Kırgızistan’ın millî yazarı: Cengiz Aytmatov

MEHMED MAZLUM ÇELİK
Abone Ol

Bozkırın gerçek sesini ilk defa babaannesinin ona anlattığı Manas hikâyelerinde duyan Kırgızistan’ın millî yazarı Cengiz Aytmatov yalnızca dünyaya Kırgız edebiyatını tanıtmamış aynı zamanda Kırgızların bir millet olduğunu bilmesi ve hatırlaması için çalışmıştır. Kırgızlar, onun eserlerini okuyunca Tanrı Dağı’nı öğrendiler. Aytmatov, aslında Kırgız kimliğini muhafaza ederek yalnızca bir milletin varlık mücadelesine katkı sunmuyordu, Kırgız milletinin yaşaması aynı zamandan onun Sovyetlerden intikamını alması anlamına geliyordu; çünkü Stalin, babasını Kırgız milliyetçiliği suçlamasıyla öldürmüş ve naaşını bile vermemişti. Aytmatov'un edebî literatür vesilesiyle tedavüle soktuğu “mankurt” kavramı aslında bilhassa Stalin’in sert politikalarının eleştirisi olarak okunur. Aytmatov'un deyimiyle; Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır...

Cengiz Aytmatov, 1928 yılında Kırgizistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı Şeker kasabasında gözlerini dünyaya açar. Babası devrimin ilk savunucularındandı; ancak devrim çocuklarını yemeye başlayınca 1937 yılında Aytmatov da yetim kaldı. Stalin’nin meşhur "1937 yılı kıyımı"nda Aytmatov’un babası kurşuna dizilmiş, naaşı da kaybettirilmişti. Ta ki yıllar sonra bir telefon Aytmatov’a babasının da içinde olduğu bir toplu mezarın yerini bildirene kadar. Devrim ondan sadece babasını değil, tutunduğu bir başka dal olan amcasını da almıştı. Amcası da Stalin’in gadrine uğrayanlardandı.

Cengiz Aytmatov (sol alt beşinci sıra), genellikle Rus çocukların okuduğu ana okulunda, 1932.

O gece amcamı polisler götürmüştü. O zaman Rıskulbek amcam sadece 25 yaşındaydı. Ondan sonra Rıskulbek amcamı bir daha görmedik.

“Gördüğün gibi yalnızım, hep yalnız...” (Toprak Ana – Aytmatov)

Babası ve amcasının ölümü yetmezmiş gibi annesinin de ağır hastalıkları Aytmatov’un düzenli bir eğitim almasının önüne geçer. Şüpheli bir aile olmaları sebebiyle sürekli polis takibindedirler. Tüm bunlar yetmezmiş gibi 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır koşullar çok zor bir çocukluk yaşamasına neden olur.

Cengiz Aytmatov, babası Törekul Aytmatov ve annesi Nagime Aytmatova ile birlikte.

İlk ve orta öğrenimini Şeker kasabasında tamamlar. Savaş yıllarında okuma yazması bulunması sebebiyle postacılık yapmaya başlar. Mektupları hem teslim eder hem de okur; ama bir süre sonra bir kişi Cengiz’i elinde mektupla kendisine doğru geliyor görse olduğu yere yıkılıverir oldu; çünkü artık o postacıdan ziyade savaştan ölüm haberi getiren bir felaket olarak görülür hale geldi.

Cengiz Aytmatov (soldan üçüncü), annesi Nagime Aytmatova ve kardeşi İlgiz Aytmatov (annesinin kucağında) ile birlikte.

Çocukluk ne güzel bir başıboşluktur!” (Toprak Ana – Aytmatov)

Aytmatov bozkırın gerçek sesini ilk defa babaannesinin ona anlattığı Manas hikâyelerinde duyar; ancak kendini yetiştirmek ve okumak için bir türlü fırsat bulamaz. Çocukluğunun her anında çalışmak zorunda kalmıştır. Kolhozda sekreterlik, vergi memurluğu, öğretmenlik ve postacılık yaptığı işlerden bazılarıdır. Hayatındaki dönüm noktalarından ilki Veterinerlik Üniversitesi’ne gitmek oldu.

Mâverâünnehir seferi
Mecra

Yıllarca aralarında gizli bir aşk yaşandığı dedikoduları yayılan Kırgız balerin Bübüsara Beyşanaliyeva ve Cengiz Aytmatov.

