Kahramanın “Sonsuz” Yolculuğu

GÜLGÜN ŞEREFOĞLU
Abone Ol

Campbell kitabın giriş kısmında monomitin ne olduğunu anlatarak okuyucuyu kahramanın yolculuğu fikriyle tanıştırmak için gerekli altyapıyı sunmaktadır. Bu kısımda Jung’un arketipleri ve kollektif bilinçdışı kavramları ile evrensel tek tip bir kahraman ve kahramanın yolculuğu aşamalarının var olmasının nasıl mümkün olduğunu açıklamaktadır.

Kahraman, sözlü ve yazılı anlatılarda en önemli ve bütün olay örgüsünün merkezindeki kişidir. Anlatı boyunca kahramanın başından geçenleri, onun fiziksel ve ruhsal dünyasına ait tasvirleri, olay evrenindeki diğer kişiler ve varlıklarla olan ilişkilerini okur ya da dinleriz. Kahramanı olmayan bir anlatı yoktur; yani bir anlatı, içinde bir kahraman olmadan varolmayı başaramaz. İster mitler, efsaneler, masallar, halk hikayeleri gibi folklora ait anlatılar; ister roman, hikaye, tiyatro eseri gibi edebi eserler içinde olsun, her anlatı bir kahramana sahip olduğu gibi her kahraman da söz konusu anlatı içinde bir yolculuk yapma halindedir. Kahramanın yaratıldığı türe göre bu yolculuğun şekli, anlatılışı, evreleri ya da uzunluğu farklılık gösterebilir ancak kahraman anlatı devam ettiği süre boyunca daima bir yolculuk halindedir.

Elbetteki bahsettiğimiz bu yolculuğun nitelikleri anlatı türlerine göre değiştiği gibi, edebi eserler açısından bakıldığında eserin yaratıldığı çağa göre de değişmektedir. Türk edebiyatında, halk hikâyeleri, destan ve masallar gibi türleri ayrı düşünerek, geleneksel hikâyeciliğin yeni bir çizgiye geçişini 18. yüzyılda yaşanmaya başlamış kabul edebilir, 19. yüzyılda girilen çağdaşlaşma sürecinde modern edebiyat çizgisine geçildiğini ve 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de postmodernizmin edebiyatta kendini göstermeye başladığını söyleyerek dönemleri kabaca birbirinden ayırabiliriz. Özellikle modern ve postmodern dönemlerde başta roman olmak üzere edebi türlerin hemen hemen hepsinin oldukça köklü bir değişim geçirdiğini de buna ekleyebilirz. Dolayısıyla yukarıda “tüm anlatılar” için geçerli olduğunu cesurca iddia ettiğimiz kahramanın varlığı ve yolculuğu da zorunlu bir biçimde değişmiş ve dönüşmüştür.

Burada bahsettiğimiz içerik ve kuramı daha iyi kavrayarak edebiyatla ilişkisini zihinlerimizde daha sağlam bir biçimde kurabilmek için Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nun içeriğine kısaca göz atabiliriz. Öncelikle bu kitabı genel hatlarıyla görelim: Campbell kitabın giriş kısmında monomitin ne olduğunu anlatarak okuyucuyu kahramanın yolculuğu fikriyle tanıştırmak için gerekli altyapıyı sunmaktadır. Bu kısımda Jung’un arketipleri ve kollektif bilinçdışı kavramları ile evrensel tek tip bir kahraman ve kahramanın yolculuğu aşamalarının var olmasının nasıl mümkün olduğunu açıklamaktadır. Daha sonra, kitabın birinci kısmında, kahramanın aşamalı olarak gelişen yolculuğu ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. Aslında, kitaptaki bilgiler ışığında, kahramanın yolculuğunu basitçe bir döngü olarak anlayabiliriz. Bu döngü en temel haliyle yola çıkış, erginleme ve geri dönüş olmak üzere üç aşamadan oluşmaktadır ve her aşama da kendi içerisinde çeşitli alt aşamalardan meydana gelmektedir.

Bunların yani döngünün tamamı on yedi aşamadan oluşmaktadır; Campbell’in monomit kuramına göre de dünya üzerinde insanların üretimi olan tüm kahraman mitleri bu aşamalara sahiptir. Campbell bu kuramı, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nu takip eden diğer eserlerinde çok daha detaylı bir biçimde açıklamıştır. Kitabın takip eden ikinci bölümü ve alt bölümlerinde ise “kozmogenik çevrim” başlığı altında mitlere ait diğer ortak noktalar ve özellikler ele alınmaktadır. Son bölüm olan kapanış kısmında ise, mit ve toplum arasındaki ilişkilerden söz ederek hem mitolojinin günümüzdeki anlamı üzerine hem de mitoloji ile birlikte dinlerin ve psikolojinin de karşılaştırmalı bir görünümünü sunmakta ve çağdaş kahramana dair beklentiler ve düşünceler ile çalışmayı sonlandırmaktadır.

