Yoksa sizin bir saha defteriniz yok mu?

İSLAM DALP
Abone Ol

Defterim evimdir. Dünyanın hangi köşesinde olursam olayım, ona sığınabilirim.

Deniz üzerine yazmayı kendine bir keyif hâline getirmiş Philip Hoare kadar tutkulu bir ilişki kurmuyorum defterlerle. O şöyle diyor: “Defterim evimdir. Dünyanın hangi köşesinde olursam olayım, ona sığınabilirim.” Yine de ne olursa olsun yanımdan ayırmadığımı ve kısmen de romantik bir tavırla yaklaştığımı söyleyebilirim.

Philip Hoare tarih ve biyografi olmak üzere bir çok alanda yazıyor.

Defterlere not tutma aracı olarak bakıyorum hâlen; edebî, entelektüel bir malzeme devşirmeye çalıştığım yok. Elekten geçmiş, toplanmış, düzenlenmiş, belli konuların uygun bir şekilde bir araya getirilmesinden oluşuyorlar hepi topu. Bundaki romantik unsur hafıza ve bellek ile ilgili olması elbette.

Yaratıcı yazarlık kurslarında veya yazar tavsiyelerinde siz de benim kadar not tutmanın öneminin vurgulandığını fark etmişsinizdir. Parçalar bir araya gelip bir hikâye oluşturmayı, zihnin tortusunun yazı aracılığıyla atılmasını sağlar.

“Peki yazarlık iddiası olmadan defter tutmak ne işe yarar? Bir ben miyim, yayımlama niyeti olmaksızın defter tutan?” diye düşünürken Robert Macfarlane’nin bir paylaşımıyla karşılaştım. Altında kendi notlarını paylaşan insanların destekleriyle, defter tutmanın ne anlama geldiğini yeniden keşfettim diyebilirim. Gelin beraberce doğaya yönelmiş defterin ne anlama geldiğini öğrenelim.

Robert Macfarlane' nın defterlerinden bir sayfa

Kişisel koleksiyon

Bir kitabı üzerinde çalıştığımız zaman zarfında Shems Friedlander’ın neredeyse yarım asırdır tanıştığı insanlar, katıldığı her türden toplantı ve okudukları üzerine tuttuğu beş kutu defteri gördüğümde küçük dilimi yutacak gibi olmuştum.

"Elinde kalem kâğıt olan kişi unutmaz çünkü dikkat kesilir" demişti bana. Ayrıntıları saklama biçimi de hayli ilginç gelmişti: giyilen kıyafetlerin renkleri, insanların konuşma üslupları, yenilen yemekler, ziyaret edilen mekânlar veya söz söylendiğinde bir ağaç altının tasviri...

Shems Friedlander

Bir yerde günlük diyebilirsiniz bunlara ama ben koleksiyon demeyi tercih ederdim, tıpkı doğa defterleri tutan dünyanın dört bir tarafındaki meraklılar gibi. Uzman akademisyen ve gözlemcilerin saha gezileri sırasında karşılaştıkları önemli bulguları kayıt altına aldığı biliniyor aslında. Örneğin bir botanikçi yeni bir türü veya karakteristik özellik gösteren bir bitkiyi fotoğraflıyor yürüyüşü sırasında karşılaştığı türleri not ediyor ya da bir jeolog keşif yaptığı arazinin yapısı ile ilgili detayları, kayaç türlerini, deltaları, fay kırıklarını vs. kaydediyor.

Hadi bunlara profesyonel ilgiler diyelim, dünya genelinde satılan milyonlarca defter yalnızca okul müfredatını yazmak için mi kullanılıyor? İlgi devşirmek hayli kolay özünde. Her şey basit bir soru sormakla başlıyor: Kafanızı kaldırıp bir kuş görüyorsunuz: “Acaba burada hangi kuşlar var?” Tanıdığınız bir ağacı seçtikten hemen sonra: “Toplamda kaç ağaç tanıyabilirim ki?” Her gün işe gidip gelirken yürüdüğünüz yolun kenarındaki ağaca bir anlık bakıp: “İsmi nedir? Ne zaman çiçek açar?” Benim gibi kısıtlı yetenek içinde kayıt tutmaya başlayacaksanız, tutulmuş enfes defterlere bakıp yılmayın. Evet, resim yeteneğini konuşturmuş birinin bir yaprak çizimi veya harika krokilendirilmiş bir yürüyüş rotası sizin notlarınıza soğumanıza sebebiyet verebilir.

Ayrıntılar ile ilişki kurmak

Yayımlama niyeti olmaksızın, bir bellek kaydı olarak not tutmak yaşadığımız dünyada bizi rutinin pençesinden kurtarabilir. Bilginin ve akışın son sürat üzerimize geldiği bu vakitte doğaya dikkat kesilmek, onun için arayışta olmak kişisel bir gündem, eşsiz bir koleksiyon ortaya çıkarmaya yarayabilir.

Gelin, defter tutanları mercek altına alıp, bize düşen bir parça olup olmadığını beraberce yoklayalım. İlk akla gelen yaygın tür “Seyahat Defteri” sayılabilir. José Naranja takip ettiklerim arasında “Keşke bir nüsha da bende olsa” dedirtecek çok iyi defterler tutan ve bazı sayfalarını takipçileriyle paylaşan önemli bir not tutucu. Neler yapıyor Naranja?