Cengiz’in bu dönemde “Gazeteci Cyudo” isimli öyküsü yayınlanır. Rusçaya çevrilen bu eser yoğun ilgi görür. Bu da ona Moskova’da edebiyat fakültesinin kapılarını açar. Bu tecrübe Aytmatov’un hayatını tamamen değiştirir. Artık okuyacak imkânı vardır ve o bu fırsatı kaçırmayacaktır.

Cemile dünyanın en güzel aşk hikâyesidir. (Luis Aragon)

Cengiz, Sovyetler Birliği’nde doğmuş ve o toplumun bir parçasıdır. Dolayısıyla onun öyküsü Sovyetler Birliği’nde geçer; ama anlattıkları evrenseldir. Kendisini dünya edebiyatına tanıtan kişi ünlü Fransız yazar ve eleştirmen Luis Aragon olmuştur. Annesi bir Rus olması sebebiyle Rusçayı iyi bilen Aragon, Aytmatov’un Cemile kitabından öylesine etkilenir ki çevirisini de bizzat kendisi yapacaktır. Köşesinde eseri tanıtırken dünyanın en güzel aşk hikâyesi olduğunu söylemesi dikkatleri Aytmatov’un üzerine çeker.

Soldan sağa Cengiz Aytmatov, oğlu Sancar, Luis Aragon, tercüman Tatyana Kudryavtseva, Doğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve SSCB Bilimler Akademisi başkanı Yevgeny Primakov.

Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!” ( Cemile – Cengiz Aytmatov)

  • Cengiz Aytmatov yalnızca dünyaya Kırgız edebiyatını tanıtmamıştır. Aynı zamanda Kırgızların bir millet olduğunu bilmesi ve hatırlaması için çalışmıştır. Demir perdenin en güçlü zamanında dahi özgür Kırgızistan hayali kurmaktan kendisini alamamıştır.

Cengiz Aytmatov'un, Asya ve Afrika halklarının dayanışma konferansında Güney Afrika heyeti üyelerinde A. Makivane ile görüşmesinden bir kare.

Kırgızlar onun eserlerini okuyunca Tanrı Dağı’nı öğrendiler. Çocuklarına Cengiz, Cemile, Tolgonay gibi isimler koyma cesareti gösterdiler. Cemile, Beyaz Gemi, Gülsarı ve daha nicesi Kırgız’ın zengin halk hikâyeleri, destanları, türküleri ve mitolojisinden büyük ustalıkla damıtılıp geliyordu. Bunlar Kırgız kültürünü canlı tutuyor, millî kimliğin oluşmasına büyük katkı sunuyordu. Eserlerini hem Rusça hem Kırgızca yazıyordu.

Tanrı Dağları eteklerinde unuttuklarımız
Mecra

Cengiz Aytmatov, İtalyan yönetmen Michelangelo Antonioni ile birlikte.

Aytmatov, Kırgız kimliğini muhafaza ederek yalnızca bir milletin varlık mücadelesine katkı sunmuyordu, Kırgız milletinin yaşaması aynı zamandan onun Sovyetlerden intikamını alması anlamına geliyordu; çünkü Stalin, babasını Kırgız milliyetçiliği suçlamasıyla öldürmüş ve naaşını bile vermemişti.

(Soldan sağa) Aras Ören, Ferit Edgü, Cengiz Aytmatov ve Doğan Hızlan.

Devlet ondan yalnızca babasını almakla kalmaz, henüz hayatın başında yükselmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapar ve doktorasını engeller; ama o da babasının peşini bırakmaz ve tüm riski göze alarak askeri savcılığa şu dilekçeyi yazar;

Cengiz Aytmatov, oğlu Sancar ve kızı Şirin ile birlikte.

"Yirmi yıldan beri babamızdan haber alamıyoruz. Yaşıyor mu, öldü mü, ne zaman hapse atıldı, vatana karşı bir suçu sabit oldu mu, olmadı mı bilmiyoruz. Bu soruları sormamızın sebebi şudur: Biz uzun yıllardır babamız ile ilgili olayları üzüntüyle hatırlıyoruz. Benim bildiğim kadarıyla babam vatanı, milleti için çalışan biriydi. Biz gerçekleri bilmek istiyoruz. Bu durum sadece babamın hayatı için değil, bizim aile şerefimiz için de önemlidir. Ben evin en büyüğüyüm ve Kırgızistan’daki genç yazarlardan biriyim. Bütün şartlarım uymasına rağmen beni doktoraya kabul etmediler. Moskova’da mühendislik enstitüsünü bitiren erkek kardeşime de aynı muameleyi yaptılar. 1954 yılında liseyi bitiren kız kardeşim sınavlarında büyük başarılar göstermesine rağmen Moskova’daki hiçbir yüksekokul tarafından kabul edilmedi. Biz gerçekleri öğrenmek istiyoruz."

