17 Ağustos, John Berger’ın fuları, Oliver Sacks’ın temennisi

HALİL SOLAK
Abone Ol

17 Ağustos depreminden hemen sonra Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Cengiz Bektaş, Türkçede eserleri yayınlanmış bazı yabancı yazarlara bir mektup gönderdi. Kendilerinden felakete uğrayan insanlara hitap eden yazılı bir mesaj ile imzalı kitap, kalem, fotoğraf gibi bir hatıra eşyası talep ediyordu. Amaç “yıkılan kentleri yeniden kurma çalışmasına, yıkılan umutların ve bozulan morallerin onarımı”nın da ilave edilmesiydi.

Kısa süre sonra yazarlardan beklenen cevaplar gelmeye başladı: Kimi mektup yazdı kimi şiir. Kimi imzalı bir kitabı gönderdi kimi de hatıra kabilinden bir eşyasını.

Mesela Amerikalı yazar Paul Auster, Yalnızlığın Keşfi ile Ay Sarayı kitaplarını imzalayıp bir not iletmişti:

Renkkörleri Adası, Oliver Sacks.

“Hiç kimse kazalardan, beklenmedik olaylardan, baş edilmez durumlardan muaf değildir ve bu nedenle, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan bir facia, hepimizin başına gelmiş oluyor. Brooklyn, New York’un bu küçük köşesinden dayanışma.”

Milan Kundera ise Türkçeye Kimlik olarak çevrilen L’identité romanının kapağına yazmıştı mesajını: “Sevgili dostlarım” diyordu, “Sizi düşünüyorum, hep sizi düşünüyorum, sizinle birlikteyim.”

Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey’nin yazarı İstanbul doğumlu tarihçi ve gazeteci Andrew Mango da gönderdiği mesajda Türkiye Yazarlar Sendikası’nın asil girişimi takdir ettiğini söyleyip başarılar diliyordu.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git romanıyla ses getiren Susanna Tamaro, “Türkiye’deki insanların Ağustos’taki korkunç depremden sonra neler hissetmiş olduklarını çok içten anlayabiliyorum ve hepinize çok yakınım” diyerek başlıyordu mektubuna. Kendisi 1976’da, ülkesi İtalya’da büyük bir deprem yaşamıştı ve o felaketin hatırası hâlâ tazeydi:

“Gece saat 9’du, evdeydim, eski bir yapının dördüncü katındaydım ve birden tavan çöktü, ayakta durmak imkânsızdı. Etrafımdaki her şey çökerken, -duvarlar, merdivenler, pencereler- kaçmaya başladım; herkes bağrışıyor ve ağlıyordu. 2000 kişi ölmüştü ve bu Friuli gibi küçük bir kırsal yerleşim için çok fazlaydı. Altı ay kadar uyumamıştım ve şimdi de masanın üstündeki bir bardağın titreştiğini gördüğümde, kalbimin atışları birden hızlanıyor.”

Türkiye’den gelen çağrı mektubunu aldığında evinde olmadığını belirten Tamaro, “Umarım kabul edersiniz” diyerek Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’in İtalyancasını imzalı olarak göndermiş.

Sanat eleştirmenliği başta olmak üzere senaryo yazarı, romancı, belgesel yazarı ve ressam olarak da tanınan ve ülkemizde daha çok Görme Biçimleri ile bilinen John Berger ise daima boynunda taşıdığı ipek fularından kestiği bir parçaya iliştirdiği mektubunda şunları yazıyordu:

John Berger'in fuları.

“Bir parçam sizinle, yanı başınızda, şimdi, bu sevgi ve kararlılık zamanında. Size ufak bir çek gönderiyorum, çünkü benim banka hesabım da küçük -İngilizcede paranın argo karşılıklarından biri ‘ekmek’tir. Size ayrıca bir ipek parçası da gönderiyorum. Onun benim için büyük bir değeri olan (bu da bir başka hikâye) hep boynumda taşıdığım ipek fulardan kestim. Bu kesik ipek parçası, şu anda bana öyle geliyor ki, yüreğinizle hemen tanıyıvereceğiniz bir şey olacak. Sizinle dayanışmam ve tanışıklığımla birlikte geliyor.”

Son olarak dikkatimi İngiliz yazar Oliver Sacks’ın mesajı çekiyor: “Başınıza gelenleri hissediyor ve sizi düşünüyoruz ve umuyoruz ki dolu dolu ve zengin bir yaşam doğabilir tekrar, yaşamış olduğunuz trajediden.”

Sacks, başta Uyanışlar olmak üzere kitapları çok satan bir yazar. Bunun yanında aynı zamanda ünlü bir nöroloji profesörü. Şu sıralar deliler gibi düşündüğümüz, aklımızdan hiç çıkmayan bizim neden tekrar tekrar aynı trajedileri yaşadığımızın sorusunun cevabını söylese keşke.

Söylese de intibahımıza vesile olsa?

MERAKLISI İÇİN NOT: Bütün bu gönderilenler, 18 Nisan-27 Mayıs 2000 tarihleri arasında Beyoğlu’nda, Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi’nde açılan “Yer Sarsıldığında: Deprem Dayanışmasında Dünya Yazarları” adlı sergide bir araya getirildi, bir katalog da yayınlandı.