Siyonizm karşıtı Yahudiler

BÜŞRA SÖNMEZIŞIK
Abone Ol

“İsrail, bazı Yahudilere göre gayrimeşrudur ve derhâl yıkılmalıdır.” Siyonizm, Filistin topraklarında İsrail devleti kurma idealinin adı. Araştırıldığında, bu emelin 1948’den daha da eskilere dayandığı görülüyor. Bu ideal, nasıl ve ne şekilde ortaya çıktı? Günümüzde neye doğru evrildi? Daha önemlisi, Yahudiler topyekûn Siyonizm’i destekliyor muydu? Geçmişten günümüze çeşitli algı operasyonlarından dolayı pek çoğumuz Siyonizm hareketini Yahudilerin tamamına mal ediyor. Oysa farklı sebeplerden ötürü sayıları gün geçtikçe artan Siyonist karşıtı Yahudiler bulunuyor. “Her Yahudi Siyonist midir? Değilse neden değildir?” sorularının peşine takılarak, araştırmacı Seda Özalkan ile kitabına konu olan Siyonist karşıtı Yahudileri masaya yatırdık.

Siyonizm düşüncesi/ hareketi Yahudilerin Filistin topraklarında 1948’de kurduğu sistemin adı. 1800’lerin sonlarında ortaya çıkan idealin sebebi neye dayanıyor?

Dolayısıyla sürgünde çekilen sıkıntılar günahlara kefaret olunca, kurtarıcı olarak görülen bir Mesih önderliğinde Yahudiler bu topraklara yeniden geri dönecektir

Yahudilerin Siyon dedikleri Kudüs’e, geniş anlamda da Erets İsrail dedikleri Filistin topraklarına dönme idealleri aslında yaklaşık üç bin yıl öncesine ait. Yahudi inancına göre Allah, Yahudilerin, ilk ataları olarak gördükleri Hz. İbrahim(as) ile bir sözleşme yapmış ve soyuna Kenan topraklarını vaat etmiştir. Tabii bu soy ile kastedilen, Arapların geldiği Hz. İsmail’in soyu değil, İsrailoğullarının geldiği Hz. İshak’ınkidir. Bu vaat tabii ki karşılıksız olmayacaktır.

Vaadin muhataplarından Allah’ın yasalarına itaat etmeleri beklenmektedir. Ancak bu şekilde Yahudiler kutsal topraklarda yaşayabilecek, aksi hâlde, büyük bir felaketin akabinde bu topraklardan sürüleceklerdir.

İşte Yahudilerin sürgünde olma durumu bu dinî düşünceden kaynaklanıyor. Sürgün, tarih boyunca Yahudilerin itaatsizlik ve ahlaksızlıkları sebebiyle ortaya çıkan ilahi bir ceza olarak görülmüş.

Dolayısıyla sürgünde çekilen sıkıntılar günahlara kefaret olunca, kurtarıcı olarak görülen bir Mesih önderliğinde Yahudiler bu topraklara yeniden geri dönecektir. Yahudi dinine göre bu dönüş kurtarıcı Mesih öncülüğünde gerçekleşmeli, Yahudiler herhangi bir askerî veya siyasi eylemlilikle topraklara geri dönmeye kalkışmamalıdır. Neredeyse 1800’lerin sonuna kadar baskın olan inanç buydu.

SİYONİSTLERİN BUGÜNKÜ AMAÇLARI İSRAİL DEVLETİNİ BÜYÜTMEK

Peki bu inanç günümüze nasıl evrildi?

İşte bu ideal, Mesih bekleyişi ve Siyon’a dönüş özlemi, 1800’lerin ortalarında yeni bir boyut kazandı ve bir grup Yahudi, Filistin’in kolonileştirilmesi üzerinden Siyon’a dönme hayalleri kurmaya başladı.

Daha sonra Osmanlı topraklarının parçalanmasında bir katalizör rolü gören Avrupa etnik milliyetçiliğinin Yahudilere uyarlanmasıyla da bugün anladığımız anlamda Siyonizm ideolojisi ortaya çıktı.

“Bugün anladığımız anlamda Siyonizm ideolojisi” tam olarak nedir?

Siyonizm karşıtlıklarını dine dayandıran Yahudilere göre Allah, bir kurtarıcı Mesih göndermeden bu topraklara topluca göç etmek veya bir devlet kurmak yasaktır. Dolayısıyla bu yasağın ihlali anlamına gelen Siyonizm, cezasının çok ağır olacağı büyük bir günahtır.