Bu dilekçe ve satır arasındaki eleştiri öfke doludur, devlete kafa tutan bu genç adamın uslanmaya da hiç niyeti yoktur.

Niçin herkesin korktuğu, çekindiği insanlar var, bir de kimsenin korkutamadıkları! (Beyaz Gemi)

1937 ve 1938 yılları Kırgız tarihi açısından oldukça talihsiz yıllardır. Aymatov’un babasının dışında o tarihlerde yaklaşık 4300 Kırgız aydını eli kanlı diktatör Stalin tarafından öldürülür. Bunların içinde Kırgızların deyişiyle “Kırgızların kaymakları” vardır.

  • Cusup Abdrahmanov, Kasım Tınıstanov, Bayalı İsakeev, Asanbay Camansariyev gibi Kırgızların saygın isimleri haklı bulunamayacak gerekçelerle öldürülür.

Cengiz Aytmatov Kırgız sinema çalışanları ile...(1979)

Kırgızistan bağımsızlığını kazandıktan sonra dönemin Cumhurbaşkanı Askar Akayev bu aydınların toplu mezarlarını bulmayı kendisine görev edinir. 1993 yılında Aytmatov hiç beklemediği bir haber alır. İçlerinde babasının da olduğu 137 kişinin toplu mezarına ulaşılır.

Stalin'in emriyle kurşuna dizilen 138 Kırgız aydın Ata-Beyit'te yaşatılıyor
Mecra

Aytmatov tam 56 yıl sonra, kendisi 65 yaşındayken, babasının naaşına ulaşır.

Burada bulunan 137 ceset İslâmî usullerle tek tek kefenlenerek tekrar gömülmüştür.

Sovyetler Birliği liderlerinden Josef Stalin'in 1938'de verdiği emirle infaz edilen 137 Kırgız aydının mezarları, adını dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un koyduğu Ata-Beyit'te (Babaların Mezarlığı) bulunuyor.

  • 2008 yılında vefat eden Cengiz Aytmatov da 138. naaş olarak buraya yani babasının yanına defnedilmiştir. Bu kabre Kırgızlar “Ata Beyit” ismini vermiştir.
Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır (Cengiz Han’a Küsen Bulut)

Cengiz Aytmatov edebiyat sahasında olduğu kadar siyasî hayatta da oldukça aktiftir. Edebî literatür vesilesiyle tedavüle soktuğu “mankurt” kavramı aslında bilhassa Stalin’in sert politikalarının eleştirisi olarak okunur. Sovyet Parlamentosunda yirmi yılı aşkın bir süre milletvekilliği yaptı. Gorbaçov ile yakın dosttu ve Birleşmiş Milletlerde Sovyetler Birliği temsilciliği yapmıştır.

Yurdunu kaybeden adam: Cengiz Dağcı
Mecra

Cengiz Aytmatov, SSCB Komünist Parti son sekreteri Mihail Gorbaçovla birlikte.

Öte taraftan Cengiz’in aklı ve gönlü özgür ve bağımsız bir Kırgızistan’dan yanadır. 1991 yılında bağımsızlığın kazanılmasıyla beraber Kırgızistan adına önemli vazifeler almıştır. Bilhassa yeni Kırgız cumhuriyetinin ayakları üzerinde durabilmesi için yoğun çaba harcamıştır. Kırgızistan’ın dünya ile güçlü ilişkiler kurabilmesi için ülkesi adına yıllarca Avrupa başkentlerinde büyük elçilik görevleri yürütmüştür. Ülkesinin Avrupa Birliği, NATO ve UNESCO ile ilişki kurmasını sağlayarak buralarda delegelik görevlerini de yürütmüştür.

Cengiz Aytmatov'un cenaze töreninden, 14 Haziran 2008.

Ardında unutulmayacak pek çok eser bırakan Cengiz Aytmatov 2008 yılında tam 79 yaşındayken belgesel çekimleri için geldiği Tataristan’ın başkenti Kazan’da rahatsızlandı. Özel bir uçakla Almanya’ya götürülse de hayata gözlerini yummuştur.

Türkiye’de “Selvi Boylu Al Yazmalım” eseriyle tanınan Aytmatov yaklaşık 128 eseri bulunuyor ve bu eserler 176 dile çevrildi.