Kayıp Rıhtım’a sorduk

HABER MASASI
Abone Ol

Olanaklar, yine bizim dönüp kendimizle barışmamızda saklı. Batı kültüründen çeviri kitaplarla fantastik edebiyata adım attık diye düşünüyoruz. Böyle olunca da bugün amatörce yazılan öykülerde bile Batılı karakter isimleri ya da Batı’nın antik çağlarını çağrıştıran isimler türetiyoruz.

Yerli ve milli bir fantastik mümkün müdür, mümkünse olanakları nelerdir?

Elbette mümkündür; ama önce kendi kültürümüzle barışmamız gerek.

Kendi mitolojisine sahip bir millet olmakla birlikte, bu mitolojiden çeşitli nedenlerle bihaberiz. Bunda farklı gerekçelerle bu mitolojiyi hiç duymamış olmamızın ve bize aktaracak kişilerin giderek azalmasının da büyük bir payı var. Şahsen, bu da bir tür asimilasyon. Ama artık yeni nesil yazarlar bir şeylerin farkında. Gözlerini açıp, araştırıp, köklere inerek bize has olan ve unutulmuş şeyleri tekrar gün yüzüne çıkarmaya başladılar. Bu da, sizin deyiminizle, yerli ve milli bir fantazyanın temellerini atacak en sağlam adımlar. Bir de örnek verelim, sevgili Barış Müstecaplıoğlu son kitaplarıyla bu amaca güzel katkılar yapan, meşhur bir yazar olarak öne çıkıyor.

Olanaklar, yine bizim dönüp kendimizle barışmamızda saklı. Batı kültüründen çeviri kitaplarla fantastik edebiyata adım attık diye düşünüyoruz. Böyle olunca da bugün amatörce yazılan öykülerde bile Batılı karakter isimleri ya da Batı’nın antik çağlarını çağrıştıran isimler türetiyoruz. Burada kimseyi suçlamamakla birlikte, üzücü bulduğum bir nokta var ki şudur: Biz fantastiğe uzak bir topluluk değiliz.

Şamanizm inancından gelen köklerimiz nasıl fantastik olmaz? Dede Korkut öykülerinin fantastik olmadığını söyleyebilir miyiz? Destanlarımızı düşünelim: Doğar doğmaz bir kez süt içip sonrasında şarap isteyen Oğuz Kağan; Yer ve Su, Gök ve Hava’nın temsilleri olan büyülü kadınlarla evlenen bu karakterin fantastik olmadığını söyleyebilir miyiz gerçekten? Hem de bunlar örneklerin sadece küçük bir kısmıyken.

Biraz daha yakın tarihlere gelelim son olarak. Biz yakın zamanda bunu insanlara gösterebilmek ve yine bunu amatör yazarlarla gerçekleştirmek adına Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’nin 7. yılına özel olarak unutulmaya yüz tutmuş Türk halk kültürü canavarlarından 13’ünü, 13 yazar ve 13 çizere bölüştürdük. Bunun sonucundaysa bu çizer ve yazarlar ortaya harika şeyler çıkarttı. Kimileri canavarları ait olduğu zaman diliminde kullandı; kimileriyse onları çağımıza getirip modernize ederek, bugün şehir fantastiği dediğimiz alt türe çok güzel biçimde yedirdi. Biz de tekrar gördük ki olunca çok da güzel oluyormuş.

Frp’den edebiyat çıkar mı, çıkarsa batıdaki örneklerini taklitten öteye gidebilir mi?

FRP onu oynayan ve oynatan kişilerin hayal gücüne dayalı bir oyun. Burada katışıksız bir hayal gücü söz konusuyken, Batılı örneklerinin gölgesinde kalacağını pek düşünmüyorum. Elbette yine Batılı otoritelerin kurguladığı harika dünya ve sistemlerde oynanan oyunlar olacak; ama gözlemlediğimiz kadarıyla kişiler bir yerden sonra kendi FRP sistemlerini de tasarlamak istiyor.

Bu tasarıların bir kısmı, Batılı öncüllerinin varyasyonları şeklinde oluyor. Güzel şeyler çıkıyor ortaya, onu inkar edemeyiz. Fakat özgünlük ya da öncüllerinin çemberinden çıkma konusunda yukarıdaki sorunuza dönüyoruz.

İmkansız mı? Kesinlikle hayır. Bırakın DM’i, oyunu oynayan bir kişinin bugün John olmak yerine Can olarak tasarladığı karakterle bile bir anda oyunun seyri başka bir yöne gidiyor. Çünkü siz Batılı örneklerin içine bu küçük farklılıkla başka bir kültürü sokmuş oluyorsunuz.

Edebiyat kısmına gelirsek, neden olmasın? Oyunun parçası olan kişilerin edebi yeterliliği varsa, yazma konusunda iyilerse ortaya harika şeyler çıkacaktır. Bunun bir örneğini biz bizzat yaşadık. Forumumuzda Demir Yumruk adında, post-apokaliptik bir düzende geçen ve üyelerimizin kendi tasarladığı bir FRP sistemi mevcut. Bu bir forum FRP’si olduğu için de yazılı olarak 3 sene kadar oynandı. Sonucundaysa gördük ki, oyuncuların ve oyunu yöneten kişilerin yazış şekli öyle edebiydi ki, bir yerden sonra bir oyun izliyor değil de bir kitap okuyormuş gibi hissetmeye başladık. Hatta pek çok üyemizden oyunun sahiplerine, “Bunu kitaplaştırmayı düşünmüyor musunuz?” diye sorular gelmeye başlamıştı. Oyuncu ve oyun yöneticilerinin düzenli olarak yazan amatör öykü yazarları olması da bunda güzel bir katkıydı.

Özetle, FRP hayal gücüne dayalı bir oyun ve onu var edenlerin kalemi güçlüyse pekâlâ yazılı hale getirilip edebi değer taşıyan bir forma büründürülebilir. Bizce imkânsız değil. Hatta şu sıralar dünyayı kasıp kavuran ve bir FRP oyununun oyuncusu tarafından kitaplaştırılmış Malazan Book of the Fallen adlı seri buna güzel ve güncel bir örnek.

  • Sonraki dosya başlığımız Kahraman ve Öykü; müjdesini şimdiden vermiş olalım. Şimdi sen düşün Bülent Ayyıldız! (AA)