Siyonist İsrail istihbaratının kirli tarihi ve yöntemleri
Siyonist İsrail devletinin kuruluşu ve hemen öncesindeki kirli eylemlerine ve yöntemleri...
Batı’dan ilk icazeti casuslukla aldılar
Cihan Harbi’nin tüm şiddetiyle devam ettiği sırada Filistin’den Bilâdü’ş-Şam bölgesine uzanan bir hatta işgal ordularından daha yıkıcı bir düşman ortaya çıkmıştı: Çekirgeler.
Türk ordusu son derece moralsizdi.
Halk bezgin ve endişe içerisindeydi.
Cemal Paşa, bu soruna bir çözüm arıyordu ve kendisine Aaron Aaronsohn’u önerdiler.
Aaronsohn, tanınan ve takdir edilen bir botanik uzmanıydı. Bu felaketi durdurabilecek kabiliyet ve liyakatteydi.
Osmanlı’nın birçok kritik cephe hattını da içeren alanda çalışmalar yapması için önemli yetkilerle donatılarak görevlendirildi.
Aaronsohn’un ise farklı bir ajandası vardı: İngiliz istihbaratı ile anlaşmış ve Yahudilerce kutsal kabul edilen topraklarda Siyonist bir İsrail devleti kurmak için bilgi topluyordu.
- Aaronsohn’un faaliyetleri İngilizler tarafından yararlı bulununca daha örgütlü bir casusluk ağı kurması için görevlendirildi. Bu yapı MOSSAD’ın atası olarak kabul edilen NİLİ Örgütü olacaktı.
NİLİ Örgütü özellikle kadın ajanları kullanarak Türk subaylarının fizikî özellikleri ve savaş yeteneklerine dair taktik bilgileri toplayarak İngilizlere servis ediyordu.
Bilhassa Ahmet Cemal Paşa, bu örgütün yakın markajı altındaydı. Cemal Paşa'ya dair her türlü istihbarat, İngilizler açısından büyük önem taşıyordu; çünkü Gazze'ye yönelik saldırısının savunmasını yapacak Osmanlı Paşası o idi.
Osmanlı istihbaratı 1916 yılına kadar ne Aaron ne de örgütün saha eylemlerini yürüten Aaron’un kız kardeşi Sarah hakkında yeterli malumat toplayamamıştı, işin doğrusu iki sene boyunca varlığından dahi haberdar değildi.
Sarah ilk defa Osmanlı istihbaratının dikkatini eski eşi Hayim Abraham'ın deşifre edilmesi ile çekti. Hayim, doğrudan NİLİ adına hareket etmese de başka casusluk faaliyetlerine karışması eski eş Sarah'ın da gözlenmesini sağladı.
Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti, nihayet 1917 yılında Adana'dan Gazze'ye uzanan bir bölgede bilhassa Avrupa'dan gelen Siyonist Yahudilerin birtakım istihbarat çalışmaları yaptığını fark etti. Öte taraftan bu örgütün adı, faaliyetleri ve amacı tam olarak kestirilemiyordu.
- Aslında Osmanlı Devleti daha evvel bölgede Yahudi ve Hıristiyan Araplar tarafından Mısır ve Kudüs civarında faaliyet gösteren casus örgütleri deşifre ederek gerekli tedbiri almıştı; ama Aaron öylesine dikkatli ve güçlü bir yapı kurmuştu ki faaliyetleri bir türlü göze batmıyordu.
NİLİ'in en büyük gücü Osmanlı bürokrasisinde ciddi bir rüşvet ağı oluşturmuş olmasıydı. Kimi memurların muhalif olması bazılarının da paraya tamah etmeleri sebebiyle bu örgütün kucağına düşmüştü. Örgüt, ayrıca üzerine soruşturma için gelen yetkilileri de bir yolunu bularak satın almayı başarması işi giderek girift bir hale getiriyordu.
Tüm bu zorluklara rağmen İttihat ve Terakki iktidarının iyi olduğu sahaların başında istihbarat geliyordu. Teşkilat-ı Mahsusa, bu anlamda son derece kesif adımlar atabilecek kabiliyette bir yapıydı ve Cemal Paşa da konuyla yakından alakadardı; çünkü örgütün nihai hedefinin kendisi olduğunu biliyordu.
