Tatili eğitime dahil eden bir okulun hikâyesi

KÜBRA KURUALİ YAŞAR
Abone Ol

Müfredat, yabancı dil sorunu ve yaz tatillerinin uzunluğu… Ülkemizde bunlarla ilgili yakınmanın neredeyse yüz yıllık bir tarihi var. Bu yakınmalar sonucunda yurt dışından uyarlanarak oluşturulan alternatif eğitim modelleri de bir noktadan sonra ya ana akım eğitime dahil oluyor ya da kendi sesini bulamadan tıkanıp kalıyor.

Tüm bu tartışmalar devam ederken Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bazı pilot okullar, müfredata ek ilaveler yaparak kendi yürüyeceği yolu kendi belirliyor. Herkes üç ay tatil yaparken, onlar bir buçuk ay dinlenip eğitim-öğretimlerine yazın başlıyor. Pek çok okul yabancı dil sorununu çözemezken, onların öğrencileri çift dili okur-yazar-konuşur şekilde öğreniyor. Mezunlarıyla devam ettirdikleri organik bağ sayesinde, üniversiteye hazırlanan lise öğrencilerine neredeyse özel yaşam koçu standardında bir yakınlık sağlayabiliyor. Tabii ki tüm bunları başarmak için iyi bir hedef, ciddi bir emek, yoğun bir tempo ve samimiyet gerekiyor.

Okulların açılmasına bir buçuk ay kaldı. Biz bu dosyayı hazırlarken size bahsettiğim bazı okullar eğitim-öğretimlerine başladı bile… Hem onların sistemlerini daha iyi anlamak hem de aslında yakınmak yerine harekete geçip çalışıldığında, az zamanda çok yol alınacağını göstermek için Beyoğlu Anadolu İmam-Hatip Lisesini ziyaret ettik. Okulun Kurucu Müdürü Mahmut Yelek ile kuruluşundan günümüze nasıl bir sistem uyguladığını, Lise Müdür Yardımcısı Cüneyt Derda Karakaya ve Ortaokul Koordinatörü Ahmet Naim Can ile yaz okulları müfredatlarını konuştuk. Yeni döneme kaydolmaya gelen öğrencileri karşılamak ve onlara destek olmak için okulda bulunan eski-yeni mezunlarla ve hâlen eğitimlerine devam eden öğrencilerle de sohbet ettik. Söyleşimize buyurun siz de ortak olun.

Mahmut Yelek: Yaz okulu yeni öğretmenlerin performansını gözlemleyebileceğim bir fırsat

Eğitimin ve öğretimin bireyin sonuç odaklı bir müfredatla şekillenmesi mi yoksa herkesin biricik olduğunu kabul eden kişiye özel bir süreç mi olduğu her dönem tartışılır. Okulunuzun tanıtımlarında sık kullandığınız “bir okul bir ekol” sözü bu iki farklı durumu birleştirdiğiniz bir eğitim-öğretim anlayışınız olduğunu mu vurguluyor?

Mahmut Yelek.

Her kurumun bir iddiası olmalı. İçinde bulunduğunuz iş ister eğitim ister ticaret ister siyaset olsun iddianız ve idealiniz yoksa o işe bir şekilde başlık koymuyorsanız her şey havada kalıyor. Sonuçta Millî Eğitim Bakanlığına tabi olan bir okuluz. Bakanlık müfredatıyla hareket etmek zorundayız. Fakat bunun üzerine bir şeyler koymalıyız ki farklı olabilelim. İstiyoruz ki çocuklarımız hem kültür dersleri hem dil dersleri hem de İmam-Hatipli olmaları sebebiyle meslek dersleri noktasında artı donanıma sahip olsunlar. İşte bu farkı oluşturmak için de ekolümüzü devreye sokmaya çalışıyoruz.

Bu okul Türkiye’deki İmam-Hatip liseleri arasında bir pilot uygulama olarak açılırken hedeflenen neydi?

Bu başarımızda öğrencilerimizin yatılı olmasının önemli bir payı varken mesai kavramını kesinlikle devre dışı bırakmış olmamızın da payı var.

Türkiye’nin farklı illerindeki İmam-Hatip liselerinden başarılı öğrencileri toplayıp daha kaliteli bir eğitimle çocukları topluma seçkin bir şekilde sunabilmek hedeflendi. 2006-2007 eğitim-öğretim yılında açılan okulumuza 48 ilden 56 okuldan öğrenci geldi. Öğrencilere uygulanan tamamen MEB müfredatının dışında bir eğitim değildi ama farklı olmayı amaçladığımız için müfredata ilaveler yaptık. Lisede bir öğrencinin girmesi gereken haftalık ders saati kırksa, biz onu altmışa çıkardık. İngilizce, Arapça, Kur’an-ı Kerim, tefsir, fıkıh, hadis, akid, kelam dersleriyle takviyeler yaptık. Hâliyle yoğun bir program oldu. Bu başarımızda öğrencilerimizin yatılı olmasının önemli bir payı varken mesai kavramını kesinlikle devre dışı bırakmış olmamızın da payı var. Sabahleyin çocukları erken kaldırdık biz de onlarla beraber buradaydık. Akşamleyin geç yatırdık; yurt idaresi, okul idaresi ve öğretmenler bizzat yanlarındaydık.

Öğretmeneler ve idareciler için de yoğun bir programdan bahsediyordunuz. Akademik kadronuz tamamen MEB’in öğretmenlerinden mi oluşuyor? Bakanlık atamaları dışında öğretmen seçiyorsanız adayları nasıl bir mülakata tabi tutuyorsunuz?

Öğrenciye de baştan “Sen bu okulda yatılı kalacaksın, akşam etütlerin olacak, cumartesi öğlene kadar etüttesin, sabah erken kalkacaksın, yazın bir buçuk ay dinlenecek bir buçuk ay eğitim alacaksın.” dediğimizde kendisi de velisi de her şeyi bilerek okula kaydolmuş oluyor.

