Kazakistan’da milliyetçilik: Sovyetler sonrası uygulamalar

SAMİR BABAOĞLU
Abone Ol

27 yıllık bağımsızlık döneminde devlet eliyle uygulanan dil ve etnik kimlikli politikalar Kazakistan’da çok önemli değişimlere yol açtı.

Geçen hafta Kazakistan'a bağlı Arkalık kentinde Kazakça konuşan çocuk doktorunun çocuğunu muayeneye getiren kadına Rusça konuştuğu için hizmet veremeyeceğini gösteren videonun sosyal medyada yayılması hem Rusya’da, hem de Kazakistan’da tartışmalara sebep oldu.

Rus basını olayı gündemine taşıyarak Kazakistan’da Ruslara karşı milliyetçi tutumun artmasından endişe duyulduğunu ifade ederken hastane yönetimi “bir yanlış anlaşılma” olduğunu ve olayın derinlemesine soruşturulduğunu açıkladı.

Kazak doktorla Rusça konuşan ebeveyn arasındaki diyalog Sovyetler sonrası Kazakistan’da Kazak milliyetçiliğinin seyri açısından önemli bir olay.

- Şimdi ne yapalım, Rusça konuşuyoruz diye tedavi için Rusya’ya mı gidelim?

- Evet, gidin…

1991’den 2018’e Nüfus Değişimi

16 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan ettiğinde Kazakistan’da etnik Kazakların 1/3’ü Kazak Türkçesini gündelik yaşamda kullanmak bir tarafa, hiç Kazakça bilmiyorlardı. Bu anlaşılır bir durumdu çünkü geride Çarlık rejiminin ve Sovyetlerin bıraktığı inanılmaz bir enkaz vardı. 1989 nüfus sayımına göre Kazakistan’da devlete adını veren etnik Kazakların toplam nüfusa oranı %36.69, Rusların toplam nüfusa oranı ise %37.82’ydi. Yine aynı yıl yapılan araştırmaya göre ülkedeki Kazakların %64’ü günlük hayatlarında Rusça konuştuklarını ifade etseler de şehirli kazakların büyük bir kısmının kullanım dili Rusçaydı.

1989’da yapılan nüfus sayımı Rusların ve Kazakların ülkenin hangi bölgelerinde nasıl bir oranla yerleştiklerini de göstermesi açısından önemli. Şöyle ki; 1989’da Doğu Kazakistan'ın %51.7’si, Kuzey Kazakistan’ın %45.7’si, Merkez Kazakistan'ın %46.9’u Ruslardan oluşmaktaydı.

27 yıllık bağımsızlık döneminde devlet eliyle uygulanan dil ve etnik kimlikli politikalar Kazakistan’da çok önemli değişimlere yol açtı. 1991 yılından beri bilfiil ülkenin başında bulunan Nursultan Nazarbayev’in bağımsızlık sonrası en önemli politikalarından birisi Yurttaşlık Yasası’nı çıkarması oldu. 1992 yılında yürürlüğe konan yasaya göre Kazakistan'ı terk etmiş veya terk etmeye zorlanmış Kazaklara çifte yurttaşlık (vatandaşlık) hakkı verilmesi kararlaştırıldı. Aynı yasaya 1995 yılında yapılan değişiklikle başka devletlerden vatandaşlığı bulunan kişilerin Kazakistan vatandaşı olma hakları ortadan kaldırıldı.

1992 yılında Nursultan Nazarbayev başkanlığında toplanan “Birinci Dünya Kazakları Kurultayı” ve sonrasında kurultay kararları uyarınca uygulamaya konan bir takım diaspora çalışmaları Kazakistan dışında yaşayan etnik Kazakların “ana vatana” dönmelerini hızlandırdı. Yine 1992 yılında kurulan ve başkanlığını da bizzat cumhurbaşkanı Nazarbayev’in yaptığı "Dünya Kazakları Derneği"nin sonraki süreçteki diaspora çalışmaları ve devlet tarafından “ana vatana” dönenlere yönelik ekonomik teşvikler Ruslarla Kazaklar arasındaki nüfus dengesini hızlı şekilde değiştirdi.

Burada çok ilginç, aynı zamanda da Kazakçanın Kazakistan’da Sovyet yönetimi tarafından nasıl yok edilmeye çalışıldığına dair önemli bir noktaya dikkat çekmek lazım. 1990’larda Kazakistan yönetiminin Kazakistan dışında yaşayan Kazakların ülkeye dönmelerini teşvik etmelerinin sebeplerinden birisi de şuydu: Yurt dışında yaşayan Kazaklarının pek çoğunun ana dili Kazakça olduğundan dolayı, ana dillerini unutan yerli Kazaklar karşısında ülkede Kazakça baskın hale getirilecekti.

1998 yılında başkent ilan edilen Astana şehri Kazakçada da başkent anlamına gelmektedir.

