Kültür işini ne yapacağız Sayın Başkan?

FARUK YASLIÇİMEN
Abone Ol

Bir yerel yönetim olarak hazırlayacağınız stratejik planda kültüre ayırdığınız yer ne kadar olacak? Diyelim ki, takdire şayan bir adım atıp stratejik planlamanızda kültüre ayırdığınız bahsi geniş tuttunuz. Peki bu kültür politikasına kimler karar verecek, nasıl karar verecekler Sayın Başkan?

Sayın Başkan, halkın teveccühü ile seçildiniz. Canıgönülden tebrik ederim. Hane halkı, aile efradı ve hatta komşularınız çok mesut. Neden olmasınlar ki, kendi içlerinden tanıdık bildik biri şimdi o makamın muvakkaten de olsa sahibi.

Güler yüzler ve tebessümlerle uğurlanıyorsunuz. Belediye binasına vardınız. Meraklı bakışlar arasında makam koltuğunuza oturdunuz. Etrafınızda gözünüzün içine bakan kimi endişeli, kimi kaygılı, kimi umutlu ama hepsi emrinize amade insanlar... “Tabii efendim,” “hemen efendim,” “isabet buyurdunuz efendim,” “haklısınız efendim”li cümleler duyulmaya başlandı bile. Odanız ilk günlerde bir elinde çiçek diğerinde çikolata ile ziyaretinize gelenlerle dolup taşıyor.

Maşallah makamınız çiçek bahçesine döndü. Rengârenk, kadife kaplı çikolata kutuları üst üste yığıldı. Alicenaplık gösterip bunları etrafınızdakilere dağıtıyor, ikram ediyorsunuz. İlk günleriniz sabahtan akşama kadar bu tür kabullerle ve belediye personeliyle tanışma toplantılarıyla geçiyor.

Sonra ciddi ciddi brifingler talep ediyorsunuz: Yakın zamanlarda tamamlanmış, yarım kalmış ve kâğıt üzerinde duran, henüz başlanmamış işler neler? Selefinizin nerede kaldığını öğrenip, etraflı bir durum değerlendirmesi yapmaya başlıyorsunuz.

Aradan bir iki hafta geçmeden danışmanlarınızdan biri odanıza gelip civar belediyelerin çok büyük kültürel etkinlik projelerini halka duyurmaya başladığını size söylüyor.

Kendi kendinize “Nasıl olur ama daha yeni bismillah dedik” derken etrafınızdakiler “Efendim, biz nasıl bir proje ile çıkalım?” dediklerinde bir durunuz, hemen karar vermeyiniz, derin bir nefes alıp düşününüz. Sayın Başkan, elbette kurumlar birbirinden öğrenir ve birbirini taklit ederler.

Kurumsal kültür kendi ekosistemi içinde biraz da böyle şekillenir. Ancak lütfen aceleyle karar vermeyiniz. Güzide memleketimizde bitmek tükenmek bilmeyen öyle bir Tanzimat aceleciliği var ki, hiç sormayın, iki yüz yıldır yakamızı bırakmadı.

Yarını yakalayacağız derken bugünü kaçırıyor ve hep dünden başlıyoruz.

Sayın Başkan, belediyenin bizzat yapacağı veya destek olacağı kültür-sanat işlerine nasıl karar vereceksiniz? Kültür politikasını sanatsal etkinliklerden ibaret görmeyeceğinizi peşinen varsaymak istiyoruz.

Peki bu durumda olumlu veya olumsuz kararınızı, önünüze konan ve aklınıza yatan makul projelere destek olmak suretiyle mi yoksa bütüncül bir kültür politikası ve bütünleşik bir kültürel planlama uyarınca mı vereceksiniz?

Bir yerel yönetim olarak hazırlayacağınız stratejik planda kültüre ayırdığınız yer ne kadar olacak? Diyelim ki, takdire şayan bir adım atıp stratejik planlamanızda kültüre ayırdığınız bahsi geniş tuttunuz. Peki bu kültür politikasına kimler karar verecek, nasıl karar verecekler Sayın Başkan?

Araştırmalar gösteriyor ki, bir belediyenin kültür-sanat ufkunu belediye başkanının kültür-sanat anlayışı ve vizyonu çiziyor.

Pratikte ise başkanın yanı sıra başkan yardımcıları, daire başkanları ya da ilgili müdürlükler bu süreci yönetiyor. Bazı belediye başkanları bir kültür-sanat komisyonu oluşturuyor, diğerleri danışman tavsiyelerini değerlendirmeye alıyor.

