Gazze’de Eğitim : We teach life, sir!

FARUK ESEN
Abone Ol

“Biz hayatı öğretiyoruz, bayım.” Şiire temel fikrini veren bu cümle, Batılı bir gazetecinin savaş devam ederken basın demeçleri hazırlayan şaire “Çocuklarınıza nefreti öğretmezseniz her şeyin daha güzel olacağını düşünmüyor musunuz?” sorusu üzerine ortaya çıkmış.

Gazze’de, görünüşte işgal kuvvetleri tarafından yukarıda bahsedildiği gibi bir kısıtlama olmasa da 21. yüzyılda bir öğrenci için çok sıradan bir ihtiyaç olan elektriğin günlük olarak sadece dört saat gelmesi, abluka nedeniyle babanın, annenin işsiz kalması ve bunun çocuğa yansıması, yüksek öğrenim için yurt dışına çıkmak isteyenlerin sınır kapılarından geri çevrilmesiyle küçük bir toprak parçasında Polonya’dakine benzer bir mücadele veriliyor.

Aynı zamanda 2008’de ilkokula başlayan bir çocuğun 6. sınıfa gelene kadar üç savaş yaşaması sanırım dünyanın her yerinde görülen bir durum değil.

''Biz hayatı öğretiyoruz, bayım.” Rafeef Ziadah

Yazının başlığı Filistinli kadın şair Rafeef Ziadah’ın 2008 Aralık ayında başlayıp Ocak 2009 sonlarında biten, İsrail’in Gazze’ye yaptığı ilk büyük saldırılar sırasında yazdığı şiirin temel cümlesi.

Çoğumuzun anlamış olacağı üzere manası: “Biz hayatı öğretiyoruz, bayım.” Şiire temel fikrini veren bu cümle, Batılı bir gazetecinin savaş devam ederken basın demeçleri hazırlayan şaire “Çocuklarınıza nefreti öğretmezseniz her şeyin daha güzel olacağını düşünmüyor musunuz?” sorusu üzerine ortaya çıkmış. Sanıyorum şair, ölen taraf belli, zulüm gören taraf belli, kimin elinde en güçlü silahların olduğu belliyken bir gazeteci böyle bir soru soruyorsa ortada büyük bir problem var, deyip bu şiiri yazmış.

Gerçekten de dediği gibi onlar çocuklarına ve tüm dünyaya hayatı öğretiyorlar. Zira altı yıldan fazla bulunduğum Gazze’de her şeye rağmen insanların umutlarına, gülümsemelerine ve herkes gibi yaşama sevinçleri olduğuna şahit oldum.

Gerçekten de dediği gibi onlar çocuklarına ve tüm dünyaya hayatı öğretiyorlar. Zira altı yıldan fazla bulunduğum Gazze’de her şeye rağmen insanların umutlarına, gülümsemelerine ve herkes gibi yaşama sevinçleri olduğuna şahit oldum. Şimdi bunları bırakıp Gazze’de okula başlayan bir öğrenci nelerle karşılaşır, ona bakalım.

Anaokulunu tamamlayan bir öğrencinin önüne ilkokul için üç seçenek çıkar. Birincisi milli eğitime bağlı devlet okulu, ikincisi özel okul, üçüncüsü ise Birleşmiş Milletler bünyesinde Filistinli mülteciler için kurulmuş UNRWA okulları.

İnsan kendi vatanında mülteci olur mu, demeyin. 1948’de başlayıp 67 Savaşı’ndan sonra da devam eden süreçte, zorla göç ettirilen Filistinlilerin birçoğunun Gazze’ye yerleşmesiyle şu anda burada yaşayanların %70’e yakını aslında işgal altındaki Filistin topraklarından gelmiş bulunuyor.

Mavi beyaz rengiyle hemen anlaşılan UNRWA okullarına sadece mülteci konumundakilerin çocukları alınıp eğitim yılı başında bu öğrencilerin bütün kitap, kırtasiye ve forma ihtiyaçları ücretsiz veriliyor.

Gazzelilerin çocukları ise devlet okullarına gidiyor ve onlara da kitaplar bakanlık tarafından ücretsiz veriliyor. Durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara gönderiyorlar.