Okulunuz zaten iddialı pilot bir uygulama olarak bakanlık tarafından belirleniyorsa bu okula birtakım ayrıcalıklar veriliyor. Öğretmenlerimizi belirleyebiliyoruz. Bu aşamada ilçe ve il maarifiyle, bakanlık ile birlikte hareket ediyoruz. Öğretmenler de zaten buraya okulun nasıl bir program uyguladığını bilerek geliyor. Bu sadece okulumuza özel değil, Türkiye’deki bütün proje okullarına verilen bir haktır. Proje okullarda öğretmen seçimi okul müdürünün araştırmasıyla ilçe ve il üzerinden bakanlığa teklifle sunulur. Öğretmenleri seçerken önce yeterliliklerine sonra da dertlerine bakıyoruz. Yani bize “Ben mesai saati dışında çalışamam, hafta sonu da yaz kursuna da gelemem.” demeyecek. Dediğinde onunla bu yolda yürüyemeyiz. Aynı şekilde öğrenciye de baştan “Sen bu okulda yatılı kalacaksın, akşam etütlerin olacak, cumartesi öğlene kadar etüttesin, sabah erken kalkacaksın, yazın bir buçuk ay dinlenecek bir buçuk ay eğitim alacaksın.” dediğimizde kendisi de velisi de her şeyi bilerek okula kaydolmuş oluyor. Sonra da kırk yerine altmış saat ders yaparken, dil eğitimini yabancı öğretmenlerle yaparken ve buna ilave olarak yurt dışında dil eğitimini tamamlarken farkını oluşturuyor. O zaman birilerinin ekolü de oluyorsun idolü de…

Bu okulu tercih ettiklerinde öğrencileri diğer pilot İmam-Hatiplerden farklı olarak neler bekliyor?

Artık hepimiz yapacağımız işlerin çıktılarına bakıyoruz. Bu okul gibi eğitim kurumlarına gelen öğrenciler ve veliler de gelmeden önce çıktıya bakıyor. Diyor ki Beyoğlu İmam-Hatip ortaokuluna geldiğimde 8. sınıftan LGS’ye nasıl gidiyorum veya bu okulda benden öncekiler nasıl gitmişler. Tüm bu sonuçları gören veli de öğrenci de kırk saat yerine altmış saate katlanıyor. Çocuğumu liseye hangi amaçla gönderirim? İyi bir lise, iyi bir üniversiteyi getirir. İyi bir lise de aynı zamanda dil eğitiminin de iyi olması gerekir. Öğrencilerimiz İngilizcesiyle Arapçasıyla gerçekten istenen donanıma sahip oluyorsa bu da iyi bir çıktıdır. İmam-Hatip liseleri sadece üniversiteye öğrenci hazırlayan okullar olarak da kurulmadı. Kendi geçmişimizi bilemiyor, Kur’an-ı Kerim’i anlamıyor, İslam hukukuyla ilgili bilgiye sahip olamıyor, Efendimizin bize gösterdiği tavsiyelerden uzaklaşıyorsak imam-hatipli olmamın da anlamı yok. Dolayısıyla tabelamızda ne yazıyorsa onu en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Kur’an-ı Kerim, Arapça ve meslek derslerinin daha yoğun uygulandığı müfredatımızla da diğer İmam-Hatiplerden farklıyız.

2007’den beri kurucu müdür olarak buradasınız. Siz hangi çıktıya bakıyorsunuz? Motivasyonunuz nedir?

Samimiyetle söylüyorum, işimi gerçekten çok seviyorum. Bu samimiyetime 16 senedir bu okuldaki bütün öğrencilerim şahittir. Onlar sabah 7’de Kur’an-ı Kerim dersine başladığında ben de okulda olurum. Halbuki okul müdürü olarak 8 buçukta da rahatlıkla gelebilirim. Fakat benim bir derdim var. Dolayısıyla burada yapılan her adımı izlemeye, haberdar olmaya çalışırım. Alanım meslek dersleri ama İngilizce, kültür dersleri ya da diğer alanlarda öğretmenlerin ne yapacağını dinleyip, onların anlattıkları üzerinden mutlaka kendilerini denetlerim.

Beni motive eden şey; bir ümmete, bir millete güzel bir nesil yetiştirmektir. Ahireti de düşününce sonuçta bir sadakayı cariye işinin içindeyim.

Bu okulun projesini ilk duyduğumda çok heyecanlanmıştım. O zaman İstanbul İmam Hatip Lisesinde idareciydim. İçimden geçen dua şuydu: “Allah’ım benim de bu projeye bir yerinden dahil olmamı nasip et!” Hakikaten de nasip etti. 16 senedir buradayım. Artık şöyle diyorum: “Allah’ım inşallah yaptıklarım senin katında kayda değerdir!” Beklenti Allah’tan olduğu takdirde zaten motive oluyorsunuz.

Son yıllarda gerçekleştirdiğiniz Uluslararası Model İslam İşbirliği Teşkilatı Liseler Zirvesi oldukça dikkat çekti. Süreci nasıl yönetiyorsunuz?

Beyoğlu Anadolu İmam-Hatip Lisesi olarak 2018 yılından beri, İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) ve Beyoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı iş birliği ile Uluslararası Model İslam İşbirliği Teşkilatı Liseler Zirvesi’ni düzenliyoruz.

Aslında devlet bütün okullara aynı imkânları sağlıyor. Bizim gibi okulların en önemli özelliklerinden biri yanlarında iyi bir derneğin ya da iyi bir vakfın olmasıdır. Türkiye’deki bütün İmam-Hatiplerin hamisi İlim Yayma Cemiyeti de ciddi ve iddialı projelere destek oluyor. Pek çok lise ve üniversite BM’nin eğitsel öğrenci simülasyon programı Model Birleşmiş Milletleri gerçekleştiriyor. Biz de Beyoğlu Anadolu İmam-Hatip Lisesi olarak 2018 yılından beri, İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) ve Beyoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı iş birliği ile Uluslararası Model İslam İşbirliği Teşkilatı Liseler Zirvesi’ni düzenliyoruz. Öğrencilerimiz İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 56 ülkeyle irtibata geçiyor. Üye ülkelerin sorunlarının tartışılacağı, çözüm önerilerinin getirileceği dört günlük bir eğitim programı için her ülkeye ikişer-üçer kişilik kontenjanlar veriyor. Sonrasında bu ülkelerdeki görev alacak çocuklarla beş hafta boyunca Zoom üzerinden eğitim yapılıyor. Konuklar Türkiye’ye geldiğinde havaalanında karşılanmasından otelde barındırılmasına kadar her şeyinden sorumlu oldukları bu organizasyonun başından sonuna tüm ayaklarında öğrenciler var.

