Duyguya bilgi altyapısı eklemek için

İSMAİL ÇAĞILCI
Abone Ol

ABD’li gazeteci Larry Collins’le Fransız meslektaşı Dominique Lapierre’in yıllarca süren ortaklaşa çalışmaları sonucu ortaya çıkan “Kudüs Ey Kudüs”, Filistin davasının yakın tarihine ışık tutacak bir anlatım içeriyor. Kütüphaneleri, arşivleri, özel koleksiyonları, mektupları ve hatıratları tarayan Collins-Lapierre ikilisi, İsrail’in kuruluş sürecini anlattıkları eserlerinde, ayrıca dönemin başrol oyuncularının birebir ifadelerine de yer vermiş.

Filistin meselesine dair değerlendirmelerimizde, genellikle bilgi ve teorik çerçeve eksikliği görülür. Duyguların ve heyecanların en üst düzeye çıktığı böylesine kritik bir konuda, altı bilgiyle doldurulmayan hislerin, dağınıklığı artırmaktan başka bir şeye yaramayacağı gayet açık.

ABD’li gazeteci Larry Collins’le Fransız meslektaşı Dominique Lapierre’in yıllarca süren ortaklaşa çalışmaları sonucu ortaya çıkan “Kudüs Ey Kudüs”, Filistin davasının yakın tarihine ışık tutacak bir anlatım içeriyor. Kütüphaneleri, arşivleri, özel koleksiyonları, mektupları ve hatıratları tarayan Collins-Lapierre ikilisi, İsrail’in kuruluş sürecini anlattıkları eserlerinde, ayrıca dönemin başrol oyuncularının birebir ifadelerine de yer vermiş. “Kudüs Ey Kudüs”, bu yönüyle belgesel olarak da kabul edilebilir.

Larry Collins (Solda) ve Dominique Lapierre

Sahipsiz "Filistin'i Bölüşmek"
Mecra

29 Kasım 1947’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda düzenlenen “Filistin’in taksimi” konulu o ünlü oylamayla açılan “Kudüs Ey Kudüs”, Filistin topraklarının bütün taraflar için ifade ettiği anlamları da açarak, İsrail’in kuruluşuna doğru ilerliyor. Yahudilerin, Hıristiyanların, Müslümanların, Arapların, Batılıların… kısacası Filistin’de duruma müdâhil olan herkesin attığı adımlar, böylece gözler önüne seriliyor. Okurken, insanı kızdıran, sevindiren ve ümidini kıran paragraflara sıklıkla rastlanıyor. Kitap bittiğinde ise, aslında içinde yaşadığımız coğrafyanın tüm bunların toplamı olduğu gerçeği ağır basıyor.

“Kudüs Ey Kudüs”, Filistin topraklarının bütün taraflar için ifade ettiği anlamları da açarak, İsrail’in kuruluşuna doğru ilerliyor.

Müslüman bir okuyucu, kitabı ilk etapta “aşırı taraflı” bulabilir. Yazarlarının Batılı olmalarından hareketle, mevzuya ön yargılı baktıkları da düşünülebilir. Ancak diğer kaynaklardan yapılacak kısa bir sağlama ve kontrol, kitabın “büyük ölçüde” hakikatlere sadık kaldığını ortaya koyacaktır. Kendi tarihimizi ve coğrafyamızı kendimiz yazana kadar, bu ve benzeri kitapların içeriğinden faydalanmaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Muhtemel eleştirilere, bu eksikliğimiz açısından da bakılabilir.