Bazı belediyelerse yıllık kültürel planlamalarını ortaya koymadan önce sivil toplum, medya kuruluşları, sanatçı ve kültür konseylerinin görüş ve önerilerini topluyor. Siz hangi yöntemi benimsemeyi düşünüyorsunuz Sayın Başkan? Belediyenin idari birimleri dışında kalan kültür-sanat aktörlerini ne derecede işin içine katmayı planlıyorsunuz?

Hafızamı yokluyorum ama bulmakta güçlük çekiyorum. Acaba seçim sürecinde dağıtılan broşürler, yaptığınız konuşmalar yahut ziyaretler esnasında kültür politikaları konusuna hiç değinmiş miydiniz? Halka bütüncül bir kültür politikası vaat etmiş miydiniz? Önceden düşünmüş ve alanın paydaşlarıyla istişare etmişseniz ne âlâ. Ama diyelim ki etmediniz, sağlık olsun, koltuğa oturduktan sonra da aceleci davranmaz ve popülerlik kaygısıyla hareket etmezseniz hâlâ vaktiniz olacak.

Hiç merakınız olmasın. Bu esnada sahadaki aktörler sizi izlemeye, alana dair tutum ve yaklaşımlarınızı değerlendirmeye ve yapmakta olduğunuz işleri aldıkları duyumlara istinaden yorumlamaya başladılar bile Sayın Başkan.

Belediyeniz için bütüncül bir kültür politikası üretmeye karar verdiyseniz, ki bundan şehrin sakinleri olarak çok memnuniyet duyarız Sayın Başkan, ilk edinmemiz gereken bilgi belediye sınırları içinde yaşayan halkın demografik yapısı ve profilleridir. Hangi mahallelerde hangi insan profilleri yaşıyor? Yaş ortalamaları, eğitim seviyeleri, şehre ve şehirliliğe yaklaşımları, kültür-sanata bakışları nasıldır, ne durumdadır? Hangi kültürel aktivitelere ilgi gösterir, hangilerine katılır ve hangilerine özellikle katılmazlar? Kimlerin kültür-sanat faaliyetlerine katıldığı kadar kimlerin katılmadığının bilgisi de çok önemlidir Sayın Başkan.Mesele biraz da bunların doğru tespitidir.

Acaba hem nicel hem de nitel araştırma yöntemlerini kullanan ve analiz kalitesine güvendiğiniz kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak bu bilgileri edinmeyi düşünür müydünüz? Bu tür dönemlik analiz ve araştırmalar hem kültür politikalarınız ve kültürel planlamanıza ana şeklini vermek hem de sürece halkı dâhil etmek için gereklidir Sayın Başkan.

Aşağıdan yukarıya gelen kültür ve sanata ilişkin talepleri hangi mekanizmalarla değerlendirmeye almayı düşünüyorsunuz Sayın Başkan? Söz gelimi halktan elli kişi ortak bir taleple bir sanat kursu almak istediklerini beyan ettiklerinde bu kursu açacak mısınız?

Yahut kültür-sanatla amatör düzeyde uğraşan liseli yahut üniversiteli gençler size düşük bütçeli projelerle geldiklerinde bu tür talepleri değerlendirmeye alacak birimleriniz olacak mı? Bunun dışında, diyelim halktan bazı kültür-sanat faaliyetleri hakkında şikâyet geldi. Bunları hangi mekanizmalar içinde değerlendirmeyi ve tartışmayı planlıyorsunuz? Geri bildirim almanız işlerinize özen ve dikkat katacaktır.

Halkın artık kültür-sanatın salt bir tüketicisi olmadığını, kültür üretmek ile kültür tüketmek arasındaki sınırın giderek muğlaklaştığını da zatı alilerinizle paylaşmak isterim. Bu çerçevede bilhassa kültür bahsinde yönetişim ve katılımcılığa önem verirseniz çok hayırlı bir iş yapmış olursunuz Sayın Başkan. Fakat burada büyük bir tehlikenin sizi beklediğini de ifade etmeme müsaade ediniz: popülizm. Biliyoruz ki belediye başkanlarının hizmet ömrü seçimlerle sınırlıdır ve dört beş senelik zaman dilimi içinde popülist işler yapmak hem kolaydır hem de size bazı çevrelerde alkış kazandırabilir.

Açık söylemek gerekirse bu nevi popülizm kısmen mazur görülebilir lakin eğer popülist tutum tüm işlerin önüne geçer ve kültür-sanata ayrılan sınırlı bütçeyi yutmaya başlarsa o zaman işler kötüye gidiyor demektir. Aman dikkat buyurunuz. Biliyor musunuz yeni bir nesil var ve onların talepleri daha çok kültür, sanat, estetik, mimari ve edebiyat etrafında şekilleniyor. İstikbal biraz da bu nesli anlamak ve ihtiyaç beklentilerini dikkate almaktadır kanaat-i acizanemizce.

