Gündelik hayat değişiminin dine yansıması

NEVİN MERİÇ
Abone Ol

İnsan-toplum ilişkisi karşılıklı işleyen bir mekanizmadır. Bireyden topluma, toplumdan bireye insanın zihinsel duruşundan, davranışlarını belirlemeye kadar biteviye bir akış söz konudur. İşleyişin organize edildiği alan gündelik hayattır. Gündelik hayat mekânlar içinde devam eder. Ve yaşanılan, içinde bulunulan yer, birey davranışını etkiler, belirler. Çünkü birey ile toplum arasındaki iletişim ve etkileşimin sağlandığı süreçlerden biri de sosyalizasyondur. Toplumsal değer, inanç ve kurallar, bireye sosyalizasyon yoluyla aktarılır. Bu aktarma süreci, bireyin toplumsal rollerini belirler. Bu yazıda gündelik hayatın değişiminin dinî tavır alışlara nasıl yansıdığını ve insanların değişimler karşısındaki duruşlarını ele almaya çalışacağım.

Gündelik hayat, günümüzde modern kentte cereyan etmekte... Konumuz açısından meseleye baktığımızda modern kentin düzenlenişinden, araçsal uygulamalar ve kullanma biçimlerine kadar bir dizi gelişmeler, dindar bireyi de etkileyip dinî tavır alışlarında değişmeye neden olduğunu gösteren tablolar karşımıza çıkmaktadır. Bu tabloyu gözlemleyebileceğimiz en pratik yerlerden biri müftülüklerdeki “alo-fetva” birimine gelen sorulardır.

Modern kentin düzenlenişinden, araçsal uygulamalar ve kullanma biçimlerine kadar bir dizi gelişmeler, dindar bireyi de etkileyip dinî tavır alışlarında değişmeye neden olduğunu gösteren tablolar karşımıza çıkmaktadır

Alo fetva soruları bir turnusol kâğıdı gibi hayat-an durumunun, dinle ilişkisini ve ilişkilendirmeyi karşımıza çıkartır. Bir diğer ifadeyle hayat-din ilişkisine dair iç içeliğin birey bazında şekillenişini aktaran imkândır.

Bu bağlamda fetva, tarihsel donanımın anla ilişkilendirilip mevcudu yaşanabilir, geleceği de umutvar hâle getirme eylemidir aynı zamanda. Fetva insanın dinle ilişkisine süreklilik kazandırırken, maneviyat ve huzura yaptığı katkıyla psikolojiyle, insan-toplum ilişkisiyle de sosyolojiyle irtibatlandırılabilir. İbadetleriyle ilgili sıkıntı yaşayan insanı bundan kurtarmak hem psikolojik hem de sosyolojik bir durumdur.

Değişen gündelik hayatta ibadetler

Modernleşmenin kent bağlamında neden olduğu değişimlerin ana dinamiğini hız, haz, bilim/teknoloji şeklinde formüle edebiliriz. Zamanın kullanımı, kamusal mekânlar, çalışma hayatı gibi bir dizi farklı mekânlar üzerinden örgütlenen ve düzenlenen kentte, gündelik hayatın değişimi de bu alanlarda seyreder.

Mekânların dizaynından kullanım biçimine kadar çok sayıda yenilik insanı etkileyerek değiştirmektedir. Kişinin gün içinde bulunduğu yerler ibadetle ilişkisini sağlıklı anlamda devam ettirmede, ibadet edilecek yerin düzenlenişinden, kullanma biçimindeki farklılıklara bir dizi sıkıntıları karşımıza çıkarmaktadır.

Namazların cemi konusunun son yıllarda daha çok gündeme gelmesini bu açıdan değerlendirebiliriz. Kadın kıyafetlerinde tesettüre dair farklılaşmayı da bu merkezde değerlendirmek gerekir. Bunu fark eden ve çözümler üreten Şule Yüksel Şenler’i de anmadan geçmek olmaz.

