AB, mültecileri caydırmak için sorunları koruyor

FERİDE KURTULMUŞ
Abone Ol

Binlerce göçmenin yaşam savaşı verdiği Bosna’daki mülteci kampı Vučjak’ta kışın yaklaşmasıyla mültecilerin durumu yeniden tartışılmaya başlandı.

AB Milletvekili Erik Marquardt, Vučjak gibi kamplardaki insani olmayan koşulların neden siyasi olarak istendiğini ve AB’nin bu konudaki tutumunu Süddeutsche Zeitung’a anlattı.

Bosna’da küçük Bihac kasabası yakınlarındaki mülteci kampı Vučjak, birkaç haftadır uluslararası basının gündeminde. Vučjak’a gidenler kampı cehenneme benzetiyor.

Derme çatma barınaklarda yaşayan mültecilerden biri çadırı ısıtmak için yakılan ateşin dumanıyla dolu odada objektiflere yansıyor.

Çoğunluğu Pakistanlı genç erkeklerin oluşturduğu 800 mülteci, elektrik ve temiz su olmadan, sadece az miktarda yiyecek tedarik ederek bu kalabalık kampta yaşıyor. Toplamda 60.000 kişinin yaşadığı Bihac ise daha binlerce mülteciye ev sahipliği yapıyor. Günlerdir düşen hava sıcaklığı, mültecilerin yerde ıslak minderler üzerinde uyumak zorunda olması gibi sorunlarla birlikte Vučjak'taki kampın kapatılacağı konuşuluyor.

Vučjak kampındaki mültecilerin, telefonlarını şarj edebilecekleri alanlardan birkaçı.

Yaz boyunca Akdeniz rotasındaki mültecilere ve Yunan adalarındaki mülteci kamplarına odaklanılmıştı, şimdi ise bazı medya organları Balkan rotasının mülteciler için yeniden açıldığını söylüyor. Balkan rotası özellikle 2015 ve 2016'da binlerce mültecinin Avrupa'ya ulaşmak için kullandığı yoldu.

Mülteciler, Vucjak'ta aldıkları küçük gıda yardımlarından en iyi şekilde yararlanmaya çalışıyor. Memleketlerinde yaptıkları türden yassı ekmekler pişiriyorlar.

Yunanistan'dan Makedonya, Sırbistan ve Macaristan üzerinden Orta Avrupa'ya giden yolun kapatılmasından sonra Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Slovenya üzerinden alternatif bir rota ortaya çıktı. Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller Partisi Milletvekili Erik Marquardt birkaç hafta önce oradaydı.

Vučjak kampındaki mülteciler ne durumda?

Mülteciler çamurun ve çöpün içinde yaşıyor.

Toprağı kirlenmiş, eski bir çöplükte yaşıyorlar. Özellikle genç erkek mülteciler buraya yerleştirilmiş, çünkü en yakındaki kasaba Bihac'daki yetkililer artık durumu kontrol edemez haldeler. Küçük bir kasabanın binlerce mülteciye ev sahipliği yapması hiç de kolay değil. Ama mülteciler her zaman gittikleri yerlerden daha uzağa gönderiliyor. Üstelik artık müdahalelerde şiddet de kullanılıyor. Bunu kendi gözlerimle gördüm, kamptan köye dönmek istediklerinde dövüldüler, polis mültecilere karşı zorba bir tutum sergiledi.

Bosna sınırının izinsiz geçilmesine müsaade etmeyen polis mültecilere sert müdahalelerde bulunuyor.

Bu arada Vučjak’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. İstisnai tek durum: Hırvatistan sınırına yasa dışı olarak girmek. Hırvatistan'a geçmek isteyen herkes kamptan ayrılabilir.

Evet ama eğer Hırvatistan’a girmeyi başarırlarsa, bu insanlar polis tarafından soyulup, dövülerek cep telefonlarına zarar veriliyor. Sonra yasa dışı olarak Bosna Hersek'e geri gönderiliyorlar. Hukuki hakları olan sığınma haklarını kullanmaları engellenmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük bir şiddete maruz kalıyorlar. Bu kimseye yakışmayan bir müdahale, Avrupa’ya da yakışmayan bir durum.

Mültecilerle karşı karşıya gelen bir polis memuru.

Avrupa'da ise bu konunun tartışılması yerine Balkan rotasının üç yıl sonra tekrar açıldığı için karamsar tahminlerde bulunuluyor.

Aslında Balkan rotası 2016 yılında tam olarak kapatılmadı. Göç tartışmaları, son yıllardaki iltica politikaları ve Avrupa’ya gelenlerin sayısı düşünüldüğünde bu konu gerçeklikle bağdaşmıyor.
Dünyadaki mülteci sayısı arttıkça, Avrupa'ya kaçış her zaman olacaktır. Şu an ortada olan en önemli sorun, kışı Yunan Adaları’nda veya Balkanlar'da soğuk yaz çadırlarında geçirmek zorunda kalan insanlar.

Mültecilerin kışı kampta geçirmesi durumunda ölümlerin olabileceği uyarısı yapılıyor.