Örgütün önemli elemanlarından Yosef Lishansky'in deşifre edilerek sorgulanması NİLİ'ye büyük bir darbe indirmişti. Artık gerisi çorap söküğü gibi gelecekti.
Günün sonunda NİLİ Örgütü, Yahudi Siyonistlere çok önemli bir tecrübe öğretmişti: Ortadoğu’da varlığını sürdürebilmek için güçlü bir casusluk ve istihbarat ağına sahip olmak gerekiyordu.
Bu yüzden İsrail devleti büyük bir casusluk ve istihbarat ağı üzerine inşa edilecekti.
MOSSAD, AMAN ve ŞABAK’ın tarihî perspektifte kurduğu istihbarat yerleri, yöntemleri ve faaliyetlerine yakından baktığımızda yapının nasıl girift ve tehlikeli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
İsrail ve casusluk faaliyetleri
Mısır operasyonları
Siyonistlerin istihbarat açısından en kritik bulduğu coğrafyalardan ilki Mısır olarak karşımıza çıkıyor.
1945 yılında Mısır faaliyetlerinin başını çeken kişi ve kurucusu ajan David Hamiri’ydi.
Hamiri saha operasyonlarını yönetirken Ruth Kliger isimli Siyonist, bu yapının İsrail ile ağını sağlıyordu.
Bu yapı istenilen neticeyi elde edemeyince Mısır vatandaşı olan Dr. Vitkor Saadi’den yeni bir örgüt kurması istendi.
İsrail’in yeni casusları önceki ajanlardan farklı bir nitelikle donatılmıştı. Şehir merkezlerine yerleştirip patlatmak üzere bomba uzmanıydılar ve silah sevkiyatı yapma konusunda son derece eğitimliydiler.
- Bu örgüt kurulduktan kısa bir süre sonra, 1950-1952 yılları arası, Mısır metropollerinde peş peşe bombalama eylemleri baş gösterdi. Öyle ki Mısırlılar sokaklarda toplu olarak bir araya gelemeyecek şekilde terörize edilmişti.
Eliyahu Shaul Cohen isimli ajan Mısırlı kolluk kuvvetlerince deşifre edilmesiyle Mısırlı yetkililer ahtapot kolları gibi yayılmış bir örgütle karşı karşıya kaldıklarını anladılar.
Öte taraftan Siyonist ajanların aldıkları son ve en kritik eğitim “yakalanmamak” idi. Mısır yapıyı deşifre etmesine rağmen casusların hiçbirini yakalayamıyordu.
Bu işi bitirmek için ülke çapında geniş bir insan avı başlatıldı; ama olayın üzerine gidildikçe işin içine Mısırlı siyasiler ve bürokratlar da giriyordu.
Mısırlı pek çok kişi çeşitli yöntemlerle satın alınmıştı.
Mısır hükümeti bunu uluslararası bir krize dönüştürdü ve İsrail devletini suçladı. Bu durum tarihe “Lavon Skandalı” olarak geçti. İsrail hükümeti geri adım attı ve Savunma Bakanı Pinhas Lavon istifa ederek tepkileri yatıştırmaya çalıştı.
Bu skandal İsrail’in Mısır faaliyetlerini durdurmayacaktı. 1958 yılında Jean Lone Thomas isimli İsrailli casus yeni bir örgüt kurarak eylemleri derinleştirecekti. “Lavon Skandalı” İsraillilerin eylemleri konusunda yeni yöntemler geliştirmesine olanak sağladı.
Bu kez hedefte orduya sızmak vardı ve yerel elemanlardan faydalanmak vardı. Ahmed Hassan isimli yerel elemanın sağladığı bilgiler Mısır için yıkıcı ve telafi edilemez acılara neden olacaktı.
Mısır hükümeti Ahmed Hassan’ı 1961 yılında kurşuna dizip vatana ihanetten idam edecekti.
Lübnan operasyonları
İsrail’in yakından takip ettiği bir diğer coğrafya Lübnan idi.