Sahi bütçe demişken kültür-sanata ne kadar bütçe ayırmayı düşünüyorsunuz Sayın Başkan? Burada ayrılacak bütçenin hem miktarını merak ediyoruz hem de bu bütçeye dâhil edilecek kalemlerin sahiden sadece kültür-sanata münhasır kalıp kalmayacağını. Çünkü biliyoruz ki, hâlihazırda pek çok belediye kültür ve sanatla alakası olmayan yahut kenarından kıyısından ilintili kalemleri de bu bütçeye dâhil edebiliyorlar. Eğer bu yola girmezseniz ziyadesiyle memnun kalacağımızı bilmenizi isterim.

Yapılan kültür-sanat faaliyetlerinin çeyrek, yarım yahut senelik analizleri çıkarılacak mı Sayın Başkan? Ve bunları yaparken akademiden veya düşünce kuruluşlarından destek alacak mısınız acaba? Kurumların kendileri hakkında nesnel bilgi üretmeleri ve kendilerini bir iç muhasebeye çekebilmeleri esasında hem kolaydır hem de zordur. Kolaydır çünkü herkes aslında doğru ve yanlış giden çoğu işin farkındadır, bunu seziyordur yahut bilir ve kapalı kapılar ardında konuşur. Diğer yandan da kurumların bu bilgiyi üretmeleri zordur zira kişiler menfaatlerine zarar gelmesi endişesiyle doğru bildiklerini genelde söylemezler.

Mahallenin Doğrucu Davut birkaç delisi varsa da onlar da genelde üslup bilmezliklerinden meramlarını doğru dürüst ifade edemezler ve söyledikleri buharlaşır gider. En iyi strateji bu tür işlere çok yönlü bakmaktır Sayın Başkan; aynı konu veya aynı kültür-sanat yatırımı hakkında birden fazla, biri içeriden diğerleri dışarıdan olmak üzere, araştırma sipariş etmek ve kararı tüm bunların sonuçlarını kıyas ettikten sonra vermektir. Eğer kültür-sanat faaliyetlerini bir şekilde ölçümleyebilir ve denetleyebilirseniz, o zaman daha tatmin edici ve kalıcı işlerin önünü açmış olacaksınız demektir.

Kültür-sanat alanında ciddi bir koordinasyon sorunu var Sayın Başkan. Öyle ki, aynı alanda beş altı aktörün bir arada iş yaptığı ve hatta birbirinden habersiz benzer işler gerçekleştirdikleri vakidir. Aynı sahada iş yapan şu kurumlar sizce nasıl koordine olmalılar?

Belediyelerin kültür daire başkanlıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın il kültür müdürlükleri, belediye meclislerindeki kültür komisyonları, valiliklerin kültür alanındaki çalışmaları ve tabii tüm bunlara ilaveten sivil toplum kuruluşları, müze müdürlükleri, kültür merkezi yöneticileri, devlet tiyatroları, sanatçı platformları, araştırma merkezleri, üniversiteler vs. kurumlar. Koordinasyon ve iş birlikleri çok yararlıdır Sayın Başkan.

Örneğin etkinlik sayısını azaltıp kalitesini artırmanızı mümkün kılar, örgütlü yapılarla iş birlikleri yapılarak işlerin geniş kitlelere erişimini ve daha önemlisi onların katılımını sağlar.

Kent konseyleri ile kültür-sanat konusunda herhangi bir istişare süreci yürütme planınız var mı acaba? Mahalle ya da semt bazlı kültür konseyleri kurulması fikrine sıcak bakar mısınız mesela? İtiraf etmeliyim ki, Sayın Başkan, paydaş sayısını artırmanın yönetim sürecini çetrefilleştirme ve karar alma mekanizmasını zorlama ihtimali bizi de düşündürüyor. Her kafadan ses çıkınca, uzlaşılması zor meselelerde mutabık kalınamadığında etkin bir yönetimin önünü de tıkamış olabiliriz, evet.

Ancak sürecin demokratik çoğulculukla yürütülmesinin bizzat kendisi de bir erdem değil midir? Kimsenin kendisini sahnenin dışında hissetmediği bir yaklaşım rıza-yı ilahiye daha uygun değil midir? Halkın rızası Hakk’ın rızasıdır, derler nihayetinde. Ancak elbette kalpleri, gözleri ve gönülleri kararmış, “buralı” olmamakta direten ama ruhen ve bedenen “nerede” durduğu da belirsiz, kızgın, hadsiz, hodbin ve bedbin, gaddar ve fakat mağduriyet iddiasında ama özünde hep mağrur birtakım zevatı dışarıda tuttuğumu bilmenizi isterim.