2018 verilerine göre yaklaşık 18 milyon nüfusa sahip olan Kazakistan’da etnik Kazakların genel nüfusa oranı %63.1’e yükselirken, Rusların oranı %23.7’ye düşmüştür. 1999 yılından Nazarbayev’in 2015 yılı itibari ile nüfusu 20 milyona ulaştırma hedefi tutturulmasa da bu yolda önemli bir başarı sağlanarak, Kazak nüfusun ortalaması iki katına çıkarılmıştır. Kazakistan’dan, özellikle Rusya’ya sınır olan Kuzey Kazakistan’dan Rus nüfusun göç etmesi bir anlamda Rusya’nın da işine gelmiştir. Doğum oranlarının düşük, ölüm oranlarının yüksek olması, Rusya’nın uzak doğusuna Çinlilerin akın etmesi Rus yöneticilerin bu göç politikasına ses çıkarmamasında en önemli etkenlerden birisi.

Rusçaya karşı Kazakça

2000 öncesi çıkarılan yasalarda ilk yıllarda Kazak etnik kimliğini ön plana çıkaracak maddeler yürürlüğe konsa da, sonraki süreçte Kazakistan’ın çok etnikli yapısına vurgu yapan “orta yolu bulma” çağrışımlar kendisini göstermiştir. Kazak etnik kimliğine sert vurguyla başlatılan uygulamaların zamanla yumuşaması Nursultan Nazarbayev’in kişisel tercihleri ve o dönem ortaya çıkan konjonktürle açıklana bilir.

Bağımsızlığını kazanan diğer Türk Cumhuriyetlere oranla Kazakistan’da milletleşme ve uluslaşma politikalarının yer yer dönemsel koşullara göre değişiklik göstermesi ülkenin nüfus oranıyla ilintilidir.

Mart 1995’de Cumhurbaşkanı Nazarbayev etnik bazlı politikalarına açıklık getiren konuşmasında Kazakistan’da sadece Ruslar ve Kazakların yaşamadığını ifade ederek şöyle diyordu: “Biz bir bakıma iki milliyet olan Ruslarla Kazaklar arasındaki ilişki üzerinden sıklıkla bahsediyoruz. Bundan haklı olarak incinen Kazakistanlıların diğer %20’nin çıkarlarını unutuyoruz?

Kazakistan’ın diğer bir gerçeği olan ve büyük bir kısmının artık Rus dilli olduğu, Nazarbayev’in de bahsettiği %20 diğer etnikler şunlardı: Ukraynalılar, Beyaz Ruslar, Almanlar, Koreliler ve Polonyalılar.

1989 nüfus sayımına göre Kazakistan’nın 16.5 milyon nüfusunun %5.4’ü Ukraynalı, %5.8’i Alman, 51.1’i Beyaz Rus, %06’sı Koreli ve %0.4’ü Polonyalıydı.

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ülkede farklı etnik kimlikleri bir araya getiren Kazakistan Halk Asamblesi programında iştirak ederken.

Sovyet yönetiminin 1986 yılının 16 Aralığında Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevinden Dinmuhammed Konayev’i alarak yerine Kazakistan’ı tanımayan, ve Kazakların da kendisini tanımadığı Gennadi Kolbin’i ataması Kazakistan’da büyük protestolara neden olmuş ve tarihte “Yeltoksan Olayları” olarak geçen gösteriler sonrası Moskova tarafından bazı kararlar alınmıştı. Bu kararlardan biri de Kazak dilini geliştirmeye yönelik karardı. Bunun da etkisiyle 1989’daki Dil Yasası'nda Kazak diline devlet dili statüsü verilerek Rusçanın “etnik gruplar arası iletişim dili” olması kararlaştırıldı.

Sovyetler döneminde Rus olmayan veya ana dili Rusçadan farklı olan milletlerin devlet bürokrasisinde yer almak için Rusça bilmek zorunluluğu Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya günlük hayatında Rusça konuşan ve bir anlamda kendi ana diline yabancı Türk kimlikler ortaya çıkardı. Bağımsızlık sonrası da Sovyetlerden “miras” kalan bu bürokrasi eliti devlet yönetiminde etkili olmaya devam ettiler. Bunlardan biri olan Nursulan Nazarbayev de Kazak etnik kimliğine dayalı ulus devletin inşası için “çiftdilli devlet” anlayışına son vererek kademeli şekilde çekirdek milletin dilini ön plana çıkarmaya çalıştı. Nazarbayev Rusçayı imkanlar dahilinde geri plana çekmek ve diğer azınlık dillerini desteklemek amacıyla genelde iç içe geçmiş üç ayaklı bir dil politikası benimsedi.

1993’de yürürlüğe konan Kazakistan Cumhuriyeti Anayasası’nda 1989’daki Dil Yasası’nın maddesi gözetilmiş olsa da, 1995’deki Anayasa değişikliği ile Rusça’nın “etnik gruplar arası iletişim dili” statüsü kaldırıldı ve “resmi dil” statüsü verilmedi. Yapılan değişiklikle Kazakça devlet dili , Rusça ise devlet idareleri ve yerel yönetimlerde “Kazakçayla eşit olarak kullanılan dil” olarak belirtildi.