Modern dünyanın haz üzerinden düzenlenmesi bir duygu durumunun ihtiyaç-gereklilik şeklinde formüle edilerek normalleştirilmesi ve meşrulaştırılmasına olanak sağlamıştır. Sektörel uygulamalardan, sosyal, siyasal, kültürel oluşumlar da gündelik hayatın haz merkezli işleyişiyle bağlantılıdır.

Bu zaviyeden olarak acıların, sıkıntıların, kamufle edilip steril bir hayatı merkeze koyan kent hayatında acılar da estetize edilerek yeniden düzenlenmiştir. Ölüm, vefat haberlerinin medyada, dizilerde ele alınış şekilleri bu konuda birçok örnekten biridir sadece.

Teknolojik gelişmeler de gündelik hayatın işleyişini ve düzenlenişini değiştirmektedir. Günümüz gündelik hayatında dijitalleşme ve sosyal medya, değişimin önemli aktörleri olarak tanımlanabilir. Gerek kurumsal işleyiş gerek ev içi düzenlemelerde dijital araçların kullanımı her geçen artmaktadır.

Din dili medyatikleşirse
Nihayet

Dinî hayatın düzenlenişinde dijital araçlar da kullanılmaktadır ki bu zaten önlenemez bir durumdur. Nitekim 2000’li yılların başında hiç görülmeyen cümlelerin “alo-fetva” sorularına yansımasını bu bağlamda ele almak gerekir. Facebook veya Twitter’da görülen bir dua veya videonun dinî bilgi açısından doğru olup olmadığını test etme yeri de alo-fetvadır artık. Ayrıca fetva sorularında araçsal kullanım da farklılaşmıştır.

Dinî hayatın düzenlenişinde dijital araçlar da kullanılmaktadır ki bu zaten önlenemez bir durumdur. Nitekim 2000’li yılların başında hiç görülmeyen cümlelerin “alo-fetva” sorularına yansımasını bu bağlamda ele almak gerekir

Söz, mektup, telefon sürecinden sonra internet de soru akışında kullanılmakta ve bu uygulamanın her geçen gün sayısı artmaktadır. Ve fakat internet güvenlik anlamında ciddi sorunlara neden olduğu için son yıllarda sistem e-devlet üzerinden işletilmektedir. Sorular, güncel olduğu gibi bireysel durumlarla da alakalı olabiliyor: “Bir senelik evliyim ama anlaşamıyoruz, boşanmaya karar verdik.

Anlaşmalı olarak boşanacağız. İki taraftın da özel talepleri olmasın diye de anlaştık ama avukat ‘İlla nafaka almalısın, bu senin hakkın’ diyor. Avukatın ısrarını anlayamıyorum. Nafakaya ihtiyacım yok, çalışıyorum, çocuk yok. Bu nafaka bana pek uygun gelmiyor. Siz ne dersiniz, bu nafakayı almak caiz mi? Soruma kaç günde cevap veriliyor. Ne kadar bekleyeceğim?”

Hayatın anlam arayışı içinde din

Modern dünya insanın anlam arayışını da etkilemiş ve değiştirmiştir. Günümüzde hakikat de farklılaşmış, çoklu hakikat şeklinde yeniden formüle edilerek algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu durum insanın anlam arayışında da sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır.

Modern hayatın, araç fazlalığı daha doğrusu her işi, her detayı kaplayan araç/ürün geliştirmeye matuf bir yapısı vardır. Her ekonomik standarda uygun eşya, araç, gereç fazlalığının gündelik hayata dâhil edilmesi, anlamdan çok araçlarla/oyuncak vaktin geçirilmesine katkı sağlamaktadır. Her yaş için üretilen dijital oyunların toplumda revaç bularak giderek yaygınlaşması da oyun ve eğlencenin içselleştirildiğini gösterir. O kadar ki genç kuşak ailelerinde boşanma nedenleri içinde ilk sırayı bilgisayar oyunları almaktadır.

