Sekiz kitap 8 öykü

HABER MASASI
Abone Ol

Borges’i başkahraman olarak görmekten memnun kalan Borges tutkunları için bir hatırlatma; bu bir Verissimo metni kendinizi fazla kaptırmayın, sadece sohbetin tadını çıkarın.

Poevari bir cinayet işlenir ve bu cinayeti çözmesi için Yolları Çatallanan Bahçe’nin yazarı Borges’e ihtiyaç duyulur. Kitaba dair fazla bilgi vermeye gerek yok sanırım, sonuçta bu bir polisiye kurgu ve heyecan dorukta kalmalı, yukarıdaki tek cümle de yeterince heyecan verici olsa gerek. Borges’i başkahraman olarak görmekten memnun kalan Borges tutkunları için bir hatırlatma; bu bir Verissimo metni kendinizi fazla kaptırmayın, sadece sohbetin tadını çıkarın.

Borges ve Sonsuz Orangutanlar, Luis Fernando Verissimo, Monokl Yayınları, Çev: Y. Ertuğrul

  • Öncelikle yüz yıl sonra da olsa okuyabildiğimiz Hadula için Jaguar’a müteşekkiriz. Komşumuz Yunanistan’ın Dostoyevski’si Papadiamantis, bu romanı 1902’de kaleme almış. Tarih önemli, çünkü o dönemde bahsi geçmesi ilginç bir konuyu ele almış yazar: Baştan ayağa feminist, bu gerekçeyle katil, aslında oldukça sıradan bir ada köyünde, sıradan bir babaanne olan Hadula’nın hikayesi bu. Beceriksiz erkekler yüzünden hep çalışan, köle gibi çalışan, hayatı boyunca işleri bitmeyen kadınlar ve bunun idrakine vardığında kız doğmanın lanetini ortadan kaldırmanın feci yolunu seçen bir kadın... Gerisini varın siz okuyun.
  • Hadula, Bir Ada Öyküsü, Aleksandros Papadiamantis, Jaguar Kitap, Çev: Y. Aydın

Herodot’la Yolculuklar”ı okumaya başladığınızda metnin türüyle ilgili bir dolu çelişkiye cevap vermeniz gerekiyor. Kitap künyesiyle “kurgusal olmayan” bir türe ait olduğunu ilan etse de bu her okurun müstakil olarak yanıtlayacağı bir soru. Polonyalı Ryszard Kapuscinski, gazetecilik hayatının ilk yıllarından başlayarak dünyanın çeşitli yerlerine ilerleyen yolculukları not düşmüş: Herodot’un “Tarih”iyle yirminci yüzyılın karşılaştırmalı okuması. Sayfalarda ilerledikçe edebi zevki yüksek, kurgusal bir kitaba dönüşüyor ansızın. Kapuscinski ile aynı yıl doğumlu Eco’ya güvenerek “Yaşasın okurun niyeti!”

Herodot’la Yolculuklar, Ryszard Kapuscinsski, Habitus Kitap, Çev: Osman Fırat Baş

  • Öykülerin genelinde muzip bir dil hâkim İnşallah’ta. Merak uyandıran öyküler okuyucuyu bir çırpıda içine çekiyor, öykü bitmeden de bırakmıyor. Bitmesini istemeyeceğiniz bu kitapta kurgular sürpriz çıkışlarla desteklenmiş. Gülçin Durman’ın ikinci öykü kitabı olan İnşallah anti-kahramanların, dışlanmışların, susmaya mahkum edilmişlerin hikayelerini biz okuyucunun kulağına fısıldıyor: “Güzel olmak diye bir derdim yoktu ki. Sadece dünyada benim de bir izim olsun istiyordum.”
  • Gülçin Durman, İnşallah, İz Yayınları

Romen yazar Panait Istrati’nin Nerantzula adlı eseri yeni bir çeviriyle tekrar okurla buluşuyor. Yazar, Tuna’nın çocuklarını: Marku’yu, Epiaminondas’ı ve Saka Kız’ı yani nam-ı diğer Nerantzula’yı anlatıyor bize eserinde. Eser aynı zamanda yazarın hayatından kesitler sunuyor, belki de yazarın çocukluğuna ve ilk gençliğine doğru çıktığı bir geriye sürükleniş elimizdeki kitap. Bu sürükleniş, Tuna kıyılarında başlayıp Nil’in başucuna seğirten oradan da Haliç’in durgun ruhunda son bulan, kazananı olmayan bir aşk mücadelesinin dört basamaklı türküsünü dinletiyor bize: Deniz kıyısında, kumsalda, / Nerantzula fundoti! / Bir bakire eteğini çalkardı suda, / Nerantzula fundoti!