Her ne kadar tek tip bir Siyonizm olmasa da şöyle bir ayrım yapsak sanırım yanlış olmaz: 1948 öncesi Siyonizm’in temel hedefi devleti kurmaya yönelikken, 48 sonrası Siyonizm ise bu devleti devam ettirebilme ve daha da büyütme temel hedefine sahiptir.

İlk Siyonist kongrede benimsenen Basel Programı, devletin ilanından sonra ortaya çıkan yeni durumun gerekliliklerini karşılayamayınca ek olarak 23. Siyonist Kongre’de Kudüs Programı benimsendi.Bu program, Yahudi halkının birliği ve halkın hayatında İsrail’in merkezîliği gibi konular üzerinden İsrail’in güçlendirilmesini hedefliyor.

2015 yılında düzenlenen son 37. Siyonist Kongre çerçevesinde de İsrail’e göç ve Yahudi-Siyonist eğitim, Siyonizm’in en önemli değeri olarak belirlendi. Yani yeni şartlara uyum sağlayan bir Siyonizm söz konusu.

YAHUDİLER GÖRÜNENİN AKSİNE BÖLÜNMÜŞ BİR TOPLUMDUR

Gelelim günümüzde pek bilinmeyen Siyonizm karşıtı Yahudilerin varlığına. Yahudiler ilk ne zaman Siyonizm’e karşı çıktılar?

Müjdeciler veya proto-Siyonistler olarak da adlandırılan bir grup Yahudi, Herzl’den çok daha önce Siyonizm’den bahsediyorlardı.

İlk defa ortaya çıkması, Siyonizm’in ortaya çıkmasıyla oldu. Tabii burada Siyonizm ile, 1800’lerin ortalarında belirginleşen, 1890’larda Theodor Herzl’in çabalarıyla diplomatik olarak dillendirilen siyasi bir programı kastediyoruz.

Herzl, Siyonizm’in kurucusu olarak tanımlanır her yerde. Ama bu pek doğru bir argüman değil. Müjdeciler veya proto-Siyonistler olarak da adlandırılan bir grup Yahudi, Herzl’den çok daha önce Siyonizm’den bahsediyorlardı.

Hatta Siyonizm kelimesinin kullanılması da Herzl’in ortaya çıkmasından önceye, 1891 yılına rastlar.

Daha önce siyasi Siyonizm’e dair fikir yürüten insanlar olmasına karşın, Theodor Herzl’i bunlardan ayıran neydi?

Herzl’i bu kadar yükselten sebep, Siyonizm idealini diplomatik yollarla devletler seviyesine çıkarmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Özellikle ülkemizde Yahudilerin kenetlenmiş tek yürek bir toplum olduğu algısı hâlâ yaygın bir kanaat... Yahudilerin Siyonizm düşüncesinden giderek ayrışmalarının sebebini nasıl açıklarsınız?

Siyonizm karşıtı Yahudiler aslında net çizgilerle birbirinden ayrılamıyor. Dinî ve seküler görüşlerin kendi içlerinde de oldukça farklı düşünceler var. Gerek Siyonist olsun gerek anti-Siyonist, Yahudiler dışarıdan görüldüklerinin aksine oldukça bölünmüş bir toplumdur. Genelde Siyonizm karşıtı Yahudiler üç ana gruba ayrılıyor.

İsrail rejimi, özellikle Haredi (ultra-Ortodoks) Yahudilere göre dindar olmak bir yana, günah üzere kurulu bir devlettir.

Dindar (Ortodoks), liberal-hümanist ve sosyalist Yahudiler. Siyonizm karşıtlıklarını dine dayandıran Yahudilere göre Allah, bir kurtarıcı Mesih göndermeden bu topraklara topluca göç etmek veya bir devlet kurmak yasaktır. Dolayısıyla bu yasağın ihlali anlamına gelen Siyonizm, cezasının çok ağır olacağı büyük bir günahtır.

Liberal Yahudiler ise Yahudi kimliklerinin etnik boyutundan vazgeçerek sadece dinî boyuta vurgu yaptıklarından dolayı, yaşadıkları ülkelere uyum sağlamışlar ve Siyonizm’e karşı çıkmışlardır.

Hümanist diyebileceğimiz Yahudiler ise Siyonist politikaların özellikle Filistinlilere yaşattığı zulüm sebebiyle bu ideolojiyi eleştirmektedirler.

Gözlerden ırak bir halk İsrail Arapları
Nihayet

Sosyalist Yahudiler de millî bir yurdun Yahudi problemine çözüm olamayacağı, tek çarenin proletarya devrimi olduğu düşüncesi sebebiyle Siyonizm’i reddetmişlerdir. Bu devrimden sonra milliyetin de bir önemi kalmayacaktır.