Yazının başından beri bahsettiğimiz kahramanın yolculuğunun ne anlama geldiğini, Campbell’ın ortaya koyduğu döngüdeki bu on yedi aşamaya daha yakından bakarak anlayabiliriz. Aynı zamanda, bu sayede, günümüz edebiyatında var olan çağdaş kahramanların yolculuğu ve yolculuğun evrimi hakkında da fikir sahibi olabiliriz.

Kahramanın Macerası, ilk adım olan Maceraya Çağrı ile başlar. Bu aşamada kahraman normal dünyanın olağan bir durumunda yola koyulur ancak bu normal durum, onu bilinmeyene doğru harekete geçmeye çağıran bir araç sayılabilecek bir bilginin alınmasıyla değişir. Buradan bir sonraki aşama olan Çağrının Reddedilişine geçer. Genellikle bilinmeyene yapılan bu çağrı gerçekleştiğinde, gelecekte “kahraman” olacak bu karakter çağrıya kulak vermeyi reddeder. Bunun nedeni bir görev ya da zorunluluk duygusu olabildiği gibi bir korku, güvensizlik ya da yetersizlik duygusu da olabilir. Bu aşamadan sonra yola çıkmak konusunda ilk adımı atan kahraman Doğaüstü Yardım aşamasına geçer. Kahraman bilinçli olarak ya da bilinçsizce bir kez maceraya başladığında, kahramanın doğaüstü güçlere sahip yardımcısı belirir ya da ortaya çıkar. Bu yardımcı çoğunlukla yaşlı bir adam olarak kendini gösterir.

Bu adam, Jung’un yaşlı bilge adam olarak tanımladığı arketipi simgeler. Genellikle yol gösterici ve öğüt vericidir; bu arketipin karakteristik özelliğine uygun olarak, kahramanın içgörü, kararlılık ve planlama ihtiyacı olduğu halde bunu kendi başına gerçekleştiremediği, maceraya atılmak konusunda çekimser kaldığı durumda ortaya çıkar. Daha sonra gelen, İlk Eşiğin Aşılması aşaması, kahramanın macera alanına gerçek anlamda girdiği noktadır. Bu noktada kahraman, kendi dünyasının bilinen sınırlarından ayrılır; kuralların ve limitlerin bilinmediği meçhul ve tehlikeli bir âleme girmeyi göze alır. Takip eden aşama Balinanın Karnıdır. Balinanın karnı, kahramanın bilinen dünyadan ve benliğinden nihai olarak ayrılışını temsil eder. Kahraman bu aşamaya geçerek başkalaşım geçirmeye gönüllü olduğunu gösterir. Bu aşama ile gerçek dünyada geçen Yola Çıkış bölümü sona ermiş olur.

Bundan sonra gerçek dışı dünyada geçen Erginleme bölümü başlar. Erginlemenin ilk aşaması Sınavlar Yoludur. Sınavlar yolu, kahramanın değişimin başlaması için geçmesi gereken testler, tamamlaması gereken görevler ya da üstesinden gelmesi geren zorlu sınamalar dizisidir. Tüm bu sınavlardan geçmeyi başaran kahraman, Tanrıçayla Karşılaşma aşamasındadır. Tanrıçayla Karşılaşma, kahramanın aşkı deneyimlediği noktadır. Bu aşamadaki Tanrıça, Jung’un arketiplerinden anne arketipine tekabül eder. Tanrıça tıpkı bir anne gibi besleyici, kuşatıcı ve ilahi bir güce sahiptir. Bu nedenle kahramanın bu aşamada deneyimlediği aşk, şanslı bir bebeğin annesiyle yaşayabileceği türden; çok güçlü, her şeyi kuşatan ve karşılıksız bir aşktır. Bundan sonra sıradaki aşama, Baştan Çıkarıcı olarak Kadınaşamasıdır.

