Çin resim yazısı

EZRA POUND
Abone Ol

Soyutlama veya şeyleri çok çok daha genel terimlerle tanım yönteminin tersine, Fenollosa, bilim yönteminde ısrar etti. Bu, “felsefi tartışma”dan farklılığı yanında “şiirin de yöntemiydi”. Bir de, Çinlilerin, kısaltılmış şekiller yazısı olan resim yazılarında kullandıkları yoldur bu. Tarihin başlangıcına gittikçe görülecektir ki, bir konuşulan dil var, bir yazılan dil. Yazılan dil de sese ve görüntüye dayalı olmak üzere iki çeşit.

Fenollosa’nın denemesi, belki de zamanının çok ilerisinde olduğu için kolay anlaşılmaktan uzaktı. Yönetiminin de bir yöntem olduğu iddiasında bulunmadı hiç. Çin resim yazısının bir düşünce iletim ve kayıt aracı olduğunu izah etmeye çalışıyordu. Konunun özünü yakalamıştı. Çin düşüncesinde geçerliliği olan şeylerle birçok Batı düşünce ve dillerindeki geçersiz, yanıltıcı şeyler arasında görülen farklılıktı konunun özü.

Ernest Fenollosa

Söylemek istediklerinden çıkardığım en anlaşılır yorum şöyle:

Avrupa’da, herhangi bir şeyi tanımlamasını istediğiniz bir kişi her zaman, çok iyi bildiği kolay şeylerden başlar tanıma. Sonra bilinmeyen bir bölgeye, bulanıklaştırıcı ve konu ilerledikçe ondan uzaklaştırıcı bir soyutlama bölmesine doğru çekilir.

Nitekim, “Kırmızı nedir?” diye soran birine, “Bir renktir” diyecektir size.

Rengin ne olduğunu sorarsanız ışığın titreşimi veya kırılması olduğunu anlatacaktır. Ya da tayfın ayrışması olduğunu söyleyecek.

  • Titreşimin ne olduğunu sorduğumuzda ise bir enerji türü ya da buna benzer bir şey olduğunu söyleyecektir. Varlığın veya yokluğun biçimine gelene kadar da sizin ya da onun anlayış derinliğinde sürüp gidecek böyle.

Ortaçağlarda bugünkü anlamda hiçbir maddi bilim mevcut değilken, insanın bilgisi otomobilleri çalıştıramazken, söylenen sözlerin havadan nakledilmesinde elektrik aracılık edemezken daha, bilim öğrenmek üç beş terminolojiyle mümkün olabilirken, uzatmayalım, bu terminoloji çok iyi ve kolaylıkla korunabiliyordu. Terimlerin kullanılışında doğruluk derecesi oldukça yüksekti.

Müslümanlıklar yarışıyor: Bizim gibi Müslümanlar
Nihayet

Ezra Pound’un Çin yazısı üzerine yazmaya başladığı yazının müsveddesi

Şunu demek istiyorum. Diyelim köpeğin tarifi yapılacak. Ortaçağın bir ilahiyatçısı onun dişlerini, derisini ya da su içerken çıkardığı sesi anlatmakta kullanılan türdeki terimlere ilgi göstermez hiç. Fakat bütün öğreticilerin, Bacon’un, olguları doğrudan incelemeyi önermesinden, Galilei ve diğerlerinin nesneleri tartışmayı bırakıp onları gerçekten incelemeye ve teleskop gibi daha iyi görebilmek için araçlar icat etmeye başladığından beri bilim çok daha hızlı gelişmeye başladı.

Huxley ailesinin yaşayan en önemli ferdi teleskopun sadece bir fikir değil, aynı zamanda katiyetle bir teknik başarı olduğu gerçeğini ısrarla belirtmişti. Soyutlama veya şeyleri çok çok daha genel terimlerle tanım yönteminin tersine, Fenollosa, bilim yönteminde ısrar etti. Bu, “felsefi tartışma”dan farklılığı yanında “şiirin de yöntemiydi”. Bir de, Çinlilerin, kısaltılmış şekiller yazısı olan resim yazılarında kullandıkları yoldur bu.

