Hiç tevbene tevbe ettin mi?

BAKİ YAYA
Abone Ol

610 yılı, aylardan Ocak. Gönüller sultanı Hira Nur Dağı'nda. Bir ses geldi "Oku, Yaradan Rabbinin adıyla oku!" İnsanlığın yirmi dört ayarı olan Efendimiz (sav) ilk defa kutlu mesajı almıştı.

İşte bin aydan hayırlı o gecenin adıdır Kadir Gecesi. Bu gece edilen dualar makbuldür. Fakat bizler için sadece dünyevi isteklerimizin Allah'a arz edildiği bir gece olmamalı bu önemli günler ve geceler

Her gününü Allah'a göre yaşamayı dilediği zaman muminin her günü Kadir olur, kandil olur, bayram olur.

Bu önemli günlerde elbette dua edeceğiz. Fakat bir kuyumcuya gittiğinizde ondan mücevher istersiniz, teneke değil.

O halde neden Cenab-ı Haktan, O'nun rızası dışında her şeyi istiyoruz. Ya da her şeyi büyük bir iştahla isterken onun rızasını az mı arzuluyoruz?

Allah Rasulu (sav), “İçinde heykeller veya suretler bulunan eve melekler girmez.” buyuruyor ya hani...

O zaman şöyle sorayım; kalbinde onlarca hayal heykeli, Allah'ın razı olmadığı amel üzere onlarca insan varken gönül evine ilahi nur uğrar mı?

Bu hal üzere nasuh tevbe olur mu? Kimdir ev sahibi? Biz miyiz yoksa Allahu Teala mı? Şüphesiz ev sahibi o, fakat neden gönül evimizde ev sahibinin dışında her türlü iz ve nesne bulunuyor?

Üstelik Efendimiz (sav), "Allah suretinize değil kalplerinize bakar" (Müslim, Birr, 34) buyurduğu halde.

Tevbe pişmanlıktır buyuruyor gönüller sultanı (sav) Bu öyle bir pişmanlıktır ki en değerli O'nun rızasını görür, O'nun rızasına uygun hayatı seçersin.

"İnsanların bazıları başka şeyleri Allah'a denk tutar; onları Allah'ı sever gibi severler" (Bakara, 165) buyuruyor ayette

Kişinin arzuları kendisine ilah olduğu müddetçe onun tevbesi gafletten ibarettir.

Aslında bu tevbenin bile tevbeye ihtiyacı vardır