Burası, kahramanı maceradan alıkoyacak ya da hedefe varmasını geciktirecek niteliktemaddesel anlamda baştan çıkarıcı öğelerle ilişkilidir. Burada kahramanı baştan çıkaran kadın karakter yukarıda bahsi geçen Anima ve Animus arketiplerinden Anima’yı temsil eder. Ancak buradaki kadın karakter, erkeğin içindeki tamamlayıcı kadın benliğini teşkil etmekten ziyade onu baştan çıkarıp üzerinde bir bağımlılık yaratır. Bu nedenle buna, gölge Anima demek daha yerinde olacaktır. Bundan sonra varılan Babanın Gönlünü Alma aşamasında kahraman, kendi hayatında gücü esas elinde bulunduran şey her ne ise onunla yüzleşmek ve onun tarafından kabul edilmek zorundadır. Birçok mit ve hikayede bu varlık babadır ya da yaşam ve ölüm gücünü elinde bulunduran baba figürüdür. Burada karşımıza çıkan baba arketipi, babanın cesur, koruyan, otoriter ve iktidar sahibi olması özellikleri bakımından babanın kendisi ya da onu temsil eden bir baba figürü ile özdeştir.

Bu aşama yolculuğun merkez noktasıdır ve kahraman babanın değerleriyle uzlaşır.Bir sonraki aşama olan Tanrılaştırmada, birisinin fiziksel anlamda öldüğünde ya da yalnızca bir ruh olarak yaşamak üzere öldüğünde,ilahi bilgi, aşk, merhamet ve mutluluğun bulunduğu diğer tarafa geçiş yaptığı fikriyle karşı karşıya kalırız. Burada gördüğümüz Tanrı arketipi, evreni anlamaya, olan biteni anlamlandırmaya, olayların ve yaşamın sahip olduğu yöne ve amaca olan inancımızı temsil eder. Bir sonraki aşamaya ulaşmanın şartı olarak bu aşamayı geçmenin gerekli olması da bu nedenledir. İkinci bölümün son aşaması ise Nihai Ödüldür. Nihai ödül, maceranın hedefini gerçekleştirmektir. Bu, kahramanın elde etmek için yolculuğa başladığı şeydir. Bundan önceki tüm aşamalar kahramanı bu aşama için hazırlama ve arındırma amacına hizmet eder.Nihai ödülün elde edilmesiyle, Erginleme bölümü sona erer.

Üçüncü ve son bölüm olan Dönüş bölümü ile tekrar gerçek dünyaya dönülür. Bu bölüm, Dönüşün Reddedilişi aşaması ile başlar. Bu aşamada, diğer dünyada mutluluğa ve aydınlanmaya kavuşan kahraman, elde ettiği nihai ödülü diğer insanlara vermek için sıradan dünyaya geri dönmek istemeyebilir. Bunu takip eden Büyülü Kaçışta ise, kahramanın ödül ile birlikte kaçması gerekir. Bu şekilde yolculuktan geri dönmek oldukça maceralı ve tehlikelidir. Bir sonraki aşama olan Dışarıdan Gelen Kurtuluşta ise, çoğu kez kahramanın kendisini günlük yaşama geri döndürecek bir rehbere ihtiyacı olur. Bu ihtiyaç özellikle kahramanın yaşadığı deneyim sonucunda yaralandığı ya da zayıf düştüğü zamanlarda ortaya çıkar.

Burada kahramana rehberlik edip yol gösteren kişi genellikle yine yaşlı bir adamdır. Rehberlik özelliği ön planda bulunan bu figürün hem baba hem de yaşlı bilge adam arketipiyle örtüştüğünü söylemek mümkündür; adamın aklı ve ilmi, baba arketipinin yansımasıdır. Bundan sonra Dönüş Eşiğinin Aşılması aşamasına geçilir. Bu aşamada macera sırasında elde edilen bilgelik sürdürülür, bu bilgelik insanlığın yaşamıyla bütünleştirilir ve büyük bir ihtimalle dünyanın geri kalanıyla paylaşılır. Dönüş gerçekleştikten sonra artık gerçek dünyadaki yaşamına dönen kahraman, İki Dünyanın Ustası aşamsındadır. Bu aşamada, maddi ve manevi (dış ve iç) dünya arasındaki denge kurulur.

Bundan sonra, Dönüş bölümünün ve kahramanın macera döngüsünün son aşaması olan Yaşama Özgürlüğü aşamasına ulaşılır. Bu aşamada, elde edilen derin bilgi, ölüm korkusu karşısında özgürleşmeyi sağlayarak yaşama özgürlüğüne dönüşür. Bu durum bazen, ne gelecek ile ilgili beklenti içine girmeden ne de geçmiş ile ilgili pişmanlık duymadan anı yaşamak olarak ifade edilir.

