Basra Körfezi'nin ucunda, sınır içinde sınır

SELİM TEKE
Abone Ol

İngiliz yönetimin ortaya koyduğu Umman ve BAE arasındaki toprak paylaşımı, birçok problemi ortaya çıkardı. Sadece Umman ve BAE arasında değil, BAE içerisinde de sınırlar yüzünden ihtilaflar yaşandı. BAE kurulduktan sonra bile Şarika ve Füceyre kabileleri arasında çatışmalar yaşandı. Abu Dabi ve Dubai arasındaki sınır ihtilafı ise, birlik kurulduktan 8 yıl sonra, ancak 1979’ta çözülebildi.

Ortadoğu haritasına dikkatle ve ayrıntılı bir şekilde bakan biri, Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) Umman arasındaki sınırda farklı bir şeyler olduğunu görür. Basra Körfezi’nin çıkışındaki Musandam Yarımadası tamamen Umman’a aitken, güney kısımlarında BAE toprakları vardır. Musandam, kara bağlantısı olmamasına rağmen, Umman’ın toprağıdır. Daha da ilginç olanı, BAE’ye ait olan toprakların içinde Umman’a ait bir kısmın bulunmasıdır. Basra Körfezi’nin ucundaki bu ilginçliğin, tesadüfen ve kendiliğinden oluşmadığı elbette tahmin edilebilir. Umman ve BAE arasındaki bu dikkat çekici toprak paylaşımın tarihi, İngiltere’nin bölgeden çekildiği zamanlara dayanıyor.

Ortadoğu neresi?
Mecra

Hâlihazırda Ortadoğu’da bir güç sahibi olmuş İngiltere’nin, Körfez limanlarının cazibesi dolayısıyla 19. yüzyılın ikinci yarısında nüfuzunu Körfez kıyılarına kadar uzatması, bölgede kontrolün de onun eline geçmesine neden oldu. İngiltere, Umman ve BAE topraklarında, yerel kabilelerden oluşan bir konfederasyon kurdu. (1880’lerde İngiltere Krallığı ile anlaşma yapılması ve Maskat’ta özerk Umman Sultanlığı'nın kurulması, İngiltere ile Umman arasındaki, günümüze kadar uzanan iyi ilişkiyi ortaya çıkaracaktı.) İngilizler’in “Antlaşmalı Emirlikler” adını verdiği bu konfederasyon düzeni, İngiltere 1970’lerde protektora (himaye) ülkelerinden çekildiğinde ortadan kalktı. Bu zamana kadar bölgenin sadece kıyı şeridi ile ilgilenmiş olan İngiltere gitmeden önce bölgede bir değişiklik yapmaya karar verdi. Zira gidişiyle birlikte bölgede, kendi yönetimi zamanında 1940’larda Abu Dabi ve Dubai arasında çatışmalar çıkaran, ancak İngiltere’nin iki emirliğin arasına bir bariyer kurmasıyla sonlanan sınır ihtilafına benzer bir sorunun tekrarlanacağını düşünüyordu.

İngiliz yönetimin yaptığı toprak paylaşımı, bölgenin küçük parçalar halinde, kabileler arasında bölünmesine neden oldu.

O zamanlar henüz kurulmamış olan BAE’de toprak sahibi olan birçok kabilenin bulunması, aynı zamanda bu kabilelerin Umman ve Suudi Krallığı ile sorunlar yaşıyor olması, İngiltere’ye bölgeden çekildiği zaman, o topraklar üzerinde bir toprak savaşı yaşanacağını sezdirdi. Böyle bir durum Arap Yarımadası'nın güney bölgesi hakkındaki planlarını boşa çıkarabileceği için, bu olası gerginliği engellemeyi ve bölgede rızası üzerine bir paylaşım yapmayı isteyen İngiltere, kendi menfaatini korumak ve petrol aramalarını güvenceye almak için kurmuş olduğu “Uman sahili askerleri” birliğini görevlendirdi. Bölgeye dağılan birlikler, İngiliz yönetiminin emri üzerine BAE ve Umman topraklarının tamamını dolaşarak yerel halktan bilgi topladı.


  • Özellikle belli bölgelerde yaşayan kabilelerin hangi lidere bağlı olduğunu soruşturan İngiliz yönetimi, çizilecek sınırları da kabilelerin bağlılıkları çerçevesinde oluşturdu.

Basra Körfezi'nin Hint Okyanusu'na açıldığı noktada yer alan Musandam Yarımadası, fiziksel bağlantısı olmamasına rağmen, Umman'a verildi.

İzlenen bu yol hangi amaçla icra edilmiş olursa olsun, çok karmaşık bir toprak paylaşımını ortaya koydu. Özellikle BAE’nin kurulmasından önce ayrı bir unsur olan kabilelere verilen topraklarla birlikte tam bir kargaşa tablosu meydana çıktı.

Erik Bennett: İki monarşi arasında bir köprü
Mecra

Paylaşımın ardından, en fazla toprağı alan Abu Dabi bugünkü BAE’nin güneyinin tamamına sahip olurken, diğer kabilelere ise ülkenin kuzey bölümünden küçük parçalar paylaştırıldı.

Öte yandan Körfez'in en kilit noktalarından olan Musandam Yarımadası İngiltere ile arası iyi olan Umman Sultanlığı'nın topraklarına dahil edildi.

