Sözün Gücü: Dua versus Tılsım

HALE SERT
Abone Ol

Herkesin Acem düzmesi [masalı] saydığı bu kitapları çocukluğunda okumamış kaç kişi vardır. Ben Rüştiye’nin [ortaokulun] ilk senelerinde Hayber Kalesi’ni okumuş, pek hoşlanmıştım. Rüyâlarımda Hz. Ali’yi, dünya’yı boynuzunda taşıyan öküzü kesecek Zülfikar’ını gördüm. Sonradan Zola’ları, Maupassant’ları, Flaubert’leri...

I. SAHNE

Anne ve on üç yaşındaki kızı, kızın odasında oturmuş kitaplar hakkında sohbet ediyorlar. Odanın duvarları mora boyanmış, perdesi de mor, yatağın yaslandığı duvarda kızın kendisinin çizdiği mangalar ve içinde başta Tokyo Gûl olmak üzere pek çok manga serisinin yer aldığı minik bir kitaplık, karşı duvarda beyaz çalışma masası ve geniş başka bir kitaplık yer alıyor, kitaplığın her rafı dolu, yayınevine göre dizilmiş seri kitaplar dikkat çekiyor.

Anne : Hz. Ali Cenknâmeleri ya da Battal Gazi hikayesini hiç duydun mu?

Kız: Evet duydum, bir yerlerde geçti ama onlarla ilgili çok fazla bir şey bilmiyorum.

Anne: Bu hikâyeler Türklerin Anadolu topraklarına geldikten sonra Müslüman olmalarını ve gayr-i müslimlere karşı yaptıkları savaşları anlatan kahramanlık hikayeleri. Hz. Ali feth edilemeyen Hayber kalesinin devasa demir kapısını yerinden sökebilmiş, narası yeri göğü inleten, atı Düldül ve kılıcı Zülfikar’la pek çok kahramanlık göstermiş bir karakter, Battalgazi de ona benziyor.

Kız: Hz. Ali’nin dini anlamda önemli olduğunu biliyorum ama çok başka bir şey bilmiyorum. Bir dakika bir şey hatırladım, “Zülfikar” Ömer Seyfeddin’in “Diyet” öyküsünde geçiyordu. Demirci Ali Usta için, “Zülfikar’ın sırrı ondadır” deniyordu.

Anne: Sen Ömer Seyfeddin’in hikayelerini çok sıkıcı bulurdun. Buna rağmen hikâyede geçen Zülfikar’ı bilmene ve hatırlamana şaşırdım.

Kız: Okuldaki mecburi okuma listeleri sağ olsun. Aksi taktirde kesinlikle okumazdım, Zülfikar da aklımda kalmış. Hem niye bunu bu kadar önemsedin ki?

Anne: Çocuk okurların hangi eserlerden ve kahramanlardan etkilendikleri sence de önemli değil mi? (Konuşurken kullandığı kelimeden dolayı tereddüt yaşar: Çocuk okur da bir garip oldu. Acaba sözlü kültürün egemen olduğu dönemlerde Hz. Ali Cenkleri anlatılırken böyle bir kavram var mıydı? Köy odalarında, saray divanlarında, han avlularında yedisi yetmişi, küçüğü büyüğü oturup birlikte aynı cengi aynı destanı dinlemiyor muydu? Hepsi aynı hikâyeden kendi paylarını almıyorlar mıydı? Çocuğa çocuk diyerek iyi mi yaptık kötü mü yaptık bilemedim. Neyse kızın kafasını karıştırmayayım şimdi.)

Bu kahramanlar ve onların serüvenleriyle hayal kurup o hayalin içinde yaşamıyor musun? Onlar senin hayali arkadaşların, bunu kendin söylemiştin. Hem sen bir yazar-çocuksun, ileride yazacağın romanlar da şimdi okuduklarından doğmayacak mı? Bak, sana neden böyle bir soru sorduğumu daha net açıklayım. Şu sıralar Hz. Ali Cenknâmeleri ve Battal Gazi hikayeleriyle ilgileniyorum, bu hikayelerin edebiyatımızdaki yeri, vakti zamanında kimlerin bu kitapları okudukları ve sonrasında günümüze kadar gelen süreçte hikayelerin ve kahramanların değişip dönüşerek edebiyatımızda var olup olamadıklarıyla.