Buradaki ilk faaliyetleri Fransız din adamı Yusuf el-Dabbadh ile başladı.
El-Dabbadh’ın sağladığı istihbaratlar 1948 Savaşında önemli yararlılıklar gösterdi. Ayrıca Lübnan’ın jeostratejik konumu da İsrail’in artan ilgisine neden oldu.
- Beyrut’ta basit bir mücevher satıcısı olan Khamis Ahmed Bayoumi isimli casus, Lübnan ağını kurmakla görevlendirilmişti.
Filistinlilerin Lübnan merkezli faaliyetleri, İsrail’in burada geniş bir ağ kurmasını zorunlu kılıyordu. Bu amaçla Irak’ın Filistinlilerle olan ünsiyetini koparmak için bölgede bulunan Irak elçiliği havaya uçuruldu. Yani İsrail, casuslarını yalnızca bilgi toplamak için değil, terör eylemleri içinde etkin olarak kullanıyordu.
Beyrut’taki Filistin Kurtuluş Örgütü karargâhına yapılan roketli eylem de casusların önemli eylemleri arasındaydı.
Lübnan, bilhassa Beyrut, Siyonist istihbarat örgütleri için adeta bir eğitim sahasıydı.
Suriye operasyonları
İsrailli unsurlar ilk defa 1951 yılından itibaren Suriye’de bulunan Dürzîler üzerinden casusluk faaliyetlerine başladı.
- Siyonist istihbarat, yerel unsurlardan yararlanmanın yanı sıra Kemal Emin Sâbit isimli Eli Cohen isimli ajanı ile tepe noktalara kadar ulaşabileceği yeni bir yöntemi de ilk defa Suriye’de uyguladı.
Cohen, 1967 Savaşı’nda İsrail’in elde ettiği zaferde önemli pay sahibiydi. Suriye istihbaratı 1965 yılında geç de olsa onu deşifre edebilmişti; ama iş işten çoktan geçmişti.
Cohen öldürüldü ve bugün de cesedi üzerindeki sır perdesi devam ediyor.
Elbette İsrail’in kurduğu ağ bu ülkelerle sınırlı değildi. Türkiye, Ürdün, İran, Kıbrıs ve Yunanistan’a kadar uzanan bir ağ söz konusuydu.
Yerel unsurları devşirme yöntemleri
Siyonist istihbarat, yerel elemanları devşirme konusunda uyguladığı yöntemler literatürde eşine az rastlanır bir şekilde işlemektedir.
Cinsel şantaj
Öncelikle yerel casus istihdam edilmeden önce zayıflıkları tespit ediliyor.
Bu amaçla en sık başvurulan yöntem cinsellik olduğu görülmektedir. Yerel unsurun evvela varsa cinsel zayıflığı tespit ediliyor. Kişisel bilgisayarındaki arama geçmişi, telefon görüşmeleri ve izlediği görseller üzerinden bir profil çıkartılıyor. Sonrasında kişi ağa düşürülerek mekanizma çalıştırılıyor.
Kadınlardan oluşan yerel elemanlar ya da iffet açısından güçlü iradeye sahip olan erkekler ise bu kez cinsel istismara uğratılarak güçlü bir koz oluşturuluyor.
Bazı haberlerde gördüğümüz üzere zaman zaman Filistinli kadınların İsrail adına casusluk yaptığına şahit olmaktayız. Ne yazık ki bu kadınların önemli bir kısmı cinsel şantaj yoluyla devşirilmektedir.
Bu eylemleri reddeden kadınların önemli bir kısmı karşılaştıkları korkunç baskılara dayanarak intihar etmektedir. Bu hadiseler ise derinlemesine araştırılıp ortaya çıkarılamamaktadır. Bugüne kadar kaç kadının İsrail istihbaratının ağına düşüp intihar ettiği kendi başına bir araştırma konusu ihtiva etmektedir.
Bu barbarca yöntem, İsrailli askerî uzmanlar ve emekli istihbarat elemanları tarafından TV’lerde iftiharla anlatılmaktadır.
Para ile devşirme
İstihbaratta en eski yöntemlerden birisi olan para ile devşirme, Siyonist yöntemlerin vazgeçilmezleri arasındadır.