Profesyonel destek almadan yapılamayacak oldukça büyük bir organizasyondan bahsediyorsunuz. Gerçekten öğrencileriniz hiç destek almıyor mu?

Dışarıdan sadece sahne giydirme, sahne ve ışık düzeni ile ilgili teknik destek alıyoruz. Onun haricindeki tüm organizasyonu okulumuzun lise iki ve üçüncü sınıflarındaki öğrencilerimiz yapıyor. Lise son sınıfları üniversiteye hazırlandıkları için bundan muaf tutuyoruz. İki komite İngilizce, iki komite Arapça olmak üzere belirlenen ülkelerin sorunları tartışılıyor. Programın moderatörlüğünü ve raportörlüğünü öğrencilerimiz yapıyor.

Çocuklara bir organize kabiliyeti veriyoruz. Toplum önünde bir şeyi sunabilme, dış dünyayla ilişki kurabilme cesareti veriyoruz. Böyle yetiştiklerinde gittikleri üniversitelerden hayatın tüm evrelerine kadar farklarını gösteriyorlar.

Geçenlerde İTÜ’nün rektörü İsmail Bey beni aradı ve “Hocam vallahi sizi tanımıyorum, isminizi duydum teşekkür için arıyorum.” dedi. Fakülteye ilk onda giren üç öğrencimle karşılaşmış. Onların bulunduğu bir organizasyondan sonra da beni aramış. Bu aramalar da benim için bir motivasyon.

Mezun olan öğrencilerinizle iletişiminiz nasıl?

İyi bir lise, iyi bir üniversiteyi getirir. İyi bir lise de aynı zamanda dil eğitiminin de iyi olması gerekir. Öğrencilerimiz İngilizcesiyle Arapçasıyla gerçekten istenen donanıma sahip oluyorsa bu da iyi bir çıktıdır.

Bu okul ilk mezunlarını 2010 yılında verdi. Baktığınızda mazisi çok eski değil. Ülkemizde 150 yıllık köklü okullar var. Yeni bir okul olmasına rağmen mezunlarımız birçok okuldan daha çok buradalar. Gönüllü olarak görev alıyorlar. Mezunlarımız akşam etütlerine gelir, yaz kursunun organizasyonuna gelir. Okuldaki çocuklara bunu yapacaksın dersiniz ancak mezunları zorla getiremezsin. Mezun öğrencilerimizin hepsi her türlü desteği veriyor. Birazdan üniversiteden mezun olmuş öğrencilerle de röportaj yapacaksınız. Onlar ilk ağızdan size okullarına nasıl bağlı olduklarını anlatsınlar.

Eyvallah, kendilerinden de dinleyeceğim. Son olarak neden yaz okulu yaptığınızı anlatır mısınız?

Sohbetimizin başından beri bir iddiamızın olduğunu anlatıyorum. Hedefimize ulaşmak yaz okuluyla kolaylaşıyor.

Farkımızı ortaya koymak için yaz okulu yapıyoruz. Bütün okullar yaz kursu yapmak ister ama pek çoğu bunun altından kalkamaz. Sohbetimizin başından beri bir iddiamızın olduğunu anlatıyorum. Hedefimize ulaşmak yaz okuluyla kolaylaşıyor. Herkes üç ay yatarken biz bir buçuk ay tatil yapıp öğrencileri hem yeni dönemlerine hem de LGS ve üniversite sınavlarına hazırlıyoruz. Diğer yandan bizim için yaz okulu yeni öğretmenlerin performansını da gözlemleyebileceğimiz bir fırsat oluyor. Takdir edersiniz ki mülakatlarda herkes kendi reklamını iyi yapabilir. Önemli olan bunu pratikte ne kadar ve nasıl uyguladığıdır. Yaz kursundan kısmi de olsa para alıyoruz ancak dışarıyla mukayese edildiğinde devede kulak bile değil. Öğleden öne akademik bir eğitim, öğleden sonra da her gün kültür ve tarih gezileri yapıyoruz. Yaşlarına göre eğlenecekleri yerlere götürüyoruz. Müfredat detaylarını arkadaşlardan dinleyebilirsiniz.

Cüneyd Derda Karakaya: Akademik anlamda yoğun bu program onlara farklı bir bakış açısı kazandırıyor

Lise sınıflarının yaz okulu müfredatını anlatır mısınız?

Cüneyd Derda Karakaya.

9. ve 10. sınıflarda genellikle meslek ağırlıklı bir program söz konusu oluyor. İmam-Hatiplerde ve ilahiyatlarda olan hadis, tefsir, kelam, fıkıh, akait gibi dersleri görüyorlar. 11. ve 12. sınıfa geldiklerinde de üniversite hazırlık programını uyguluyoruz. Okul kurulduğundan beri hiçbir öğrencimizi dışarıda bir dershaneye ya da bir kursa muhtaç etmedik. Yaz okullarımızda çocuklar sene içinde öğrendiklerini pekiştirmiş oluyorlar. Velilere tatil programlarını temmuz ayı içinde yapmalarını, ay biterken de çocukları bize teslim etmelerini söylüyoruz. Yaz kış yatılı kalan çocuklar var. Hazırlık döneminde genellikle gördükleri dersler Arapça ve İngilizce. Aynı zamanda hazırlık döneminde Ürdün’e de gidip geliyorlar.

Eğitimler hep akademik mi devam ediyor?

Sosyal etkinlikler de var. Genellikle şehir içi ve dışı geziler düzenliyoruz. Yazın 4 saat İngilizce ve Arapça olacak şekilde takviyeyle devam ediyorsa gün içerisinde ödevden sonra paintball, spor organizasyonları, havuz, okulun bünyesinde bulunan imkânlar dahil olmak çeşitli etkinlikler oluyor. Birer gün olmak üzere dışarıda ve içeride etkinliklerimiz mevcut. İstanbul içinde vaktini dolu dolu geçirmesini sağlayacak şekilde Miniatürk, Galata, Çamlıca Kulesi, Vialand, İstanbul Akvaryum gibi yerlere geziler düzenliyoruz. Akademik anlamda yoğun bir program var, yoruluyorlar ama bu onlara farklı bir bakış açısı kazandırıyor.