(O sırada annenin gözü kızının kitaplığındaki kitaplara kayar. Harry Potter için ayrılmış büyük rafta tüm serinin yanında Harry Potter Sihir Tarihi, Harry Potter Sihir Tarihinde Bir Yolculuk, Fantastik Canavarlar Nelerdir Nerelerde Bulunurlar? adlı kitapları görür. Kitaplar ansiklopedi kadar kalındırlar. Çalışma masasının arkasındaki duvarda ise Harry Potter filmlerindeki oyuncuların posterleri, film afişleri ve “En güçlü büyülerimiz sözlerimizdir” yazan bir poster asılıdır. Yine kitaplığın en üst rafında Gryffindor kupası, asalar ve üzerinde Harry Potter illüstrasyonları olan defterler sergilenir.

Anne o an kendi çocukluğunu hatırlar, salondaki kitaplıklarında babasının mesleğiyle ilgili kitaplar, Necip Fazıl’ın Çilesi ve Meydan Larousee ansiklopedisi yer alır. Dedesinin kitaplığına sıçrar zihni ve ancak orada Namaz Hocası’nın hemen yanında, Karacaoğlan, Yunus Emre, Hz.Ali Cenknâmesi ve Battal Gazi’yi hayal meyal anımsar.)

Kız: Valla, bana sorarsan ismi Ali ya da Battal olan bir karakter çok ilgi çekici değil. Bak mesela Gizem Günyer ve İrem Günyer’in yazdığı üçlü seride yazarlar Türk olmasına rağmen karakterlerin isimlerinin biri hariç hepsi yabancı.

Anne: Yani hiç ümit yok diyorsun sen, anlıyorum ama ben yine de tam olarak nerede gelenekten koptuk, neden geleneği temellük edemedik, bu geleneği neden bilip, sahiplenemedik ve onu dönüştürerek yeniden kullanamadık sorularını sormak ve seninle dertleşmek istiyorum.

Kız: Tabi konuşalım canım annem. Yani bu dediklerini tam anlayamadım ama deneyelim.

Anne : Halide Edip’i biliyor musun? O mesela çocukluğunda Battal Gazi hikayelerini okumuş. Dağa Çıkan Kurt adlı hikâye kitabında, “Duatepe” öyküsünde Battal Gazi Yunanlılara hücum emri veriyor. Allah korusun da ülkemizde savaş çıksa sen de bir roman yazsan senin ülkeyi kurtaracak kahramanın Harry Potter mı olacak?

(Anne –kız gülüşürler. Anne elindeki defterden bu konuyla ilgili yaptığı araştırma notlarını karıştırır) Ha bak başka bir yazar daha var, Kâzım Nâmi Duru, o da 1914’te şöyle demiş:

Herkesin Acem düzmesi [masalı] saydığı bu kitapları çocukluğunda okumamış kaç kişi vardır. Ben Rüştiye’nin [ortaokulun] ilk senelerinde Hayber Kalesi’ni okumuş, pek hoşlanmıştım. Rüyâlarımda Hz. Ali’yi, dünya’yı boynuzunda taşıyan öküzü kesecek Zülfikar’ını gördüm. Sonradan Zola’ları, Maupassant’ları, Flaubert’leri... hep okudum. Fakat itiraf ederim, hiç birisinden o ilk efsanelerin zevkini alamadım.1

Hüseyin Cahit Yalçın var bir de o da çocukken Hz. Ali’nin savaşlarını, Battal Gazi’yi, Kara Davut’u büyük bir heyecanla okuduğunu, geceleri aile arasında okunan romanların bile, Hayber Kalesi önünde Hz.Ali’nin gösterdiği yiğitlik kadar coşku uyandırmadığını anlatır.2

Kız: İyi de biz artık ailece oturup hikâye anlatmıyoruz ki! En büyük eğlencemiz Netflix. Hem boşver bunları gel fantastik canavarlara bakalım biraz. (Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? adlı kalın ciltli, büyük, canlı illüstrasyonlu kitaptan stickerla işaretlediği sayfalardan birini açar ve okur)

Anne bak en sevdiğim canavar bu, Gryffin. (Kitaptan okur) Yunanistan’da ortaya çıkmış, dev bir kartalın ön bacaklarına ve başına, buna karşılık bir aslanın gövdesi ve arka ayaklarına sahiptir. Sfenksler gibi Gryffinler de büyücüler tarafından hazinelere muhafızlık etmekte kullanılır. Çünkü değerli eşyalara karşı özel bir ilgileri bulunur.