Bunun bir optimum noktası bulunabilir Sayın Başkan. Yani hem yönetim sürecini tıkamayan hem de geniş kesimlerin fikir, görüş ve önerilerini kültür-sanat politikaları oluşturma sürecine dâhil eden bir optimum noktanın varlığına inanmak ne akla uzaktır ne de ütopik.

Sayın Başkan, kültür-sanat işlerinin dönemlik ihale yoluyla satın alınmasının bir sorun olduğu artık herkesin malumudur. Zira bu, işin tabiatına aykırıdır. Kültür-sanatı herhangi bir mal alımıyla eşitleyemeyiz.

Evet, ilgili kanun yaşanması muhtemel suistimallerin önüne geçmek maksadıyla çıkarılmıştı ancak daha sonra sizler için kısmi bir engel hâlini aldı. Bununla birlikte işin makul bir çözümü de bulunmuş değildir. Acaba diğer belediyeler, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve akademi camiasından paydaşlarla bir araya gelip bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak için önayak olmayı düşünür müydünüz?

Sahada mebzul miktarda tecrübe var ve inanın bu tecrübelerin sırf dinlenmesi, derlenmesi ve tahlili bile kültürel alanın etkin yönetimi için gerekli bilgiyi sağlayacak kapıları ardına kadar açacaktır.

Yerellik ve yerel kültürlerin canlandırılmasına şükür ki eskisinden daha fazla önem veriliyor. Ancak hâlâ bazı belediyeler var ki, toplum mühendisliğine hafif dozda devam ediyor ve kültür arzıyla yerel halkı “çağdaşlaştırma” adı altında “Batılılaştırmaya” çalışıyorlar. Doğrusu yerellik ile evrenselliğin sınırları da çok iç içe geçti. Buna rağmen yerel kültür deyince aklımıza gelen unsurların hem sayısı hem özgül ağırlığı dikkate şayandır. Ayrıca gerçek orijinalliğin de biçim kaygısından azade olarak gelenek ile doğru irtibata geçip geçememekle alakalı olduğunu düşünüyoruz.

Ancak Sayın Başkan biliyor musunuz yerel kültürün ihyası adına olmadık işler de yapılabiliyor memlekette. Bugüne hitap etmeyen, zaman dışı ve hatta kitsch denebilecek işlere de imza atıldığı oluyor. Yerel kültürü, şekli itibariyle değil, ruhu ve muhteviyatı itibariyle yaşatabilecek projeler geliştirebilecek yahut bu minvalde gelen projelerin iyisini kötüsünden ayırt edebilecek misiniz? Evetse cevabınız, peki ama nasıl? Kiminle? Hangi yol ve yöntem ile?

On yıllar boyunca kültür merkezi inşası belediyelerin kültür-sanat bütçe harcamalarının önemli bir kalemini teşkil etti Sayın Başkan. Seçim vaatlerinin de mühim maddelerinden biriydi. Nihayet vaatler gerçekleşti ve “çok amaçlı” kültür merkezleri inşa edildi. Ancak bu mekânların “çok amaçlı” olmaları maalesef bir meziyet hâlini alamadı Sayın Başkan? Neden biliyor musunuz? Çünkü bu mekânlar farklı kültürel ve sanatsal faaliyetler için taşımaları gereken hususi mekânsal özellikleri taşımıyorlardı ve yeterince işlevsel olamadılar.

Sadece tefrişat, ışıklandırma veya iklimlendirme gibi tali sayılabilecek donatılara değil, daha en başında kullanıcı sanatçı ve sanatkârların görüşlerinin sorulmasına ve mimarlar, mühendisler ve olası kullanıcılarla birebir ve topluca görüşmeler yapılarak ihtiyaç şeması, mekân hiyerarşisi ve oda taksimatı yapılmasına da ihtiyaç vardı.

Bunlar dikkate alınmadan tasarlanan binalar ise ya amaca eksik hizmet etmeye devam ediyor ya da yapılması gereken tadilatlar nedeniyle mevcut bütçe zorlanıyor. Sayın Başkan, eğer kültür merkezi inşa ettirmeyi düşünüyorsanız, bu hususları dikkate almanızı öneririz. Yurt içi ve yurt dışında çok iyi örnekler var. Bunları incelemek, araştırmak ve hatta bizzat görmeniz bu konudaki görüşünüzü ciddi anlamda etkileyecektir emin olunuz.

