Hilâfet Hareketi

HABER MASASI
Abone Ol

İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesinin ardından Sevr Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan toprakların emperyalist güçlerce paylaşılması İstanbul’dan binlerce kilometre uzakta, bir grup Müslüman düşünür ve eylemcinin inisiyatif almasına neden oldu. Mevlânâ Ebu’l-Kelâm Âzâd (1888-1958), Muhammed Ecmel Han (1868-1927), Mevlânâ Şevket Ali (1873-1938) ve kardeşi Mevlânâ Muhammed Ali Cevher (1878-1931) tarafından 1919’da Yeni Delhi’de temelleri atılan “Hilâfet Hareketi” Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasına karşı yükseltilen gür bir ses anlamına geliyordu.

Muhammed Ali Cevher.

Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, “Hilâfet’in merkezi” olan İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi İslâm dünyasının genelinde şaşkınlık, öfke ve üzüntü meydana getirmişti. Akabinde imzalanan Sevr Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan toprakların emperyalist güçlerce paylaşılmasının daha da derinleştirdiği bu durum, İstanbul’dan binlerce kilometre uzakta, bir grup Müslüman düşünür ve eylemcinin inisiyatif almasına neden oldu. Mevlânâ Ebu’l-Kelâm Âzâd (1888-1958), Muhammed Ecmel Han (1868-1927), Mevlânâ Şevket Ali (1873-1938) ve kardeşi Mevlânâ Muhammed Ali Cevher (1878-1931) tarafından 1919’da Yeni Delhi’de temelleri atılan “Hilâfet Hareketi”, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasına karşı yükseltilen gür bir ses anlamına geliyordu. Hareket, 1919’un temmuzunda Bombay’da (bugünkü Mumbai) “Bütün Hindistan Hilâfet Komitesi”nin kurulmasıyla, sahneye çıktı.

Ebu'l-Kelâm Âzâd.

1919’un kasımında Yeni Delhi’de Birinci Hilâfet Kongresi toplandığında, katılımcılar arasında Hindistan siyasetinin en önemli iki aktörü Mahatma Gandhi (1869-1948) ve Jawaharlal Nehru (1889-1964) de yer alıyordu. Hint Alt Kıtası’ndaki İngiliz egemenliğine karşı ortak hareket etme kararı alan Müslümanlarla Hinduların bu iş birliği, sonraki birkaç yıl boyunca, Hindistan’ın en güçlü muhalefetinin doğmasına yol açacaktı.

Hilâfet Hareketi'nin bağış toplamak için hazırladığı bir kupon.

Birinci Hilâfet Kongresi, şu kararları aldı ve kamuoyuna duyurdu:

  1. İngilizlerin düzenlediği bütün kutlama ve törenler boykot edilecektir,
  2. İngiliz ürünlerine kapsamlı bir boykot uygulanacaktır,
  3. İngiliz hükümetiyle hiçbir alanda işbirliği yapılmayacaktır.

Abadî Bânû Begüm.

İkinci Hilâfet Kongresi, ertesi ay, 1919’un aralığında, bu defa Amritsar kentinde toplandı. İngiliz yönetimi “Hilâfet Hareketi”nin iki kurucusu Şevket Ali ve Muhammed Ali’yi -ki “Ali Kardeşler” olarak tanınıyorlardı- bu sırada hapse atmıştı. Ali Kardeşler, kongrenin bitimine yakın salıverildiler ve kapanışa yetiştiler. Onların kongredeki varlığı, katılımcıları büyük bir coşku ve kararlılığa sevk etmişti. Ali Kardeşler’in anneleri Abadî Bânû Begüm (1850-1924) de ilerleyen yaşına rağmen Hilâfet Hareketi’nin bütün faaliyetlerine aktif şekilde iştirak ediyor, oğullarını ve Hint Müslümanlarını Hilâfet lehine çalışmaları için destekliyordu.

Muhammed Ali Cevher posta pulu.

Ali Kardeşler ve anneleri Abadi Begüm.

