Ödünç kitaplar sandığı

AYSEL YAŞA
Abone Ol

Herkes dijital kütüphaneler kura dursun, Modern seyyar kütüphaneciler, hâlâ kitaba muhtaç ve ulaşamayacak durumda olanları düşünüyorlar, sağ olsunlar. Çekmeköy’de tamamen kişisel çabalarla bir benzin istasyonuna kurulan seyyar kütüphane, sosyal medyadan duyurularla kendine bağışçı arıyor.

Cumhuriyet’ten sonraki dönemlerde köy köy dolaşan ‘seyyar kütüphaneciler’, ödünç kitaplar sandığından çıkardıkları kitaplarla, seyyar kütüphaneciliğin de ilk adımını atmış oldular…

Seyyar kütüphanenin birçok avantajı var o dönemdeki halk için.

1960 tarihli bir kare var önümde. Bir adam, önünde eski sandığı, yanında yazmalı, şalvarlı kadınlar... Kitap sırasında bekliyorlar. Eski sandığın üzerinde ‘kitap iade sandığı’ yazıyor. Ödünç kitaplar sandığı… Çok fantastik geliyor değil mi kulağa? Bilhassa Anadolu’nun Cumhuriyet sonrası, merakla yolunu gözlediği seyyar kütüphanelerden birisi bu. Heybesinde Simyacı, Suç ve Ceza, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Simyacı, Sinekli Bakkal, Eylül, Yaprak Dökümü, Çalıkuşu var. Meraklı gözlerle, ayda bir köye gelen bu seyyar kütüphanenin raflarına bakınıyor kadınlar. Kitaba bu kadar kolay ulaşmalarında ‘seyyar kütüphane’ye önem veren idealist memurların, kitapseverlerin çabası çok büyük. Seyyar kütüphanenin birçok avantajı var o dönemdeki halk için. Zorlu ekonomik koşullar, bir kitaba ulaşmayı, kütüphaneye gitmeyi imkânsız kıldığı için ücretsiz kitap hizmeti herkes tarafından benimseniyor. Komşular ödünç aldıkları kitapları değiş-tokuş ediyorlar. Okudukları hayatları bir de kendi aralarında konuşuyorlar.

Eşekli kütüphaneci

  • Artık seyyar kütüphaneler kalmadı. Yerine ‘modern’ gezici kütüphaneler geldi. Nerelerde dolaşırlar, kimlere ulaşırlar bilmeyiz… Moderni bir kenara bırakıp tarihte, seyyar kütüphane ile tozlu yollarda şöyle bir yürüyelim isterim:Bahsettiğimiz gibi, yurt dışında halen çok fazla yoğun ilgi gören seyyar kütüphanelerin ömrü çok eski. Biraz yaşlanmış görülüyor hatta.

Bu eski hikâyeye meşhur Ürgüplü Mustafa Güzelgöz’den bahsederek başlamak gerek. Fakir Baykurt’un hayatını romanlaştırdığı Güzelgöz’ün, Tahsin Ağa Kütüphanesi’ndeki boş memur kadrosuna atanmasıyla başlıyor ‘seyyar kütüphane’ macerası. Kaynaklara baktığımızda, Güzelgöz’ün hakkında hiçbir şey bilmediği kütüphaneciliği, el kitaplarından okuyarak öğrendiğini görüyoruz.

Kırmızı sıvalı taş bina
Nihayet

İlk iş olarak harf devrimi sonrası kütüphanenin deposundan Osmanlıca kitapları çıkaran Güzelgöz’ün seyyarlığa geçişi ise şöyle. Güzelgöz, kütüphaneciliği o kadar çok önemsemiş ki, kitaba ulaşamayan köylülere ulaşmak için düşünmeye başlamış. O dönemde taşıtlar sıkıntılı. O da bu kitaplar herkese ulaşmalı demiş ve halkın ayağına eşek sırtında kitaplar taşımış. Adı da bundan mülhem, ‘eşekli kütüphaneci’ye çıkmış. Kitaplarını köylülere ödünç veren eşekli kütüphaneci böylece otuz altı köye üşenmeden gitmiş, köylüleri merak ettikleri masal dünyalarıyla, romanlarla, şiirlerle buluşturmuş. O dönemde Balzac okuyan, klasiklere hayran köylüler tüm ülkenin dikkatini çekmiş.

Paylaşmak zenginliktir

O da bu kitaplar herkese ulaşmalı demiş ve halkın ayağına eşek sırtında kitaplar taşımış. Adı da bundan mülhem, ‘eşekli kütüphaneci’ye çıkmış.

Geldik günümüze, sene 2016… Herkes dijital kütüphaneler kura dursun, Modern seyyar kütüphaneciler, hâlâ kitaba muhtaç ve ulaşamayacak durumda olanları düşünüyorlar, sağ olsunlar. Çekmeköy’de tamamen kişisel çabalarla bir benzin istasyonuna kurulan seyyar kütüphane, sosyal medyadan duyurularla kendine bağışçı arıyor. Benzin istasyonunun sahibi Seyfettin Yıldırım şöyle bir duyuruyla petrol ofisine kitap topluyor: "Okunmuş kitaplarımızı (ders kitapları dâhil) atmayalım, yakmayalım, Çekmeköy'de benzin istasyonumuza getirin, paylaşalım. Bize gereksiz olan, bir başkasına çok gerekli olabilir. Paylaşmak zenginliktir.” Petrol ofisinde toplanan kitaplar, ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Aslında bu kütüphane bize, kitaplar için öyle koca şaşaalı mekânların şart olmadığını apaçık gösteriyor.

Varsın sensiz dönsün dünya

Dedim ya, seyyar kütüphanecileri görememiş bir nesiliz biz. Çok hayıflanmış olmalıyım ki, Vural Yılmaz’a rastlıyorum Çengelköy’de. Sarı vosvos arabasıyla dikkatimi çekiyor.

Seyyar kütüphanecileri görememiş bir nesiliz biz.

O idealist bir öğretmen. İstiyor ki, kitaplara kütüphaneye gidemeyenler de ulaşsın. Günümüzde hâlâ kütüphaneye gidemeyen mi var demeyin. Var ki, öğretmen Vural, sarı vosvosunu seyyar kütüphaneye çevirmiş. Kitaplığından seçtikleriyle yola çıkan öğretmen, Çengelköy’de Hacı Ömer Efendi Cami’sinin hemen yanı başında. Amacı sokaklarda da olsa vatandaşa kitap okutabilmek. Vural, kitapların bir kısmını parayla da satıyor. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Eski kitaplarımın bazılarını satarak, yenilerini almaya, bu seyyar kütüphaneyi genişletmeye çalışıyorum. İstanbul’un sokaklarında insanlar kitap okusunlar istiyorum.” Bu seyyar kütüphanenin mottosu ise şu: "Korkma, al kitabını otur yanıma, varsın bir saat de sensiz dönsün dünya!”