Acıların yoğurduğu şair: Nizâr Kabbânî

HABER MASASI
Abone Ol

Yüzyıllardır Suriye’nin başkenti Şam’da yaşayan Kabbânî ailesinin tüccar üyelerinden Tevfik Kâbbânî ve Türk asıllı eşi Feyzâ Hanım, 21 Mart 1923 günü sıra dışı bir sevinç yaşıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından Suriye’nin Fransa tarafından işgalinin yarattığı moral bozukluğuna ve öfkeye rağmen, o gün hayatlarına katılan oğulları, onlar için yaşama yeniden tutunma anlamına geliyordu. Gözleri canlı şekilde anne-babasına bakan bu bebeğe “Nizâr” adını verdiler.

Kabbânî ailesinin eski Şam'ın merkezindeki evi, kısa zamanda Fransızlara karşı başkaldırının merkezlerinden birine dönüşmüştü.

Ebû Halîl Kabbânî, modern Suriye tiyatrosunun kurucusu kabul edilir.

Hali-vakti yerinde bir tüccar olan Tevfik Kabbânî, ailesiyle birlikte Şam’ın eski bölümündeki merkezî bir semtte yaşıyordu. 1923'te Fransız mandası resmen ilân edilir edilmez, Tevfik ve arkadaşları kendi çaplarında direnişe geçtiler. Fransızlara karşı tertip ettikleri eylemler ve protestolar nedeniyle, evini manda karşıtları için bir toplanma mekânı haline getiren Tevfik birkaç kez tutuklandı. Sahibi olduğu çikolata fabrikası, Fransız askerler tarafından kundaklansa da, Tevfik Kabbânî manda yönetimine muhalif faaliyetlerinden hiç vazgeçmedi.

Nizar Kabbânî, 11 yaşındayken.

Siyasî açıdan böylesine hareketli bir muhitte yetişen Nizâr Kabbânî, politik bilinç anlamında babasından etkilense de, onun üzerine gölgesi düşen asıl kişi, oyun yazarı ve besteci olan büyük amcası Ebû Halîl Kabbânî (1835-1902) idi.

“Modern Suriye tiyatrosunun kurucusu” olarak anılan Ebû Halîl Kabbânî’den aldığı edebiyat ve sanat ilhamı, genç Nizâr’ın karakterini şekillendiren ana unsurlardan biri olacaktı.

Nizâr Kabbânî, diplomatlığa atılmadan önce.

Yükseköğrenim de dâhil, eğitim hayatının tamamını Şam’da geçiren Nizâr Kabbânî, 1945’te Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İlkokuldan itibaren ilgilenmeye başladığı şiir onu hiç terk etmese de, kariyer seçimi ilginçti: Diplomatlık. Suriye Dışişleri Bakanlığı’na intisap eden Nizâr Kabbânî, sırasıyla Kahire (1945-48), Ankara (1948), Londra (1952-55), Pekin (1958-60) ve Madrid’de (1962-66) ülkesini temsil etti, kâtiplikten büyükelçiliğe kadar çeşitli görevlerde bulundu. 1946’da Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasının ardından ülkede arka arkaya gerçekleştirilen askerî darbeleri ve Arap dünyasında yaşanan hezimetleri eleştirdiği ünlü şiiri “Ekmek, Haşhaş ve Ay”, Suriye hükümeti tarafından hakkında soruşturma açılmasına neden oldu.

1966’da diplomatlık mesleğinden emekli olan Kabbânî, Lübnan’ın başkenti Beyrut’a taşınarak, kendisini tamamen şiir ve edebiyata verdi. Yayımladığı kitaplarla, o artık Arap dünyasının yakından tanıdığı bir şairdi.

İki dünya arasında bir şair: Halil Cibran
Mecra

Ernest Hemingway’in iyi bir yazar olabilmenin şartı olarak zikrettiği “mutsuz bir çocukluk”, Nizâr Kabbânî’de adeta “ömür boyu acı”ya dönüşmüştü.

Hayatının çeşitli dönemlerinde üç büyük acıyla yüzleşmek durumunda kaldı:

15 yaşındayken, kendisinden 10 yaş büyük ablası Visâl, sevmediği bir adamla evlendirilmeye çalışıldığı için intihar etti. Bu, Nizâr Kabbânî için büyük bir şoktu. Birçok şiirini, ablasının trajik ölümünden sonra duyduğu üzüntü nedeniyle kaleme aldı.

En büyük oğlu Tevfîk Kabbânî'nin 25 yaşındaki ölümü, ünlü şairi yıkıma sürüklemişti.

1973’te, ilk çocuğu ve en büyük oğlu Tevfik’in bir kalp krizi sonucu ölümü, Nizâr Kabbânî için ikinci yıkım oldu. Kuzeni Zehra ile kısa süreli (5 yıl) evliliğinden doğan iki çocuğundan biri olan Tevfik öldüğünde Londra’da bulunan Kabbânî, oğlunun ardından uzun bir mersiye kaleme aldı. Babasının adını verdiği oğlunun, Kahire Üniversitesi’nde tıp okurken 25 yaşında ölümü, Nizâr Kabbânî’nin hayatının sonuna dek unutamayacağı bir acı oldu.

Nizâr Kabbânî, 1981'de bir bombalı saldırıda ölen eşi Belkıs'la.

Nizâr Kabbânî'nin mezar taşı, Şam.

Ancak en büyük acı, bundan yaklaşık 8 yıl sonra, 15 Aralık 1981 günü, çok sevdiği ikinci eşi Belkıs Râvî’yi Beyrut’ta bir bombalı saldırıda kaybettiği zaman onu bulacaktı.

1973’te, oğlunu kaybettiği yıl Bağdat’ta tanıştığı Belkıs, Kabbânî için kelimenin gerçek anlamıyla bir hayat arkadaşı idi. Kısa süre sonra hemen evlenen çiftin Ömer ve Zeyneb ismini verdikleri iki çocuğu dünyaya geldi. Belkıs Râvî ile evlendiğinde çoktan Beyrut’a yerleşmiş bulunan Kabbânî, Lübnan İç Savaşı'nın en sıkıntılı döneminde, Beyrut’taki Irak Büyükelçiliği’nde gerçekleştirilen bombalı saldırıda eşini kaybedince, ciddi bir sarsıntı yaşadı.

İç Savaş ateşi tutuşurken...
Mecra

Henüz 42 yaşında olan Belkıs Râvî’nin ölümünün ardından, sonradan en ünlü şiirlerinden biri haline gelen “Belkıs”ı yazan Nizâr Kabbânî, 1 Mayıs 1998’de Londra’da kalp krizi nedeniyle hayatını kaybedene kadar Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşadı. Ölümünden önce Şam’a gömülmeyi vasiyet eden Kabbânî’nin cenazesi, Suriye Devlet Başkanı Hâfız Esed’in gönderdiği bir özel uçakla Suriye’ye getirilerek, Şam’daki tarihî Bâb es-Sağîr Kabristanı’na defnedildi.

Hayatı boyunca siyasî açıdan Arap dünyasındaki diktatörlüklere ve İsrail’e karşı bir duruş sergileyen Nizâr Kabbânî, Kudüs için yazdığı meşhur kasideyle, ismini ölümsüzleştirmiştir.