Diğer akranları güne öğlen başlarken öğrencilerimiz sabah namazından sonra diğer akranları kalkana kadar zaten birçok işini halletmiş oluyor.

Dünya hayatına bir Müslümanın nasıl, hangi pencereden bakması ve yorumlaması gerekiyorsa o açıdan bakmasını istiyoruz. Eğlencesini de helal daire içerisinde yapsın istiyoruz. Hayatlarındaki temel şeyleri burada muhafaza etmeyi öğreniyorlar. Sabah namazından sonra uyumamayı, güne Kur’an-ı Kerim ile başlamayı alışkanlık hâline getiriyor. Bu rutin yaz kış aynı şekilde devam ediyor. Hayatı boyunca devam ettirdiği takdirde zaten günün en bereketli vakitlerinden faydalanmış oluyor. Diğer akranları güne öğlen başlarken öğrencilerimiz sabah namazından sonra diğer akranları kalkana kadar zaten birçok işini halletmiş oluyor. Özellikle üniversitedeki akademisyenler bize “Ne yapıyorsunuz siz bu çocuklara da diğer öğrencilerden farklı oluyor?” diye soruyor. Kaybettiğimiz bazı alışkanları kazandırmaya yönelik hem eğitim hem öğretim veriyoruz. Bir Müslümanın hayatını nasıl devam ettirmesi gerektiğini de öğretmeye çalışıyoruz.

Ahmet Naim Can: Yaz okulunun amacı çocukları okul derslerine hazırlamak

Ortaokul yaz okulu müfredatını nasıl hazırlıyor, nelere dikkat ediyorsunuz?

Ahmet Naim Can.

Yaz okulu, sene içindeki eğitim ve etütler bütüncül bir programa dahildir. Okulda eğitim yazın başlar ve yazın biter. Okul bu yıl 24 Temmuz’da başladı, 25 Ağustos’ta yaz okulu bitecek, birkaç hafta aradan sonra 11 Eylül’de yeniden açılacak. Yaz okulunun amacı çocukları okul derslerine hazırlamak. Bulundukları sınıfa göre müfredatın içeriği değişiyor.

5. sınıflar için Kur’an-ı Kerim, Arapça, İngilizce, Temel Dinî Bilgiler, Akıl Zekâ Oyunları’ndan oluşan bir akademik takvim var. Bu yaş grubundaki çocuklara özellikle Kur’an ve Arapça derslerin bilseler de hafız da olsalar hiç bilmiyorlarmış, ilk defa öğreniyorlarmış gibi alfabeden öğretmeye başlıyoruz. İngilizce için durum biraz daha farklı. Okulumuz Yabancı Dil ve Akademik Başarıyı Destekleme Projesi kapsamında olduğu ve bazı öğrenciler ilkokulda dil eğitimi aldığı için önce bir seviye tespit sınavı yapıyor, sınıfları o sınavın sonuçlarına göre oluşturuyoruz. Maksadımız kitlesel başarı olduğu için müfredatı genele göre şekillendiriyoruz. Akıl Zekâ Oyunları’nda ise çocuklar bir dersin ilk yarısında bir oyunu öğrenir, ikinci yarısında bu oyunu uygular. Sonra da diğer arkadaşlarıyla bu oyunu turnuva hâline getirir.

6, 7 ve 8. sınıflarda ne değişiyor?

Kur’an-ı Kerim’den uzak kalmamaları için de etüt koyuyoruz.

6. ve 7. sınıflarda kısmen okudukları senenin devamı ve bir sonraki seneye hazırlık şeklinde bir program uyguluyoruz. Pratiklerini geliştirmek için dil derslerine yabancı hocalar giriyor. 7. sınıfta Matematik ve Türkçe derslerini de dahil ediyoruz işin içine… 8. sınıfta ise diğer yıllardaki tüm dersleri iptal edip LGS’ye hazırlanmaları için Türkçe, Matematik ve Fen ağırlıklı bir müfredat oluşturuyoruz. Kur’an-ı Kerim’den uzak kalmamaları için de etüt koyuyoruz.

Akademik eğitim haricinde etkinlikler var mı?

Etkinlik programımızı okul içi ve okul dışı olarak ikiye ayırıyoruz. Okulumuzun kampüsü fiziki manada öğrenciyi dışarıya muhtaç etmeyecek şekilde dizayn edildi: Futbol, voleybol, basketbol sahaları, kapalı spor salonu, fitness, yüzme havuzu, sauna, bostan, bahçe, kafeterya…

Okulumuzun kampüsü fiziki manada öğrenciyi dışarıya muhtaç etmeyecek şekilde dizayn edildi.

Okul dışında ise yıl boyunca Genç Gezginler ile Adım Adım Türkiye ve Adım Adım İstanbul projeleri kapsamında İstanbul’u ve Türkiye’yi geziyorlar. Yaz Okulu’nda ortaokul öğrencileri başta Ayasofya, Süleymaniye, Fatih ve Yavuz Selim Camii gibi İstanbul’daki selatin camileri geziyor. Miniatürk, Yunus Gösteri Merkezi, Panorama Müzesi, boğaz turu ve pikniğe götürerek 5. sınıf etkinliklerini tamamlıyoruz. Ama bunlar dinamik yapılar, camiye götürmek yerine öğle namazını camide kılıp, sonrasında çocukların tercihine göre Legoland ya da KidZania gibi istedikleri bir yere de götürebiliyoruz.

Okul dışında ise yıl boyunca Genç Gezginler ile Adım Adım Türkiye ve Adım Adım İstanbul projeleri kapsamında İstanbul’u ve Türkiye’yi geziyorlar.

6. sınıfta derslerde işledikleri konuları gerçek hayatta deneyimleyebilecekleri yerleri tercih ediyoruz: Bayrampaşa Bilim Müzesi, İzmit Seka Kağıt Müzesi, Dolmabahçe Sarayı gibi… 7. sınıfta ise PTT Müzesi, Santral İstanbul gibi çocukların proje üretebileceği geziler düzenliyoruz. Okul içerisinde de derslerden biraz uzaklaşıp nefeslenmeleri için spor, e-spor gibi müsabakalar ya da bilgisayar ile serbest zaman tanıma gibi etkinlikler yapıyoruz. Yaşları ilerledikçe bunlara da ihtiyaç duyuyorlar. 8. sınıflar sınava hazırlandıkları için bu etkinliklere katılamıyor.