Anne: Canavar, ejderha Hz. Ali Cenknamelerinde de var, bak yeni okudum, (elinde Büyüyenay yayınlarından çıkan Hz. Ali Cenknâmeleri vardır, işaretlediği yeri açar ve okur)

Mağrip elinde bir kuyuda yaşayan bir ejderha varmış, kuyunun yanında da bir pınar. Bütün şehrin suyu bu pınarla karşılanırmış. Ejderha her sene bir kez bu kuyudan çıkar ve pınardan su içermiş. Geride kalan sudan içenlerse hasta olur ve ölürmüş. Şehrin yöneticisi bu sorunla ilgili peygamberimize yazdığı mektubu elçileriyle iletmiş. Ejderha eğer bir yıl daha mağrip ilinde kalırsa şehirde herkes ölecekmiş. Ayrıca elçilerin dediğine göre Mağrip Şahı iki yüz bin asker toplayarak ejderhaya saldırdığında askerler ejderhanın ağzından çıkan ateşle bir saatte yanmışlar. Elçinin dileği ve mesajı Hazret-i Resul Aleyhisselamın bu soruna bir çare bulmasıdır, bu taktirde kendisi başta olmak üzere bütün halkı İslam dinine girecektir.3

Kız: Nasıl yani anlamadım? Yani Mağripliler ancak ejderhalardan kurtarılırlarsa mı Müslüman olacaklar? Çıkar karşılığında mı? Nasıl bir pazarlık bu?

Anne: Öyle değil, bu hikayeler de diğer halk anlatıları gibi belirli motiflerle örülü, mesela kahramanın doğacağının önceden haber verilmesi motifi. Örneğin Battal Gazi’nin doğacağını müjdeleyen Hz. Peygamberimizdir, iki yüz yıl sonra Malatya’da Cafer adında bir yiğit çıkacağı ve Rum ilini feth edeceğini haber verir, (Okur):

“Uzun boylu hûb yüzlü, buğday anlu ola. Senin oğlanlarından, şehr-i Malatya’dan kopa. Adı Cafer ola. Pehlivanlıkta Hamza berâberi ola. Heybette Ali heybetli ola, ayyarlıkta Amr Ümeyye’den ziyade ola. Dört kitâbı yâd kıla. Avaz ile bir nesne okuyunca, havadan kuşlar aşağı döküle. O Cafer o vilayeti güşâde kıla. Kiliselerini yıkıp yerine mescitler ve dahi medreseler yapa, İstanbul’un kapısını da o aça, keşişlerin ciğerin kebâp eyleye”.4

Ne diyordum, mesela Battal Gazi hikayesinde de mucize isteyip bunun karşılığında Müslüman olma motifleri var, Battal Gazi’nin saka suretine girip Kayseri katlettiği hikâyede Mecusilerden Tariyun adlı birinin Gülendam adlı kızı vardır. Tariyun Battal’ı zindana attırır, Gülendam ise ona kendi dinine girerse onu zindandan kurtaracağını söyler, Battal da İslamiyet’in hak din olduğunu söyler. Kız, Battal’dan bir mucize göstermesini ister, ancak bu şekilde Müslüman olacaktır (okur):

“Tanrıdan nesne dile, gaipten sana göndersin. Ta ben onu göreyim Müslüman olayım”. Seyit yüzünü Hak dergahına tuttu. İlahi beni şermsar etme bu kız katında” dedi.

O dem Hakk’ın kudretinden zindanın duvarı yarıldı gaipten bir sini içinde bir çanak aş ve bir ekmek getirdi.” (146-147)

Sonrasında Gülendam peygamberimizi de düşünde görür, o kendisini Battal’a verdiğini hatta Beşir adında bir oğulları olacağını da haber verince Gülendam Müslüman olur.

Kız: Anne, çok sıkıldım, biraz Netflix izliyeceğim ben. (odadan çıkar)

II. SAHNE

Anne kızıyla sohbetine devam etmek ister. Harry Potter kitaplarıyla başlayan fantastik edebiyat sevgisinin kökenlerini ve bize ait epik hikayelerin onda neden hiçbir karşılığı olmadığını biraz daha yakından bakarak anlamaya çalışır. Bu nasıl bir etkiydi ki, onu Harry Potter’la ilgili diğer kaynakları almasına da teşvik ediyor, bu kadar kendine çekiyordu. Büyüler, iksirler, astronomi, mitolojik karakterler, bitki bilimle ilgili kitaplar. Anne, elinde notlarını tuttuğu defterle kızının yanına salona geçer.

