Afrika kimliğininkoruyucu kalkanıkendi dil ve kültürleri oldu

MERVE AKBAŞ
Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde Otuz Sekiz Dilde Afrika Atasözleri Seçkisi kitabının birincicildi yayınlandı. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Dışişleri Bakanlığımızkoordinasyonunda yürütülen “Afrika El Sanatları ve Kültür Evi” uluslararasıprojesinin araştırma yayını olan bu seçkinin en önemli amacı Türkiye ile Afrikaarasındaki beş yüz yıla uzanan çok yönlü kültürel ve tarihî bağa katkı sağlamak.Kitabın editörü olan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanıve Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi MüdürüProf. Dr. Suna Timur Ağıldere ile bu önemli çalışmanın detaylarını konuştuk.

Afrika Atasözleri Seçkisi kitabı kapsamlı bir çalışma, uzun bir emeğin sonucu. Bu kitabı oluştururken nasıl bir çalışma yolu izlendi?

Afrika Kıtası’nın Kuzey Afrika, Batı, Orta, Doğu ve Güney Afrika olmak üzere beş farklı bölgesinin, 54 ülkesi arasından, 18 ülkesinin 38 ulusal dilinin bin 500’ün üzerinde atasözünün, Türkçe başta olmak üzere İngilizce ve Fransızca çevirilerini içeren “Afrika Atasözleri Seçkisi”nin birinci cildi, sayın Emine Erdoğan’ın banisi olduğu, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Dışişleri Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen “Afrika El Sanatları ve Kültür Evi” uluslararası projesinin araştırma yayınıdır.

Suna Timur Ağıldere

Afrika Atasözleri Seçkisi’nin birinci cildinde yer alan Afrika’nın 18 ülkesinin Kuzey Afrika bölgesinin Arapça ve Berberî dilindeki atasözlerinin yanı sıra Batı, Orta ve Güney Afrika ülklerinde yaygın olarak konuşulan Bantu ve Nijer-Kongo dil ailelerine ait Babemba, Bambara, Bamieleke, Bateke-Teke, Cheva, Chinyanja, Dendi, Duala, Fang, Fon, Idatcha, İsindebele, Kikongo, Lingala, Lozi, Lunda, Luvale, More, Shona, Somali, Sussu, Svahili, Tonga, Tshilunba, Venda, Volof, Yaka, Yoruba gibi 38 ulusal ve yerel dildeki atasözleri, ilgili Afrika ülkelerinin Büyükelçi eşleri tarafından derlenmiştir.

Büyükelçi eşleri ile üniversitemiz Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Araştırma Merkezi ile Edebiyat Fakültesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü akademisyenleri iş birliğiyle Çeviri ve Kültürel Çalışmalar lisansüstü programı Afrikalı ve Türk öğrencilerimizin ortak çalışmaları sonucunda, ilgili ülkelerin resmî dillerinden olan İngilizce ve Fransızcaya aktarılmış akabinde dilimize aktarılmıştır. Söz konusu atasözleri Türkçeye çevrilirken ilgili atasözlerinin düşünce yapısı ve kültürel dokusunun özgünlüğünü olabildiğince okura yansıtabilmek amacıyla bire bir aktarılmasına özen gösterilmiştir. Eser Yunus Emre Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır.

  • Umarız ilerleyen yıllarda daha çok Afrikalı araştırmacı meslektaşımız dilimizi öğrenir, tabii biz de onların ulusal dillerini öğreniriz. Böylece ara bir dille ihtiyaç duymadan ve herhangi bir anlam kaybı yaşamadan ilgili dillerden Türkçeye ve Türkçeden de söz konusu Afrika dillerine doğrudan çeviri yapabiliriz. Bu sayede Türk kültürünün son derece zengin yazılı ve sözlü kültürel mirasını Afrika dillerine çevirerek bu geniş coğrafyada daha yakından tanınmasını sağlayabiliriz.

Bir süredir Türkiye’nin Afrika’ya dair önemli projeler gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu kitap da oldukça önemli bir katkı olarak bunlardan biri oldu. Peki bu kültürel desteğin, dostluğun arka planında ne var? İki bölge arasında nasıl bir ilişki var?

İki binin üzerinde farklı halkları barındıran 1 milyarı aşan genç nüfusu, son on yıl içinde dünyanın en hızlı büyüyen 10 ekonomisinden 6’sı ve her geçen gün daha da güçlenen 54 ülkesiyle 21. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmaya hazırlanan Afrika Kıtası, 30 milyon kilometre kareyi aşan yüzölçümü bakımdan dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır.