Ahmet Ramiz Yanartaş 9. Sınıf Öğrencisi

Ahmet Ramiz Yanartaş, 9. Sınıf Öğrencisi.

15 yaşındayım. Ortaokulu da burada okudum. Ailem İstanbul’da yaşadığı için sadece sınavlara hazırlandığım 8. sınıfta yatılı kaldım. Hem sosyal aktiviteleri hem de derslerdeki başarısı iyi olduğu için lise tercihim de burası oldu. Ortaokuldaki ilk yaz okulunda Arapça ve İngilizce gördük. Gezilerimiz de oluyordu: Ayasofya Camii, Çamlıca Camii gibi pek çok yer gezdik. Piknik ve boğaz turu yaptık. Spor da yapıyorduk. Tenis, futbol, basketbol oynadım ve yüzdüm. Burayı çok seviyorum çünkü arkadaşlarımla ve abilerimle aile gibiyiz. Hocalarımızla da iletişimimiz çok iyi. Üniversitede ODTÜ Makine Mühendisliği okumak istiyorum. Şimdiden çalışmaya başladım.

Turgut Yanartaş Veli

Makine mühendisiyim. İki oğlum da burada okuyor. Bugün Ahmet Ramiz’in lise için kaydını yaptırmaya geldik. Kendisi ortaokuldan sonra liseyi de burada okumak istedi. Beyoğlu Anadolu İmam Hatip lisesi ve ortaokulunun en önemli özelliği hem akademik olarak çok kaliteli bir eğitim vermesi hem de İslami konularda hassasiyetinin olması. Dolaysıyla burayı hem dünyevi hem de uhrevi iki konuyu da besleyen bir kaynak olarak görüyorum. Kurum içindeki samimiyet bir aile havası da oluşuyor. Çocuklar evden uzak olunca okuldaki bu aile ortamı bizim içimizi rahatlatıyor. Ayrıca yaz okulunun olması da aileler için çok önemli. Burada çocukları sadece meşgul etmeye, yazı geçiştirmelerini sağlamaya yönelik bir sistem yok. Kültürel faaliyetleri de içinde barındıran, çocukların hem akademik hem de karakterleri açısından gelişimini sağlayan bir imkân sunuyorlar. Bunu iki oğlumda da izliyorum, buraya 4 yıldır severek geliyorlar. Yaz okulunda bir kaynaştırma da söz konusu oluyor. Bu kaynaştırma sayesinde yoğun oldukları dönemlerde artık aile gibi olduklarından birbirlerini rahatlatabiliyor, zorlukları birlikte sırtlıyorlar.

Hukuk okuduk fakat sayısal puanımızla da iyi tercihler yapabilirdik

Bu okuldan birlikte mezun olmuş, birlikte hukuk fakültesini tercih etmişsiniz. Üniversiteyi beraber okumaya nasıl karar verdiniz?

Muhammet Halit Yürük: Biz 2014-2015 öğretim yılında Beyoğlu İmam Hatip’e girdik. Okulumuzun 9. dönem 2019 mezunlarıyız. Mezun olduğumuz yıl okulumuz 16 kişiyi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine gönderdi. Biz de onlardanız. Zaten biz lisede de hep bir aradaydık. İşlerimizi birlikte yapar, birlikte ders çalışır, birlikte gezerdik. Mezuniyette de birlikte hareket etmek istedik.

Ali Sid Terzi:Okulumuzun en önemli özelliklerinden biri de bize sağladığı arkadaş ortamıdır. Eray’la neredeyse on yıldır aynı odayı paylaşıyoruz.

Hukuk Fakültesi seçmenizde bu okulun etkisi var mı?

Okulumuz bizi idealist olarak yetiştirdi.

Ali Sid Terzi: Tabii ki. Okulumuz bizi idealist olarak yetiştirdi. Bu bölümü de biraz öyle bir etkiyle ilahi adalet anlamında nasıl bir katkımız olur diye düşünerek seçtik. Aslında farklı alanlar da tercih edebilirsek hepimizin sıralamaları çok yüksekti. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni hem devlet üniversitesi olduğu için hem de toplumdan kopuk bir yer olmadığı için de tercih ettik.

Hocalarınızın yönlendirmesi oldu mu?

Mustafa Eray Karabulut: Kimse gelip bize şunu seçin demiyor ama böyle bir eğitim kurumda yıllar içinde “Vatana millete daha hayırlı olalım” düşüncesiyle ilerliyorsunuz.

Recep Taha Duman:Bir de değerlerimizi, ideallerimizi gerçekleştirebileceğimiz en iyi eşit ağırlık bölümlerinden biri hukuk aslında. Diğer alanlar daha bireysel.

Ali Sid Terzi:Bizim eşit ağılık üzerinden konuşuyor olmamız sizi şaşırtmasın aslında sayısal puanlarımız da çok iyi. Dönemimizde tıp fakültesine, bilgisayar mühendisliklerine giren arkadaşlarımız da oldu. İlk binde çok sayıda arkadaşımız var. Bu arada dört gün önce de üniversiteden mezun olduk.

Hepinizi tebrik ediyorum, hayırlı olsun. Müdür Bey ile konuşurken ağır bir müfredattan bahsetti. Bu anlamda lisenin üniversiteye katkılarından bahseder misiniz?

Mesela Hukuk için çok zor bir bölüm derler ama bize hiç zor gelmedi. Bunu aramızda da defaatle konuşuyorduk.

Mustafa Eray Karabulut:Buradaki yoğun temponun içinde bütün günümüzü iyi parselleyebildik. En büyük faydasının bu planlama olduğunu söyleyebilirim. Mesela Hukuk için çok zor bir bölüm derler ama bize hiç zor gelmedi. Bunu aramızda da defaatle konuşuyorduk.

Fakültedeki bazı arkadaşlar konuları nasıl yetiştirecekleriyle ilgili çok zorlanıyorlardı. Biz de birkaç hafta önceden öyle çok da tempolu olmayan bir çalışmaya başlıyorduk. Yüksek ortalamalarla da mezun olduk.