Anne: Peki, sence Hz. Ali’nin ya da Battal Gazinin zora düştüklerinde, üstesinden gelemeyecekleri bir problemle karşılaştıklarında Allah’a dua etmeleri, Allah’ın isimlerini anmaları da bir çeşit tılsım sayılmaz mı? Mesela, Hz. Ali Hayber Kalesinin kapısına dayandığında yukarıdan kırk Yahudi büyük bir taşı İmam Ali’nin üzerine atarlar. İmam Ali ism-i azam duasını okuyup üfler ve Allah’ın fermanıyla kendisine zarar gelmez. Bir nara atıp kalenin kapısını tutar, kapının halkasına yapışıp öyle çeker ki kapı duvarla birlikte yerinden oynar.

Kız: Bence dua bir eylem olarak çok kolay bir eylem, kişinin kendisini yoran, gücünü kullanmasını gerektiren bir davranış tarzı değil. Oysa büyü, yapanın gücünü de orta koymasını gerektiriyor, örneğin Harry, Gece Evi romanlarından Zoey, Cam Şato’dan Celaena, Percy Jackson gibi bilindik ve güçlü karakterler bazı büyülerini yaparken o kadar yorulurlar ki, bayılmalarına ramak kalıyor. Ayrıca büyü yeterince güçlü olmayan biri tarafından yapıldığında ters tepiyor ve ona zarar veriyor.

Büyüler yanlış kişilerin elinde yanlış şekilde kullanılabilirken insanlar beddua etse de Allah kolay kolay o bedduaları kabul etmiyor. Etse bile elinde sonunda bize hayırlı olarak dönüyor. Oysa ki büyünün fazla ve yanlış kullanımı kişiyi karanlığa boğuyor. Kitaplarımdaki kötü karakterler de zaten oradan türüyorlar. Dolayısıyla büyünün aksine kişiyi bağlayan onu birebir zor duruma sokan bir çerçevesi yok duanın.

Anne: Bir bakıma haklısın ama herkesin ettiği dua da kabul olmuyor. Aynı duayı Hz. Ali yerine başkası etse kabul olacak mı? Dolayısıyla o duayı edebilmek için de bir seviyeye gelmek gerekiyor. Duayı kabul edecek makamla kurulmuş bir bağ lazım. Kaldı ki o seviyeye gelen kişi de beddua etmekten uzak duruyor. Bence duada daha ahlâkî bir boyut var. Bu benim görüşüm ama “dua ve büyünün farkı temelde ne olabilir?” sorusu eski bir soru. Alexis Carrel Dua adlı çalışmasında peygamberimizin (S.A.) savaş öncesi tüm hazırlıklarına, savaşın tüm taktik ve stratejik kurallarına riayet ettiğini ve düşmanın karşına öyle çıktığını anlatır. Bu hazırlıkları yapmadan, kendilerinden çok üstün durumda olan düşmana karşı, Ya Rab, sen onları zayıf kıl, yok et diye dua etmemiş. Yine Hz.Ali de en küçük, en ince detayları gözden geçirip öylece dua eder ve savaşı kazanırlarsa büyüklenmeden, yağmacılıktan onları korumalarını dilermiş.

Dolayısıyla akıl, tedbir ve bireysel kurgulamadan sonra harekete geçerken o son adımdan önce, bir niyaz bir güç tekmili dua. Kişinin dua ederken kendi iradesini ve yapıp etmelerini bir yana koyması düşünülemez.

(Anne duayla ilgili düşüncelere dalar: İslam’daki duanın gerçek mahiyetinin bu anlatılarda bu şekilde geçmediğinin farkındadır. Hikayelerde edilen dua, geleneksel anlatılarda bir motife dönüşmüştür, şekil ve sözel formülasyonu bağlamında İslam öncesi inançların etkilerini taşıyabileceğini düşünür).

Kız: Örneğin Harry Potter’da her büyünün bir anlamı var. Zaten çoğu kitapta büyü kelimeleri Latincede anlamlar taşır. Mesela mutluluk ve güzel anılarla beslenen canavarlar olan ruh emicilerden korunmak için kullanılan patronus büyüsü. Bu büyü “ekspekto patronum” şeklinde okunur; ekspekt korumak, patronum baba anlamına gelir. Büyüyü uygulamak içinse en ama en mutlu hatıranı düşünmen gerekir. Bir de Harry’nin hikayesinin ana kaynağı olan sevgi büyüsü var. Bu büyüyü Harry’nin annesi Lily Potter oğlunu korumak için kullanmıştır. Bütün seri boyunca kimse anlamasa da J.K Rowling bundan bahsediyor. Yani sevgiden. Kitapta kaç kez Harry’e “sende onda (yani kötü karakter Voldemortta) olmayan bir şey var, sen sevgiye sahipsin” dendiğini hatırlamıyorum. Bu bir büyü romanı değil aslında. Belki klişe gelecek ama bu sevginin gücünü konu alan bir seri.