Anklavın içinde başka bir anklavın bulunması durumu çok nadir karşılaşılan bir durum.

Sadece bu da değil: Umman’a günümüz BAE sınırları içerisinde kalan Madha toprakları da verildi. Birleşik Arap Emirlikleri henüz kurulmamışken bile fazlasıyla garip duran bu toprak bölüşümü, kabilelerin bir araya gelerek BAE’ni oluşturmasının ardından bir anklava (çevresini başka bir ülkenin çevirdiği toprak parçası) dönüştü. Fakat Madha’nın içinde bir anklav daha vardı, önceleri Şarika kabilesine ait olan bu küçük alan, BAE’nin bir parçası olduktan sonra Madha’nın içinde kalarak çevresini Umman'ın çevirdiği bir anklava dönüştü.

  • Eğer kabileler bir araya gelerek BAE’ni oluşturmamış olsalardı, İngiliz yönetimin garip toprak paylaşımı yüzünden bölgede bunlara benzer birçok anklav görmek mümkün olacaktı.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman Sultanlığı'nın sınırları, İngiltere'nin 1960'larda çizdiği haritanın eseri.

İngiliz kamuoyunun sömürgelerin tasfiyesi yönünde değişen fikri dolayısıyla İngiliz yönetiminin bölgedeki gücü zayıflarken, yerel güçler ise bağımsızlıklarını elde etmenin peşine düştüler. Abu Dabi, Umman ve Suudi Arabistan arasında yaşanan ve Büreymi bölgesinin paylaşımını oluşturan sorun dolayısıyla kabile devletleri, Umman ve Suudi Krallığı gibi büyük güçlerle mücadele etmenin yolunu bir birlik kurmakta buldular. 1961 yılında içinde Bahreyn ve Katar’ın da bulunduğu bir birlik toplandı. Fakat Bahreyn ve Katar’ın bağımsız bir devlet olma isteği anlaşılınca, 7 kabilenin birleşmesiyle 1971’de bugünkü BAE kuruldu.

Arap Yarımadası'nın kuzey kıyısındaki birtakım emirlikler, 1820'den itibaren bir dizi anlaşmayla İngiliz koruması altına girdi. Ticaret yollarını ve değerli kolonisi Hindistan'ı korumakla ilgilenen İngiliz donanması, İngiliz çıkarlarıyla işbirliği karşılığında Ateşkes Devletleri olarak bilinen bölgeyi korudu.

İngiliz koruması altındaki bu dönemde bölgenin geniş petrol rezervleri keşfedildi. Ateşkes Devletleri ve Bahreyn ve Katar gibi yakındaki emirlikler büyük petrol tedarikçileri haline geldikçe, Britanya İmparatorluğu'nun etkisi, aralarında iki Dünya Savaşı'nın da bulunduğu bir dizi faktör nedeniyle geriledi. 1968 yılında İngiliz hükümeti, himayeye son vereceğini, ordusunu geri çekeceğini ve bölge halkını kendi haline bırakacağını ilân etti.

Boyut, nüfus ve askerî kapasite açısından komşularının gölgesinde kalan bölgenin küçük emirlikleri, tek bir siyasî birim halinde örgütlenmeye çalıştı. Çetin geçen müzakerelerin ardından Bahreyn ve Katar ayrı devletler olarak bağımsızlıklarını ilân etti. Britanya anlaşmasının sona ermesi ve hem İran hem de Suudi Arabistan'ın topraklarına ve kaynaklarına göz dikmesi üzerine Basra Körfezi'ndeki yedi emirlik (Abu Dabi, Dubai, Şârika, Acman, Fuceyre ve Umm Kayveyn), 2 Aralık 1971'de bağımsız Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) oluşturarak İngiltere'den bağımsızlıklarını kazandı. Ra's el-Hayme emirliği ise iki ay sonra, 10 Şubat 1972'de birliğe dahil oldu.

Yedi emirliği tek bir ulusta birleştirme konusunda büyük itibar kazanan Şeyh Zayed bin Sultan el-Nahyan, BAE'nin kurucu devlet başkanıdır ve BAE'nin kuruluşundan 2 Kasım 2004'teki ölümüne kadar (neredeyse 33 yıl) devlet başkanlığı görevini sürdürmüştür.

Kuruluşundan beri BAE, doğal kaynaklarından elde edilen kârın tadını çıkaran egemen bir ulus olmuştur. Petrol ve doğal gaz rezervleri dünyanın en büyük yedinci rezervi olan ve kişi başına en yüksek yedinci gayrisafi milli hasılaya sahip olan ülkenin bu zenginliği, Emirlikleri önemli bir ticaret, seyahat, turizm ve finans merkezi haline getirmiştir.


İngiliz yönetimin ortaya koyduğu bu toprak paylaşımı, birçok problemi ortaya çıkardı. Sadece Umman ve BAE arasında değil, BAE içerisinde de sınırlar yüzünden ihtilaflar yaşandı. BAE kurulduktan sonra bile Şarika ve Füceyre kabileleri arasında çatışmalar yaşandı. Abu Dabi ve Dubai arasındaki sınır ihtilafı ise, birlik kurulduktan 8 yıl sonra, ancak 1979’ta çözülebildi.