Kazakistan'ın Anayasa Günü kutlamasında milli kıyafetleriyle sahneye çıkan etnik azınlıklar

Kazakistan’da Rusçaya karşı yasal düzlemde belirtilen önlemler alınırken Kazakça da devlet yönetiminde bir koşul olarak yasallaştırıldı. Şöyle ki, Anayasa maddesi ile devlet başkanlığı, başkan yardımcıları ve parlamento başkanları adayları için Kazakça dil bilgisi şart olarak belirtildi.

2017 yılında Nursultan Nazarbayev’in Kiril alfabesinden Latın alfabesine geçiş için, bir anlamda geç kalınmış kararı da devletin Kiril alfabesi üzerine kurulmuş Rusça’yı sıkıştırma politikası olarak değerlendirile bilir.

Sivil Kanadın Milliyetçi Çıkışı

Devletin etnik Kazak temelli uygulamalarının yanı sıra Kazak aydınların ve yazarların da Kazak kimliğine tarihi atıflarda bulunarak görünür olması, Çarlık ve Sovyet rejimlerinde Kazaklara karşı uygulanan etnik temelli sindirme, yer yer katliam politikaları gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor. Kazak milli kahramanların Ruslara karşı verdikleri mücadele milli kimliğin oluşturulması sürecinde etkili bir şekilde işlenmeye devam ediyor. Bağımsızlık sonrası bir grup Kazak aydını Cumhurbaşkanı Nazarbayev’e mektup yazarak 1837-1847 yıları arasında Çarlık rejimine karşı mücadele etmiş Kazak Türkü Kenesarı Kasımoğlu’nun “gelecek Kazak nesillere örnek olacak kahraman” unvanının pekiştirilmesi için bir takım taleplerde bulundular.

Kensarı Han Kasımoğlu'nun Astana şehrindeki heykeli

Kazak yönetimi talebe 2001 yılında cevap veredi ve Astana’da Kenesarı Kasımoğlu’nun heykeli dikildi.

Milliyetçi Siyasi Partiler ve Yasaklar

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in mensubu olduğu "Nur Otan Partisi" bugüne kadar ülkedeki yönetimde etkili olduğu için farklı siyasi fraksiyonlara mensup partilerin ortaya çıkması veya siyasi hayatta aktifleşmesine izin verilmedi. Buna milliyetçi çizgide faaliyet gösteren partilerin engellenmesi de dahil.

Hem kendisine rakip olacak milliyetçi partileri saf dışı bırakmak, hem de Rus etnik tabanlı siyasetin önünü kesmek için Nazarbayev 2002 yılında siyasi partiler yasasında değişiklik yaparak etnik ve dini kimliğe dayalı partilerin faaliyetini yasakladı.

Henüz Sovyetler dağılmadan 1988 yılında Alaş Orda Hanlığı'nın tekrar kurulmasını amaç edinen bir grup Kazak ve Kırgız aktivist “Alaş Millî Bağımsızlık Partisi” adında yeni bir milliyetçi Müslüman parti oluşturdular.

Bolşevik devrimi sonrası 1917-1920 yılları arasında Kazak ve Kırgızların kurduğu Alaş Orda Otonom Cumhuriyeti bayrağı.

Alaş Partisi Kazaklar için yeni bir şey değildi, zira 1905 yılında aynı isimde parti, milliyetçi çizgide faaliyet göstermiş, 1928 yılında faaliyetini durdurmak zorunda kalmıştı. Bağımsızlık sonrası siyasi hayata hızlı giren Alaş Partisi 1994 yılında “faşist parti” suçlamasıyla mevcut Kazak yönetimi tarafından yasaklandı.

İdeolojik anlamda Kazak milliyetçiliği ile Turancılık veya Türkçülük iç içe geçmiş, bütünleşik bir olgu değildir. Her ne kadar Türkiye’de bazen bu şekilde değerlendirilse de Kazak milliyetçilerinin Kazakistan’a özgün bir milliyetçilik anlayışlarının olduğu da unutulmamalıdır.

Rusya’da medya Kazakistan’da Kazak milliyetçiliğinin ve Rus karşıtlığının artmasından endişe duyulduğuna zaman zaman ifade etseler de, Kazakistan’daki Ruslar mevcut yönetimin değişmesi halinde milliyetçi çizgideki grupların iktidara gelmesinden daha çok korkuyorlar.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.

Rusya ile ilişkiler, Putin yönetimindeki Rusya gölgesinin Orta Asya’da görünür olması, Rusya’nın ekonomik, askeri yatırımları, Kazakistan’ın yer altı zenginlikleri ve en önemlisi ülkedeki nüfus dağılımı mevcut cumhurbaşkanı Nazarbayev’in daha itidalli davranmasını zorunlu kılıyor. Buna rağmen devlet uygulamalarından bağımsız, etnik Kazaklar arasında milliyetçi söylemin ve Rus karşıtlığının ortaya çıkması da artık inkar edilemeyecek bir gerçek.