Bugün liberal ve sol-kanat Siyonizm karşıtlığı, İsrail’in şiddet içerikli politikaları sebebiyle giderek insani boyut kazanmaktadır.

SİYONİZM HAREKETİ DİNÎ BİR İDEAL DEĞİLDİR

Siyonizm, Avrupa ruhunu taşıyan bir siyasi ideoloji midir?

Modern seküler bir ideoloji olarak Siyonizm, Avrupa etnik milliyetçiliği ideolojisinin Yahudilerin Siyon’a dönüş dinî idealiyle birleştirilmesi projesidir. Bu birleştirme, dinî idealden tam bir kopuşa yol açtı.

Dolayısıyla özellikle Ortodoks Yahudilerin karşıtlığıyla karşılaştı. Hatta Siyonizm öncesinde de dindar Yahudilerin bu konu ile ilgili endişeleri var.

Örneğin sahte Mesihler ve sürgünü bitirmekte acele etme düşüncesi, Yahudilerin daha büyük bir cezayla cezalandırılacakları bir günah işleyecekleri korkusu, Yahudileri Siyonizm öncesinde de temkinli olmaya itti. Ne var ki korkulan başa geldi.

Kavramsal olarak ele alırsak, Siyonizm karşıtlığının antisemitizm ile eş değer görünmesinin sebebi nedir?

Bunun birkaç sebebi olabilir ama en önemli sebep herhâlde şudur: Siyonistler en başından beri Yahudilik ve Siyonizm’i özdeşleştirmeye çalışıyorlar. Bunda oldukça başarılı da oldular.

Bugün Siyonizm karşıtlığı, otomatik olarak Yahudi karşıtlığı (antisemitizm) anlamına geliyor. Bu durum planlı olarak yaratılmak istendi. Dolayısıyla Siyonizm karşıtlığı, antisemitizm anlamına getirilerek doğrudan gayrimeşru ilan edildi ve tartışma dışı bırakıldı.

,Bugün eskiye nazaran bu düşüncelerin değiştiğini gözlemlesek de, aynı anlayış hâlen devam ediyor.

KENDİLERİNE KARŞIT YAHUDİLERİ ANTİSEMİTİST OLARAK GÖRÜYORLAR

Bu algı operasyonu, varlığına bir çeşit meşruiyet kazandırıyor…

Siyonizm karşıtlığı, sıradan bir ideolojiye muhalefet değildir. Bu örnekte bir devletin kurucu ideolojisine karşıtlık, o devletin meşruiyetine karşıtlık anlamına geliyor.

Çünkü Siyonizm karşıtlığı, sıradan bir ideolojiye muhalefet değildir. Bu örnekte bir devletin kurucu ideolojisine karşıtlık, o devletin meşruiyetine karşıtlık anlamına geliyor.

Dolayısıyla bugün de dâhil olmak üzere tarih boyunca dünyanın gözü önünde tüm insan hakları, demokrasi gibi söylemlerine rağmen İsrail’in neler yapabildiğini göz önüne alırsanız, Siyonizm karşıtı seslerin de nasıl cılız kaldığı veya bırakıldığını daha iyi anlayabilirsiniz.

Bu çerçevede Siyonist tarih yazımı -ki bugün de oldukça güçlüdür- tarihte kendi varlığını zayıflatacak tüm olayları görmezden gelerek, kendi varlığını meşrulaştıracak şekilde yeniden yorumluyor.

Siyonist anlatıya göre Siyonizm karşıtları Yahudi de olsalar zaten antisemitik oldukları için, “gerçek Yahudiler”den, yani Siyonistlerden ayrıdır, vatan hainidir, kendi kendinden nefret eden Yahudi’dir. Aynı şekilde Siyonistlerin dış destekçileri de bugüne kadar bu anlatıyı destekleyecek şeyler ürettiler.

Hâliyle ülkemiz de dâhil olmak üzere, bugün birçok yerde Siyonizm ve Yahudilik aynı anlama getirildiği için Siyonist olmayan bir Yahudi tahayyül edemiyoruz. Bu da bizi bilinçsizce Yahudi karşıtı olmaya itebiliyor. Ki bu özellikle Osmanlı tarihi tecrübesinin tam zıddı bir durumdur.

Dünyada genişleyen bir sekülerleşme akımı var. İlk Siyonist Yahudilerin de seküler bireyler olduğunu görüyoruz. Bugün dindar bir devlet olan İsrail’de Yahudiler de giderek sekülerleşiyor mu?

