doktorlar biraz daha ileri giderek çaydan yapılan iksirin tüm hastalıklara karşı direnç kazandırdığını ve yaşlanmayı geciktirdiğini ileri sürüyorlardı. Zamanla bu sefer de çayın aleyhine görüşler yayılmaya başladı. Fransız fizikçiler çayı asrın en münasebetsiz yeniliği diye nitelendirirlerken bir Alman doktor da 40 yaşından sonra çay içenlerin ölüme daha yakın olacaklarını iddia ediyordu.
0. İngiltere’de ise çay içmek alışkanlık haline gelince kadın dergileri ev kadınlarının çay yüzünden ev işlerine soğuk bakmaya başladıklarını, ekonomistler ise çalışmaya harcanacak zamanın çay içmekle tüketildiğini ileri sürdüler. Ancak bunların hiçbiri çayın dünyanın en favori içeceği olmasını engelleyemedi. Miktar tam olarak bilinemiyor ama dünyada senede 2 milyon ton civarında çay tüketildiği tahmin ediliyor.
0. Günümüzde çayın yaygınlaşmasına en çok etki eden faktörlerden biri de poşet çayın keşfidir. Her ne kadar keşfinin tam farkına varmasa da poşet çayın mucidi Thomas Sullivan’dır. Kahve ve çay ticareti ile uğraşan Sullivan, müşterilerine sık sık çay örnekleri gönderiyordu. Başlangıçta bu iş için teneke kutuları kullanırken, sonradan elde dikilmiş ipek torbaların bu iş için daha pratik ve ucuz olacaklarını düşündü.
0. Çok geçmeden siparişler başladı ama şaşırtıcı olan esas malı değil torba içindeki örnek çayları sipariş etmeleriydi. Müşteriler torbaların çayın kaynamasını kolaylaştırdıklarını keşfetmişlerdi. Çayın torba (poşet) içinde satımı o kadar geliştirildi ki Batı ülkelerinde tüketim oranı toplam çay tüketiminin yarısına ulaştı.