Fas'a özgü bir yönetim sistemi: Mahzen

BURAK YETİMOĞLU
Abone Ol

Mahzen ifadesi, Fas halkı için Fas devletine işaret eden özel bir kelime olarak kullanılmaktadır. Tıpkı, Amerikan yönetiminden bahsederken Beyaz Saray denilmesi gibi. Mahzen'i sadece devletin bir organı veya basit bir hükümet sistemi olarak düşünürsek yanılmış oluruz. Mahzen’in, aynı zamanda baskıcı bir araçla donanmış bir dünya vizyonuna dayanan bir operasyon biçimi olduğunu akıldan çıkarmamalı. Mahzen, bugün hâlâ Fas’ta sivil halk için o eski baskıcı merkezi gücü temsil etmektedir.

Mahzen aslen Arapça bir kelime olup “Khazene” fiilinden türemiştir. Kelime olarak, “İslâm İmparatorlukları döneminde emirlerin Bağdat’taki halife için topladığı vergileri sakladığı yer” manasında kullanılmıştır. Mahzen, Türkçeye ise depo veya yer altı deposu olarak çevrilebilir.

Ancak mahzen ifadesi, Fas halkı için Fas devletine işaret eden özel bir kelime olarak kullanılmaktadır. Tıpkı, Amerikan yönetiminden bahsederken Beyaz Saray, Rusya yönetiminden bahsederken Kremlin, Fransa’dan bahsederken Elise kelimeleri ile çağrışım yapılması gibi...

Eğer Fas’ta “Mahzen” diye bir kelime duyuyorsanız, Fas rejimi aklımıza gelmeli.

Fas Sultanı Mulay Abdurrahman'ın (1778-1859) Meknes'teki sarayından çıkışını tasvir eden bir çizim.

Mahzen, Fas'taki en önemli hükümet yöntemlerinden biridir. Nitekim, ülkenin tarihi boyunca, İslâm'ın ortaya çıkışından ve özellikle Fas’ta kurulan ilk hanedan olan İdrisîlerden (788-974) bu yana, Mahzen'in Fas’ta siyasî, dinî ve sosyo-kültürel yaşamdaki önemi çok büyüktü.

Fas İslâmı ve Fas’ın din diplomasisi
Mecra

Krallığın ilk zamanlarında -hatta genel olarak- devletin hazinesi ile kralın kendi serveti arasında herhangi bir ayrım gözetilmemekteydi. Bu sürecin yönetilmesi için, bir devlet aygıtı oluşturulup, sürecin devamlılığının sağlanması istendi.

Geleneksel yapılar, Fas toplumunda canlı bir şekilde yaşamaya devam etmektedir.

Kral bir bölgeyi ziyaret ettiği zaman, oradaki kabile liderleri ve dini önderler toplanır ve hürmetlerini gösterirlerdi. Daha sonra ise bölge aristokrasisinden daha önce belirlenmiş bir ekip (“hâssa”) bölgenin vergisini toplar ve toplanan bu vergiler askeri harcamalara ve ülkenin giderlerine ayrılırdı.

Bu vergi sayesinde Fas Sultanı hem otoritesini tekrar inşa etmiş oluyor, hem de bölgenin zenginliklerinin sultanlığa geçmesi sağlanıyordu.

  • 19’uncu yüzyılda Fas’ta vezirlik yapmış Fazıl Ghirmit’in “Biz eğer vergi mükelleflerini tavuk gibi yolmazsak, zenginleştikleri zaman bize isyan ederler” sözü, Mahzen’in ve devlet bürokrasinin temel argümanını ortaya koyuyordu.

Burada ayrıca belirtecek olursak, Mahzen sadece devletin bir organı veya basit bir hükümet sistemi olarak algılanmamalı. Mahzen’in, aynı zamanda baskıcı bir araçla donanmış bir dünya vizyonuna dayanan bir operasyon biçimi olduğunu da unutmamalıyız.

Modern Fas'ın kurucusu Kral Beşinci Muhammed (1906-1961).