Afrika Atasözleri Seçkisi

Türkiye ile Afrika Kıtası’nın beş yüzyıla uzanan çok yönlü kültürel ve tarihî bağları bulunmakla birlikte, Türkiye’nin Afrika ile kültürel ilişkileri, 2005 yılında “Afrika Yılı”nın ilan edilmesiyle birlikte çok daha yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. Ardından 2010 yılında Afrika Strateji Belgesi’nin hayata geçirilmesinin ve II. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde “sürdürülebilir bir kalkınmanın güçlendirilmesi için yeni bir ortaklık modeli” üzerinde mutabakata varılmasıyla birlikte 2015-2020 yıllar arasında, ticaret alanında güçlü olan ilişkiler bu dönem ile birlikte kendisini eğitim ve kültür alanlarında da etkin bir şekilde göstermiştir.

Gerek 42 Afrika ülkesinde bulunan Büyükelçiliklerimizin kültürel ilişkilerimize verdikleri güçlü destek ve gerek Yunus Emre Enstitüsü’nün 10’un üzerinde Afrika ülkesindeki kültür merkezlerinde Türk dil ve kültürünün öğrenimini gören binlerce Afrikalı öğrencisi, gerekse Yükseköğretim Kurulu Başkanlığımızın etkin uluslararasılaşma politikaları sayesinde, Türkiye’de önde gelen devlet üniversitelerinde Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar burslusu olarak veya kendi hükümetlerinin bursları ile öğrenim gören başarılı Afrikalı üniversite öğrencileri aracılığıyla Türkiye, Afrika’nın genç nüfusu tarafından hiç olmadığı kadar yakından tanımakta ve takdir edilmektedir.

Kitap tanıtım toplantısı

Söz konusu öğrenciler öğrenimlerini tamamladıktan sonra, sanılanın aksine Türkiye’de kalmayıp ülkelerine geri dönmekte ve ülkemizde aldıkları nitelikli eğitim sayesinde, büyük çoğunluğu kamu başta olmak üzere, önemli pozisyonlarda görev yapmaktadırlar. Bu bağlamda, önde gelen Türk devlet üniversitelerinden mezun Afrika uyruklu bakan veya üst bürokatlara Afrika ülkelerinde artık rastlamak mümkündür. Yeri gelmişken, Afrika Kıtası’nın son on yıl içinde dünyanın en hızlı büyüyen 10 ekonomisinden 6’sına sahip olduğunu ve da belirtmek isterim.

En güncel Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyadaki en yüksek doğurganlık oranıyla 2030 yılında her dört kişiden birinin Afrika uyruklu olacağı öngörülmektedir. Yine aynı verilerde örneğin, Batı Afrika bölgesinde bulunan ve ekonomik gücü bakımdan Afrika’nın en güçlü ilk beş ülkesi arasında yer alan Nijerya’nın günümüzde 196 milyon olan nüfusu, 2030 yılında yaklaşık 410 milyon olacağı öngörülüyor. Batı Afrika’da Haussa, Bambara, Yoruba ve Volof dilleri en yaygın kullanılan ulusal dillerdendir, bununla birlikte bu bölgede Türkçe öğrenimine karşı da büyük bir ilgi vardır.

Suna Timur Ağıldere

Örneğin, görev yapmakta olduğum Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde, beşerî ve sosyal bilimler alanlarında öğrenim görmeyi tercih eden çok sayıda başarılı Afrika uyruklu öğrencimiz, eğitimlerini tamamlayıp ülkelerine geri döndüklerinde ülkemizin ve üniversitemizin en etkin ve kalıcı kültürel elçileri olacaklardır ve bu da bizim için son derece kıymetlidir.

Bu kültürel ve akademik ilişkiler, sadece üniversite gençliği arasında değil, son yıllarda Afrika ülkelerinin önde gelen üniversitelerinin akademisyenleri ile Türk akademisyenler arasında artan sayıda bilimsel ve akademik iş birliği de perçinlenmektedir.

Hiç kuşkusuz, üniversiteler ülkelerin evrensel bilgi üreten, uluslararası boyutta bilime ve araştırmaya katkıda bulunarak, toplumlara yön veren, bir başka deyişle topluma hizmet eden en etkili ve önemli merkezleridir. Bu nedenle, son 10 yılda büyük ivme kazanan Türkiye- Afrika siyasi, ekonomik, sosyokültürel ve akademik ilişkilerinde Türk ve Afrikalı akademisyenlere ve araştırmacılara büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir.

  • Örneğin, Cumhurbaşkanlığımız himayelerinde ve Dışişleri Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen “Afrika El Sanatları ve Kültür Evi” uluslararası projesi kapsamında üniversitemiz Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Uygulama ve Araştırma Merkezimiz aracılığıyla Afrika’nın kadim kültür, bilim ve eğitim tarihine dair, ne yazık ki dünya kamuoyunda göz ardı edilen konulara ilişkin ve beş yüzyıla dayanan köklü Türkiye-Afrika kültürel ilişkilerine üzerine, Merkezimizin Afrika’da anlaşmalı olduğu en önemli devlet üniversitelerinin akademisyenleri ile birlikte ortak projelerde yer almaktayız.

