Paltosu mavi kadın

HALE SERT
Abone Ol

Kadın Eminönü’ne geldi. Eminönü’nün cıvıltısı ve kalabalığı ona iyi gelebilirdi. Sahile yakın bir yerlerde bir banka ilişti. Gökyüzü açıktı, martılar, güvercinler ve serçeler etrafta döneniyorlardı. Bebek, yanındaki kadınla bir bağı yokmuş, oraya bırakılmış gibi duruyor, ağlamaya devam ediyordu. Kadın kıpırdamadan oturuyordu.

İnsanlar beşe ayrılır. Yükünü baş tacı edenler, yükünü sırtlayanlar, yükünden sürekli şikayet edenler, yükünü ayaklarının altında çiğneyenler ve yükünü taşımaktan vazgeçenler. En sonuncusu da kendi içinde ikiye ayrılır, yükünü hayata bırakıp kendileri hayattan vazgeçenler, bir de kendileri yaşamaya devam edip yüklerine kıyanlar.

Acaba paltosu mavi kadın bunlardan hangisiydi? Kadın elleri önde kelepçelenmiş haldeki fotoğrafında korkunç bir yük altında ezilmiş gibi görünüyordu. İki omzu öne ve aşağı birbirlerine yaklaşmış, yüzü acı, suçluluk ve vicdan azabıyla gerilmiş gibiydi. Öyle miydi gerçekten?

  • Paltosu mavi kadın o gün kocasıyla kahvaltı etti, adam sekiz aylık kızını öptü ve akşam görüşmek dileğiyle evden çıktı. Akşam inşaattan döndüğünde bebek de kadın da yoktu, evde polis onu bekliyordu.

Paltosu mavi kadın ve kocası o gün sabah kahvaltı ettiler. Kadın, artık ne zaman resmî nikah kıyacaksın diye sordu. Adam sinirlendi. Kadına bağırdı, bebeği divanın üzerine fırlatıp dışarı çıktı.

Tüyler ürperten bir hikaye
Post Öykü

Paltosu mavi kadın ve adam o gün ekmek, peynir, zeytin ve çayla kahvaltı ettiler. Adam ağlayan bebeğe öfkeyle baktı, kurtul diyorum sana şundan, dedi. Elindeki çatalı kadının baldırlarına soktu çıkardı.

Paltosu mavi kadın adam çıktıktan sonra ne yapacağını bilemedi. Bebek ağlıyordu. Kadının sütü çekileli çok olmuştu. Evde mama yoktu. Bebeği sarıp sarmalayıp pusetine koydu. Evden çıkarken bir not bırakmak istedi. Okuma yazması yoktu. Kucağında bebeğiyle bir süre aynaya baktı ve çıktı.

Paltosu mavi kadın ve adam o gün ekmek, peynir, zeytin ve çayla kahvaltı ettiler.

Dışarıdan bakıldığında, düzgün paltosu, koyu kahverengi düz saçları ve kumaş pantolonluyla kadın orta halli bir memuru andırıyordu. Kaşe görünümlü paltonun canlı mavisi onu kalabalığın tekdüzeliğinden bir nebze ayırıyordu.

Kadın Eminönü’ne geldi. Eminönü’nün cıvıltısı ve kalabalığı ona iyi gelebilirdi. Sahile yakın bir yerlerde bir banka ilişti. Gökyüzü açıktı, martılar, güvercinler ve serçeler etrafta döneniyorlardı. Bebek, yanındaki kadınla bir bağı yokmuş, oraya bırakılmış gibi duruyor, ağlamaya devam ediyordu. Kadın kıpırdamadan oturuyordu.

Paltosu mavi kadın bebeğin ağlamasını bıçak gibi kesecek bir şey yaptı. Bebeği hızla tuttuğu gibi elleriyle havaya kaldırdı. Onu yukarıya daha yukarıya kaldırmak ister gibi kollarını gerebildiği kadar gerdi. Bebekle anne biri yukarıda diğeri aşağıda yüz yüze bakıştılar. Hatta bir aralık anne de bebek de gülümser gibi oldu. Kadın dimdik kollarıyla bebeği havada tutmaya devam ediyordu, onu gökyüzüne ve martılara emanet etmek ister gibi bir hali vardı.

Kadın, bebeği yavaşça indirdi ve yine yanına bıraktı. Bebek ağlamaya başladı, eskisinden de güçlü, ciğerleri sökülürcesine.

Yeraltında uysal bir ruh ve garip mağlubiyetler
Post Öykü

Paltosu mavi kadın kısa bir süre sonra bebeğin ağlamasına dayanamayıp sahilin kıyısına geldi. Bebeği bankta bırakıp atlamayı düşündü.

Paltosu mavi kadın sahile yürüdü, bebeği kollarında denize eğilip baktı, lacivert dalgalar haşindi. Kucağındakiyle atlamayı düşündü. Geride bırakacak hiçbir sözü yoktu.

  • Paltosu mavi kadın ağlaması dinmeyen bebekle kıyıya yürüdü. Gökyüzüne baktı, hiç bulut yoktu, gökyüzü ve denizin mavisi aynıydı. Bebek kucağında ağırlaştıkça ağırlaştı.

Kadın sahilden banka doğru geri yürüdü.

Panikle yaklaşan polislere pusetti, dedi kadın. Bebeğim öldü, ondan geri hatıra kalmasın diye denize attım.

Evde yapılan aramada polisler, kadının ve bebeğin aynada asılı kalmış yansısını en önemli deliller arasına kayıt düştüler.

Bebeğin eşkali aynada büyüdükçe büyüdü.