Fransa himayesine kadar, -yaklaşık olarak 12’nci yüzyıldan 1912’ye dek- Fas’ın ülke yönetiminin birkaç farklı merkezin birleşiminden meydana geldiğini belirtmemiz yanlış olmaz. Bu merkezler arasında ise kabileleri, dinî cemaatleri, şehir şirketlerini ve sultanlığın kurumsal gücünü sayabiliriz.

Bu geleneksel ülke yönetim anlayışını, Fas ile ilgili çok ciddi çalışmaları olan ünlü Antrpolog Clifford Geertz, “İki Kültürde İslâm Fas ve Endonezya’da Dini Değişim” adlı kitabında ayrıntılı olarak anlatmıştır. Geertz’in üstünde durduğu üzere, Fas’ta yönetim anlayışı Biladi's-Siba ve Biladü'l-Mahzen olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Bu ayrım ile Fas Sultanı siyasî, dinî ve idarî otoritesine uygun veya düşman bölgeleri belirleyecekti.

  • Biladi's-Siba, merkezden uzak olan ve kontrol altında tutulması gereken, vergi vermeyi reddeden dağlık bölgeleri temsil ediyordu. Mahzen beldesi ise, merkezî otoriteyi koruyan ve resmî gücün muhafazasını sağlayan bölgeyi temsil ediyordu.

Burada temel amaç, merkezi rahatsız ve tehdit edecek çevre bölgelerin gelişmelerini kontrol altında tutmak ve merkezin tahakkümünü zorlaştıracak bir oluşuma izin vermemekti. Mahzen’in bu genel amaç çerçevesinde temel görevleri, hazine gelirlerini iyi bir şekilde yönetmek ve Sultan’ın kazandığı mal varlıklarını korumaya yöneliktir. Vergiler ise, tüccardan, esnaftan ve köylüden alınan para veya cezalardır.

Fas Kralı İkinci Hasan (1929-1999), ülkesini modernleştiren bir isimdi.

Mahzen’in Fas’taki anlamını ve ifade ettiği durumu daha iyi bir şekilde anlamak için 19’uncu yüzyılın sonları ve 20’nci yüzyılın önemli Fas araştırmacısı bilim insanlarından birkaç örnek vermek yerinde olur.

Arap dünyasının en batılı kralı
Mecra

Fas üzerine ilk ciddi çalışmaları yapan isimlerden biri olan Fransız sosyolog Michaux Bellaire, Mahzen’i şöyle tanımlıyor: “Kendi tahakküm gücünün korunması için sosyal bozukluğu sürdüren despotik bir otorite.” Hatta Bellaire daha da ileri giderek, Mahzen'in, arabulucu olarak konumunu pekiştirmek için kabileler arasında kalıcı bir bölünme sağladığını söylüyor. Bu bölünme üzerinden de, arabulucu vazifesiyle otorite sağlamlaştırılmış oluyor. Bugün bu analiz birçok akademik çalışmada temel olarak kullanılmaya devam ediyor.

20 yılı aşkın bir süredir tahtta bulunan Kral Altıncı Muhammed, Mahzen sistemini güncel siyasî yapıya adapte ederek sürdürüyor.

Hatta Bellaire, kendisinden sonra gelen önemli akademisyenleri de etkilemiştir. Buna örnek olarak Amerikalı akademisyen John Waterbury ismi verilebilir. Waterbury’nin, “Müminlerin Emiri” adlı eserinde Fas sultanlarının halifelik rolünü incelerken Bellaire’in çalışmasından çok fazla yararlandığı bilinmektedir.

Ancak 20’nci yüzyılın ikinci yarısından sonra Bellaire’in ortaya koymuş olduğu Mahzen tanımına itirazlar da yapıldı.

Bu itirazların ana noktası, “Mahzen‘in şiddete dayanarak uzun süre hayatta kalmasının mümkün olamayacağı”dır.

Mahzen bu sebeple toplumun hayatta kalması için gerekli olan bir dizi sosyal ve politik görevi yerine getirdi ve halk tarafından kabul edildi, hatta büyük bir destek gördü.