Bu bağlamda, UNESCO tarafından dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Fas Krallığı’nın Fez şehrinde bulunan, İbn Haldun gibi önde gelen ilim insanlarının dersler verdiği, Avrupa’da Afrikalı Leo olarak ün yapmış diplomat ve tarihçi Hasan el-Vezzan veya ünlü seyyah İbn Battuta’nın öğrencileri olduğu meşhur Karaviyyîn Üniversitesi (859) ve kurucusu Fatma el-Fihriyya’yı konu alan, Faslı ve Tunuslu meslektaşlarımız ile birlikte hazırladığımız kitabımız da okurlarımızla önümüzdeki aylarda buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz.

Sayısız atasözü, çevirileriyle kitapta yer alıyor. Türk kültüründen de bildiğimiz gibi atasözlerinin her birinin bir hikâyesi de vardır. Siz de çalışmalar esnasında bu tür hikâyelere rastladınız mı? Sizi etkileyen bir hikâye oldu mu?

Afrika atasözlerinin belki de en önemli özelliği, Afrika’ya ilişkin var olan basmakalıp düşünceleri veya doğru kabul edilen yanlış bilgileri, hikmetli sözlerle düzeltmesidir.

Örneğin Afrika halkları, birlik ve beraberliğe, aile büyüklerine, yaşlılara, kadınlara ve ilim irfan sahibi kişilere, çalışma erdemine ve bilgiye büyük önem atfederler. Tıpkı Batı Afrika ülkelerinden Kamerun’da yaygın olarak konuşulan Duala dilindeki “Bilgelerin sözü asla yere düşmez, düşer düşmez yerden alınır” veya “İnsanoğlu bilgisi ile dikkat çeker” atasözü, yine Batı Afrika ülkelerinden Gambiya’nın volof dilindeki “Bilgi kalır, para tükenir” veya Doğu Afrika ülkelerinden Kenya’nın resmi dili Svahilicede “Bilgi servettir” atasözünde olduğu gibi.

Afrika halkları, birlik ve beraberliğe, aile büyüklerine, yaşlılara, kadınlara ve ilim irfan sahibi kişilere, çalışma erdemine ve bilgiye büyük önem atfederler.

Bununla birlikte özellikle Sahraltı Afrika halklarının tabiat ile uyumlu ve çevrelerindeki doğayı iyi gözlemleyerek ve saygı göstererek iç içe yaşadıklarına şahit olmaktayız. Bu durum doğal olarak kendisini bu halkların sözlü halk kültürü hazinelerinde deyimler, atasözleri, şarkı ve masallar şeklinde de göstermektedir.

Örneğin, Orta Afrika ülkelerinden ve Afrika’nın Cezayir’den sonra yüzölçümü bakımdan en büyük ülkesi olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin, Kasongo-Lunda Bölgesinde yaygın olarak kullanılan bir Yaka atasözü, yakın çevresindeki doğa unsurlarını kişileştirerek “Sen Yiva nehrisin, bense Yimona nehriyim. Duyduğuna değil gördüğüne inan” atasözüdür. Yaka dilinde “va” sözcüğü duymak ve “mona” sözcüğü ise görmek anlamına gelir ve bu atasözü bir sözcük oyunu aracılığıyla bizde de sıkça kullanılan “Duyduğuna değil gördüğüne inan” atasözünü hakikatli nasihatini verir.

Amadou Hampâté Bâ’nın “İyi biliniz ki Afrika’da her yaşlı adam (bilge) öldüğünde bir kütüphane yanar” sözünü de hatırlatalım. Bu bağlamda atasözlerinin Afrika dilleri için önemi nedir?

Sizin de belirttiğiniz gibi, Mali uyruklu ünlü edebiyatçı Amadou Hampâté Bâ’nın 1962 yılında bir UNESCO toplantısı esnasında, Afrika sözlü dil hazinesinin dünya kültürel mirası açısından kayıt altına alınması gerekliliğinin ne denli önemli olduğu ifade etmek için, Batılı güçlere âdeta haykırdığı tarihî bir sözdür.

Ahmed Arif’in unutulmuş şiirleri
Nihayet

Aynı bağlamda, Gine Cumhuriyeti'nin ilk devlet başkanı Ahmed Sékou Touré’nin sömürge dönemine ilişkin çok doğru bir tespiti vardır o da “Afrika kıtası işgal edilmiş ancak fethedilememiştir” veciz sözüdür. Fethedilememe sebebi ise hiç kuşkusuz Afrika Kıtası’nın binlerce dil ve kültürünün oluşturduğu Afrika medeniyetlerinin Avrupa sömürgeci güçleri karşısında koruyucu kalkan görevi görmesiyle ilişkilidir. Bu kadim medeniyetler Afrika ülkelerinin ulusal kurtuluş mücadelesinde öncü bir rol oynamıştır. Bu bakımdan, söz konusu dillerin ve pek tabii ki bu dillerde hayat bulan Afrika atasözlerinin korunması önemlidir.