Kültür ile eğitimi birlikte düşünmemiz gerekiyor Sayın Başkan. Aksi takdirde kültür politikalarının uzun vadede ne uygulanabilirliği ne de sürdürülebilirliğini sağlayabiliriz. Zira kültür üreten, kültürden beslenen ve kültüre katılan bir toplumsal taban bulamazsak, bir zaman sonra kültür politikası üretme çabamız da yersiz ve anlamsız kacaktır. Bunun için örneğin belediyeniz sınırları içinde bulunan okullarla iş birlikleri yapabilirsiniz Sayın Başkan.

Pek çok okul kültürel ve sanatsal etkinliklerinde bünyenizde bulunan mekânları kullanmak ve çalışanlarınızın tecrübelerinden istifade etmek için talepkâr olacaktır. Onları destekleyebilirsiniz. Ayrıca siz de yakınınızda bulunan üniversitelerin mesela müzik, görsel sanatlar veya gösteri sanatları bölümleriyle iş birlikleri geliştirebilir, bu kurumların deneyimli ve nitelikli kadrolarından beslenebilirsiniz.

Esasında yetenek avlayan bu kurumlar da kendilerine teklif edeceğiniz iş birliği önerilerine sıcak bakabilirler Sayın Başkan. Bunu düşünmeye değer buluyoruz. Elbette bu iş birliklerinin hukuki altyapısı için bakanlıklar nezdinden girişimde bulunmanız icap ediyorsa, lütfen buna vakit ayırmaktan da kaçınmayınız.

Kültür ile eğitim politikalarının yerelde kesiştiği en önemli noktalardan biri kitap okuma salonları ve semt kütüphaneleridir Sayın Başkan. Sevinerek belirtmek isterim ki, 10-30 yaş arası çocuk, genç ve yetişkinler önceki nesillere göre daha çok kitap okuyor ve daha çok yayın yapıyorlar. Ancak ne yazık ki ne elverişli kitap okuma mekânları var yaşadığımız muhitlerde ne de yeterli sayıda kütüphane.

Yaşadığımız mahallelerde bahsi geçen yaş aralığındaki çocuk ve gençlerin ihtiyaçlarını karşılayacak ama aynı zamanda mimari tasarım ve özellikleriyle prestij inşa edici semt kütüphaneleri ve okuma salonları açmanız ne iyi olurdu. Şayet bünyenizde bilgi evi gibi yapılar varsa hemen peşinen bir öneride bulunabilirim Sayın Başkan.

Lütfen bu yapılara en azından kalıcı kütüphaneler inşa edilene kadar birer semt kütüphanesi işlevi kazandırınız. Söz gelimi ilinizde yahut ilçenizde 10 bilgi evi olsun ve yine söz gelimi bir bilgi evinde toplam 10.000 kitaplık bir kütüphane oluşturduğunuzu varsayalım. Eğer her bir bilgi evi birbirinden farklı 10.000 kitabı bünyesinde barındırırsa toplamda ilçenizde yahut ilinizde en az 100.000 kitaplık bir kütüphaneler bütünü oluşturmuş olacaksınız.

Eğer bu semt yahut mahalle kütüphaneleri arasında bir de ödünç alış-veriş sistemi kurabilirseniz, o zaman önemli bir ihtiyacı karşılamış olursunuz. Elbette, Sayın Başkan, böyle büyük çaplı bir organizasyon için hem uzman kütüphaneci istihdamı hem de koordineli çalışılması gerektiği konuları izahtan varestedir.

Sayın Başkan, sizi temin ederim, bugün temel tartışma konumuz bazı çevrelerin ısrarla söylediği gibi kamunun kültür-sanat alanında var olup olmaması yahut bu alandan çekilip çekilmemesi değildir. Bugün meselemiz, kamunun kültürel alanı iyi yönetip yönetmediğidir. Mesele kamu otoritesinin bu alandaki tercihlerinin adil, eşitlikçi, niteliği önceleyen, katılımcılığı ve kültürel çoğulculuğu esas alan bir yönelime sahip olup olmadığıdır.

Herhâlde bugün kimse kamunun tüm kültürel alanı hegemonyası altına alması fikrine sıcak bakmaz. Yerel yönetimler için iyi bir kültür politikası geliştirme ve uygulamanın halk nazarında meşruiyet ve rızalarını kazanmanın önemli anahtarlarından biri olduğunu söylememe müsaade ediniz. Bu ise kamu otoriteleri ile halk arasındaki iletişim, etkileşim ve müzakerelerin sürekliliğine bağlıdır. Yeni makamınızda başarılar dilerim Sayın Başkan. Yolunuz ve ufkunuz açık olsun.