İsrail’de bir politik güç olarak yedek kuvvetler

FATİH ŞEMSETTİN IŞIK
Abone Ol

İsrail'in Yüksek Mahkeme'nin hükûmet üzerindeki denetimini kaldıran yeni yasa tasarısına karşı çıkan ve "diktatör bir hükûmete hizmet etmeyeceklerini" söyleyen yedek kuvvetler, ülkedeki yargı düzenlemesi karşıtı protestolara destek vermektedir.

İsrail’de tartışmalı yargı reformunda protestolarıyla yedek kuvvetler ön plana çıktı. Bu reformun, ülkeyi “demokrasiden diktatörlüğe dönüştüreceğini” savunan general, tümgeneral, albay, yüzbaşı seviyesindeki yüzlerce asker, ordu hizmetini bıraktıklarını açıkladı. Hükûmet ve uydusu olan aşırı sağ partiler bunu darbe girişimi olarak bile nitelendirdi.

  • Askerliğin 18 yaşından itibaren zorunlu olduğu İsrail’de, erkekler 32 aylık zorunlu hizmetten sonra yedek kuvvetlere katılıp 51 yaşına kadar her yıl belirli gün süreyle orduya geri çağırılmaktadır.

İşgalin medyaya pek de yansımayan bir yüzü olarak, aslında İsrail ordusunun da büyük bir bölümünü yedek kuvvetler oluşturmaktadır.

Son dönemlerde yedek kuvvetlerin öncülük ettiği protestolar, tartışmalı yargı reformuna karşı gösteri yapan halk hareketinin merkezi haline geldi.

Kuruluş yıllarından itibaren geçerli olan bu durum, temelde "ordu-millet" oluşturmak amacıyla sivil alanda da her zaman hazır olacak bir orduyu kurma hedefiyle doğrudan ilişkiliydi. Fakat bunun doğal bir sonucu olarak, yedek kuvvetler, belli dönemlerde askerî görevler üstlenmelerine rağmen yılın geri kalanında sivil alanda bulunmaları itibarıyla siyasetle çok daha yakın ilişki içindedir.

Nitekim son dönemdeki protestolar gibi benzer durumlar geçmişte sıklıkla yaşandı. 1982 Lübnan ve 2006 Hizbullah savaşının ertesinde yapılan ve ordudaki ihmallere karşı yapılanların yanı sıra, zaman zaman küçük çaplı da olsa sosyoekonomik sebeplerden ötürü de yedek askerlerin protestoları gerçekleşti.

Hizbullah'ın askerî kanadı ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Lübnan toprakları ve İsrail'in kuzeyinde, 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri arasında süren 2006 İsrail-Lübnan Savaşı, İsrail'in uluslararası alanda çok ağır eleştirilerin hedefi olmasına sebep olmuştur.

Ancak bunlardan belki de en dikkat çekeni, 1973 Arap-İsrail Savaşı sonrasındaki olaylardır. Bu protestoların öncüsü ise o dönem yedek yüzbaşı olarak görev alan Motti Aşkenazi olmuştu.

Golda hükûmetine karşı tek başına

Hayfalı bir Yahudi ailede dünyaya gelen Aşkenazi, 1967’de Doğu Kudüs’ün işgalinde de görev almış, ancak sonradan bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını savunan Barış ve Güvenlik Hareketi isimli bir STK’nın kurucuları arasında yer almıştı. Bu hareket sonraları, sol görüşlü Barış Şimdi isimli kuruluşa dahil olacaktı.

İsrail Savunma Kuvvetleri'nde (IDF) yedek bir yüzbaşı olan Aşkenazi, Yom Kippur Savaşı'ndan sonra Başbakan Golda Meir hükûmetinin istifasına yol açan bir protestoya öncülük etti.

Kudüs İbrani Üniversitesi’nde felsefe doktorası yaptığı esnada orduya çağırılan Aşkenazi, Süveyş Kanalı’nın doğusunda bulunan Bar LevHattı'nın en kuzeyindeki Budapeşte Karakolunda yüzbaşı olarak görevlendirildi. Aşkenazi, görevi esnasında kışladaki vaziyetin vahametini üstlerine bildirmesine rağmen, 1967 Savaşı’ndan gelen rehavetle kendisini pek umursayan olmamıştır. 6 Ekim 1973’te savaş patlak verdiğinde, Mısır ordusunun kanalın doğusuna yönelik yürüttüğü başarılı harekâtın sebeplerinden birisi de bu rehavetin ta kendisi olacaktır.

Savaşın 26 Ekim’de bitmesine ve Aralık 1973’teki seçimleri Golda Meir liderliğindeki İşçi Partisi’nin kazanmasına rağmen, Şubat 1974 itibarıyla terhis olan Aşkenazi, sivil hayata döndüğünde eleştirilerini duyurma konusunda kararlıydı. Kudüs’te Savunma Bakanı Moşe Dayan'ın istifasını talep eden tek kişilik bir protesto başlattı ve 48 saatlik açlık grevi yapacağını açıkladı. Mart ayında bu protestoya katılanların sayısı yedek askerler ve sivillerle birlikte 6000 kişiyi bulmuştu.

O dönemde savaşa ve yapılan ihmallere dair yürütülen Agranat Komisyonu, Nisan ayında Dayan ve Meir’i aklayıp, yalnız komuta kademesini suçlu bulunca, protestoya olan talep daha da büyüdü. Yeni hükûmetini kurmasının üzerinden yalnızca 1 ay geçmiş olmasına rağmen Golda Meir, 11 Nisan 1974’te istifa ettiğini açıkladı. Yerine Haziran ayında Yitzhak Rabin geçti.

İsrail hükûmeti tarafından Yom Kippur Savaşı'nın patlak vermesine yol açan koşulları araştırmak üzere atanan Agranat Komisyonu, resmî bir Ulusal Soruşturma Komisyonu idi.

Aşkenazi’nin protest tavrı sonraki yıllarda da devam etti. Gerek 1982 Lübnan işgali, gerekse 2006 Hizbullah savaşı sonrasındaki protestolarda sahadaydı. Aşkenazi, 1973’teki savaşın 30. yıl dönümünde Jerusalem Post’ta yazdığı yazıda siyasilerin aldığı hatalı kararları eleştirmiş, savaşın önlenebilir olduğunu iddia etmişti. Bunu, o vakit savaşta kritik kararlar almasıyla gidişatı İsrail lehine değiştiren Ariel Şaron’un, başbakanlığı döneminde yazması da dikkat çekicidir.

2006’da o dönem Başbakan Ehud Olmert, Savunma Bakanı Amir Peretz ve Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un istifasını isteyen harekete de öncülük eden Aşkenazi, “Bu çok tuhaf, dünyanın döndüğünü ve değiştiğimizi sanıyordum.” diyecekti.

Oysa bugün 8 aya yaklaşan Netanyahu karşıtı protestolara bakıldığında, durumun pek de öyle olmadığı görülüyor.