Aslen Gazzelilerin çocukları ise devlet okullarına gidiyor ve onlara da kitaplar bakanlık tarafından ücretsiz veriliyor. Durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara gönderiyorlar. Diğer bir seçenek de Gazze’de yaşayan az sayıdaki Hristiyanların gittiği okullar. Müslümanlar da bu okullarda okuyabiliyorlar ve bu tür azınlık okullarından veya özel okullardan mezun olanların hemen hepsi iyi derecede İngilizce biliyor.

Devlet ve UNRWA okullarında sabahçı-öğlenci sistemi varken, diğer okullar tek devre olarak hizmet veriyor. Bu şekilde on iki senesini tamamlayan bir öğrenciyi bizdeki üniversite sınavına benzeyen “tawjihi” bekliyor. Bu imtihan, öğrencinin bölümüne göre sayısal ve sözel sorular içerirken, bizdeki gibi tek oturum yerine her dersin sınavının farklı günlerde olduğu yaklaşık 25 günlük bir perioda yayılıyor.

Ol'anlar- Kudüs
Nihayet

Sonuçta, alınan puanla Gazze İslam Üniversitesi , Ezher Üniversitesi, Aksa Üniversitesi ve Filistin Üniversitesi’ne girmeye hak kazanıyorlar.

Gazze’de üniversite okumak pahalı. Her üniversitenin bölümlere göre belli bir saat ücreti var. Özellikle İslam ve Ezher’de saat başı ortalama 25 Dinar (1 dinar, 1.4 dolara eşit). 150 saatlik bir lisans bölümü okuyan öğrenci sadece eğitim ücreti olarak 4 senede 5000 dolar ödüyor.

Tabii buradaki şartlarda bu meblağı ödemesi imkânsız olan aileler, genelde dış ülkelerden gelen burslarla çocuklarını okutmaya çalışıyorlar.

Birleşmiş Milletler, Kızılhaç başta olmak üzere uluslararası büyük ya da küçük organizasyonlar burada yardım faaliyetleri yürüttüğü için gençler okul sonrası iş fırsatlarını artırmak için İngilizceye büyük önem veriyorlar. Bunu hem sokakta hem de Türkçe dersleri verirken, bazen Arapçasını hatırlayamadığım bir kelimeyi İngilizce olarak söyleyince sınıftaki öğrencilerin çoğunun anlamasıyla müşahade ettim. Ayrıca üniversite öğrencileri arasında çokça olan yurt dışına gidip master veya doktora yapma, sıkışıp kaldıkları Gazze’den çıkıp farklı kültür ve eğitim sistemlerini tanıma hayali ve buradaki üniversiteler bünyesinde de yeni ve yaratıcı fikirleri bulup onları maddi olarak destekleyen yabancı kaynaklı “startup” grupları, yabancı dili önemli hâle getiriyor.

Eğitimine dışarıda devam etmek isteyenler para veya burs bulma problemini aşarlarsa sonraki merhalede gidilecek ülkeye vize alınması ve Mısır veya İsrail tarafından çıkış izni beklenmesi gerekiyor.

Eğitimine dışarıda devam etmek isteyenler para veya burs bulma problemini aşarlarsa sonraki merhalede gidilecek ülkeye vize alınması ve Mısır veya İsrail tarafından çıkış izni beklenmesi gerekiyor.

Yabancı yardım kurumları ve bizim kurumlarımız (TİKA, Kızılay ve İHH ) özellikle üniversitelerden gelen proje taleplerine olumlu cevap verdikleri için bilgisayar laboratuvarları, kütüphaneler, fennî bölümlerde kullanılan araç gereçler gibi öğrenciyi pratik olarak geliştirecek imkânlar üniversitelerde mevcut.

Yine öğretim görevlilerinin ve idari personelin maaşlarının yanında üniversiteleri en çok zorlayan maliyet günde sadece 4 saat verilen elektrik neticesinde devreye giren çok büyük jeneratörleri çalıştıran yakıtın parası olunca Katar gibi Arap devletleri bazen de yakıt bağışı yapıyorlar.

