Yaratılış mitolojileri

ARDA AREL
Abone Ol

Kitabı ilk elime aldığımda, sayfaları karıştırırken, aklıma düşen ilk kırıntı Yunan mitinin yokluğu oldu. Nitekim bugüne kadar, mitoloji okumalarına hevesli, birçok insan gibi ben de Yunan mitiyle bu serüvene adım attım. Ancak Gönül Yonar daha ilk sayfalardan arayışımın yanlışlığı konusunda beni ikna etti.

Yaratılış Mitolojileri,Ötüken Yayınları’ndan çıktı. Kitap, Türk Edebiyatında Fantastiğin Kökenleri adlı eserin yazarı Gönül Yonar’ın ikinci çalışması. Yaklaşık üç yüz sayfalık kitap -özellikle mitolojilere meraklıysanız- oldukça keyifli okunuyor.

Yaklaşık üç yüz sayfalık kitap -özellikle mitolojilere meraklıysanız- oldukça keyifli okunuyor.

“Başlangıçta…” diye başlıyor, Gönül Yonar. Ben de çalışmasını incelerken ona tâbi olmak istiyorum. “Başlangıçta…” Çünkü: “Yaratılışla ilgili birçok hikâye böyle başlar.” Kitabın giriş bölümü: “Yaratılışın Abc’si” Kitabı ilk elime aldığımda, sayfaları karıştırırken, aklıma düşen ilk kırıntı Yunan mitinin yokluğu oldu. Nitekim bugüne kadar, mitoloji okumalarına hevesli, birçok insan gibi ben de Yunan mitiyle bu serüvene adım attım. Ancak Gönül Yonar daha ilk sayfalardan arayışımın yanlışlığı konusunda beni ikna etti. Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü kitabından yaptığı alıntı şöyle: “Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan ve Roma’ya mal etmemiz bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu yazarların kalemiyle Yunanca ve Latince yazılmış olmasından ileri gelir. Oysa bu efsanelerin çıkış yeri ne Yunan’dır ne İtalya’dır. Anadolu’dur, Girit’tir, Mezopotamya’dır, Fenike’dir, Mısır’dır ya da bütün bu yerlerdeki özlü geleneklerin karışımından meydana gelmiş bir bütündür.” Seçtiği alıntıyla kitap boyunca okuyacağımız Doğu mitlerinin savunusunu yapan Yonar, bütün bu Doğu mitlerinin insanlığın ortak malı haline geldiğini de söylüyor. Her ne kadar ikna olmuş olsam da, gözlerim en azından -ismi “Yaratılış Mitolojileri” olan bir kitapta- Nord mitini arıyor.

Yazar, Eliade’den, yaratılış kavramlarından, büyük patlamadan, sudan, kutsal kaynaklardan, “ex nihilo”dan -ki en çok ilgimi çeken kısım bu oldu- bahsetmiş.

Giriş bölümünde akıllardaki soruları giderici daha birçok içerik de mevcut. Yazar, Eliade’den, yaratılış kavramlarından, büyük patlamadan, sudan, kutsal kaynaklardan, “ex nihilo”dan -ki en çok ilgimi çeken kısım bu oldu- bahsetmiş. “Eski çağ yaratılış mitoslarının bir başka özelliği ise hiç birinde ‘ex nihilo’ (hiç yoktan) yaratış kavramının bulunmamasıdır. Tüm eski çağ mitoslarında yaratış, başlangıçtaki kargaşa (kaos) durumuna bir düzen verme eylemidir.” Bu bölümü bitirdiğimde aklımda yine o eski -kadim veya klişe, kim nasıl adlandırırsa- soru belirdi, büyük patlama dâhil bütün yaratılış efsaneleri aynı “tek” hikayeyi mi anlatıyor?