Öncelikle İsrail’in dindar bir devlet olup olmadığını tartışalım. En azından kendisine dine dayalı bir devletmiş izlenimini veriyor, diyebiliriz. Bu da az önce bahsettiğim Yahudilik-Siyonizm kavramlarını aynı anlama getirme politikasıyla örtüşüyor.

İSRAİL DİNÎ OLMAKTAN ÇOK SEKÜLER BİR DEVLET

İsrail din devleti değil midir?

İsrail rejimi, özellikle Haredi (ultra-Ortodoks) Yahudilere göre dindar olmak bir yana, günah üzere kurulu bir devlettir. Hiçbir meşruiyeti yoktur ve en kısa zamanda barışçıl bir şekilde yıkılması gerekir. Çünkü Mesih gelmeden bu topraklarda bir devlet kurmak dine göre yasaktır.

Haredilere göre İsrail, dinî bir takım sembolleri sömüren ve kötü amaçlarına alet eden tamamen kâfir bir yapıdır. Yine onlara göre Knesset’in içindeki şahısların dindarlaştırılmasıyla da bu durum değişmez. Devlet varoluşsal olarak din karşıtıdır.

Buradan hareketle İsrail’e bir din devleti demenin pek doğru olduğunu düşünmüyorum. Sadece belli dinî semboller üzerinden dinî bir izlenim vermeye çalışarak varlığını meşrulaştırma gayreti içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu argüman, ilk Siyonistlerin de seküler olmalarıyla örtüşüyor.

Sekülerlik bir yana, çoğunun ateist olduğundan da sıklıkla bahsedilir. Bugün İsrail’de yaşayan Yahudilerin %70’i seküler veya Siyonist diyebileceğimiz bir tutuma sahiptir. Haskala denen Yahudi Aydınlanması sürecine kadar geriye götürebileceğimiz bu sekülerleşme dönemi, özellikle 1948 sonrası giderek yükseldi.

Zaten dünya genelinde de eğilim bu yönde olduğundan dolayı, Yahudiler de bundan muaf olamadılar. Zaten modern ulus-devlet ve etnik milliyetçilik kavramlarının dindarlaştırıcı özelliğindense sekülerlerleştirme potansiyelinin çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklamasının ardından, Naturei Karta olarak bilinen Uluslararası Siyonizm Karşıtı Yahudiler Örgütü’nden sert tepki geldi. Bu tür tepkiler ne kadar etkili?

Protestolar bireysel bilinçliliğin artmasında önemli bir mücadele şekli olsa da, dediğimiz gibi siyasi bir etki ortaya çıkmıyor. Tabii ki özellikle Siyonizm karşıtı Yahudilerin Filistinlilerin haklarını savunması, muhakkak belli bir miktarda umuda sebep oluyor.

Siyonizm karşıtı tüm tepki ve eylemler, tabandan yükselip siyasi bir etkiye yol açamıyor ne yazık ki.

Siyonizm karşıtlığı hem Yahudi dünyasında hem dünya genelinde giderek yükselse de, Amerika’nın Trump kararı, İsrail’in ablukasının hâlâ devam ediyor olması ve Siyonizm’in yol açtığı insani krizin çözümü için hâlâ bir şeyler yapılmıyor olması, tepkilerin siyasi sonuç getirmediğinin güncel örnekleri.

Dünya genelinde Siyonizm karşıtlığı denince akla ilk gelen organizasyon olan ve medya tarafından sürekli antisemitik olmakla suçlanan BDS hareketi ile mücadele için İsrail geçtiğimiz yıllarda bir bakanlık kurdu.

Bu gelişme aslında Siyonizm karşıtlığının giderek büyüdüğü ve etki yaratmaya başladığının da bir göstergesi.

YAHUDİLERİN FİLİSTİNLİLERİ SAVUNMASI ÖNEMLİ

Filistin konusunda anti-siyonistler ne gibi çalışmalar yapıyorlar?

Anti-siyonistler her fırsatta Filistinlilerle beraber olduklarını, onların haklarını savunduklarını göstermeye çalışıyorlar. Genelde bu, dünya genelinde sokak gösterileri üzerinden gerçekleşiyor.

Bu tür çalışmalar nasıl karşılık buluyor?

İnsanların toplanıp bir şeyler söyledikten sonra tekrar ayrılması, ne yazık ki medyada da karşılık bulmadığı için somut netice vermiyor.

Protestolar bireysel bilinçliliğin artmasında önemli bir mücadele şekli olsa da, dediğimiz gibi siyasi bir etki ortaya çıkmıyor. Tabii ki özellikle Siyonizm karşıtı Yahudilerin Filistinlilerin haklarını savunması, muhakkak belli bir miktarda umuda sebep oluyor.