José Naranja'nın defterlerinden bir sayfa

Seyahatiyle ilgili biletlerden müze giriş kartlarına, gezdiği parkların tanıtım kitapçıklarından ziyaret ettiği mekânların fotoğraflarına kadar her şeyi toplayıp bunları kolajla bir araya getiriyor. Sulu boya ile gördüğü enfes manzaraları, insan yüzlerini, kuşları ve başka hayvanları da notlarına eklemeyi ihmal etmiyor. Tabii, tüm bunlara tipografik enfes birkaç el yazısı tipinin de eşlik ettiğini söylemeliyim. Yukarıda dediğim gibi, bakıp hevesiniz kaçmasın. Bırakın sizin yazınız kötü, çizim yeteneğiniz çöp adam çizmekten ileri gitmesin. Seyahat defterini zannediyorum yazmayla ilgili olan çoğu kişi tutuyordur zaten, doğa defterleri ise az bulunur.

İsmini yazının başında zikrettiğim Robert Macfarlane’n çoğu zaman yazmayı ve not tutmayı seçtiği “Field Notes” markalı defterler, yapmaya çalıştığı koleksiyonun neyi kapsadığını iyi gösteriyor aslında. Son sayfasına geldikten sonra kapanmayan defterin arasında yapraklarına yapıştırılmış kuş tüyleri, küçük bantlarla tutturulmuş taş örnekleri, özenle kurutulup altına ismi yazılmış bitkiler, işaretlenmiş haritalar, kartpostallar vs. dolup taşıyor.

John Baston bir yürüyüşçü olarak berbat çizim yeteneğine rağmen kimi zaman bir atlas sayfasından aldığı kimi zaman ise kendi çizdiği bir dağ üzerinden yürüyüş rotalarını kayıt altına aldığı bir defter tutuyor.

John Baston'nın not defterinden çizimleri

Sulu boya ile acemice renklendirdiği coğrafik ayrıntılara yanlarına çektiği oklar yardımıyla çöp adamlar ve neredeyse tanımlanamaz bitki örnekleri çizerek yürüyüş hatıralarını biriktiriyor. Aaldrik Pot, amatör bir kuş gözlemcisi. Ama çoğu gözlemcinin yaptığı gibi onları uzun objektifli makinalarla kayıt altına almak yerine, dökülen tüylerini bir defterin içine selobantla yapıştırıp kenarına nerede ve ne zaman bulduğunu, o günkü gözlem notlarını yazıyor.

Claire Dean, kitaplarının arasında uzun yıllar rastgele koyup kuruttuğu çiçeklerden birini boş bir deftere can sıkıntısından kurtulmak için önce yapıştırmış, sonrasında üzerinden geçerek çizmiş. “Her şey birden gelişti” diyor Dean, her geçen gün daha fazla çiçekli bitki toplayıp kimi zaman yapıştırmaya kimi zaman çizmeye başlamış. Sonuçta bugün üç binden fazla bitkiye sahip onlarca deftere sahip olmuş.

Jo Brown 'nun not defteri çizimlerinden yaprak üstünde örümcek.

Jo Brown ise profesyonel fotoğrafçı. Daha çok doğa fotoğrafı çekiyor. Ayrıntı yakalama merakı bir süre sonra ona da defter tutturmaya başlatmış. Aynı anda birçok şeyi gösterme isteği, uzun zamandır üzerine gitmediği resim yeteneğini yeniden ortaya çıkarmış. Fotoğraflarken yalnızca yaprağı veya üzerindeki böceği gösterebilirken, çizer en doğadaki hayatın birbiriyle ilişkisine yakından dokunabilmeye başlamış; yaprağı çizdikten sonra, bir mercek gibi odak noktası oluşturup içine ayrıca uğur böceğini de yerleştirmeye başlamış. Siz de yapabilirsiniz!

Jo Brown'nun not defteri çizimlerinden yaprak üstünde böcek.

Neredeyse 15 yıldır kendime defterler tutuyorum. Olan biteni, gördüklerimi, dikkat kesildiklerimi not alıyorum. Yazıya zaman zaman bir fotoğrafın, yaprağın veya çiçeğin, kartpostalın eşlik ettiği oluyor ama doğa yürüyüşlerini ve kamp yapmayı seven biri olarak anlıyorum ki çevremle bu defterlerin bana gösterdiği ölçüde ilişki kuramamışım. Anlıyorum ki yeşili, ağacı, hayvanları ve böcekleri sevmek yalnızca onlara sempati besleyerek olmuyor. Defter, fark etmenin bir aracı sadece. Yakından baktıkça doğanın ne kadar kırılgan ve kolay tahrip edilebilir olduğunu; onu korumanın ve ona sahip çıkmanın ancak çeşitliliğinin ve bizimle ilişkisinin bizim tarafımızdan fark edilebilir olmasıyla ilgili olduğunu anlayabiliriz.

Nerede kalmıştık: Önce basit bir soru sorun. Sizinkisi neydi?