Ali Sid Terzi:Bu okulun bize kattığı müktesebat çok fazla. Hafızlık yapmayan bir öğrenci bile burada rahat iki-üç cüz ezberler. İlk üç yıl dinî alanlarda çok ciddi, kuvvetli bir eğitim alıyoruz. Ben aynı zaman da ilahiyattan çift ana dal yapıyorum. İstanbul İlahiyat’ın hazırlığını hiç çalışmadan Beyoğlu’nda aldığım Arapça eğitimi ile geçtim. Sonraki iki yılda da gördüğümüz dinî eğitimi başka öğrenciler alsa belki onlara ağır gelebilir ama bize ilk üç yıldan sonra hâliyle ağır gelmiyor.

Mustafa Eray Karabulut: Başlangıçta tabii ki kolay değil. Az önce bu okula kaydolmak isteyen bir öğrenciyle de konuştuk. Yoruluyorsunuz, zorlanıyorsunuz ama tempoya alıştığınızda o sizin rutininiz oluyor ve her şey kolaylaşıyor.

Ali Sid Terzi: İstanbul’da yaşayan için belki bu kadar zor olmaz da ben Amasya’dan gelmiştim, gurbetten gelen için daha zor olabiliyor. Hem büyük şehrin hem okulun temposuna alışmakta zorlanmıştım.

Muhammet Halit Yürük:Burada defalarca kez denenmiş ve çok sağlam işleyen bir sistem var. Buraya giren bir öğrenci sisteme adapte olduğu ve sistemle savaşmadığı sürece buradan verim alarak çıkıyor. Ben ilk üç ay sistemle ve babamla mücadele etmiştim. Eve her gittiğimde “Ben artık çok bunaldım beni buradan alın” diyordum. Üçüncü ayın sonunda öyle bir noktaya geldim ki okul tamamen hayatım oldu. Son iki yıl hafta sonlarımı bile burada geçirdim. Evim metrobüsle gidilebilecek uzaklıkta ama ben hafta sonu etkinliklerine de katılmak istedim. Başlarken de vurguladığımız gibi bizi burada tutan en önemli şeylerden biri de arkadaş ortamımız. İstanbul Hukuk’ta dört yıldır çok fazla etkinlik yaptık. Bu yıl da 1600 kişilik bir iftar düzenledik, organizasyonun merkezindeydik. Bu organizasyon kabiliyetimizi de bize Beyoğlu kazandırdı. Buradaki kuvvetimizi üniversiteye de taşıdık. Üniversiteye gittiğimizde zaten kendi lisemizden mezun olmuş ve orada bir çevre edinmiş abilerimizin desteğiyle de hiç yalnız kalmadık, zorlanmadık. Bu liseden mezun olup diğer üniversitelere giden tüm arkadaşlarımızın gittikleri her yerde bağ kurabileceği arkadaşları var. O bağ da bu okulun çatısı altında oluşuyor.

Bakıyorum da mezun olduğunuz okulu anlatırken hâlâ çok heyecanlanıyorsunuz.

Mustafa Eray Karabulut: Benim kardeşim liseye girerken aldığı puanla Türkiye’deki tüm iyi okullara yerleşebiliyordu. Ben çeke çeke buraya getirdim. O da şimdi Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyacak. Biraz fazla kişiselleştirdik okulu, kabul ediyoruz.

Muhammet Halit Yürük: Okul bizi birbirimize öyle bağlıyor ki bayramda hiç tanımadığım bir çocuk beni aradı, “Abi sen Beylikdüzü’nde oturuyormuşsun ben de buradayım. Seni ziyarete gelebilir miyim?” dedi ve geldi. Böyle durumlar bizim normalimiz. Burada mezunlar ve öğrenciler arasındaki iletişim çok kuvvetli. Hem çok heyecanlanıyoruz hem de galiba biraz Beyoğlu AİHL ırkçılığı da yapıyoruz.

Köklü liselerin muhabbet ortamlarını yakalamışsınız, ne güzel. Biraz da katılımı zorunlu yaz okulundan konuşalım istiyorum. Anladığım kadarıyla da okulun kırmızı çizgilerinden biri…

“Ülkede darbe girişiminde bulunulmuş olması yaz okulumuzu yapmayacağımız anlamına gelmemektedir. Çocuklarınızı verilen tarihte okula getiriniz.”

Muhammet Halit Yürük: Hem de nasıl bir kırmızı çizgi olduğunu hemen anlatayım. 2016 yılındaki yaz okulumuzun başlama tarihi 18 Temmuz’du. Malum 15 Temmuz darbe girişiminden birkaç gün sonraya denk geliyor. 16 Temmuz akşamı velilerimize şöyle bir mesaj geldi: “Ülkede darbe girişiminde bulunulmuş olması yaz okulumuzu yapmayacağımız anlamına gelmemektedir. Çocuklarınızı verilen tarihte okula getiriniz.” Düşünsenize ortam çok gergin henüz hiçbir şey normale bile dönmemiş. Tabii ki ailelerimiz hepimizi okula getirip bıraktı.

Kırmızı çizgiye çok net bir örnek verdin. Aslında sizin eğitim öğretim yılınız yaz okuluyla başlıyor.

Ali Sid Terzi: Evet, birkaç hafta arayla Eylül’e bağlanıyor. Bizim dönemimizde yaz okulu daha uzundu şu an biraz kısalmış. Az önce velilerle yatakhaneleri geziyorduk 12 kişilik odalar 8 kişiye düşmüş mesela. Velilere de söyledik çocukları için aşırı konformist düşünmesinler. “Evladım hiç sıkıntı çekmesin“ düşüncesi çocuklarını yetiştirmez. Yatak hanelerin kalabalık olmasıyla ilgili de sıkıntı yaşanmıyor. Buradan çıktığımızda her şekilde hayata karşı daha dirençli oluyoruz.

Recep Taha Duman:Eskiden öğrenciler okula göre şekilleniyordu artık okullar öğrencinin ve velinin istekleri doğrultusunda şekillenebiliyor.

Bir yandan da çok içedönük bir sistemden bahsediyorsunuz. Her imkân kendi kampüsünüz içinde size sunuluyor. Bunun artıları eksileri nelerdi?

Hem İstanbul içinde hem de Türkiye’de birçok noktayı okulla gezdik. Görmediğimiz çok az şehir kalmıştır.

