Kadıköy'de isyan

EMRE TANRIVER
Abone Ol

Derbiler, sadece bir maç değildir. Hafızadır, kimliktir, meydan okumadır. Ülker Stadyumu'nda oynanan Fenerbahçe - Beşiktaş karşılaşması da işte tam olarak böyle bir gecenin adı oldu. Sonuç: Beşiktaş 1, Fenerbahçe 0. Ama asıl skoru tribünlerin, sosyal medyanın ve belki de vicdanların defterine yazmak lazım.

Gedson Fernandes, önce kaçırdığı penaltıyla tansiyonu yükseltti, sonra ağlara gönderdiği golle Kadıköy’ün suskunluğunu başlatan kıvılcım oldu. Beşiktaşlılar için bu galibiyet, yitik bir sezonun onur madalyası gibiydi. Sahada savaşan, aklını ve yüreğini kullanan bir takım vardı. Kaleci Mert Günok’un kurtarışları, Solskjaer’in disiplinli oyun planı ve belki de en önemlisi: inanç.

Fenerbahçe cephesinde ise skor tabelasından daha ağır olan şeyler vardı. Taraftarın isyanı, Mourinho’nun sistem eleştirisi, yıldızların suskunluğu... Bir derbi kaybetmek başka, bir hedefi yitirmek bambaşka. O gece Fenerbahçe belki maçı değil ama şampiyonluk umutlarını kaybetti.

Bu derbi, Beşiktaş için bir sezonu anlatmayabilir; ama bir karakter gösterisidir. Fenerbahçe içinse bir sezonun özeti gibi: çok şey vaat eden ama son düzlükte nefesi kesilen bir koşucu.

Kadıköy’de o akşam sadece bir gol atıldı. Ama yankısı, sezonun geri kalanını şekillendirecek kadar büyüktü. Ve futbol, bazen sadece bir top oyunu değil, suskunlukla atılan en gür çığlıktır.