Avrupa Birliği, 2019 yılında da kış mevsimi yaşanacak olmasına şaşırmış gibi görünüyor.

Ağustos’ta Balkanlar’a gittim ve iki hafta önce de Midilli’deydim. Bu seyahatlerin ardından Avrupa Parlamentosu'na döndüğümde şu anki durum gerçekten komik çünkü yine bir sonbaharda mültecilerle ilgili mevcut durumun vahametini tartışıyoruz.

Bosna'nın kuzeyindeki Bihac kasabasındaki Vucjak mülteci kampında dışarıda soğuk havada saçlarını yıkayan bir göçmen.

Reşit olmadığı halde refakatten mahrum kalan küçükleri, hijyenik sorunları, tıbbi ve psikolojik durumu tartışıyoruz. Bunların yanında büyük sorun sayılmayan birçok küçük şeyi tartışıyoruz. Kimse AB'nin bunları yapmak için yeterliliğe sahip olup olmadığını bile sorgulamıyor. Asıl soru şu: AB üyeleri bu insanlar için bir şeyleri değiştirmek istiyor mu? Yoksa 2015'ten bu yana dördüncü kışını geçiren bu insanların oldukları yerlerde acı çekmesi, hastalanması hatta bazılarının ölmesi onlar için bir şey ifade etmiyor mu?

Odun ateşinde ısınmaya çalışan mülteciler.

AB neden harekete geçmiyor? Maddi yetersizlik ya da organizasyonluk yüzünden mi yoksa söz hakkına sahip çok fazla makam olması mı işleri zorlaştırıyor?

Artık tüm bu olanları idari başarısızlık olarak değerlendiremeyiz. AB devletleri mültecileri caydırmak için sorunları korumayı tercih ediyor. Çünkü Avrupa iç politikası artık insan onurunun dokunulmaz olduğunu değil, yalnızca bazıları için dokunulmaz olduğunu söylüyor.

Soğuk suyla yıkanmak zorunda olan mülteciler.

Birçok devlet mültecilere bakmanın neredeyse imkansız olduğunu düşünüyor.

Değişebilecek birçok konu var ve durumu iyileştirmek için ellerinden geleni yapan birçok yardım kuruluşu var. Fakat nihayetinde AB, Adalarda ve Balkanlarda daha insani bir ortam oluşturma imkanına sahipken bunu kullanmıyor ve eğer durum böyle devam ederse, kararlılık sürdürülemez. Şu durumu açıklığa kavuşturmalıyız, orada bir şeylerin değişmesi gerektiğine dair politik bir karar var. Gönüllüler ve birçok yükü omuzlayan kamp yönetimi dışında, hiç kimse insanlık onuru için sorumluluk almak istemiyor. Avrupa’da dayanışma eksikliği var.

AB politikacıları, kaçış sebeplerinin tespiti hakkında konuşmaya devam ediyor.

Evet, kesinlikle. Ayrıca AB’nin dünya çapında siyaset yapmayı becerebilmesi için insan hakları ihlallerine karşı güçlü bir ses olması gerekiyor. Ancak AB halihazırda zaten göçe neden olan sebeplerin üstesinden gelme konusunda başarısız. 28 bakan, Akdeniz'de kurtarılan 17 kişinin Avrupa ülkelerine nasıl dağıtılacağı hakkında konuşarak saatlerini harcıyor. Midilli'deki en büyük kampta ihtiyaçları karşılanması gereken 15.000 kişi var. Böyle problemleri çözebilmek için sihirbaz olmaya gerek yok.

Yemek sırası bekleyen mülteciler.

Yakın gelecekte bir şeylerin iyileşebileceğini düşünüyor musunuz?

AB Parlamentosunda, tüm meclis grupları bu konu hakkında konuşmak için büyük çaba gösteriyor. Sorun şu ki, yeni AB Komisyonu henüz görevde değil. Umarım göreve gelir gelmez bu konuda sesini yükseltir. Komisyon, Slovenya sınırından 30 kilometre uzaklıktaki Hırvatistan'da bir polis memurunun bir mülteciyi ağır şekilde yaralamasına, Moria kampında 9 aylık bir bebeğin susuzluktan ölmesine izin vermemeli.

Moria kampı.

Acı yıllardır biliniyor ve henüz bu konuda hiçbir şey yapılmış değil.

Umarım en azından yetkililer kendi sorumluluklarına uygun hareket ederler. AB’deki demokratik güçler de bu konuda en azından tepkili olduklarını göstermelidir.
Göç sorunları büyük değil, Avrupa kendini küçülttüğü için sorunlar büyük gözüküyor. 2017 ve 2018'de, 200.000'den az mülteci Avrupa'ya geldi. Seçim kampanyaları süresince yalnızca Almanya'ya 200.000 mülteci gelebileceğini söyleyen CSU (Hristiyan Sosyal Birlik Partisi) idi, bu sayı Horst Seehofer'ın meşhur limitiydi. Eğer elimizden gelenin daha iyisini yapmazsak seçmenler daha çok sağ popülistlere yönelecek.