Muhammet Halit Yürük: Bunu az önce velilere de anlattım. Ben doğma büyüme İstanbulluyum. Babamın da arabası vardı her yere bizi arabayla götürürdü. Buraya gelene kadar İstanbul’u tanımamışım. Hafta sonları okulda kalmaya başladığımda Anadolu’dan gelen arkadaşlarımla gezerek doğduğum şehri tanıdım.

Ali Sid Terzi:Hem İstanbul içinde hem de Türkiye’de birçok noktayı okulla gezdik. Görmediğimiz çok az şehir kalmıştır. İlk yıl Ege ve Marmara’yı gezmiştik. Gittiğimiz yerlerde de veliler, okulu tanıyanlar oluyor, bizi ağırlıyorlar. Geziler için de çok cüzi bir miktar isteniyor.

Recep Taha Duman: Nisan, mayıs ve haziranın ilk haftası Ürdün’e dil eğitimine gidiliyor. Ben iki defa gittim, çok güzel bir maceraydı. Kardeşlik ortamımız pekişiyor. Orada Ürdün Lisesi’nde eğitim gördük.

Muhammet Halit Yürük:Recep aynı zamanda hafızdır.

O zaman senin günlük planın diğer arkadaşlarından daha farklıydı?

Recep Taha Duman: Ben güne onlardan biraz daha erken başlıyordum. Bizim dönemimizde takriben 70 kişi başladıysa 25’i hafızlığını tamamlamıştır. Bu, tabii isteyerek yaptığımız bir şey bize illa yapacaksın diyen kimse yok.

Ali Sid Terzi: Arkadaşlarla yapınca daha da hevesli oluyorsun. Recep’i gören ben de hafızlık yapmak istiyorum diyebiliyor. Okula Amasya’dan ilk geldiğimde mescide gitmiştim. Bir çocuk ayakkabısının bağcığını bağlarken bile Kur’an okuyordu. Hayatımda hiç böyle bir şey görmemişim. Çok etkilenmiştim. Bu sahnenin de okul tercihimde etkisi var. Babamlar uzak olduğu için pek istemiyordu onları ikna ettim. Okulun en büyük olayı ilk üç yıl verdiği kuvvetli İslami eğitimin davranışımıza ve karakterimize yansımasına yardımcı olması. Hiç Kur’an okumayı bilmeden gelip hafız olan arkadaşlarımız var mesela.

Şimdi siz hiç ayrılmadığınız için ortak bir avukatlık bürosu da kurmak istersiniz değil mi?

Muhammet Halit Yürük: Maalesef o pek mümkün gözükmüyor. Ben klasik avukatlık istiyorum, Recep akademisyenlik… Bu arkadaşlar da henüz karar vermedi.

Ali Sid Terzi: Hiç belli olmaz tabii… Belki de birlikte bir şeyler yaparız.

Geçen yıl en büyük model OIC liseler zirvesini gerçekleştirdik

Hepiniz farklı yaşlardasınız. Kaçıncı sınıfa geçtiğinizi, yaz okulunda neler yaptığınızı ve üniversitede hangi bölümü tercih edeceğinizi öğrenebilir miyim?

Yaz aylarını evde stabil bir şekilde geçirmek yerine hem önümüzdeki sene için hazırlık yapıyor hem de farklı aktivitelerle meşgul oluyoruz.

Muhammet Ali Altınöz: Okulda yedinci yılım ve şu an 10. sınıfa geçtim. 5. sınıfa direk yaz okuluyla Arapça ve İngilizce öğrenerek başladım. Dersler haricinde müze, cami gezileri de oluyordu. Burası kendimi güvende ve evimde hissettiğim, bir şeyler başarabildiğim bir yer. Mühendis olmak istiyorum. Bu sene İHA yarışmasına katıldık, İTÜ‘ye giden abilerimizin yanına gittik, kulüplerini gördük, yazılımımıza yardım ettiler.

Muhammet Eymen Köse: 11. sınıfa geçtim. Okul açıldığında daha yoğun bir tempomuz oluyor. Yaz okulunda kendimize ayıracağımız vaktimiz var. Saat dokuzda başlıyoruz öğlene kadar ders görüyoruz. Öğleden sonra okulun imkânlarını kullanabilme şansımız oluyor. Spor salonumuz, yüzme havuzumuz var. Bazen futbol oynuyoruz. Yaz aylarını evde stabil bir şekilde geçirmek yerine hem önümüzdeki sene için hazırlık yapıyor hem de farklı aktivitelerle meşgul oluyoruz. Birçok yere de gezi düzenliyorlar.

Emir Maruf Şatır: Okuldan bu yıl mezun oldum. Şu an üniversite sonuçlarını bekliyorum, sonuçlar açıklandıktan sonra tercih yapacağım, Boğaziçi Ekonomi istiyorum. Mezun abilerimizle istişareler sonucunda bu bölüme ve bu üniversiteye gitmeye karar verdim.

Yusuf Bilal Karasakal: Ben de bu yıl mezun oldum, sonuçları bekliyorum. Boğaziçi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler istiyorum. Yaz okulumuz bence ülkemizde oturtulmak isteyip de bir türlü yapılamayan eğitim sistemindeki açığı kapatıyor. Yaz okulunun ilk senelerinde aldığımız eğitim genellikle Arapça, İngilizce ve meslek dersleri... Aslında 11. ve 12. sınıflarda almamız gereken dersleri alıyoruz. Sonraki yıllarda ise yaz okulları üniversite sınavına hazırlık şekline dönüyor. Yani düzen, ilk iki yılda öğrenciye kendini geliştirme imkânı verirken sonraki iki yılda hem normal hem de yaz döneminde üniversite sınavına hazırlıyor. Bu sayede üniversite sınavında derece çıkarabilen öğrenciler oluyoruz. Fakat bunu yaparken de sabahtan akşama kadar ders çalışan bir öğrenci profili düşünmeyin. Sosyal aktivitelerine katılan, yabancı dillere sahip, kendini geliştirebilen bir genç olarak yetişiyoruz. Bu anlamda yaz okulu bence bu okulun kilit sistemi.

Mustafa Eren Köse: Bu yıl mezun oldum, sınavın neti - celerini bekliyoruz. Boğaziçi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler hedefliyorum. Yusuf aslında eksiksiz özetlemiş oldu meseleyi. 9. ve 10. sınıfın yazlarında İslami İlimler ve dil anlamında oldukça önemli yol kat ediyoruz. Yazları çevre şehirlere geziler de düzenleniyor... Hem sportif hem de akademik olarak verimli bir süreci geride bırakıyoruz.