Tarihin başlangıcına gittikçe görülecektir ki, bir konuşulan dil var, bir yazılan dil. Yazılan dil de sese ve görüntüye dayalı olmak üzere iki çeşit.

Bir hayvana derdimizi anlatmak için birkaç basit ses ve jest yetebilir. Levy-Bruhl, ilkel Afrika dillerinin hâlâ mimik ve jestlere dayalı olduğu görüşünde.

Ezra Pound

Mısırlılar kısaltılmış resimleri, sesleri belirtmek için kullandılar sonunda. Çinlilerse hâlâ kendi başlarına resimler olarak kullanıyorlar. Yani Çin resim yazısı bir sesin resmi ya da bir sesi anımsatan yazılı işaret olmak çabasında değil. Buna karşılık, bir nesnenin, verilen bir durum, bir oluş ya da nesnelerin karışımı bir şeyin resmettiği şeylerin ilgili özellikleri.

Nesneleri gerçek biçimleriyle görmeye kendini alıştırmış olan Gaudier Brzeska HİÇ ÇALIŞMAMIŞKEN Çin yazısından okuyabilir bir miktar. Diyor ki, “Onun bir atı simgelediğini görebilirsiniz kolaylıkla” (Ya da bir kanat veya her ne ise o olduğunu). Bir sütunda ilkel Çin yazı karakterlerini, karşılarında da mevcut “gelenekleşmiş” işaretlerini gösteren bir tabloda insan, ağaç veya güneşin doğuşunu simgeleyen resim yazısının nasıl geliştiğini, nasıl basitleştiğini ve bunların ilk görüşteki gerekli özelliklere nasıl indirgendiğini görebilmek mümkün.

olduğundan, bu da güneşin doğuşunda olduğu gibi ağacın dallarında görünen güneş, yani Doğu anlamını taşıyor.

Fakat Çinli daha karışık bir şeyin ya da daha genel bir fikrin resmini yapmak istediğinde ne yapacaktır? Söz gelimi, kırmızıyı tanımlayacak. Kırmızı bir boya kullanmadan bunu resimle nasıl yapacak? Çinli (veya ataları) bunun için kısaltılmış

GÜL KİRAZ

DEMİR PASI FLAMİNGO

resimlerini üst üste koymuştur.

Görüldüğü gibi, Çinlinin birkaç yüz veya birkaç bin slaytı yan yana getirmesi ve söylemek istediği şey için hangisinin gerekli olduğunu seçebilmesi bir biyoloğun yaptığı şeyden farksız (hatta çok daha karışık).

Çincede kırmızı demek için kullanılan “harf” ya da resim yazı herkesçe BİLİNEN şeylere dayanıyor. (Resim yazı İngiltere’de gelişmiş olsaydı, yazarlar flamingoyu büyük bir ihtimalle narbülbülü gerdanı veya daha yerli bir şeyle değiştirirlerdi.) Fenollosa, böyle yazılan bir dilin nasıl ve neden DAHA ŞİİRSEL KALMASI gerektiğini anlatıyor ve İngilizce bir satırın şiirsel olmayacağını söylerken bile şiirsel olunmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyordu. “Yöntem”ini açıklayıp yayımlayamadan öldü. Bununla birlikte şiire, edebiyata ya da resme çalışmanın EN DOĞRU YOLU bu. Gerçekte, resme çalışmak, yetenekli kişilerin izlediği yoldur. Resim, aradığınızda hemen Ulusal Galeri’ye, Carr Salonu’na, Brera’ya, Prado’ya gidiyor, resimlere bakabiliyorsunuz. Her sanatsever, binlerce kişi, tablolara bakmaya gidiyor, gezip görüyor. Çok şükür Tanrı’ya.