Bu iki farklı fikre son noktayı önemli bir Faslı ilim adamı olan Abdullah Laroui’nin Mahzen ile ilgili düşünceleriyle koymak iyi olacaktır. Laroui, Mahzen’i “Sultanı seçen-belirleyen ve daha sonra sultanın emirlerini yerine bir grup” olarak nitelendiriyor ve bu tanımını iki kısma ayırıyor. Bu tanımlar “dar anlamda mahzen” ve “geniş anlamda mahzen”dir.

  • Dar anlamda Mahzen, “bürokrasi, ordu ve sultan hazinesinin çalışanları olan ve kentsel yönetimin üyeleri olarak esasen şehirlerde ve kırsal kesimde düzeni sağlayan organ”ı ifade ediyor. Geniş anlamda ise, Mahzen, “dokunduğu tüm iş bölümlerinde bulunan herkesi temsil etmekte”dir.

Fas Kralı Altıncı Muhammed, kardeşi Mulay Raşid (sağda) ve Veliaht Prens olan oğlu Mulay Hasan ile birlikte.

Bu tanımlar çerçevesinde Mahzen kavramı, devlet yapılarının işleyişini sağlayan vezir, kadı, paşa, muhasebeciler, yerel yöneticiler ve devlet yetkililerinin tüm görevlilerini ve temsilcilerini içermektedir. Aynı zamanda Mahzen, tüm siyasî, dinî ve ekonomik güçlerin bir araya geldiği kalıcı ve kutsal bir yer ve onun güçlerinin sahibi olan “devletin efendisi” sultanı belirler.

Fransa’nın Fas’ı himaye ettiğini dönemde (1912-1956) Fransa’nın Mahzen ile çok fazla sorunu olmadı. Fransa, himayecilik döneminde, Biladi's-Siba bölgesindeki himayeye karşı ciddi itirazları bulunan güçler ile mücadele etti. Daha sonra da milliyetçi düşüncenin güçlenmesiyle bağımsızlık isteyen topluluklara odaklandı. Mahzen, Fransa için çok fazla bir tehdit oluşturmadığı için, etkisini ve gücünü devam ettirebilme imkânını buldu.

Fas'ta hükümet seçimle işbaşına geliyor olsa da, perde arkasında ipler Kral'ın elinde bulunuyor.

Mahzen, yerel bölgelerde vergi topladığı ve merkezin gücünü temsil ettiği için bazı bölgelerde zenginliklerin ve siyasî gücün kendi içinde toplanmasına neden oldu. Kolonyal güçler ile bağımsız bir mücadeleye girişen kuzeydeki Rif bölgesinde ise merkezî hükümet ile problemler ortaya çıkmaya başladı. Geçtiğimiz yıl ve daha öncesinde, bu bölgede sosyal problemler, eşitsizlik ve bölgedeki askeri gücün artırılması gibi nedenlerle yaşanan protestoları daha iyi anlayabilmek için de Mahzen sistemini incelemek iyi olacaktır.

Kral'ın yakın takibi ve kontrolü anlamına gelen Mahzen sistemi, günümüzde hâlâ halk üzerinde ciddi etkiye sahip.

Peki, günümüzde Mahzen sistemi devam etmekte midir? Ya da Mahzen günümüzde Faslılar için hâlâ aynı anlamı mı ifade etmektedir? Bazı resmi kurumlara verilen isimler haricinde, anlattığımız eski geleneksel Mahzen sistemi, bazı istisnalar dışında şu an Fas’ta bulunmamaktadır. Mesela, Fas polis yardımcı kuvvetleri için, yani bir resmi kurumu belirtmek için kullanılmaktadır. Bugün Fas’ta “Mahzen” dediğinizde ilk olarak bu kurum akla gelebilir. Ancak bu kullanımın yanı sıra kentsel ve kırsal nüfus, genel olarak devleti ve devletin resmi temsilcilerini belirtmek için Mahzen ifadesini kullanmaya devam etmektedir. Ayrıca Dar Mahzen yani “Mahzen evi” ifadesi ile de Kral ve yakın çevresi kastedilmektedir.

Sonuç olarak, Mahzen, bugün hâlâ Fas’ta sivil halk için o eski baskıcı merkezi gücü temsil etmektedir. Bu yüzden insanlar bu ifadeyi duyduğu zaman, kendilerine çeki-düzen vermeyi sürdürmektedir.