İkinci kongrede üzerinde uzlaşılan noktalar, artık tamamen Osmanlı İmparatorluğu ve Hilâfet’in akıbetiyle ilgiliydi:

- Osmanlı İmparatorluğu hiçbir şekilde parçalanmamalıdır,

- Hilâfet kurumunun varlığı muhafaza edilmelidir,

- Kutsal Topraklar (Mekke ve Medine) Türk hükümetinin kontrolü altında kalmalıdır,

- Arap Yarımadası, Suriye, Filistin ve Mezopotamya, Hilâfet’in kontrolü altında kalmalıdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından İngiltere’nin Ortadoğu’da kurmak istediği yeni düzenle taban tabana zıt olan bu talepler, elbette Londra’dan dikkatinden kaçmıyordu. Muhammed Ali, Hilâfet’in hiçbir şekilde kaldırılmaması gerektiği yönündeki isteklerini, 21 Mart 1920’de Paris’te gazetecilere yaptığı açıklamada da tekrarladı.

Britanya Hindistanı'nın genel haritası.

Ali Kardeşler'i anlatan bir kitap.
Hilâfet Hareketi, böylece dünya kamuoyunda ve uluslararası arenada lobicilik yapmaya çalışırken, İngiltere de Hint Alt Kıtası’nda özgürlük talep eden bütün kesimlere yönelik baskılarını sıkılaştırıyordu.

İngiliz yönetimi bir yandan sivilleri katliamdan geçirmekte tereddüt etmezken -örneğin, Amritsar’da bulunan Jallianwala Parkı’ndaki ünlü katliamda 379 sivil öldürülmüştü-, diğer yandan da üst üste uygulamaya koyduğu kanunlarla siyasî muhaliflere göz açtırmıyordu. Görünürde “suça karışanlara” tatbik edilen kanunlar, esas olarak Müslümanları ve Hinduları hedef alıyor, iki din mensuplarının İngiltere karşıtı dayanışmasını çözmeyi amaçlıyordu.

Amritsar Katliamı
Mecra

Mahatma Ganhdi, İngilizlere karşı Müslümanlarla işbirliği yapmıştı.

Mahatma Gandhi liderliğindeki özgürlükçü Hindular, 1 Ağustos 1920’de “İşbirliği Karşıtı Hareketi”i hayata geçirdi. Hedef, hareketin adından da anlaşılacağı üzere, İngiltere hükümetiyle bağlantıları koparmaktı. Kamuoyuna açıklanan hedefler şunlardı:

  1. İngilizlerin bahşettiği bütün resmî sıfatlar ve makamlar, yerel yetkililere devredilecektir,
  2. Hükümet kurumlarının hiçbir faaliyetine iştirak edilmeyecektir,
  3. Çocuklar, resmî okullardan alınarak özel eğitime ağırlık verilecektir,
  4. Avukatlar, İngiliz mahkemelerini boykot edecektir
  5. İngiliz ordusu saflarında askere alınan Hindular, Mezopotamya cephelerinde savaşmayacaktır,
  6. Seçimler boykot edilecektir,
  7. İngiliz ve diğer yabancı ürünlerin tamamı boykot kapsamında olacaktır.

Londra'da yayımlanan The Muslim Standard adlı gazete, Abdulmecid Efendi'nin ''halife'' seçilmesini böyle haberleştirmişti.

İşbirliği Karşıtı Hareket resmen kurulduktan sonra, Hindularla Müslümanlar arasındaki irtibat daha da güçlendi. 1921’e gelindiğinde, Hilâfet Hareketi Hindistan’ın birçok kentinde şubeler açmış, yüz binlerce Müslümana ulaşmayı başarmıştı. 1921’in temmuzunda -bugünkü- Pakistan’ın Karaçi şehrinde düzenlenen Hilâfet Konferansı’nda gündem yine Osmanlı İmparatorluğu idi. Türkiye’deki gelişmeleri ve Mustafa Kemal Atatürk öncülüğündeki yeni süreci dikkatle izleyen Hilâfet yanlıları, Atatürk’ü destekleme kararı aldı. Zira, Hindistan Müslümanları, Atatürk’ün şahsında “emperyalist güçlerle savaşan ve Hilâfet’i himaye eden bir Osmanlı paşası” görüyorlardı.