Bahadır Öztürk: Okulda 3. senem 11. sınıfım. Ben hafızlık yaptığım için normalden daha yoğun bir süreçten geçiyorum. Hukuk fakültesini kazanmak istiyorum.

Uluslararası Model İslam İşbirliği Teşkilatı Liseler Zirvesi programında görev aldınız mı? Sizden progra - mın başından sonuna kadar neler yaptığınızı dinlemek istiyorum.

Program 4 farklı komite altında gerçekleşti.

Yusuf Bilal Karasakal: Programın fikrinin ortaya çıkışı vizyonuna dair çok güzel bir anlam ifade ediyor. Şu anda üniversitede okuyan bir abimiz arkadaşlarıyla beraber diğer liselerde düzenlenen Birleşmiş Milletler Konferansını bizim lisede de gerçekleştirmek üzere müdürümüze müracaat ediyor. Müdürümüz de “Diğer liseler BM konferansı yapıyorsa, gelin biz de İslam İş Birliği Teşkilatı’nı simüle edelim. “ diyerek, aslında farklı bir ufuk ve vizyon açıyor.

İlk yıl tahmin edilebileceği üzere program belli bir kapasitede gerçekleşiyor. İkinci yıl bunun üzerine biraz daha konuyor. Üçüncü yıl hiç kimsenin tahmin edemediği şekilde devasa bir organizasyona dönüşüyor. Programda 10. ve 11. sınıflar görev alıyor. Geçen yıl üçüncü ve en büyük zirveyi biz gerçekleştirdik. Bu zirvenin başından beri düzenleyicileri arasındayız. Zirve hem organizasyon hem de akademik manada büyük emek istiyor. Biz de takımlarımızı bu şekilde ikiye böldük. Akademik takımdaki arkadaşlarımız 45 ülke ve 56 farklı uyruktan katılımcılarımızı onların dil yeterliliklerini test ederek onları konferansa hazırladı. Program 4 farklı komite altında gerçekleşti. Bunun yanında bu komitelerin konu başlıkları altında onların yeterli bilgi seviyesine ulaşma konusunda eğitim verdi. Organizasyon takımımız da 3 gün süren bu zirvenin en iyi şekilde gerçekleşebilmesi için 250’nin üzerinde yabancı misafirimize İstanbul’u gezdirme anlamında ciddi emek sarf etti. Bu sayede de hem uluslararası bir programı hazırlama hem de programın içerisinde kazandığımız tecrübe bence çok kıymetliydi. Bu kadar farklı uyruktan insanın ülkemize gelerek burayı tanımasını da sağlıyoruz. Her ülkeden bizim yaşımızdaki iki öğrenci ve onlara mihmandarlık etmek üzere bir yetişkin geliyor.

250’nin üzerinde yabancı misafirimize İstanbul’u gezdirme anlamında ciddi emek sarf etti. Bu sayede de hem uluslararası bir programı hazırlama hem de programın içerisinde kazandığımız tecrübe bence çok kıymetliydi.

Emir Maruf Şatır: Öğretmenlerimiz gözlemci gibi bizi uzaktan takip ediyor. İlk zirvede bize öğrenci gönderen İslam İş Birliği teşkilatı sonrasındaki zirvelerde programın bilinirliği arttığı için sadece teşkilat üzeriden değil bağımsız olarak da gelen talepleri kabul ettik.

Bu yıl da sıra siz de mi?

Bahadır Öztürk: Evet, görevi biz devraldık. Yaz kursunda çalışmalara başlayacağız.

Sabahtan beri liseye kaydolmak için çocuklar geliyor, okul hakkında bilgi alıyor. Sizler okuldan yeni mezun gençler olarak neden burayı tercih etmelerini istersiniz?

Yusuf Bilal Karasakal: Velilerin ve öğrencilerin kafasında belli kalıplar elbette var. Okulumuz hem eğitim sistemini başarılı bir şekilde tamamlamayı hem akademik anlamda iyi bir üniversiteyi kazanmayı hem de öğrencinin kendini iyi yetiştirmesini sağlıyor. Mezunlarla iletişimimiz çok çok kuvvetli. İstanbul Hukuk’a giden ekipteki abiler okula ilk geldiğimizde bizim yatakhane abilerimizdi. Şimdi onlar mezun oldular, bizim gitmek istediğimiz üniversitelere gittiler. Bu bağlamda geçen sene 12. sınıfken yaptığımız bir etkinlik vardı. Hangi üniversitede hangi bölümü istiyorsam şu anda o bölüm ya da üniversitede okuyan abilerimiz hem bize YKS anlamında mentörlük yaptı hem de mesleği tanıtarak doğru tercih yapmamıza yardımcı oldu.

Bu sistemle aranızda tercih fikri değişen oldu mu?

Emir Maruf Şatır: Ben Uluslararası ilişkiler mentörlüğü yapan abinin grubundaydım. O abi ile de aramız oldukça iyiydi. Tecrübelerini dinledikçe Uluslarası İlişkiler’den vazgeçtim ve İktisat okumanın bana daha uygun olduğuna karar verdim.

Mentörler başka ne gibi konularda yardımcı oluyorlar size?

Yusuf Bilal Karasakal: Hem mezun hem de okulun içindeki abilerimizin okuma grupları, farklı araştırma grupları var. Bu hocaların atadığı bir süreç değil, doğal işleyen bir süreç.

Bahadır Öztürk: Mezun derneğinin başındaki abimiz kafamızda bir şeylerin şekillenmesi için hangi bölümden, hangi fakülteden biriyle görüşmek istersek onlarla buluşmalar düzenliyor.

Yusuf Bilal Karasakal: Neticede belli bir müfredat var ve bunun yanında abilerimizin bize kazandırdığı ayrı bir tecrübe aktarımı var. Hepsi iyi üniversitelerde okuyan kaliteli insanlar ve bize rehberlik ediyorlar. Aynı zamanda dertleşebileceğimiz, derdimizi anlatabileceğimiz maddi ve manevi ihtiyaçlarımızı giderebileceğimiz kişiler. Bağımız okul dışında da devam ediyor.