Yahudilerin Siyonizm karşıtlığı her geçen gün artıyor. Bu, ileri dönemlerde Filistin bölgesi için umut verici bir gelişme olarak düşünülebilir mi?

Neden olmasın? Yahudilerin Siyonizm karşıtlığı Filistin için mutlak olarak umut vaat ediyor diyemem tabii ki, ama çorbada tuzu muhakkak olur.

Özellikle insani sebeplerle Siyonizm’e karşı çıkan Yahudilerin, İsrail’in bir halkın tüm haklarını elinden alan şiddet politikalarına karşı bir bilinçlenme sağlaması açısından rolünün oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

İsrail’de yaşayan anti-siyonistlerin durumu ne? Zor bir mesele olsa gerek.

İsrail’de sayıları oldukça az olan ancak giderek büyüyen bir kesim olarak Siyonizm karşıtı Harediler, hâlâ sürgünde yaşadıklarına inandıklarından, İsrail devletinin meşruiyetini kabul etmiyorlar. Osmanlı son döneminde burada yaşayan yaklaşık 25 bin Yahudi de aynı bu düşüncelerle bu topraklarda yaşıyorlardı. Yani onlara göre sürgün mekânsal değil, zamansal bir kavramdır.

  • Mesih hâlâ gelmediğine göre Kutsal Topraklar’da olan bir Yahudi hâlâ sürgündedir. Bu anlayış çerçevesinde Harediler, devlete hizmet etmeyi de günah sayarlar. Askerlikten muaf olan bu Yahudilerin genelde devlete ait bir kimlik belgeleri de yoktur.

Vergi ödemeyi dahi reddederler. Dolayısıyla devletin kendilerinden kurtulmak istediği eski zamanlardan kalmış bir grup olduğuna inanılan bu Yahudilerden, bazen devletin dindar görüntüsünü artırmak için istifade edilir.

Günümüzde anti-siyonist örgütlerin durumu nedir? Tarihsel argümanları mı kullanıyorlar yoksa farklı karşı çıkış ifadeleri var mı?

Dinî sebeplerle Siyonizm’e karşı çıkan Yahudiler, bugün de ilk günkü argümanlarını kullanıyorlar. Liberaller ve sol-kanat Yahudiler ise daha çok insani sebeplerle Siyonizm’e karşı çıkıyorlar.

ENDÜLÜS VE OSMANLI: YAHUDİ TARİHİNİN ALTIN ÇAĞI

Osmanlı modeli bugün bir anlam ifade edebilir mi? Muhalif seslerden bu fikrin arkasında duranlar var.

Yahudi tarihinin altın çağları Endülüs ve Osmanlı zamanlarında yaşandı. Bunun sebebi ise İslam yönetim anlayışının farklılıklara duyduğu hoşgörüdür. Yahudiler bu iki dönemde de yönetimde dahi rol aldılar.

İşgal altında gündelik hayat
Nihayet

Bugün Siyonistlerin yaymak istedikleri “Her Yahudi siyonisttir” ya da “Siyonizm ve Yahudilik aynı şeylerdir” düşüncesi sebebiyle bazı kesimlerde bilinçsiz bir Yahudi düşmanlığı var. Siyonizm karşıtlığı, Yahudi karşıtlığı anlamına gelmiyor. Siyonizm karşıtlığı her şeyden öte, bir fikre ve bir politikaya karşıtlıktır.

Siyonizm karşıtı Yahudiler bilinir ve doğru algılanabilirse bundan ne gibi bir sonuç çıkar?

Zihinlerimizdeki kavram kargaşasının önüne geçmeli, sebepsiz hiçbir insana düşmanlık beslenmemeliyiz diye düşünüyorum. Bu zorunlu olarak sevmemiz gerektiği anlamına gelmemeli.

Ancak geçmiş tecrübelerden de anlaşılacağı üzere beraber yaşayabilmenin temel şartı birbirimize saygı duymaktan, farklılıkları kabul edebilmekten geçiyor.

İki halkın zihinlerindeki karşılıklı düşmanlık algısı bu tarz yanlış tanımlamalar sebebiyle husumeti yeniden üretiyor ve bunun sonuçları başta Filistin bölgesi olmak üzere tüm Ortadoğu için ağır sonuçlar doğuruyor.

Kısacası olumsuz algıları harekete geçiren ve sebepsiz düşmanlığı tetikleyen kavram kargaşasının önüne geçmenin, bireysel düzlemde yapılabilecek mücadele tekniklerinin ilk adımı olduğunu düşünüyorum.