Mustafa Kemal Atatürk.

Atatürk’e sadece siyasî destek vermekle ve sempati beslemekle kalmayan Hilâfet Hareketi mensupları, 1921-22 yıllarında tam 14 ayrı seferde, Türkiye’ye yüklü miktarda maddî yardımda da bulunacaktı. “Doğrudan Atatürk’ün şahsına ve tasarrufuna” gönderilen yardımlar -toplamda 106 bin İngiliz lirasını aşıyordu-, sonraki süreçte İş Bankası’nın kuruluşunda sermaye olarak kullanılacaktı.

Paranın bir kısmıyla Atatürk Orman Çiftliği kurulurken, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu da Hindistan Müslümanlarının “Hilâfet için gönderdikleri” paralarla finanse edildi.

Ali Kardeşler.

O dönemde Hilâfet Hareketi, Hindistan kamuoyundan müthiş bir destek görüyordu. Öyle ki, 1921-22 kışında İngiliz Veliaht Prensi Edward Hindistan’a uzun bir ziyaret gerçekleştirdiği zaman, Hindular ve Müslümanlar, kapsamlı bir grev organize etmeyi başardı. Bu, İngiliz yönetimi açısından alarm zillerinin çalmasına neden olan bir gelişmeydi. Kısa süre sonra, her yönden şüpheli iki vaka, Hinduların Müslümanlarla iş birliğinden çekilmesiyle ve Hilâfet Hareketi’nin güç kaybetmesiyle neticelenecekti:

Bunlardan birincisi Hindistan’ın güneybatısındaki Malabar’da Müslümanların önce İngilizlere, ardından da Hindu toprak sahiplerine karşı ayaklanmasıydı. Kendilerine reva görülen gayri insanî çalışma şartlarına

Şevket Ali ve eşi, 1932.

isyan eden Müslümanların eylemlerinin 1922 başında kanlı çatışmalara dönüşmesi, Hindularla Müslümanlar arasında güven bunalımı meydana getirdi.

İkincisi ise, Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletindeki Chauri Chaura kasabasında İngiltere karşıtı kızgın kalabalıkların bir polis karakolunu ateşe vermeleri sonucu 22 polis ve üç sivilin yanarak ölmesiydi. Mahatma Gandhi, bu olay üzerine, benimsediği şiddet karşıtı eylem yönteminin halk tarafından yeterince anlaşılmadığından hareketle, İşbirliği Karşıtı Hareketi’ni lağvetmişti. Hilâfet Hareketi, bu iki gelişmenin ardından, Hindistan kamuoyunda önemli bir destek erozyonuna uğradı.

Son Osmanlı Padişahı Altıncı Mehmed Vahideddin (1861-1926)

Ve nihayet, üçüncü ve en büyük darbe, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nden geldi. 3 Mart 1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen bir kanunla Hilâfet kaldırıldı ve Osmanlı hanedanı yurtdışına sürgüne gönderildi. Hindistan Müslümanları tarafından siyasî, ekonomik ve fikrî yönlerden desteklenen Atatürk ve onun liderliğindeki yeni rejim eliyle Hilâfet kurumu böylece tarihe karışırken, Hilâfet Hareketi de miadını doldurmuş ve varlık sebebini yitirmiş oluyordu.

Hindistan'da modernist eğitimin öncü kurumu
Mecra

Gandhi, Nehru ve Âzâd'ın İngilizler tarafından tutuklanmasına dair bir haber.

Son Halife Abdulmecid Efendi (1868-1944)

Hareketin kurucuları ve yönetici kadrosu, sonraki yıllarda Hint Alt Kıtası’ndaki siyasî faaliyetlerini sürdürdüler. Ali Kardeşler, 1947’de Pakistan’ın kurulmasıyla sonuçlanan süreci devam ettirirken, Ebu’l-Kelâm Âzâd ve Ecmel Han, modern Hindistan’ın önemli liderleri olarak tarihe geçtiler.