“…

Bekçi yılan uyuyordu. Erlik onun ağzına girdi: ‘Bu ağaca çık’ dedi. Yılan ağaca çıktı, yasak meyveden yedi. Törüngey ile karısı Eje birlikte geziyorlardı. Erlik onlara: ‘Bu meyveden yiyiniz!’ dedi. Törüngey istemedi. Fakat karısı yedi. Meyve çok tatlı geldi. Meyveyi alıp kocasının ağzına sürdü. O anda her ikisinin de tüyleri döküldü. Ağaçların altına saklandılar. Derken Tanrı geldi. Bütün ulus Tanrı’dan gizlendi. Tanrı haykırdı: ‘Törüngey, Törüngey! Eje, Eje! Neredesiniz?’ Onlar: ‘Ağaç altındayız sana varamayız.’ dediler. Yılan, köpek, Törüngey, Eje kabahati hep birbirlerine attılar. Tanrı yılana dedi ki: “Şimdi sen Körmös (şeytan) oldun. Kişiler sana düşman olsun, vursun öldürsün. Bundan sonra Eje’ye: ‘Yasak meyveyi yedin. Körmös’ün sözüne uydun, bundan böyle sen gebe olacaksın, doğum sancıları çekeceksin, sonra öleceksin.’ Dedi. Törüngey’e de şöyle seslendi: ‘Körmös’ün aşını yedin, beni dinlemedin, şeytanın sözüne kandın. Onun sözüne kananlar, onun ülkesinde yaşayacaklar, benim nurumdan mahrum olacaklar, karanlık dünyada bulunacaklar.’

…”

Ejderhaların ninesi Ursula’ya veda
Post Öykü

Fantastik okurlarının iyi bildiği bir şey vardır. İyi bir fantastik kitap macerası ne denli heyecanlı, dili ne kadar akıcı olursa olsun sağlam bir yaratılış mitolojisinin üstüne kurulmadığı müddetçe zayıf kalır. Ayrıca, çoğu fantastik romanda da yaratılış efsaneleri benzerlik göstermektedir. Bu tez hepsinin ortak bir kaynaktan beslendiği düşüncesini genel anlamda destekler. Peki, ama hangi kaynak? Ursula K. Le Guin, meşhur Yerdeniz serisinde sürekli “Ea’nın Yaratılışı” adlı bir destanı dile getirir. Aynı isim Gönül Yonar’ın kitabında da karşıma çıkınca çok fazla şaşırmadım ama heyecanlandım, ne de olsa tek hikaye tezine bir ispat daha eklendi.

“Sümerler evrenin oluşumunu gök, toprak, su şeklinde üç sınıfa ayırmışlar ve bunların hepsini tanrılaştırarak An-Gök, Enlil-Toprak, Ea-Su olarak adlandırmışlardır.” Neredeyse tamamı sudan (okyanuslar, denizler, göller, nehirler) oluşan -adı üstünde- Yerdeniz dünyası için Ursula’nın Sümer mitindeki Ea’dan destek alması oldukça mantıklı. “Anu gökyüzünü döllediğinde / Ve Ea yeryüzünü kurduğunda / Anu gökyüzünü yarattığında / Gökyüzü yeryüzünü yarattığında / Yeryüzü ırmakları yarattığında / Irmaklar nehirleri yarattığında…” diye devam eden bir hiyerarşiden, suyun yaşamın kaynağı olarak kabul edilişinden, Babil’den ve astronomiden, ilk “ol emri”nden, kadının yaratılış hikayesinden ve insanlığın yok oluşundan -tufandan- bahsediyor Gönül Yonar.

Açıkçası bu bölümle beraber, kendimizi yeni bir düşüncenin içinde buluyoruz. Bütün yaratılış hikayeleri, insanın varoluş -insan olma- sorgusundan ve yaşama -yaşama tutunma- serüveninden doğuyor. Yaratılış efsaneleri insana temel cevaplarla birlikte karşılaşılacak mutlak sonu da veriyor.

Kitabın devamında Gönül Yonar, başarıyla kurduğu bu matematikle, mistik Doğu’nun diğer mitlerini de olabildiğince ele alıyor. Sırasıyla, “Eski Ahit’in Gizledikleri”nde İbrani yaratılış öykülerini, “Gizemli Türk Türeyişleri”nde Orta Asya yaratılış hikayelerini, “Son Mesajda Yaratılış”ta İslam Medeniyeti’nde yaratılış hikayelerini, “Ateşle Gelen Yaratılış”ta İran yaratılış efsanelerini ve “Taşa Kazınan İnanç”ta Mısır yaratılış hikayelerini inceliyor.

Birkaç can sıkan edisyon hatası -ki alıntılanan metinlerin anlayamadığım kendi orijinal dili içinde de hata var mı yok mu, aktarırken yanlışlık yapılmış mı düşüncesi canımı sıktı- dışında oldukça güzel hazırlanmış Gönül Yonar’ın Yaratılış Mitolojileri kitabı raflarda meraklılarını bekliyor.