İki Şahmeran Ustası Uyar ve Mungan

SUAVİ KEMAL YAZGIÇ
Abone Ol

“Şahmeran imgesi sadece masal yahut destan olarak değil bir desen olarak da kültürümüzün bir parçasıdır. Çok güçlü olmadığı söylenen görsel kültürümüzün ortak ve yaygın imgeleri arasında şahmeran da yer alır.”

Farsça yılanların şahı anlamına gelen Şahmeran, (Camasbname adıyla da bilinir.)Doğu efsanelerinin en yaygınlarından biridir. 1001 Gece Masalları’nda 355. gece ile 373. gece arasında anlatılan “Yeraltı Sultanı Yemliha”nın öyküsü, Türk kültür hayatında yaşayan Şahmeran masalıdır. Ancak çok daha öncesi de vardır elbette. Hitit efsanelerinde ve Eski Yunan mitolojisinde de benzer anlatılar söz konusudur. Geleneksel Şahmeran hikâyesini, günümüz edebiyatçıları da yeniden yazmayı defalarca tercih eder. Nitekim Şahmeran’ı yeniden yazanlar arasında Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Erhan Bener, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Behçet Necatigil, Murathan Mungan, Latife Tekin, Hasan Ali Toptaş, Tomris Uyar, Cemal Şakar gibi pek çok yazar yer alır. Farklı olanla karşılaşma hikâyesini kurmaya elverişli bir imge olarak görülmesi modern edebiyatta da şahmeranı gündemde tutar.

Bu yazıya konu olan iki şahmeran hikâyesinden Tomris Uyar’ın kaleme aldığı “Şahmeran Hikâyesi” (Ödeşmeler ve Şahmeran Hikâyesi) 1973’te, Murathan Mungan’ın yazdığı “Şahmeran’ın Bacakları”(Cenk Hikâyeleri) 1993’te yayımlandı.

Tomris Uyar’ın bütün öykülerine baktığımızda Şahmeran’ın istisnai bir özelliği var. Zira modern öyküye yakın bir çizgi benimseyen Tomris Uyar, Şahmeran gibi geleneksel bir metni yeniden yazma tecrübesine yazı hayatında daha önce ya da daha sonra hiç girişmemiş. Bir yeniden yazılmış öyküler toplamı olan Gecegezen Kızlar, Uyar’ın poetik tavrına daha yakın bir tercih. Uyar, bu kitabında Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kırmızı Şapkalı Kız, Fareli Köyün Kavalcısı gibi dokuz batı masalını, ait oldukları çerçeveden çıkarıp günümüze ait karakterlere giydiriyor ve geleneksel masallar, modern öykülere dönüşüyor. Oysa Şahmeran, Tomris Uyar’ın kaleminde geleneksel karakterini büyük ölçüde koruyor.

Şahmeran hikâyesinin Adana varyantını esas alan Uyar’ın Camsap’ı geçimini odun keserek kazanırken arkadaşlarının ihanetiyle bal topladığı mağarada terk edilmiştir. Şahmeran ile karşılaştıktan sonra; Uyar’ın da Mungan’ın da Şahmeran ile diyalogu benzerdir. Şahmeran “ihanet edileceğini” açıklar. Zira daha önce pek çok insanın istese de istemese de ona ihanet ettiğine şahit olmuştur. Hikâye şahmeranın anlattığı hikmetli hikâyelerle devam eder. Bu metinlerde adeta 1001 Gece Masalları’nın küçük bir simülasyonu inşa edilir.

Kaynak metinle Uyar’ın yeniden yazımı arasındaki temel fark, hikâyenin sonunda gizlidir. Sinem Şahin Yeşil,www.millifolklor.com sitesinde yer alan yazısında bu farkı şu sözlerle özetler: Geleneğin kahramanı masalların kendini sorgulamayan ve derin düşünmeyen tutumuyla ödülü kabullenir ancak ona sunulan evlilik, iktidar, servet ve itibarı, çektiği vicdan azabıyla reddeden Uyar’ın kahramanı bu davranışıyla modern bir karakterin tutumunu sergilemiştir.

Murathan Mungan’ın öykü ve roman toplamında ise yeniden yazımlar büyük bir yekuna sahip. “Folklorik malzemeyle gerekli ödeşmenin yapılmadığını” ifade eden Mungan; Kırk Oda, Cenk Hikâyeleri, Lal Masalları gibi öykü kitaplarında yeniden yazıma başvuruyor.

Şahmeran imgesi sadece masal yahut destan olarak değil bir desen olarak da kültürümüzün bir parçasıdır. Çok güçlü olmadığı söylenen görsel kültürümüzün ortak ve yaygın imgeleri arasında şahmeran da yer alır. Bu noktada Uyar’ın anlatımında 12 Mart dönemine ilişkin darbe sonrası işkence göndermelerinden, feminist okumalara kadar pek çok “yorum” yapıldığını da not düşmekte fayda var.

Mungan’ın kahramanı ise İlyas’tır. İlyas, günümüzde yaşayan, bir sanat öğrenmesi için şahmeran ustasının yanına verilen çıraktır. Ustasından sanat öğrendiği bölümleri Doğulu Bir Sanatçının Genç Olarak Portresi gibi görmek mümkündür. Ustası ona Şahmeran’ın hikâyesini anlatmaya başlar.

Şahmeran daha pek çok defa yeniden yazılacak potansiyele sahip. Tıpkı Mungan’ın anlattığı şahmeran ustasının yaptığı desenler gibi.

Murathan Mungan’ın Şahmeran’ında Hızır’dan Tavus-u Azam’a kadar pek çok Doğu inancına ve söylencesine yer verilir. Camsap, yine asıl hikâyeden farklı olarak bilinmeze giderken uğradığı ilk hamamda boğulur. Hikâyenin anlatıldığı İlyas ise parasız yatılı sınavını kazandığı için ustasını terk etmek zorunda kalır. Yazar olduğunu, bir anlamda şahmerancılığa devam ettiğini ve ustasına ihanet etmediğini anlatmak için döndüğü memleketinde ustasının vefat ettiğini öğrenen İlyas ihanetin kaçınılmazlığı ile yüzleşir.

Bu noktada belki de sözü Mungan’ın metnine bırakmak daha doğru olur:

Bu sırada gözümü duvarlarda asılı, yerlerde art arda dizili duran onca Şahmeran suretine çevirmiştim. Onları teker teker tarıyordum ki, ustam sordu:

“Bunların hangisi Şahmeran?”

Duraksamadan yanıtladım:

“Hepsi.”

Başını iki yana salladı.

Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

“Hayır,” dedi. “Bunların hiçbiri Şahmeran değil.”

“Peki, nerde Şahmeran?” diye sormaktan kendimi alamadım.

“Sen çizeceksin onu,” dedi.

Yüzüne şaşkın şaşkın bakıyor, ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum.

“Sen çizemezsen, senin çırağın çizecek; o da çizemezse, onun çırağı. Eğer böyle düşünmezsen Şahmeran’ı hiç çizemezsin.”