Üç yıla yayılan bienal deneyimi: 18. İstanbul Bienali ve ‘Üç Ayaklı Kedi’

AYŞEGÜL ARSLAN ÖZŞAHİN
Abone Ol

İstanbul’un sokaklarında yine bir hareket var! Karaköy’den Galata’ya uzanan hat, bu kez sanatla dolu bir yürüyüş rotasına dönüşüyor.

18. İstanbul Bienali, “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla, şehri, zamanı ve izleyici deneyimini de üç parçaya ayırıyor. Küratör Christine Tohmé’nin öncülüğünde kurgulanan bienal; alışıldık bir sergi düzeninden çok, üç yıla yayılan bir kültürel karşılaşma öneriyor.

Bu yılki bienalin ilk ayağı, 20 Eylül – 23 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşiyor. 47 sanatçının 100’ü aşkın eserini barındıran bu ilk bölüm, “kendini koruma” ve “gelecek olasılıkları” temaları etrafında şekilleniyor. Sergiler, performanslar ve film gösterimleriyle desteklenen program, bir bakıma günümüzün kırılgan dünyasında nasıl ayakta kalabileceğimize dair sanatın bir önerisi gibi.

Bir metafor olarak kedi

İstanbul Bienali’nin başlığına da ismini veren “Üç Ayaklı Kedi”, bienalin kavramsal çerçevesine yön veren bir metafor. Tohmé’ye göre bu metafor, dengesini arayan ama esnekliğinden de vazgeçmeyen bir bedenin varoluş mücadelesini temsil ediyor. Kedi bazen kıvrılıyor, bazen sendeleyerek ilerliyor ama hiç durmuyor. Tıpkı günümüz insanı gibi… Tıpkı bu bienal gibi…

Üç ayağı üzerinde 2025’ten 2027’ye uzanan 18. İstanbul Bienali, her yönüyle bir kediyi andırıyor.

Yürüyerek keşfedebileceğiniz 8 nokta

18. İstanbul Bienali’nin en etkileyici yanlarından biri, mekânsal kurgusuyla seyirciyi harekete geçiren bir rota oluşturması. Beyoğlu–Karaköy hattına yayılan sekiz farklı yapı; kenti adımlarken deneyimlenen çok katmanlı bir sanat yolculuğuna dönüştürüyor. Sergiden sergiye geçerken sokaklar, binalar, avlular ve avluların gölgeleri sanatın doğal bir parçası hâline geliyor.

Elhamra Han

İstanbul’un ilk tiyatrolarından biri olan Elhamra Han, 1827’den bugüne uzanan köklü geçmişiyle bu kez bienalin en teatral alanlarından biri. Tarihî doku, çağdaş sanatla yeniden nefes alıyor. Mona Benyamin, Şafak Şule Kemancı, Jagdeep Raina, Riar Rizaldi, Lara Saab, Natasha Tontey ve Sevil Tunaboylu’nun eserleri burada izleyicilerle buluşuyor.

Elhamra Han - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi

1869’da Sultan Abdülaziz tarafından yetimhane olarak kullanılması şartıyla tahsis edilen bu tarihî yapı, bir asırdan fazla süredir İstanbul’un sessiz tanıklarından biri. Bahçesi, Halil Rabah’ın günümüzün politik katmanlarını irdeleyen yerleştirmesine ev sahipliği yapıyor.

Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Galata Rum Okulu

Bienalin ana merkezlerinden biri olarak konumlanan yapı, bu yıl mimari dokusuyla da sanat eserlerinin bir parçası hâline geliyor. Kapısından girer girmez, karşılaşma kavramını farklı bakışlarla ele alan çok sayıda yerleştirme izleyiciyi karşılıyor.

Galata Rum Okulu - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Galeri 77

Karaköy’de konumlanan çağdaş sanat galerisi Galeri 77, Skyroad ekibi olarak bizim zaten favori sanat duraklarımızdan biri. Haig Aivazian, Ola Hassanain, Mona Marzouk ve Dilek Winchester gibi sanatçılar, mekânda bireysel hafızalar ve toplumsal meseleler arasında bağ kuruyor.

Galeri 77 - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Muradiye Han

İstanbul’un işgali sırasında Fransız güçleri tarafından kullanılan ve 2021’de restore edilen Muradiye Han, bu bienalde izleyiciyle farklı bir hafıza mekânı olarak buluşuyor. Ana Alonso’nun yerleştirmesiyle yapı, geçmişle bugünü buluşturan bir deneyim alanına dönüşüyor.

Muradiye Han - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Külah Fabrikası

Adını geçmişteki üretim işlevinden alan bu yapı, sanayi izlerini taşımaya devam ediyor. Bienal kapsamında, “emek” ve “üretim” temalarını irdeleyen sanat eserleriyle derinleşiyor. Doruntina Kastrati ve Claudia Pagès Rabal’ın işleri bu yapı içinde yer alıyor.

Külah Fabrikası - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Zihni Han

Beyoğlu’nun gölgede kalmış hanlarından biri olan Zihni Han, bu bienalle birlikte ilk kez ziyaretçilere açılıyor. Merdiven boşluklarından iç avlusuna kadar her köşesi bir keşfe dönüşüyor. Performanslar, film gösterimleri ve sergilerle canlı bir sanat üssüne dönüşen mekânda şu sanatçıların eserleri yer alıyor: Abdullah Al Saadi, Willy Aractingi, Karimah Ashadu, Chen Ching-Yuan, Ian Davis, Celina Eceiza, Pélagie Gbaguidi, Rafik Greiss, Jasleen Kaur, Valentin Noujaïm, Marwan Rechmaoui, Stéphanie Saadé, Sara Sadik, Sohail Salem, Elif Saydam ve Selma Selman.

Zihni Han - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Meclis-i Mebusan 35

Karaköy sahiline paralel uzanan Meclis-i Mebusan Caddesi üzerindeki 35 numaralı bina, bienalin daha sessiz ama etkileyici duraklarından. Zemin katında Eva Fàbregas, Pilar Quinteros ve VASKOS (Vassilis Noulas & Kostas Tzimoulis)’un eserleri sergileniyor.

Meclis-i Mebusan 35 - Fotoğraf: Sahir Uğur Eren

Bienalin devam ayağı

18. İstanbul Bienali Küratörü Christine Tohmé.

Alışıldık bienal takvimlerinin ötesinde bir yapıyla gelen 18. İstanbul Bienali, sergilerle sınırlı kalmayıp araştırma, üretim ve kamusal katılımı da içine alan çok yönlü bir yapıyla devam edecek. Bienalin ikinci ayağı 2026 yılında İstanbul Bienali Akademisi’nin kurulması ve sanat inisiyatiflerinin katılımıyla düzenlenecek kamusal programlarla devam edecek. Bienal 2027’deki üçüncü ve son ayağı kapsamında gerçekleştirilecek atölyeler, performanslar ve nihai bir sergiyle tamamlanacak.

Alışılmış bienal formatlarının dışına çıkan bu yapı, izleyiciye de farklı bir duruş öneriyor. Tümünü bir günde görme telaşı değil, parçaları sindirerek zaman içinde dönüp bakma cesareti istiyor. Üç yıla yayılacak bu deneyim, zamanla olan ilişkimizi de tartışmaya açıyor.