Nerantzula, Panait İstrati, Helikopter Yayınları, Çev: Faruk Ersöz

  • Dünyanın batısına bakınca insanların artık sahici dertleri kalmamış gibi görünüyor. Sentetik öyküler, polyester şiirler ve dahası da bu kanıyı güçlendirir nitelikte. İyi ki bu kanıyı çürütecek öyküler yazılıyor. Murat Özyaşar’ın öyküleri de bunlardan. Sahici dertlerden, keskin duygulardan yola çıkan öyküler biz ezeli mağlupların bekleştiği durağa uğramadan geçmiyor. Özyaşar, öykülerinde olabildiğince sade bir dil ve kurgu kullanmasına rağmen okuru çarpmayı, paylaşılabilir bir anlam ve duygu dünyasından seslenmeyi başarıyor. Hani aklınıza geldikçe açıp okuduğunuz şiirler vardır, Sarı Kahkaha’yı da kolayda bir yerde bulundurmakta fayda var.
  • Sarı Kahkaha, Murat Özyaşar, Doğan Kitap

Daha önce Modern Epik, Mucizevi Göstergeler gibi kitaplarından tanıdığımız, İtalyan edebiyat kuramcısı ve eleştirmen Franco Moretti’den bir kitap daha Türkçe’de: Tarih ve Edebiyat Arasında Burjuva. Edebiyat kuramının da açık ve eğlenceli bir üslupla anlatılabileceğini kanıtlayan yazar, bu defa burjuvaziyi didik didik ediyor. Yaptığı, belli edebiyat eserlerindeki anahtar kelimelerden yola çıkarak burjuvayı bulmak ve anlamlandırmak. Morfolojik incelemeye tabi tuttuğu “faydalı”, “verimlilik”, “konfor”, “ciddi”, “ağırbaşlı” gibi kelimelerin tarih içinde geçirdikleri dönüşüm, şaşırtıcı ipuçları barındırıyor.

Tarih ile Edebiyat Arasında Burjuva, Franco Moretti, İletişim Yayınları, Çev: E. Buğlalılar

  • İlk öykü kitabı Gölgede Kalanlar ile 2012 Orhan Kemal Birincilik Ödülü’nü almış Suzan Bilgen Özgün’ün ikinci öykü kitabı Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız. İsmini kitapta da zikrettiği üzere Oscar Wilde’ın “Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz ama yıldızlara bakıyor bazılarımız.” sözünden alan eserde bakışlardan oluşan bölümler karşılıyor bizi. Damıtılarak elde edilmiş cümlelerden oluşan ve okuyucuyu yormayan öyküler kaleme almış yazar. Unutmayı, renklerin ve kokuların çocukların dünyasına etkisini, ayrılıkları, içimizdeki mantıksız korkuların sonuçlarını ve aileyi bir arada tutan görünmez ipliklerin kopuşunu bazen bir aynanın bazen de bir ölünün bakışıyla anlatıyor bize öykülerinde. Bir sorunsal olarak ele alınan “Bakış” okuyucunun öykülerin içine girebilmesi ve yazarın anlatmak istediklerini aktarması açısından önemli. Bir yazar içindeki o öykü vizörünü hayatın her katmanına tutup orada saklı kalmış öyküyü bulmak zorunda, buradan yola çıkarak Suzan Bilgen Özgün’ün doğru bir bakış açısı yakaladığını söyleyebiliriz. Ama asıl olan tanıtım bülteninde de denildiği gibi: Biz nereye bakıyoruz?
  • Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız, Suzan Bilgen Özgün, Dedalus Yayınları

  • GRAFİKER’DEN AÇIK MEKTUP: Arkadaşlar, bu sayfalar kolay yapılmıyor. Hele bu “Dükkan” bölümü var ya... Ben mi bu bölümü diziyorum, bu bölüm mü beni diziyor, anlamıyorum. (ÖFD)