Gelenek, yazar ve sonsuzluk

ALİ YAĞAN
Abone Ol

Mihail Şişkin bütün yönleriyle dikkat çekici bir yazar. Bütün bunlar, bu yazarın daha dikkatli okunmasını gerektirir. Özellikle onun öykü, deneme ve otobiyografik ögelerden oluşan bu kitabı, bir tür "Mihail Şişkin Dünyasına Giriş" sayılabilir. Dikkatle okunduğunda kitabın, okura sunacağı derin bir zenginlik taşıdığı görülecektir.

Adalet Ağaoğlu 5 Ağustos 1970 tarihli günlüğünde şöyle yazar; "Sanatın, kültürel kaynağı muhalefet değil mi? Yarının daha iyi olmasının itici gücü bugünün arızalarına göz yummamaktan kaynaklanır diye bilmekteyim." Gücünü aldığı bu muhalif tavrı eserlerine ne şekilde yansıttığı yazarın kendi takdirindedir. Rus edebiyatında muhalif tavır her daim kendini hissettirir. Bu yüzden de hem Sovyetler Birliği döneminde hem de Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki Putin döneminde bir yazar ya da sanatçı doğal bir "hain" adayıdır. Burada eşyanın tabiatına aykırı bir durum yoktur. Çünkü bütün totaliter rejimlerin çekirdeğini bu dışlayıcı ve suçlayıcı dil oluşturur. Bazı yazarların da hedefinde rejimin yarattığı totaliter dil vardır; yaratılan dil yıkılmalı ya da ondan kaçınılmalıdır.

Dil meselesinin farkında olduğunu gördüğümüz Mihail Şişkin, Mürekkep Lekesi kitabında bu muhalif tavrı dil üzerinden inşa eder zira ona göre Rusya'dan ayrılıp, totaliter rejimin bir nevi propaganda aracı olmuş olan Rusçadan uzaklaşmak Şişkin'in kendisini bulmasını ve aynı dil üzerinden bir başka göstergeler dünyası yaratmasına sebep olur. Şişkin'e göre kaba, güncel politika ölümlüyken sanat her zaman yeni kalır. Bu yüzden de güncel politikadan uzak ancak her zaman etkin olacak şekilde dil üzerine inşa eder "sahtekârlar" diye adlandırdığı Putin ve onun şürekâsına olan muhalefetini. Şişkin'in tercih ettiği bu muhalif tavrın özü Boris Pasternak, Mihail Bulgakov, Varlam Şalamov, Soljenitsin, Osip Mandelstam, Anna Ahmatova'ya kadar gider. Bu isimler ve daha birçokları Sovyet Rusya'nın gadrine uğramış yazar ve şairlerdir.

Öyle ki Anna Ahmatova'nın ilk eşi henüz Lenin döneminde kurşuna dizildi. Ahmatova'nın ikinci eşi Punin ve Osip Mandelstam Sibirya'daki toplama kamplarında öldü, Varlam Şalamov ise ölmese de yıllarca orada kaldı. Toplama kamplarında olmasalar da özellikle Jdanov'un Kültür Bakanlığı sürecinde birçok edebiyatçı saçma nedenlerle dışlanmış, itibarsızlaştırılmıştır. Rus edebiyatı için Stalin dönemi büyük bir sarsıntıya neden olmuştur. Bu yüzden "Güzel Yazı Dersi" öyküsünde Laroçka'ya tecavüz eden Jdanov hadisesi önemlidir. Boris Pasternek'ın Laroçka karakteri bu öyküde rejimin yıkıma uğrattığı sanatçıları temsil eder. Peki, Sovyet rejimi bitince bu sıkıntılar da bitmiş oluyor mu? Güzel yazı dersi veren zabıt kâtibi Yevgeni Aleksandroviç versin buna cevabı: "Tanrım, ne benden ne de sizden daha iyi biri değil ki acıyayım; ne uzun, ne karışık davalar gördü bu gözler, ama görmedi ömür boyu bir noktayla sonlananı."

Bu ara dönemin farkında olan Şişkin, ilk öyküsünde kendi tabiriyle Rus edebiyatının bel kemiği olan ve bir nevi Rus edebiyat kanonu olarak gördüğü yazarların ortaya çıkardığı kadın kahramanların isimlerini kullanır. Peki, bunu ödüllü bir Türk öykücüsünün bir yerde söylediği gibi sadece "onlara bir selam çakmak için mi yapar?" Elbette öyle de olabilir. Bu öyküden hareketle Şişkin geleneğe olan bağını kanıtlarken kendini de aslında o Rus yazınının devamı olarak ortaya atar. Ayrıca Şişkin'in "Güzel Yazı Dersi" öyküsünde ismi geçen kahramanların bulunduğu romanlar Barthes'in deyişiyle okuru hiçbir zaman doyuma ulaştırmaz. Budala, Usta ile Margarita, Yevgeni Onegin, Anna Karenina, Doktor Jivago, her okunmalarında okura haz verir ve yeni yorumlara ulaştırır okuru.

