Afrika’nın son avcı-toplayıcılarıPigmeler Müslüman olursa

OSMAN ATALAY
Abone Ol

2015 yılında Atlas Okyanusu’nun kıyısındaki Kribi şehrine 30 kilometre uzaklıktaki ormanlık alanda Makure-1 köyündeydik. Kamerun Douala şehrinde bulunan arkadaşımız Adem Bia, birkaç yıl önce bu köyün İslamiyet’le yeni tanıştığını ve bir mescide ihtiyacı olduğunu söyledi. Hayırsever bir bağışçı sayesinde Darussaadet Fatih Sultan Mehmet Camii’ni açtık.

Yerliler İslam’ı ilk kez 2004 yılında bölgeye gelen Katarlı bir grup din adamından duyuyor. 30 kişilik köy, anlatılanlardan çok etkilenip Müslüman oluyor. Daha ilginci Müslüman olanlar arasında Pigmelerin de olması.

Ortalama 120 cm boyundaki bu yerlilere, Yunanca “cüce” anlamına gelen “pigme” adını Avrupalılar vermiş. Erkekleri, kadınlarından yaklaşık 10 cm daha uzun. Saçları kıvırcık olan Pigmeleri, geniş çeneleri, düz burunları ve iri gözleriyle diğer topluluklardan kolayca ayırabiliyoruz.

Oldukça heyecanlıyım çünkü bu benim Pigmelerle ilk karşılaşmam.

Eşi ile beraber Müslüman olan Abdullah Gounde ile kısa da olsa sohbet etme imkânı buluyorum. Hayatındaki değişimi “İçki içmiyorum, domuz eti yemiyorum ve temiz giyiniyorum” diye sıraladığı üç cümleye sığdırıyor. Onu dinlerken aslında değişimin bunlarla sınırlı olmadığını fark ediyorum.

Günün birinde ormandan köye çıkıp yerel dil bilen Müslüman bir Kamerunlu ile karşılaşıyorsunuz. Sohbet ettikçe kendinizi o güne kadar tanımadığınız bir inancın içinde buluyorsunuz.

Düşünsenize, 5 bin yıldır Afrika’nın en eski yerlileri olan Pigmelerdensiniz, takvimler 2018’i gösterirken, Atlas Okyanusu’nun yakın ormanlık alanlarında siz hâlâ İlk Çağ’daymış gibi yaşıyorsunuz. Nasıl mı? Bambu ağacı gövdesi ve türlü ağaçlardan topladığınız geniş yapraklarla geçici kulübeler inşa ediyorsunuz.

Üstelik yaşamaktan maksadınız da oraya yerleşmek değil. Vakti geldiğinde başka bir ormana göçüp benzer bir kulübe daha inşa ediyorsunuz, sonra bir tane daha…

Ömrünüz ormanın derinliklerinde avcılık yaparak, meyve ve ot toplayarak, gerektiğinde bu ürünleri diğer topluluklarla ihtiyaç karşılığında takas ederek geçiyor. Günün birinde ormandan köye çıkıp yerel dil bilen Müslüman bir Kamerunlu ile karşılaşıyorsunuz. Sohbet ettikçe kendinizi o güne kadar tanımadığınız bir inancın içinde buluyorsunuz.

İşte bu, Abdullah ve eşinin ihtida hikâyesi! Yaşantıları gibi yalın ve net. Belki de bu netlik, “Komba” adında her şeyi yarattığını düşündükleri tek tanrı ve ölümden sonra hayatlarının devam edeceği inancıyla alakalı. Kendi deyimiyle Abdullah, artık gerçek bir yaratıcıya inanıyor ve ona göre davranıyor. Namazlarını kılmak için düzenli olarak mescide geliyor.

İslam’ı camideki imamdan dinleyerek öğreniyor ve öğrendiklerini uygulamaya çalışıyor.

İslam’ı camideki imamdan dinleyerek öğreniyor ve öğrendiklerini uygulamaya çalışıyor. O, hayatındaki değişimi istediği kadar içki içememek, domuz eti yememek diye anlatsın, bana göre hayatının değişimini avlanarak yaşamayı bırakıp, bu köye yerleşerek yapmış.

Avrupa ülkelerinin Kamerun hükümeti ile birlikte 5 yıldır Pigmeleri yerleşik hayata geçirmek için sosyal entegrasyon programları kapsamında tarım, arıcılık ve hayvancılıkta çeşitli eğitimler verip henüz istenilen sonucu elde edemediklerini düşündüğümüzde, Abdullah ve eşinin hikâyesi daha da anlamlı bir hâl alıyor.

Bu da gösteriyor ki eğer Pigmeler arasında Müslüman bir topluluğun bulunduğu söylentileri gerçekse, onlar entegrasyon programlarına gerek duymadan tıpkı Abdullah ve ailesi gibi zamanla yerleşik hayata geçecekler.

Dünya genelinde 120 bine yakın Pigme yaşıyor. Ancak unutmadan şunu da belirteyim ki; tek Müslüman Pigme köyü olarak bilinen Makure-1’de yaşayanların çoğu Pigme değil, Kamerunlu Müslümanlar. Sürekli göçer hâldeki Müslüman pigmelerin sayısını ise tespit etmek mümkün değil. Siz söyleyin, onları sayamıyor olmamız değerlerinden bir şey kaybettirir mi?