Joseph Campbell, aşamaları kısaca anlatılıp arketip örnekleri verilerek psikanalizle bağlantısı en genel anlamıyla gösterilmeye çalışılan monomit kuramı ve kahramanın yolculuğu döngüsünü, aslında mitleri temel alarak mitoloji çalışmaları için oluşturmuştur. Yukarıda anlatılan bu on yedi aşamalı kahramanın macerası döngüsü, elbette burada anlatıldığından çok daha ayrıntılı biçimde ele alınabilecek bir konudur. Ayrıca, aşamalardan bazılarında verilen, Jung’un arketiplerinden yola çıkılarak belirlenmiş arketipler dışında pek çok psikanalitik öğenin de var olduğu tartışmasız bir gerçektir.

Döngü içinde anne ve baba kompleksi, id-ego ve süper ego, id ve süper egonun çekişmesi, bilinçdışının varlığı gibi psikanalizin temel kavramlarına çoğu zaman örtük bir biçimde değinilmiştir. Ancak bunların tümünü tek bir yazıda ele almak mümkün olmayacağı gibi bu konuyu belki de edebiyat ve mitolojiden ayırarak ilkin temel psikanalitik kavramlar temelinde ele alarak incelemek daha uygun olacaktır. Ancak burada özellikle vurgulanmak istenen, ortaya çıkışında bir mitoloji kuramı dahi olsa, monomit kuramının aslında edebiyatta da uygulanabilir olduğudur. Bu konuyla ilgili, özellikle yabancı kaynaklarda, diğer alanlardaki kadar fazla olmasa da kayda değer sayıda çalışma bulunmaktadır.

Bu kuramın kullanımının sadece akademik çalışmalarla sınırlı kalmaması adına, Campbell’in çalışması edebiyat alanında da kullanılması söz konusudur. Çağdaş roman ve öykülerde her zaman bu aşamaların tümünü görmemiz mümkün olmasa da, bu döngüyü kullanarak var olan eserleri anlamlandırmak ve hatta yeni eserler yaratmak yolunda bundan yararlanmak mümkündür. Ayrıca edebiyatın sembollerle örülü gizli dünyasına yolculuk yapmak isteyen yazarlar ve bu eserlerin okuyucuları için monomit kuramını ve psikanalizin bu kuram içerisindeki yerini kavramak oldukça farklı bir deneyime kapı açacaktır.

Buraya son olarak ekleyebileceğimiz bir başka önemli husus da, Campbell’ın kuramının da diğer tüm kuramlar ve fikirler gibi tartışmaya açık olmasıdır. Ortaya atıldığı dönemin en gözde kuramı olmakla kalmayıp bugün de varlığını güçlü ve görünür biçimde sürdürmesi; bunun eleştirilemez olmadığı anlamına gelmemelidir. Özellikle Alan Dundes gibi yakın dönem halkbilimcilerin, psikanalitik folklor çalışmaları üzerinden psikanalitik teorinin yaratıcısı olan Freud’dan başlayarak alanın tüm ekollerine eleştiri getirmiş olduğunu göz önünde bulundurursak, aynı araştırmacıların çalışmalarında Joseph Campbell ve çalışmalarını da eleştirmiş olduklarını görmek pek de zor olmayacaktır.

Joseph Campbell’da kahramanın yolculuğu sonsuzdur. Her kahraman için bitmek tükenmek bilmez şekilde tekrarlanan bu döngü, insanlık tarihi boyunca yaratılan anlatılar için geçerli olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Campbell’ın teorisine ister katılalım ister katılmayalım Campbell bize kahramanın döngüsel yolculuğunun yanı sıra kahramanın çizgisel yolculuğu hakkında da bir fikir armağan etmiştir. Kahramanlar her zaman var olacaktır fakat kahramanın yolculuğu ve bu yolculuk sırasında karşılaştıkları değişen çağlara göre farklılık gösterecektir.

Burada bizi meraka ve daha fazla çalışmaya iten asıl konu, kahramanların nasıl değiştiğinin ötesinde günümüz insanının ihtiyaç duyduğu kahramanı edebiyatın kendi çağdaş dinamikleri içinde nasıl yaratacağı; çağımızın kahramanlarını okuyucunun çağın şartları ve zamanın ruhu içinde nasıl anlayacağı olmalıdır. Çünkü kahramanın “sonsuz” yolculuğu yalnızca kendi varlığının döngüsünde değil, insanlığın var olduğu çizgisel tarih boyunca sürdüreceği ve ne zaman biteceği asla bilinemeyecek olan süreçte sonsuza kadar devam edecektir.

  • Kaynakça
  • Campbell, Joseph, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, çev. Sabri Gürses, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2010.
  • Jung, Carl Gustav, Dört Arketip, çev. Zehra Aksu Yılmazer, Metis Yayınları, İstanbul, 2015.
  • Öztürk, Özhan, Folklor ve Mitoloji Sözlüğü, Phoenix Yayınları, Ankara, 2009.