Merak bilginin başlangıcıdır!

ALEYNA AYAN
Abone Ol

Türk Dili alanında hocaların hocası olarak anılan Prof. Dr. Mertol Tulum’un eserleri son yıllarda Ketebe Yayınları aracılığıyla okuyucularla buluşuyor. Tulum’un 1963’den bu yana üzerinde çalıştığı Orhon Yazıtları, Oğuznâmeler, İstanbul Türkçesi gibi araştırmalar geçtiğimiz aylarda “Türkçe Ülkesinde Gezinti” adlı kitapta yayımlanmıştı. Ekim ayında raflardaki yerini alan “Türkçe Ülkesinde Sarsıntı” ise eleştiri metinlerinden oluşuyor. Kendisiyle geçmişteki önemli çalışmaları ve bu süreçteki deneyimleri üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

Sur-nâme, Har-nâme ve diğer önemli çalışmalarınızın uzun yıllar aldığını ve sağlığınızı maalesef olumsuz etkilediğini biliyoruz. Bu çalışmalarınıza dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Sur-nâme.

1997 yılında emekli olduğumda son derece sağlıklı bir insandım. O sırada bana Sur-nâme’yi teklif ettiler. O da şöyle oldu: bir dönem Japonlar Topkapı Sarayı’ndaki minyatürlerin fotoğraflarını çekmişlerdi. O eserleri Japonya’da yayımladıkları zaman ünlü mimar ve fotoğrafçı Ahmet Ertuğ da oradaymış. Kendi kültürüne, sanat tarihine ve edebiyatına dair içinde bir merak uyanmış ve işin üzerine düşmüş. Bana ulaştığında Sur-nâme metnini ve çevirisini istedi. Kabul edip kendime bir program yaptım ve çalışmaya başladım. Kapalı bir odada çalışırken bir yandan da sigara içiyordum. O dumanının zehirlediği havayı soluya soluya çalışma odamda 6-8 ay kadar çalıştım.

Kalbimi tüketen iki eser üzerindeki o yoğun, amansız çalışmamdır. (Fotoğraf: Sedat Özkömeç.)

Aynı dönemde Fatih Kanunnâmesi’yle de uğraşmak durumunda kaldım. Bir öğrencimin rüyalarına Fatih Sultan Mehmed giriyormuş. Öğrencim de Fatih’i bir veli yerine koymuş, ona âşık olmuş; bir dergi çıkaracakmış. Benden de Kanunnâme için yardım istedi. İşim olduğunu söyledim ama çok ısrar etti, ben de kabul etmek mecburiyetinde kaldım. Fatih Kanunnâmesi ile ilgili yazdıklarımızın sadece dipnotlarına bakın, elli sayfa dipnotu vardır. Tamamıyla filolojik tahlildir yani.

Türkçe Ülkesinde Sarsıntı.

Hem Sur-nâme hem de Fatih Kanunnâmesi’yle uğraşırken bir baktım ki koluma ağrılar girmeye başladı. Kalple ilgili olduğunu anladım. Oğlumla beraber hastaneye gittik. Aynı gün yoğun bakıma alındım, iki gün sonra da ameliyat oldum. Kalbimi tüketen iki eser üzerindeki o yoğun, amansız çalışmamdır. Ama her yerde söylerim; bu çalışmalarımdaki en büyük yardımcım hanımımdır. Hâlâ bana sorar: “Yahu sen çok defa yattıktan sonra hemen fırlayıp kalkıyorsun. Niye kalkıyorsun?”

Aklıma takılan bir şeyi çözemediğim zaman yatmış olsam bile beynim çalışmaya devam ettiği için aklıma bir şey gelince hemen fırlayıp not alırım

Osmanlı Türkçesine Giriş adında yazdığınız bir kitap uzun yıllardır sayısız baskı yaptı ve öğrenciler tarafından hâlâ okunuyor. Bu bağlamda bugünün akademisyenlerine önerileriniz var mı?

Türkçe Ülkesinde Gezinti.

Osmanlı Türkçesi, yüz binlerce öğrenciye okutuldu. Şu an hâlâ açık öğretim fakültelerinde bile kullanılmaya devam eden bir ders kitabı. Jean Deny’nin Türk Dil Grameri kitabından sonra yazılmış, Türkçeyi esas alan ilk kitaptır. Ama doğrusunu söylemek gerekirse ben gelecekten ümitli değilim. Benim gibi kendini delicesine bu alana hasretmiş, vakfetmiş insanlar olmadıkça koyduğumuz taşların üzerine yeni taş eklemek pek kolay olmaz. Her şeyden önce merak bilginin başlangıcıdır. Merakınız, tutkunuz, aşkınız olmadıktan sonra sadece okumakla olmaz. İoanna Kuçuradi diye Romen asıllı bir felsefeci vardır Türkiye’de. Onun sözünü hep kullanırım; “Yeni bir bilgi veya bir açıklama önce problem görmekle başlar” diyor. Günümüzde onlarca problem var ama problemle uğraşan kimse yok.