Bir Şey Hakkında Üç Şey: Derrida

HABER MASASI
Abone Ol

Jacques Derrida'yı daha iyi anlayabilmek için, -bir film, bir kitap, bir şarkı, bir resim, eser ya da kişi fark etmez- bize hangi "üç şey"i önerebilirsiniz?

Peyami Safa Gülay:

1. Postmodern:

Derrida hakkında üç şey yazmak, oldukça meşhur fakat anlaşılması da bir o kadar zor birçok şey içinden üç şeyi seçmek anlamına da geliyor: eklenti, différance, fark, pharmakon, saçılma/sirayet... Hal böyle olunca, bana en isabetli gelen tercihi yapacağım: Derrida'nın özgün kavramlarından üçünü kısaca tanımlama hatasına girişmek isabetsiz, dahası Derrida'nın rahatsız olacağı bir şey olurdu. Bana isabetli gelense, Derrida söz konusu olduğunda sıklıkla yanlış alımlanan üç meselenin yüzeyindeki tortuları acemice kazımaya çalışmak.

Bunların ilki, postmodernizm tartışması: Derrida, postmodern bir düşünür değildir. Bu çıkarıma isterseniz Derrida metinlerinden ulaşabileceğiniz gibi, isterseniz doğrudan onun sıklıkla tekrarladığı açık ifadelerine de başvurabilirsiniz. Marx'ın Mahdumları'ndan basit bir örnek, mealen: "...çalışmalarımdan postmodernizmin [...] bir örneği, basit bir çeşidi, bir özel durumu gibi söz etmekte bu kadar aceleci olunması karşısında dehşete kapıldım. Bunlar en bilgisiz kamuoyunun (ve de çoklukla büyük basın kuruluşlarının), başta "yapısöküm" olmak üzere, anlamadığı ya da hoşlanmadığı ne varsa aşağı yukarı her şeyi içine tıkıştırdığı genelgeçer kavramlar."

2. Karar verilemezlik:

Derridacı "karar verilemez olan" statüsünü anlamanın yolu, Derrida'nın klasik anlamıyla bir postmodern olmadığının anlaşılmasından geçer. Derrida'nın ifadeleriyle "genelgeçer kavramlar"dan hareket eden akıl yürütmenin çıkarımı, kabaca şöyle: "Derrida her şeyi metin olarak görür ve lafı, metinlere istenen anlamların yüklenebileceğine getirir. Böylelikle, biri diğerine tercih edilebilecek bir karşılaşma söz konusu değilse, bir karardan da bahsedilemez." Ne var ki Derrida, neredeyse tam tersi bir şeyi kasteder: Bu, metinlerin herhangi bir anlam taşımadıklarını değil, çok fazla anlam taşıdıklarını iddia eden bir tezdir.

Öyleyse okurun, herhangi bir metin karşısında kendisini karar verilemez bir durumla yüzleşmek durumunda hissetmesinin sebebi karar verilecek bir şey olmaması değil, neye karar verileceğiyle ilgili yasaya nihai erişimin olmamasıyla ilgilidir. Durumu daha sürprizli bir hale getirelim: Karar verilemez olan, kararı ortadan kaldıran değil, onu mümkün kılan koşul olarak tebarüz edecektir Derrida'da. Bir kez daha, Marx ve Mahdumları'ndan: "Karar verilemez olan benim için asla kararın tersi olmadı, kararın bir bilginin hesap makinesinden çıkması gibi tümdengelmediği yerde kararın koşulu oldu hep."

3. Yapısöküm:

Türkçe litaretürde belki en çok bilinen eserinde, Gramatoloji'de Derrida, yapısökümü "gerçekleştirilen" bir şey olarak değil, "zaten gerçekleşmekte olan" bir şey olarak tasvir eder. Öyleyse bir metne, mesela bir şiir ya da bir romana yapısökümün "uygulanmasından" bahsedilemez. Yapısöküm, Derrida'yı postmodern zannetme hatasında olduğu gibi, metni bir kadavra olarak görerek ona istediğimizi yapabileceğimiz anlamına gelmez. Bilakis, metnin kendi dinamiklerinde, kendi stres noktalarında biz oraya varmadan çok önce zaten faaliyette olan yapısöküm hareketlerini takip etme gayretidir söz konusu olan. Eğer yapısöküm hareketlerini metnin kendi dinamikleri ve stres noktaları mümkün kılıyorsa, bu, Derridacı metin okumanın kuralsız ya da serbest bir okuma olmadığı anlamını da taşıyacaktır. Derrida Platon'un Eczanesi'nde açıkça, şöyle diyecektir: "Kural yoksa, oyun da yok." Metnin oyununa dahil olmak, ondaki yapısöküm hareketlerini takip edebilmek, onun kurallarına riayet etmekle mümkün olabilir. Belki de yapısökümü bir serbestiyet olarak değil, bilakis, bir riayet olarak anlamaya başlamak, Derrida metnine sağlıklı bir girişi ifade edecek.