Hâlihazırda ise ablukanın getirdiği ekonomik sıkıntılar, Ramallah’taki Filistin yönetimi ve Gazze’deki Hamas arasındaki problemler yüzünden hem öğretmenler hem de üniversite hocaları maaşlarının yarısından azını alarak işlerine devam ediyorlar.

Hayır kurumları çocukları da düşünmüş. Gazze’nin merkezinde yer alan Qattan Çocuk Merkezi, her yaştan çocuğa kütüphane, bilimsel ve kültürel aktiviteler gibi hizmetler sunuyor.

2009 Savaşı’nda İslam Üniversitesi’nin fen fakültesi, özellikle de kimya bölümü, atılan füzelerin patlayıcıları orada yapılıyor gerekçesiyle İsrail tarafından vuruldu.

Okullar ve üniversiteler, ikisini burada bizzat yaşadığım üç savaştan da büyük hasar alarak çıktılar. 2009 Savaşı’nda İslam Üniversitesi’nin fen fakültesi, özellikle de kimya bölümü, atılan füzelerin patlayıcıları orada yapılıyor gerekçesiyle İsrail tarafından vuruldu. Yine İslam Üniversitesi’nin benim evime 200 m mesafedeki ve penceremden görebildiğim idari binası 2014 Savaşı’nda bir gece vakti gözümün önünde vuruldu.

2014 Savaşı’nın unutulmayan sahnelerinden biri de Gazze-İsrail arasındaki doğu sınırına yakın binlerce insanın mahalleleri yerle bir olduğu için mağdurların şehir merkezine getirilerek UNRWA okullarına yerleştirilmesiydi.

Okulların yanından geçerken, çocuklarla ve çocuk sesleriyle aşina olduğunuz binalar, âdeta birer toplama kampına dönüşmüştü. Pencerelerinden çamaşırlar sarkıyor; sınıflara, koridorlara, avlulara serilmiş karton ve çarşaflar üzerinde insanlar uyumaya çalışıyorlardı.

Gazze’deki öğrencilerle alakalı hiç unutamadığım iki hatıramı da paylaşıp yazıyı tamamlamak isterim. İlki 8 gün süren 2012 Savaşı sonrasındaydı. Savaşın ertesi günü bir belgesel hazırlayan İHH’nın yapım ekibiyle Gazze Limanı’na gidip hazırladıkları belgesele koyacakları bir röportajı izledim. Konuştukları kişi İslam Üniversitesi’nde gazetecilik okuyan bir kızdı 20 yaşında ama gerçekten yaşına göre çok olgun ve etkileyici cevaplar verdi.

Kendisi henüz öğrenci ama mesleğe adım atmış çünkü savaş zamanı Şifa Hastanesi’nde gönüllü olarak çektiği fotoğrafları yerel ve yabancı basınla paylaşıp burada olanları dünyaya göstermeye çalışmış. Sorulan bir soru üzerine verdiği bir cevap tüm ekibi ziyadesiyle etkiledi. Hastanede çalışan doktor, hemşire, gazeteci vs. acaba şimdiki gelen yaralı veya şehit benim akrabam mı diye endişelenirken bu kız amcasını görüyor ve ne olduğunu soruyor.

Amcası da kalabalığın içindeki sedyeyi işaret edince henüz iki yaşındaki kuzeninin yanmış cesediyle karşılaşıyor. Tabii o anki duygularını anlatmak imkânsız. “Elindeki makine senin için ne anlam ifade ediyor?” sorusuna ise “Mücahitler silahlarıyla, yazarlarımız kalemleriyle, bizler de kamera ve fotoğraf makinelerimizle bu mücadeleye destek olmaya çalışıyoruz” diyerek Gazze halkına moral vermek için dışarıdan gelen insanları motive ederek röportajı tamamlıyor.

İkincisi ise 2014 Savaşı’ndan sonra yine İHH’nın bu defa yerel ekibiyle, savaş sebebiyle geç açılan okullara yaptığımız moral ziyaretlerinde karşılaştığımız, savaşın küçük şehitlerinin dönemedikleri sınıflarına isimlerinin yazılı olduğu kartonların konulmasıyla ortaya çıkan manzaraydı.

Sonuç olarak Gazze’nin insanı okulu, öğrenmeyi, faydalı olmayı, çocuklarını da bu minvalde yetiştirmeyi arzuluyor.