Yarım kalmış hayallerin ülkesi: Suriye

MUSTAFA OLGUN
Abone Ol

Sınırı geçtiğimizde karşı tarafta artık köy halini alan mülteci kamplarıyla karşılaşıyoruz. Bab’us-Selam mülteci kampında çocuklar neşeyle etrafta koşuşturuyor. Çarşıda, pazarda alışveriş devam ediyor. Dolaşırken duvarın dibinde oturmuş yaşlı bir amca dikkatimi çekiyor. Ömrünün son dönemlerini savaşın gölgesinde bir mülteci kampında geçiren. Yüzündeki çizgilerde büyüdüğü, evlendiği, çocuklarını ve torunlarını büyüttüğü bu topraklardaki savaşın izleri var. Bombalardan, çatışmalardan kaçıp sınıra kadar gelmiş ancak kök saldığı topraklardan ayrılamamış.

Suriye'de yıllardır devam eden savaşın yıkıcı etkisi insanların yüzünden okunabiliyor.

Bir gelecek inşa etmek

Bab’us-Selam’da İHH İnsani Yardım Vakfı’nın koordinasyon merkezini ziyaret ettikten sonra Suriye'de çalışma yapılan bölgeleri ziyaret edip, şahitlik etmek için yolumuza devam ediyoruz. İlk durağımız Azez’de 50 dönüm arazi üzerine kurulan Şam Üniversitesi, savaşın ortasında geleceğin kurtarılması için yapılan önemli çalışmaları gözlemle fırsatı buluyoruz.

Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesi.

Üniversite kompleksinde Siyasi Bilimler, Mühendislik, İlahiyat ve Hukuk gibi fakülteler buluyor. Burayı gezerken aklıma Moro Müslümanlarının mücadelesinde önemli bir yere sahip olan Moro İslami Kurtuluş Cephesi'nin kurucusu olan Selamet Haşimi'nin "Silahlı mücadele toplumu öldürmek için değil dönüştürmek için yapılır" sözü geliyor. Yıllardır yıkıma uğrayan ülkede her şey bittiğinde en kıymetli yardımlar toplumun yeniden inşası olacak.

Sefaletin kol gezdiği mülteci kampları.

Ülkenin geleceği için yapılan yatırımlar sadece bununla sınırlı değil. Her seviyede eğitime verilen desteğin yanı sıra Türkiye sınırları içerisinde kurulan çocuk yaşam merkezi 990 yetimin yuvası olması için inşa edilmiş. Her türlü imkanın sağlandığı merkezde savaşın ortasında kalan çocukların zihnen, bedenen sağlıklı büyümeleri ve psikolojik sorunlarının rehabilite edilmesi için çalışılıyor.

Zeytin ağaçlarının arasında

Yolculuğumuza verimli tarım arazileri ve zeytin ağaçları arasında ilerleyerek devam ediyoruz. Yıllardır süren savaş sebebiyle bölgede irili ufaklı birçok mülteci kampı kurulmuş. Zeytin ağaçlarıyla çevrili olan Siccu mülteci kampı da bunlardan birisi. Burada da önceki kamplardakine benzer bir manzarayla karşılaşıyoruz. Artık köye dönüşen kampın girişinde küçük bir pazar, bakkal ve içerisinde okul, cami ve spor alanları yer alıyor. Hayırseverlerin bağışlarıyla inşa edilen kamp yüzlerce mülteciye ev sahipliği yapıyor. Kampın içinde gezerken yan taraftaki zeytin ağaçlarının altında oynayan çocuklar dikkatimi çekiyor. Yanlarına yanaşıp onları izlemeye başlıyorum. Kimisi kışın içimizi ısıtan güneşin altında oturmuş oyunlar oynarken kimi yaptıkları salıncaklarda sallanıyor. Ben fotoğraflarını çekip oradan uzaklaşırken onlar barışın simgesi olan zeytin ağaçları arasında oynamaya devam ediyor.

Hayatlarının belki de en güzel dönemini mülteci kampında geçiren çocuklar.

Suriye’de bir alışveriş merkezi

İlk gün ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra ikinci gün Reyhanlı sınırından tekrar Suriye’ye giriş yapıyoruz. Atme mülteci kampına giderken yol üzerinde son hazırlıkları yapılan bir alışveriş merkezine giriyoruz. Bu alışveriş merkezi bildiklerimizden farklı ihtiyaç sahiplerine giyecek, ev eşyası gibi ürünleri dağıtmak yerine, ihtiyaç sahiplerinin gelip ihtiyaçlarını alışveriş yapar gibi almaları sağlanıyor. Belirlenen ihtiyaç sahipleri kendilerine verilen hediye çekleri sayesinde bu alışveriş merkezine gelip ihtiyaçlarına göre alışveriş yapabiliyor. Çocuklar için zıbından monta kadar bütün ihtiyaçlar karşılanıyor. Aynı şekilde daha büyük yaşta olanlar içinde birçok ürün var. Bu uygulama yardım dağıtılırken bile ihtiyaç sahibinin gururu ve ruh hali düşünülerek hayata geçirilmiş. Savaşın ortasında dahi olsa insana verilen değeri görmek bizleri biraz da olsa mutlu ediyor.

Mülteci kamplarındaki altyapı eksikliğini gözler önüne seren bir fotoğraf karesi.

Atme mülteci kampında ilk olarak sargı bezi fabrikasına gidiyoruz. Her gün onlarca kişinin bombalamalar sebebiyle hayatını kaybettiği ülkede en önemli ihtiyaçlardan birisi sağlık yardımı. Sargı bezleri de özellikle acil durumlar için en çok ihtiyaç duyulan malzemeler arasında yer alıyor. Kurulan fabrikada sargı bezleri dokuma işlemlerinin ardından sterilizasyon ve paketleme işlemleriyle hazır hale getiriliyor.

Mülteci kampında anne olmak

Sargı bezi fabrikasından ayrılıp kampa hâkim bir tepeye kurulan okula gidiyoruz. Buradan etrafı izlerken kamptan biraz ayrı yan tarafa kurulmuş birkaç çadır dikkatimi çekiyor. Etrafta tavuklar yemliyor. Bir çocuk hurdaya dönmüş ve üzerinde battaniye kurutulan kamyonetin camından sarkıp oyunlar oynuyor. Bir anne, hayallerini ve umutlarını kaybetmesine sebep olan savaşın ortasında gün batımını seyrediyor. Bende ardından koca bir şehre dönüşmüş mülteci kampını seyrederken onun hayal kırıklıklarına ve umutsuzluğuna şahit oluyorum. Akşam olup geri döndüğümüzde yolculuğumuzdan bize çamurlar içerisindeki mülteci kampları ve hayalleri yarım kalmış insanların yaşadıkları kalıyor.