Albay Moshe’nin “5.000” şekele kadar Arap gençlerini casusluk için istihdam ettiğini gururlanarak anlatması tesadüf değil.
Saha eylemlerinin yanı sıra çeşitli Müslüman ülkelerde vakıflar üzerinden ABD’de ise lobiler eliyle siyasilerin satın alındığını görüyoruz.
Burada göze fazla batmayan başka bir unsur ise büyük sermayeli şirketler.
Ticaret dünyasında önemli bir ayrıcalığa sahip olan Yahudi sermayesi bazı önemli firmaları ideolojik bir aygıt olarak kullanmanın yanı sıra istihbarat eylemleri içinde kullanabilmektedir. Son yıllarda bazı markalara “boykot” çağrıları yalnızca ekonomik tehdit içermiyor hali hazırdaki firmaların bölgeden çekilmesi/küçülmesi İsrail istihbaratının bölgenin sosyolojik dinamiğini bilmesi ve hatta kullanmasına da dolaylı yolla ket vurmaktadır.
İsrail kurduğu bu casusluk ağı ile irtibatını iki yolla sağlamaktadır. İlki klasik yöntemler arasında kabul edebileceğimiz telefon, internet sitleri vb. olduğunu söyleyebiliriz. İkincisi ise “Kör nokta” olarak ifade edilen yöntemdir. Kamufle edilmiş kutular ve benzeri unsurlarla yeri sabit olmayan noktalar seçilerek istihbarat elemanları ile iletişim kurulmaktadır.
Siyonist istihbaratla mücadelede izlenen yöntemler ve tedbirler
MOSSAD güçlü bir istihbarat ağına sahip olsa da günün sonunda insan eliyle oluşturulan bir yapı ve kesinlikle yenilmez değil.
Birçok Arap ülkesi ve Türkler karşı istihbarat hamleleriyle Siyonist istihbarata ağır darbeler vurabilmektedir.
Sözgelimi, olabilecek en iptidai materyallere sahip olmasına rağmen Filistinliler, İsraillileri yıllardır dikkatle izledi.
Bu sebeple yeryüzünde MOSSAD’ı en iyi tanıyan halk, şüphesiz Filistin halkı olarak karşımıza çıkıyor.
Yıllarca maruz kaldıkları işkenceler ve kötülükler onlara büyük acılar yaşatsa da düşmanlarını çok iyi tanıyorlar. Bu sebeple MOSSAD’ın tuzaklarına en az yakalananlar da Filistinliler oluyor.
Daha önemlisi “Yanlış İstihbarat” vererek Siyonist istihbarata önemli hasarlar vermeyi başarabilmekteler. İsrailli askerî uzmanlarının iddialarının aksine Filistinli gençleri “şekel” ile satın almak hiç de öyle kolay değil.
Üstelik iş birliği yaptıklarını düşündükleri Arap gençlerin çoğu çifte casusluk yapıp MOSSAD’a ağır darbeler indirmektedir.
Devlet düzeyinde İsrail istihbaratına karşı en geniş arşivi ve operasyonları bulunan ülke Mısır idi; ama askerî darbe sonrası Mısır istihbaratı tamamen tarumar edildi. Oysa MOSSAD’a sızma operasyonlarını başarıyla sağlayan yegâne istihbarat tüm imkansızlıklarına rağmen Mısır’a aitti.
Rıfat el-Cemal vakası bunların başında gelmektedir.
- Aslen Mısırlı bir asker olmasına rağmen el-Cemal’in MOSSAD’a sızmayı başarması (1967-73) bölgedeki istihbarat örgütlerine ilham kaynağı olmuştu. Onun İsrail Hava Kuvvetlerine sızarak elde ettiği bilgiler, 1973 yılında İsrail’in büyük katliamlar yapmasının önüne geçecekti.
Bir diğer karşı sızma operasyonu “Subay İsrail Pierre” olayıdır. Yine Mısır İstihbaratının başarılı bir operasyonuydu. Pierre, cinsel sapıklıkları olan zayıf bir kişilikti ve Mısır İstihbaratının ağına düşecekti.