Anne: Harikasın, böyle düşünmemiştim hiç. Şimdi bu kitapları neden bu kadar çok sevdiğini daha iyi anlıyorum. Fakat şu dua büyü karşılaştırmana yeniden bakmamız gerekiyor. Dua yapan kişinin çaba harcamaması, dua edeni edilgen biri gibi düşünmemize sebep oluyor. Oysa dedim ya herkesin duası kabul olmuyor. Hz. Ali makbul bir kul ve bu yüzden sıkıştığında Tanrı hemen imdadına yetişiyor. Duanın gücü devreye giriyor, ejderhalar, devler, yılanlar onun karşısında duramıyor. İşin ilginci onun karşısına çıkanlar da ancak sihir ve büyüyle, şeytan kılığında çıkıyorlar fakat onları da duayla yeniyor.5

Kız: Yani Allah’ı en çok seven, onunla güzel bir sevgi bağı kurmuş kişinin duası kabul oluyor dediğine göre.

Anne: Buna iman gücü de diyebiliriz, her şeyden önce sorgusuz sualsiz ve güçlü bir inanç gerekiyor. Zayıf bir inançla Hz.Ali bir Fatiha ya da İhlas okuyup mucize gösteremezdi. Aynı şekilde Hz.Ali ancak “derun-i dilden” ve “can-ı gönülden” çağrıldığı meclislerde, topluluklarda kırk günlük yoldan gelip zuhur edemezdi.

Havernâme’de Hz.Ali kuyunun dibindeki tılsımlı kapıyı açmaya ve suya ulaşmaya çalışır. İlk denemesine yapamayınca biraz şaşırır, o sıra gaybtan bir ses gelir ve üç kere Süleyman’ın adını dile getirmesini söyler. Hz.Ali üç kere “Ya Allah!” üç kez de “Ya Süleyman” der ve Allah’ın izniyle kuyunun milini kopartır, kuyu suyla dolar.

Kız: Sözün gücü ama inançlı sözün.

Anne: Evet imanla sözün gücü ama bir de kulun elinden geleni yapıp, çaresiz kaldığında o son noktadaki münacatının da kabul olduğu örnekler var. Hz. Ali’nin Mağrib Ejderhası ile yaptığı gazâda, Hz. Ali yine kuyu içindeki devlerle cenk eder fakat o öldürdükçe devler artar. Hz. Ali gayet mahzun ve aciz Allah’a münacat eyler: “Ya Rab! Beni bu cenkten halas eyle” deyip ağlar. Ve o anda mağara yarılır içinden başında altın tacı olan bir dev çıkar, devlere “ayrılın” diye seslenir. Sonradan bu devin devlerin padişahı olduğu anlaşılır.

Kız: Hadi biz de dua edelim, bakalım hangimizinki kabul olacak?

Anne: İçimizden mi sesli mi?

Kız: İçimizden

Anne:(Gözlerini kapatır ellerini dua için açar, Üç İhlas, bir Fatiha okur.) “Allah’ım Hz.Ali’nin Battal Gazi’ye rüyasında müjdelediği, uykusundan uyanınca karşısında bulacağı elmanın gizeminden beni de nasiplendir. Yediğinde bütün dilleri bileceği elmadan. Kızımın, akranlarının konuştuğu dili anlayıp onların dünyasında var olabilme ve söz söyleyebilme gücünü ihsan eyle.”

Kız: (Ellerini açar) “Allah’ım sen bana en kısa zamanda Londra’daki Harry Potter Land’e gitmeyi nasip eyle”.

  • 1 Uygun, İsmail. “Cumhuriyet Dönemi Tarihî Romanları 1923-1946: ‘Esk’ Kahramanların Yeni Söylemleri. Basılmamış YL Tezi, Ankara: İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, 2014.
  • 2 C.Fortna, Benjamin. Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemlerinde Okumayı Öğrenmek. İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2013.
  • 3 Hazret-i Ali Cenkleri. Haz. İsmail Toprak. İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2016, s.374-375.
  • 4 Battal Gazi Hikâyesi. Haz. İsmail Toprak. İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2019, s.43.
  • 5 Tosun, Necip. Doğu’nun Hikâye Kuramı. İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2014.