Yani bu metinler Barthes'in aktarımıyla "şimdimiz dışındaki her şeyimizdir." Peki, Şişkin sanat ve politika/güncel üzerine konuştuğu bir röportajında ne diyor bakalım: "Güncel politika benim romanlarıma asla konu olmayacak. Dünkü gazete bir ölüm metaforudur. Sanat ise Nuh'un gemisidir – sadece en önemli şeyleri alabilirsin gemiye." Yani öykülerinde gerek büyük romanlardan alıntılar yapmasının gerekse bu isimleri kullanmasının en önemli nedeni eskiye bir selam çakmak değil, metinlerarası göndermeler yaparak bu metinlerin yoruma açık tarafından faydalanmaktır. Böylece kendi metinlerini de uzun soluklu ve derinlikli yapmaya yakınlaşır.

Ölmek İstemeyen Yazar

Barthes'i rehber kabul ettiğimizde onun ilan ettiği üzere bir kurum olarak yazar sivil kimliğiyle, tutkularıyla, silinmiş yaşamöyküsüyle ölmüşse eğer Şişkin'in eserlerinde kendine ve otobiyografik ögelere yer vermesi yazarın buna bir direnç göstermesi midir? Tanrı'nın, peygamber oğlu İsa Lazarus'u dirilterek bir meydan okumaya mı çıkar eleştirmenin/Tanrı'nın karşısına? Bu yönüyle de Şişkin'i okumak mümkün. Bana göre kurumsal olarak öldüğü söylenen yazar ve yaşamına ait parçaların bir metin içerisinde kendine yer bulması, onun tıpkı Barthes'in dediği gibi okura sunulan hazzın bir parçası olması, eleştirmeni kendi silahıyla vurmuş olmasıdır. Tartışılmalı gerçekten.

Sentetik Gerçek

Edebiyat metni ve gerçeklik konusu açılmışken şunu da eklemeliyim. Bir yazar her ne kadar metinlerinde otobiyografik ögeler kullanmış olsa da yaşadıklarımızı yan yana dizerek bir kurmaca metin oluşturamaz. Yani konu kurmaca olunca yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz pek de bir şey yok. Unutulmamalı ki kurmaca söz konusu olduğunda gerçeklik dediğimiz elle dokunduğumuz bir şey değil, edebiyat metninin dilsel muhtevasının gerçekliğidir. Bir yazar ben tamamen gerçekleri anlattım diyebilir ama biz okurlar metnin sözel bir yapılanış olduğunu biliriz ve buna göre o metne yaklaşırız. Gerçek dünya ise söz konusu kurmaca olduğunda yanı başımızda değil, ötelerde bir yerde kendi eğlencesindedir. Şişkin de bunun farkında olacak ki Duvara Kazınmış Kayığın İçinde adlı denemesinde gerçeklik ve kurmaca üzerine şöyle yazmış.

"Dil gerçekliği yaratırken hükmeder." Şişkin böyle başlıyor denemesine. Sonra da gerçekle kurmacayı ayırdığını net bir biçimde ifade ediyor. "Rus edebiyatı Rusya'da anti-totaliter bilincin kafasını sokabildiği tek yerdir." Yaşanılan ile yazı dünyası aynı yer değildir. Yazı sık sık girilen bir mağaradır yazan için. Rusya'da kullanılan günlük dilin Putin'in kurduğu totaliter rejim için bir propaganda aracı olduğunu verdiği röportajlarda vurgulayan Şişkin, Kurtarılmış Dil'de Rusya'dan ayrıldıktan sonra kelimelerinin bambaşka anlamlara geldiğini aktarıyor. "Orada kendi başlarına var olma hakları ellerinden alınan kelimeler burada oturma izni alıyorlar sanki, bir araçtan hak ve sorumluluk sahibi birer tüzel kişiye dönüşüyorlar adeta. Her bir Rusça kelime burada bambaşka bir ses ve bambaşka bir anlam kazanıyor."

Mihail Şişkin bütün yönleriyle dikkat çekici bir yazar. Bütün bunlar, bu yazarın daha dikkatli okunmasını gerektirir. Özellikle onun öykü, deneme ve otobiyografik ögelerden oluşan bu kitabı, bir tür "Mihail Şişkin Dünyasına Giriş" sayılabilir. Dikkatle okunduğunda kitabın, okura sunacağı derin bir zenginlik taşıdığı görülecektir.