Fetvaya gelen “bilgisayar oyunları bağımlısı çocukları ve eşleriyle ilişkilerinin nasıllığına” dair soruları da bu bağlamda değerlendirebiliriz: “Beyim akşam eve geliyor; yemek, bir iki kelamdan sonra bilgisayarın başına oyun için oturuyor ve onu bir daha kaldırmak mümkün olmuyor. Her gün böyle, biz ne zaman konuşacağız, dertleşeceğiz, bilmiyorum. Bu evliliği nasıl devam ettireceğim, onu da bilmiyorum. Çocuk olmasa çoktan biterdi de, çocuk olunca zor. Siz ne dersiniz, böyle bir gerekçe caiz olur mu?”

“Mesaiye tabi çalışanım. Eve gelince dinlenmek, ailemle vakit geçirmek istiyorum ama karım bütün gün ben baktım, sıra sende deyip çocuğu bana bırakıp arkadaşlarıyla buluşmak için çıkıyor. Veya dinlenmek istiyorum deyip odasına çekiliyor, bilgisayarda oyun oynuyor. Kadının evle, aileyle ilgilenmesi vakte mi bağlı? Birlikte vakit geçirmek için de haftalık program mı yapacağız? Bu evlilik böyle nasıl, ne kadar gidecek, bilmiyorum. Çocuk olmasa kolay da...”

Modern dünyada sirküle edilen algı “insan-ihtiyaç” ilişkisini değiştirerek anlam arayışının yeniden düzenlenmesine neden olmaktadır. Gündelik hayatta da araç sirkülasyonu ihtiyaçtan azade oldukça fazladır. Bu durumda “İsraf haramdır” argümanına tabi pek çok şey bir başka açıdan tüketim nesnesi hâline getiriliyor. Nitekim alo-fetvaya gelen israfa dair soruların daha çok yaş ortalaması yüksek kuşaktan gelmesi de bunu teyit etmektedir.

Son yılların trendi olan “minimal yaşam” söylemleri, bir açıdan ihtiyaçların azlığını göstermekle beraber, günümüz gündelik hayatının “moda-akım” merkezli işleyişine katkı bağlamında da düşünülmelidir.

Maslow’un “insanların ihtiyaçları sınırsız olduğu” argümanı çok da doğru değildir. Daha derinlemesine bir bakışla “insan-ihtiyaç” ilişkisi değerlendirildiğinde temel ihtiyaçların her canlıda aynı olduğu ve gidermek için de araç bolluğuna ihtiyaç olmadığı gerçeği karşımıza çıkar.

Son yılların trendi olan “minimal yaşam” söylemleri, bir açıdan ihtiyaçların azlığını göstermekle beraber, günümüz gündelik hayatının “moda-akım” merkezli işleyişine katkı bağlamında da düşünülmelidir. Bu araç bolluğunda insan ne istediğini ne de nasıl mutlu olacağını bilemez vaziyette günü/vakti heba formatında geçirmektedir. Oysa insanın vakitten başka sermayesi yoktur.

Modern dünyada her an, kişi, mekân görselliğin malzemesidir. Sosyal medya da bu görselliğin paylaşımına imkân sağlamakta, bunu normalleştirmektedir. Bu yaklaşım mahremiyeti etkilemiş.

Artık ev içi, kapalı mekân güzellikleri yerine, görselliğin merkeze taşındığı, paylaşıldığı ve beğeni sayılarıyla mutlu olunduğu bir formda devam etmektedir. Bu baskılanım dinî düşünme ve davranma biçimlerini hem etkilemekte hem de değiştirmektedir.

Sosyal medyada paylaşılsın diye bir ambiyans formu içinde sunulan, seccade, mumlar, kadın fotoğrafları... Tesettürün buharlaşmasında da bu mekanizmanın etkisi vardır. Başı açık fotoğrafına aldığı beğenileriyle mutlu olan dindar/başörtülü kadınlar, gündelik hayatın rutinleri arasına çoktan dâhil olmuşlardır.

Sonuç olarak günümüzde modern insan kadar, din ve dinî davranma biçimleri de ciddi sarsıntı geçirmektedir. İnsanlığı bu çıkmazdan kurtulması sahih bir iman, amel ve hizmetle mümkündür. Dünyayı azaltıp yerine hakikat arayışı koyulduğunda mutluluğun çok da uzak olmadığını göreceğiz.