Hep hilâfeti savundu: Ebu'l Kelam Azad
Mecra

Hilâfet Hareketi’nin kurucuları arasından hayata ilk veda eden, Muhammed Ecmel Han oldu. 29 Aralık 1927’deki ölümüne kadar eğitim çalışmalarını sürdüren Ecmel Han, o dönem Hindistan’ın en tanınmış doktor, siyasetçi ve şairlerindendi.

Muhammed Ali Cevher, Kudüs'te Mescid-i Aksâ'nın içine defnedilmiştir.

Kapağında Muhammed Ali Cevher'in bulunduğu, Hilâfet Hareketi'ni anlatan bir kitap.

Ali Kardeşler’in küçüğü, Mevlânâ Muhammed Ali Cevher, İngiliz hükümeti nezdinde temaslarda bulunmak üzere gittiği Londra’da 4 Ocak 1931’de vefat etti. Vasiyeti üzerine, cenazesi Kudüs’e getirilerek Mescid-i Aksâ’ya defnedildi. Muhammed Ali Cevher’in kabri, Kubbetu’s-Sahra’nın batı yüzünde, kendisi için özel olarak inşa edilen bir hücrededir. Aynı hücreye daha sonra Kudüs eski Belediye Başkanı Mûsâ Kâzım Hüseynî (1853-1934), oğlu Abdulkâdir Hüseynî (1907-1948) ve torunu Faysal Hüseynî (1940-2001) ile Filistin eski Başbakanı Ahmed Hilmî Abdulbâkî (1878-1963) de defnedilmiştir.

Hindistan'da İslâmî uyanışın iki ekolü: Deoband ve Aligarh
Mecra

Kudüs'teki Genel İslâm Kongresi'ne katılan Şevket Ali (soldan üçüncü), Kudüs Müftüsü Hacı Emîn el Huseynî (soldan beşinci) ve diğerleriyle.

Kudüs'te toplanan Genel İslâm Kongresi katılımcıları toplu halde.

Şevket Ali'nin Yeni Delhi'deki kabri.

Kardeşinin ölümünden sonra Hilâfet’le ilgili çalışmaları tek başına sürdüren Mevlânâ Şevket Ali, 1931’in sonunda Kudüs’te düzenlenen Genel İslâm Kongresi’ne Hint Müslümanlarını temsilen ve “Hilâfet Hareketi Lideri” sıfatıyla katılmıştı. Kudüs Müftüsü Hacı Emîn el Hüseynî (1897-1974) ile yakın bir dostluk kuran Şevket Ali, 26 Kasım 1938’de Delhi’de fanî dünyaya veda etse de, ismi 1947’de Pakistan’ın kuruluşuyla birlikte ölümsüzleşti ve “millî kahramanlar” arasına kaydedildi.

Kudüs müftüsü Hacı Emîn el-Hüseynî
Mecra

Muhammed Ali Cevher'in Kudüs'teki cenaze töreninden bir kare.

Hilâfet Hareketi’nin kurucularından Ebu’l-Kelâm Âzâd, 22 Şubat 1958’deki ölümüne kadar, yalnızca Hint Alt Kıtası’nın Hindistan ve Pakistan adlı iki bağımsız devlete bölünmesine tanıklık etmedi; aynı zamanda Hindistan’ın eğitim sisteminin oluşturulmasında kritik rol oynadı. Başbakan Jawaharlal Nehru’nun danışmanı olarak görev yapan Âzâd, Hindularla Müslümanların birliğini savunan bir isimdi. Âzâd’ın doğum günü olan 11 Kasım, Ulusal Eğitim Günü olarak kutlanmaktadır.

Mahatma Gandhi, Jawaharlal Nehru ve Ebu'l-Kelâm Âzâd.